2025 yılı itibarıyla Türkiye’de borçsuz yaşamak artık yalnızca bir ayrıcalık değil, adeta bir hayal haline geldi. Artan enflasyon, düşen alım gücü ve reel ücretlerdeki gerileme, milyonlarca kişiyi yüksek faizli borçlanma araçlarına yöneltti. Giderek daha fazla kişi maaşıyla değil, bankalardan aldığı kredilerle hayatını sürdürüyor. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verileri, bireylerin ciddi bir borç kriziyle karşı karşıya olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
2025 yılı mart ayı itibarıyla bireysel kredi borcu bulunan kişi sayısı 42 milyon 159 bine ulaştı. Bu kişilerin birçoğunun birden fazla borç kalemi bulunuyor. Kredi kartları, ihtiyaç kredileri, konut ve taşıt kredileri ile kredili mevduat hesapları (KMH) dâhil edildiğinde ortalama bireysel borç miktarı ilk kez 100 bin TL sınırını aştı. Bu durum, Türkiye’de çalışan ya da çalışmayan milyonlarca insanın yaşamını borçla sürdürdüğünün açık bir göstergesi.
KREDİ KARTI KULLANICISI ARTIYOR, BORÇLAR BÜYÜYOR
Kredi kartı kullanımındaki artış dikkat çekici boyutlara ulaştı. 2024 yılı mart ayında 37,2 milyon olan kredi kartı kullanıcısı sayısı, bir yıl içinde yaklaşık 2 milyon kişi daha artarak 39,1 milyona yükseldi. Kredi kartlarına ait toplam borç ise 2 trilyon 36 milyar TL seviyesine çıktı. Bu borcun ödenebilirliği ise ciddi bir sorun haline gelmiş durumda. 2024 yılında kredi kartı borçları içinde tasfiye olunacak, yani ödenemediği için takibe alınan borçların oranı yüzde 1,6 iken, bu oran 2025 yılında yüzde 3,9’a yükseldi. Bu, borçluların geri ödeme kapasitesinde ciddi bir daralma yaşandığını gösteriyor.
KMH BORCU PATLADI: NAKİT SIKINTISI DERİNLEŞİYOR
Kredili Mevduat Hesapları (KMH), bir başka borç sarmalı kaynağı olarak öne çıkıyor. Yüksek faiz oranlarına rağmen, anlık nakit ihtiyaçlarını karşılamada sunduğu kolaylık nedeniyle KMH kullanımı artıyor. Geçtiğimiz yıl 220 milyar TL olan KMH bakiyesi, bu yıl 518 milyar TL’ye yükseldi. KMH kullanan kişi sayısı 30,5 milyona ulaşırken, kişi başına ortalama borç 17 bin TL’yi aştı. Ancak HMK’larda da tasfiye oranı ciddi bir artış gösterdi: yüzde 2’den yüzde 3,6’ya yükselen bu oran, borçların geri ödenemediğine işaret ediyor. KMH, kısa vadeli çözüm gibi görünse de uzun vadede borcun borçla çevrildiği bir çıkmazı büyütüyor.
İHTİYAÇ KREDİSİ KULLANIMI AZALDI AMA BORÇ YÜKÜ ARTTI
Uygulanan sıkı para politikaları nedeniyle ihtiyaç kredilerine erişim zorlaştı. İhtiyaç kredisi kullanan kişi sayısı bir yıl içinde 13,4 milyondan 11,1 milyona geriledi. Ancak kredi kullanan kişi başına düşen ortalama borç 66 bin 318 TL’den 97 bin 575 TL’ye yükseldi. Bu durum, daha az kişinin kredi alabildiğini ancak alanların daha yüksek tutarda borçlandığını ortaya koyuyor. Üstelik ihtiyaç kredilerinde takibe düşen borç oranı da yüzde 5’e ulaştı. Bu, her 20 borçludan birinin borcunu ödeyemediği anlamına geliyor.
UZMANLAR UYARIYOR: HANEHALKI BORÇ ÇEVİRMEKTE ZORLANIYOR
Prof. Dr. Yakup Küçükkale’ye göre Türkiye’deki borç artışı, yalnızca borçlanmanın yaygınlaştığını değil, aynı zamanda ödenememe riskinin de ciddi şekilde yükseldiğini gösteriyor. Kredi kartı borçlarında son beş yılda yaşanan yüzde 1056’lık artışa ek olarak, takibe düşen alacaklarda yüzde 110 oranında yükseliş yaşandı. Bu, bireylerin finansal sürdürülebilirliklerini kaybettiğine işaret ediyor.
Küçükkale, bu ekonomik tabloyu üç ana başlık altında değerlendiriyor:
Yüksek Enflasyon ve Düşük Gelir: Enflasyon nedeniyle alım gücü düşerken, maaşlardaki artışlar bu durumu telafi edemiyor. İnsanlar geçinmek için kredi kartlarına ve KMH’lara yöneliyor.
Borçla Borcu Kapatma Kıskacı: Özellikle KMH ve kredi kartları, mevcut borçların çevrilmesi için kullanılıyor. Bu yöntem, sürdürülemez bir borç yapısına neden oluyor.
Finansal Bilinç Eksikliği: Borç yönetimi ve bütçe planlaması konularında bilgi eksikliği olan bireyler, yanlış borçlanma alışkanlıklarıyla daha da zor duruma düşüyor.
HALKIN BÜYÜK KISMI EKONOMİK GİDİŞATTAN MEMNUN DEĞİL
İstanbul Ekonomi Araştırma tarafından yayımlanan Türkiye Raporu’nun Mayıs verileri, toplumun büyük bölümünün ekonomik durumdan memnun olmadığını ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 71’i ekonominin “kötü” veya “çok kötü” durumda olduğunu ifade etti. Yalnızca yüzde 13’lük bir kesim ekonominin “iyi” ya da “çok iyi” olduğunu düşündüğünü belirtirken, yüzde 16’lık bir kesim kararsız kaldı.
Ekonominin geleceği konusunda da umutlu olanların oranı oldukça düşük. Katılımcıların yüzde 53’ü önümüzdeki yıl ekonomik koşulların daha da kötüleşeceğini düşünüyor. Yüzde 26’sı ise mevcut durumun devam edeceğine inanıyor. Sadece yüzde 21’lik bir kesim ekonomik iyileşme bekliyor.
HALK GEÇİNEMİYOR, GELİR GİDERİ KARŞILAMIYOR
Katılımcıların büyük çoğunluğu, gelirlerinin giderlerini karşılamadığını ifade ediyor. Özellikle kadınlar, erkeklere göre daha fazla geçim sıkıntısı yaşadıklarını belirtti. 45-54 yaş grubunda bu oran yüzde 54’e çıkarken, işsizler arasında “gelirim giderimi karşılamadı” diyenlerin oranı yüzde 66’ya kadar yükseldi. Bu grubu yüzde 64 ile yevmiyeli çalışanlar izliyor. Emekliler, devlet memurları ve iş aramayanların büyük kısmı ise “gelirim giderimi ancak ucu ucuna karşıladı” yanıtını verdi. “Gelirim giderimi fazlasıyla karşıladı” diyenlerin en fazla olduğu grup ise yalnızca yüzde 17 ile devlet memurları oldu.
SONUÇ: TÜRKİYE’DE HANEHALKI BORÇLA AYAKTA DURUYOR
Gelir yetersizliği, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı, Türkiye’deki milyonlarca haneyi borçlanmaya itiyor. Kredi kartı ve KMH gibi araçlarla borç çevrilmeye çalışılsa da bu yöntemler geri ödemesi zor, yüksek faizli tuzaklara dönüşüyor. Her geçen gün artan borç miktarları, ödenemeyen alacaklar ve yükselen tasfiye oranları; hane halkının ekonomik sürdürülebilirliğini tehlikeye atıyor. Borçla geçinmeye çalışan bir toplumun geleceği ise, ekonomik toparlanma ve gelir-gider dengesi sağlanmadan oldukça karanlık görünüyor.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar