Tıp Bayramı, her mart ayının 14’ünde kutlanan, Türkiye’de tıp alanından çalışanların hizmet sorunlarının tartışıldığı, bilime katkılarının ödüllendirildiği bir anma ve kutlama günüdür.

“Tophane-i Amire” ve “Cerrahhane-i Amire” adlı tıp okullarının açılış tarihi olan 14 Mart 1827, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başlangıcı olarak kabul ediliyor. Tıp Bayramı ilk kez, Birinci Dünya Savaşı sonunda İstanbul’un işgal edildiği günlerde yabancı işgal kuvvetlerine karşı tıp öğrencilerinin bir tepkisi olarak 1919’da kutlandı. Günümüzde de 14 Mart tarihi her yıl Tıp Bayramı olarak kutlanıyor. 2022 Tıp Bayramı ise, 14 Mart Pazartesi gününe denk geliyor.

1929-1937 yılları arasında 12 Mayıs günü Tıp Bayramı olarak kutlandı. Bu tarih, Bursa’daki Yıldırım Darüşşifasında ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı tarih olarak kabul edildiği için Tıp Bayramı yapıldı. Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçildi ve yeniden 14 Mart Tıp Bayramı oldu.

1976’dan beri sadece 14 Mart günü değil, 14 Mart’ı içine alan hafta boyunca kutlama yapılmakta ve bu hafta Tıp Haftası olarak kabul edilmektedir.

Tıp eğitimi diğer tüm bilim dallarına göre daha zor, uzun süreç alan ve fedakârlık gösterilen bir bilim dalıdır. Bir doktorun yetişmesi uzun yıllar almakta ve bin bir zorluklar ve fedakarlıklar yaşanarak elde edilen bir meslektir. İleri uzmanlık gerektiren tıp bilim dalları için (nefroloji, romatoloji, endokrin, gastroenteroloji vd.) yaklaşık 41 yıllık ilkokuldan başlayan eğitim süreci yaşanmaktadır. Eğitim ve yetişme süreci diğer mesleklerde de kolay değildir ama en zor süreç tıp alanında gerçekleşmektedir.

Doktorlarımıza şiddet olaylarına zaman zaman izleyici oluyoruz. İllet olarak utanç verici bu konunun sona ermesi ve doktorlarımızın el üstünde tutulması hepimizin ortak dileğidir. Çünkü onlar kendi hayatlarını riske atarak bizlerin sağlığı için ailelerinden uzak gece gündüz demeden bin Bir özveriyle çalışmaktadırlar ve haklarını ne kadar teşekkür etsek ne kadar tıp bayramı kutlasak ödeyemeyiz.

Sadece pandemi sürecinde değil yaşamın her döneminde onlara ihtiyacımız olduğu veya günün birinde olacağı bir gerçektir.

Yükseköğretim Kurulu Atlasına göre Türkiye’de toplam 98 tane tıp fakültesi bulunuyor. QS Top Üniversitesi sıralamasında ise en iyi 500 tıp fakültesi arasında Türkiye’den beş üniversite bulunuyor. Bu okullar; Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi. Bunun yanı sıra, sıralamada Koç Üniversitesi 501-550 aralığında ve Gazi Üniversitesi de 551-600 bandında bulunuyor.

Ülkemizde üniversitelerin çoğalmasıyla birlikte devlet ve vakıf tıp fakültelerinin de sayısı artmıştır, ancak doktor açığı halen devam etmektedir. Özellikle doğu bölgelerimizde doktor açığı oldukça fazladır.

Doktorlarımız emeklerinin karşılığını alıyorlar mı? Hayır almıyorlar. Bence onlara en yüksek ücret üzerinden maaş verilse bile azdır. Çünkü birisine hayat vermenin bedeli maddi ölçülemez. Kaldı ki onlar yüzlerce binlerce kişiye hayat vermektedir.

Yaklaşık iki yıldan bu yana korona virüs salgını ile mücadelede yaptıkları fedakarlıkları hepimiz izledik. Daha da ötesi bazı doktorlarımız hayatlarını kaybettiler. Bazı doktorlarımız ise çalışma koşullarını uygun bulmadıkları için yurt dışına giderek orada çalışmayı tercih eder duruma gelmişlerdir. Bu millet olarak bizim için kayıptır ve engel olunması gerekir. Engel olmak ancak koşulların iyileştirilmesiyle mümkün olacaktır. Aşağıdaki tabloda doktor haritasını izleyebilirsiniz.

Genel sağlık iş sendikasının yaptığı” kriz ve sağlık çalışanları” araştırmasına göre;

Borçla yaşamını sürdüren sağlık çalışanları oranı: %75

Yurt dışına gitme hazırlığında olanlar: %58

İstifa etmek isteyenlerin oranı: %20 olarak belirtiliyor.

Ayrıca sağlıkçıların yaklaşık yarısı 7.000ile 9.750 TL arasında, %23 ü de asgari ücretle 7,000 TL arasında ücret alıyor.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist