Haziran ayında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), beklentilere paralel olarak politika faizini yüzde 46 düzeyinde sabit bıraktı. Ancak, faiz oranlarında bir değişiklik yapılmamasına rağmen yabancı ekonomist ve finans kuruluşlarının değerlendirmeleri, temmuz ayında bir faiz indiriminin gündeme gelebileceğine işaret ediyor. Karar metninde her ne kadar “sıkı para politikası” vurgusu sürse de küresel piyasalarda bu mesajlar farklı okundu. Çünkü artık ekonomi çevreleri sadece bugünkü kararları değil, Merkez Bankası’nın satır aralarındaki yönlendirmeleri ve dilini de dikkatle takip ediyor.
YABANCI EKONOMİSTLERİN OKUMASI: TEMMUZDA İLK ADIM GELEBİLİR
Londra merkezli Capital Economist’ten William Jackson, TCMB’nin temmuz ayında faiz indirimine başlayabileceğini düşündüklerini belirtti. Jackson’a göre, son aylarda enflasyonun düşüş yönlü bir eğilim göstermesi ve ekonomik göstergelerde kısmen toparlanma sinyalleri, Merkez Bankası’nın bu konuda daha esnek davranabileceğine işaret ediyor. Jackson, yıl sonuna kadar faizlerin yüzde 38 seviyesine kadar düşebileceği öngörüsünde bulunuyor. Bu da neredeyse 800 baz puanlık bir indirimin kademeli şekilde gündeme gelebileceğini gösteriyor.
Bu beklenti, sadece Türkiye’nin iç dinamiklerinden değil, aynı zamanda küresel finansal konjonktürden de besleniyor. Çünkü dünya genelinde faiz artışlarının sona erdiği ve hatta bazı ülkelerde yavaş yavaş faiz indirimlerinin başladığı bir dönemdeyiz. Türkiye’nin de bu küresel trendi izleyerek adım atması şaşırtıcı olmaz.
DEUTSCHE BANK: TEMKİNLİ AMA YÖN AŞAĞI
Almanya merkezli Deutsche Bank’ın Türkiye ekonomisti Yiğit Onay ise yaptığı değerlendirmede, TCMB’nin haziran kararının beklentilerle uyumlu olduğunu ve bankanın enflasyon görünümünde bir miktar daha rahatladığını ifade etti. Onay’ın değerlendirmesine göre, Merkez Bankası temmuz ayında bir faiz indirimi hamlesine başlayabilir. Hatta bu ilk indirimin 250 baz puan gibi kayda değer bir adım olabileceği konuşuluyor.
Onay, temmuz ayında yapılabilecek bu ilk indirimin ardından sürecin kademeli şekilde devam edebileceğini vurgularken, özellikle haziran ayı enflasyon verisinin bu konuda belirleyici olacağını belirtti. Gıda fiyatları, hava koşulları (örneğin don olayları) ve küresel petrol fiyatlarındaki dalgalanmaların Türkiye’deki fiyatlara etkisi gibi faktörler yakından izleniyor.
REEL FAİZLERDE TARİHİ SEVİYE: ALAN AÇILIYOR
Yapılan değerlendirmelerde dikkat çeken bir diğer unsur ise reel faizlerin geldiği yüksek düzey. Türkiye’de enflasyondan arındırılmış faiz oranları son dönemde ciddi biçimde pozitif durumda. Bu da Merkez Bankası’nın elinde bir esneklik yarattı. Çünkü artık faiz indirimi yapsa bile hâlâ sıkı para politikasını sürdürüyor gibi algılanabilir. Bu da piyasalarda panik yaratmadan, kontrollü şekilde bir gevşeme süreci yürütülebileceği anlamına geliyor.
Deutsche Bank bu noktada, yıl sonuna kadar faizlerin yüzde 37,5 seviyesine kadar gerileyebileceğini öngörüyor. Bu oran, genel piyasa beklentisinin (yüzde 36) biraz üzerinde yer alıyor. Yani bankaya göre, TCMB’nin temkinli ancak indirime açık bir yaklaşım içinde olduğu anlaşılıyor.
KURDA BEKLENTİ: YIL SONUNDA 45 TL SEVİYESİ
Faiz politikaları doğal olarak döviz kuru üzerindeki beklentileri de etkiliyor. Yiğit Onay’a göre, kurda istikrarın korunması faiz indirimi sürecinin sağlıklı yürüyebilmesi açısından kritik. Bu kapsamda, yıl sonunda dolar/TL kurunun 45 seviyelerine çıkabileceği öngörülüyor. Bu da yılın ikinci yarısında Türk Lirası üzerinde bir miktar daha baskı oluşabileceği anlamına geliyor. Ancak bu baskının kontrol altında tutulması halinde Merkez Bankası’nın faiz politikasındaki esnekliği devam edebilir.
SONUÇ: FAİZLERDE YÖN DEĞİŞEBİLİR AMA SIKI DURUŞ MESAJI SÜRECEK
Özetle, Merkez Bankası’nın haziran ayında faizleri sabit tutması, görünenin ötesinde mesajlar barındırıyor. Yabancı finans kuruluşları bu mesajları dikkatle analiz ederken, temmuz ayında başlayabilecek kademeli faiz indirimlerine hazırlanıyor. Elbette bu süreç; enflasyon verileri, döviz kuru istikrarı, küresel ekonomik koşullar ve iç politik gelişmelerle şekillenecek.
Merkez Bankası’nın mesajı net: Sıkı duruş sürüyor ama ihtiyaç halinde araçlar esnek şekilde kullanılacak. Yani hem fiyat istikrarını bozmadan hem de ekonomik aktiviteyi canlandıracak adımlar atılması hedefleniyor.
Bu da Türkiye için yeni bir denge arayışını beraberinde getiriyor: Bir yanda büyüme, diğer yanda enflasyonla mücadele… Merkez Bankası ise bu ince çizgide temkinli ama yön gösteren adımlar atmaya hazırlanıyor.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar