EKONOMİDE GÜVEN
Zafer ÖZCİVAN* – EKONOMİST
Ekonomi bilimi bir derya gibi çok geniş bir kapsama alanındadır. Ülkelerde ve dünya genelinde sürekli güncelliğini korur. Bu yazımızda ülkemizde ekonomiye olan güveni konu alacağız.
Öncelikle ekonominin temel ögelerinden bazıları Milli gelir, enflasyon, ihracat, para politikası, yoksulluk sınırı, üretim, ithalat sayılabilir.
*Bir ekonomide bir yıl içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeridir.
Bir ülkenin milli geliri ne kadar yüksekse kişi başına düşen milli gelir de o kadar yüksek olacaktır ve ülke halkı zenginleşecektir. Zenginleşen ülke halkı iktisat kuralı gereği (kişinin geliri arttıkça harcamaları da artar.) harcamalarını arttıracak, halkın alım gücü yükselecek ve genel ekonomi canlanacaktır. Genel ekonominin hareketlenmesi basit ifadeyle yeni işyerlerinin açılmasına yol açacaktır. Ve dolayasıyla devletin vergi gelirleri de artacağından devlet yatırımları hız kazanacak yeni istihdam sahaları oluşacaktır.
*Enflasyon konusuna gelince ülke halkımızın en çok üzerinde durduğu, en çok etkilendiği ekonomik faktördür. Maaş ve ücretlerin enflasyonun üzerinde olması çalışan ve emekli kesimin en büyük beklentisidir. Enflasyonun düşük olması, ülkede yeterli miktarda üretim yapıldığını, halkın gelir seviyesinden yakınmadığını, stok maliyetlerinin düştüğünü işaret eder. Enflasyonu düşük olan ülkelerde halkın ekonomi yönetimine olan bağımlılığı ve güveni tamdır.
*İhracat en önemli iktisadi faktörlerinden biridir. Üretim olmazsa istihdam olmaz, üretim olmazsa ihracat olmaz, üretim olmazsa ihtiyaçlar ithal girdileriyle karşılanmaya çalışılır; bu durumda cari açık büyür, ülkeden döviz çıkışı hızlanır ve merkez bankasının döviz rezervi düşer. İhracatın bir diğer özelliği de üretimde kalitenin artması, yeni ürünlerin hizmete girmesi şeklinde açıklanabilir. Dolayısıyla ihracat, üretimle doğru orantılıdır. Bir ülkede üretim çoksa ihracat da çok olacaktır ve en önemlisi ülkeye döviz girdisi sağlanacaktır.
*Para politikaları: Ülkemizde para politikaları merkez bankası tarafından yönetilir. Hepimizin bildiği gibi faiz baz alınır. Başka bir deyişle faiz düşerse döviz kurları artar. Tasarruf sahipleri bankalardaki mevduatını TL’den döviz hesaplarına aktararak daha yüksek gelir elde etmeyi amaç edinirler. Dövizin yükselmesiyle birlikte enflasyon da artışa geçer. Bu da halkın aleyhine olacağından halkın ekonomi yönetimine olan güven azalma eğilimine girer. Diğer taraftan faizin yükselmesi kredi maliyetlerini yükseltecektir ve üretim maliyetlerine olumsuz yansıyacaktır. Belki de üretim miktarının azalmasına yol açabilir. Bu konu oldukça hassas bir konudur. Faiz dengesini döviz kurlarıyla optimal dengede tutmak esas alınmalıdır.
*Yoksulluk sınırı bir kişinin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gereken minimum aylık değerdir. Yoksulluk sınırının altında yaşayan vatandaşların genel nüfusa oranı ne kadar yüksekse yoksul vatandaşların sayısı o kadar az olacaktır.
*Üretim konusuna yukarıda değinmiştik. Ülkelerin ekonomik büyümesine katkı sağlayan en önemli unsurlardan biridir. Üretim, istihdam ve sağladığı ihracat girdileriyle ekonomik kalkınmaya etkili olmaktadır.
*İthalat ülke ihtiyaçlarının yeterli miktarda üretilmemesi durumunda başvurulan çözüm yoludur. Bazen yerli sanayi ile rekabet için de ithalat yoluna gidilebilir. İhracatın ithalatı karşılama oranı 1 ise ülkeye ithal girdisi kadar ihracat çıktısı gerçekleşmiş demektir. Her zaman ihracatın ithalattan fazla olması tercih edilir.
Ekonominin temel ögeleri yukarıdaki saydıklarımızla sınırlı olmadığı muhakkaktır. Ancak bugün sadece bunlarla yetineceğiz.
Temel ekonomik faktörlerde dengenin bozulması, ülkelerde ekonomik krizlere neden olur. Hepimizin bildiği gibi 2020 yılı salgın nedeniyle tüm dünyada krize neden olmuştur.
Bizdeki duruma bakacak olursak iktidar tarafından ekonomimizin olumlu yönde olduğu ifade edilse de muhalefet tarafından bu tezin yanlış olduğu vurgulanmaktadır. Eylül 2020 tercihinde yoksulluk sınırı ülkemizde 7932 TL olarak hesaplanmıştır.
Ekonomik iş birliği ve kalkınma örgütü (OECD) tarafından 2020 yılı için daralma beklentisi %0,2 olarak kayıtlara geçti. Ancak Türkiye’nin 2021 de %2,6; 2022 de de %3,5 büyüyeceği tahmin edildi. Ülkedeki enflasyon oranları da 2021 de %12,2022 de ise %10 olacağı açıklandı.
Uluslararası değerlendirme kuruluşu Fitch Ratings ise Türkiye de büyümenin hız kazanacağını ifade ediyor. Ayrıca 2020 yılında GSYH nın %5,2 seviyesinde olan cari açığın düşmesini beklediklerini açıkladı.
Saygılarımla.
Zafer ÖZCİVAN – EKONOMİST
* 1959 yılında Antalya’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. İlkokuldayken başladığı satış işine üniversitede Tahtakale’de kurduğu şirketiyle devam etti. Yirmi yıl kendi işini yaptıktan sonra hırdavat sektöründe faaliyet gösteren büyük ölçekli firmalarda Satış ve Pazarlama Direktörlüğü yaptı. 40 yıldan fazla tecrübenin ardından şirketlere danışmanlık vererek iş hayatını sürdürüyor.