Maruf BUZCUGİL – Hüseyin GÖKÇE

Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Jürgen Schulz, Almanya’nın AB için olduğu gibi Türkiye için de güvenilir partner olmaya devam edeceğini söyledi. Türkiye’de 7 bin 600 Alman şirket bulunduğu bilgisini veren Schulz, Almanya’da ise 50 milyar Avro ciroya sahip 90 bin Türk işletme olduğunu söyledi. Büyükelçi Schulz, AB yetkili kurulunun Türkiye’nin AB’den giderek uzaklaştığını üzüntüyle tespit ettiğini, ancak kendisinin 2022 yılı için AB-Türkiye diyalog ajandasını canlandırmayı arzu ettiğini anlattı. Almanya’nın ekonomik açıdan uluslararası yoğun bir ağa sahip olduğuna değinen Büyükelçi Schulz, bu nedenle Almanya’daki dönüşümün Almanya dışındaki Alman ve yabancı şirketlerde de sürdürülebilirlik konusuna etkisi olacağını kaydetti.

Ankara Sohbetlerine konuk olan Büyükelçi Jürgen Schulz, Ankara Temsilcimiz Maruf Buzcugil ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını yanıtladı.

Türkiye ile Almanya arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkilerin kısa bir analizini yapar mısınız?

Almanya ve Türkiye’yi birbirine bağlayan benzersiz ilişkiler olup, iki ülke arasında yoğun siyasi ve kültürel ilişkilerin yanı sıra milyonlarca insan arasında bağlar bulunuyor. Bu aile ve dostluk bağları iki ülke arasında çok özel bir köprü oluşturuyor.

Bu alanlardaki yoğun ilişkiler elbette ekonomik ilişkilere de yansıyor. Almanya Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı olmaya devam ediyor. Almanya ve Türkiye arasındaki ikili ticaret hacmi 2021 yılında yaklaşık 35 milyar Avro olarak gerçekleşti.

2021 yılında Almanya yüzde 8,8´lik payla Türkiye´nin en önemli ihracat pazarı olmuştur. Almanya aynı zamanda, Türkiye’nin ithalat ortakları arasında Çin’den (%12) ve Rusya’dan (%10,5) sonra yüzde 8,1 ile üçüncü sırada yer alıyor. Alman Dış Ticaret Odası’nın geçen sonbaharda üyeleri arasında yaptığı ankete göre, katılanların yüzde 70’i kendi ticari durumlarını olumlu olarak değerlendirirken, sadece yüzde 3’ü ticari durumlarının iyi olmadığını belirtti. Anket sonuçlarının uluslararası karşılaştırmasında Türkiye’deki ticari durum ortalamanın üzerinde olumlu olarak değerlendirildi. Türkiye’deki şirketlerin yüzde 43’ü daha fazla yatırım ve istihdam planlıyor.

Türkiye’de yabancı şirketlerin çoğunun Almanya kökenli olmasını da çok anlamlı buluyorum: Aralarında Siemens, Mercedes Benz, Bosch, Bayer, BASF ve Henkel gibi büyük şirketlerin de yer aldığı 7.600 şirket faaliyet göstermekte. Diğer tarafta Almanya’da yaklaşık 500.000 kişiye istihdam ile yılda yaklaşık 50 milyar Avro gelir sağlayan 90.000 Türk işletmesi mevcut.

Almanya’nın federal yapısı içinde gerçekleşen iktidar değişimi iki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkileri nasıl etkileyecek?

Eylül ayındaki Federal Meclis seçimlerinden sonra sosyal demokratlar, yeşiller ve liberallerden oluşan bir koalisyon hükümetinin yeni başbakanı olarak Olaf Scholz’u seçti. Başbakan Scholz önceki hükümette Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı.

Alman dış politikasında genel olarak devamlılık esastır ve Almanya Federal Cumhuriyeti her zaman güvenilir bir partner olmaya devam edecektir. Aralarında AB ve NATO’nun da yer aldığı dostlarımız ve müttefiklerimizle olan ilişkilerimizi yapıcı olarak geliştirmeye devam edeceğiz ve değerler ile menfaatlerimiz için çabalarımızı sürdüreceğiz. Elbette aynı şey NATO müttefiki, komşu, AB aday ülkesi, Gümrük Birliği ortağı ve göç ile mülteciler konusundaki önemli partnerimiz Türkiye için de geçerlidir.

Ayrıca, koalisyon ortaklarının yaklaşımı genel olarak biliniyor ve koalisyon sözleşmesinde Türkiye’yle olan işbirliğine yönelik kısa bir paragraf yer alıyor. Ayrıca hükümet başkanları ve dışişleri bakanları düzeyinde ilk görüşmeler de gerçekleşti. Önümüzdeki aylarda gelecekteki işbirliğinin şekli ve içeriği ikili toplantılarda görüşülerek belirlenmesi önemli olacak.

Gümrük Birliği’nin revizyonuna yönelik çalışmaların yanı sıra Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine ilişkin müzakerelerin durma noktasına gelmesini neye bağlıyorsunuz? Bu tıkanıklığın aşılması için neler yapılmalıdır?

AB, işbirliğine dayanan ve her iki taraf açısından avantajlı bir ilişkiye stratejik olarak büyük ilgi gösteriyor. Almanya, AB ve Türkiye arasındaki işbirliğinin derinleştirilmesine ayrıca büyük önem veriyor.

Gümrük Birliği’nin modernizasyonu için de temelde aynı şey geçerli. Ancak Türkiye’nin de bunun için gerekli olan şartları yerine getirmesi gerekiyor. Gümrük Birliği’nin şu anki durumuna göre, bu örneğin ticari engellerin ve/veya benzer bariyerlerin kaldırılması ve tüm AB üyesi ülkeler için geçerli olan Gümrük Birliği kurallarının uygulaması anlamına geliyor. Üyelik müzakerelerine bakarak, AB’nin yetkili kurulu geçen yılın Aralık ayında, Türkiye’nin son zamanlarda birçok alanda AB’den giderek uzaklaştığını ve bu nedenden dolayı üyelik müzakerelerinin ilerlemediğini üzüntüyle tespit etti. 2022 yılı için AB-Türkiye diyalog ajandamızı canlandırmayı ve örneğin yeşil mutabakat gibi gelecekle ilgili konulardaki işbirliğimizi açıkça ortaya koyabilmeyi şahsen arzu ediyorum.

EKO-SOSYAL PAZAR DÖNÜŞÜMÜ

Avrupa sanayisinin temel direği olarak nitelendirilen Almanya, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na nasıl yaklaşıyor? Bu konuda, şu ana kadarki gözlemlerinizi göz önünde bulundurarak Türkiye’nin durumunu değerlendirebilir misiniz?

Küresel iklim değişimi önümüzdeki on yıllarda tüm insanlık için en büyük mesele olacak. Bu nedenle, Almanya Federal Hükümeti’nin çalışmasının odağında bu zorlukları aşmak yer alıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı destekliyoruz, çünkü bu mutabakat Avrupa’nın ekonomisini sürdürülebilir bir ekonomiye dönüştürmeye giden yolda önemli bir adımdır.

Federal Hükümet’in sürdürülebilirlik konusuna olağanüstü önem vermesini Ekonomi Bakanlığı’nın aynı zamanda İklim Koruma Bakanlığı yapılmasında da görebiliriz. Ekonomimizin sosyal pazar ekonomisinden eko-sosyal pazar ekonomisine olan büyük bir dönüşüm sürecinin başındayız. Bu süreç devletin, sanayinin ve sivil toplumun işbirliğiyle gerçekleştirilmelidir.

Türkiye, şimdiden kullanıma açtığı güneş ve rüzgâr gibi birçok yenilenebilir enerji kaynaklarına erişim şansına sahip. Aynı zamanda sürdürülebilir bir yaşama ulaşmak için ortak hedef olan elektrikli otomobil üretimi için çabaları adil ve sağlıklı bir rekabet açısından memnuniyet verici bir gelişme olarak görüyoruz.

Türk sanayisi otomotiv sektörü başta olmak üzere birçok sektörde yan sanayi dallarında Alman sanayisiyle işbirliği içinde üretim gerçekleştiriyor. Yeşil uyum ve sanayi dönüşümü çerçevesinde önümüzdeki dönemde nasıl bir gelişme öngörüyorsunuz?

Alman ekonomisi kendisine daha sürdürülebilir olma hedefini koydu. Bunu başarabilmek için elbette tüm tedarik zincirinin hesaba katılması gerekiyor. Burada konu nihai ürün değildir. Bu da sanayimizin toptan dönüşümü demek ve bu da uluslararası ortaklarla, diğer ülkelerdeki üretim tesislerinde ve tedarikçilerle birlikte uygulanmalıdır. Zira Almanya ekonomik açıdan uluslararası yoğun bir ağa sahip. Bu nedenle Almanya’daki dönüşümün elbette Almanya dışındaki Alman ve yabancı şirketlerde sürdürülebilirlik konusuna da etkisi olacaktır.

TÜRKİYE’DEKİ ALMAN ŞİRKETLER TÜRKİYE’YE ÇOK DEĞER VERİYOR

Yakın zaman diliminde Türkiye’de yatırım yapmak isteyen Alman sermayeli firmalar var mı?

Alman şirketleri 100 yılı aşkın süredir Türkiye’de faaliyetteler. Çoğu bu zaman zarfında büyük değişimlere tanık oldu. Türkiye’de Alman ekonomisi temsilcileriyle yaptığım görüşmelerde bana sık sık bölge olarak Türkiye’ye çok değer verdiklerini bildirmekteler. Bunun gelecekte de böyle devam edeceğini tahmin ediyorum. Düzenli olarak buraya yatırımların yapılması da bunun içerisinde yer alıyor.