Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, bu hafta Şans Sohbetleri’nde merkez bankalarının faiz kararlarını ve ileriye yönelik beklentileri yorumladı. İkili, TCMB için ‘tek haneli faiz rotası’na dikkat çekerken, Fed’in çizdiği yol haritası sonrası değerli dolar ve yüksek faiz sürecine işaret etti.

Güldağ ve Ağaoğlu, borsada yaşanan olağan dışı fiyatlamaları da ele aldı. Ağaoğlu, ‘mekanik arıza’ya yönelik tamiratın devam ettiğini belirterek, borsada yükseliş potansiyeli olduğunu, ancak bireysel yatırımcıların daha dikkatli olması gerektiğini vurguladı.

Güldağ: Merkez Bankası beklendiği gibi faizi 100 baz puan daha indirdi. “Faizi indirmez” diyenlerin de sayısı her şeye rağmen fazlaydı. Bir yanda da “Yapar, nasıl olsa bu yola girdi” diye düşünenler vardı. Bu yola girdi denilmesindeki en önemli nedenlerden biri, son dönemde Ankara’da sıklıkla konuşulan Sayın Cumhurbaşkanı’nın “seçime çift hanenin altında gidelim” çağrısı. Bunu da yüzde 9 diye kabul ediyor insanlar. Asgari ücret 10 bin lira olacak talimatı olduğu söyleniyor. Ama bunlar duyum. Merkez Bankası’nın adımlarına bakarsak, piyasaya nasıl bir faydası var, soru işareti. Seninle çok sık konuştuğumuz iş gören faiz diye senin adını koyduğun faiz oranlarına bir faydası oluyor mu; gördüğümüz kadarıyla olmuyor.

Ağaoğlu: Herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine. Faiz indirimi bir şey ifade etmiyor. Dediğim gibi iş gören faizi başka bir dünya. Faizi indirdiğiniz zaman parasal kolaylık veya krediye erişim imkanı sağlıyor musunuz, artırıyor musun? Hayır. Hatırlarsan Ankara’daki toplantıda da Merkez Bankası zaten “ben kredileri geçen seneye göre 4 katına çıkardım artık daha fazla vermeyeceğim” diyordu. O zaman indirdiğiniz faiz iş görmüyorsa bu faiz neden orada duruyor. Getirilmiş olan düzenlemeler nedeniyle bono faizleri 10,5 – 11,5 bandına hızlı sert şekilde düşen bono faizlerine benzer bir durum. Bankalar Merkez’den aldıkları ucuz paraya karşılık Hazine’ye kredi verecekler. Çok anlamlı mı? Hiçbir işe yaramıyor yani onun yerine ayrı bir Hazine faiz oranını belirlesin, Merkez Bankası doğrudan Hazine’ye verir. Bu 1990’lardan önceki dönemde hatta 2001 krizine yol açan konudur, onlardan bir tanesidir. Doğrudan Merkez Bankası, Hazine’ye avans versin. Onlar aralarında halletsinler bizi de karıştırmasınlar falan demek geçiyor içimden ama neyse onun dışında bir işe yarayan bir faiz indirimi değil.

Güldağ: Finansmana erişim sorunlarını çözmek için güya bu faiz indirimleri yapılıyor deniyor ama orası gittikçe sıkışıyor. Yani zaten kredi rakamları da bunu doğrular nitelikte. Bir yıllık kredi artışı yüzde 17’ler civarına geldi, 18’in altında. TÜİK’in açıkladığı enflasyonun 81, ÜFE’nin 144 olduğu bir yerde 18’lik kredi büyümesi hiçbir işe yaramıyor. Bunu da sık sık ifade ediliyor.

Ağaoğlu: Yüzde 12 faiz yüzde 81 TÜFE dediğimiz zaman 69 puanlık farktan bahsediyoruz. Hakikaten bu kadar eksi anlamlı bir seviye değil. Dünya ekonomi literatürüne müthiş bir deney hediye ediyoruz şu anda. Literatür bizi bu deneyle anacaktır. Başarılı olursak ekonomi Nobel’i verirler herhalde bize ama başarılı olmazsak da neyin nasıl yapılmaması gerektiğiyle ilgili de önemli bir bölüm ayrılacaktır bize diye düşünüyorum.

Güldağ: Tabii merkez bankaları haftasında en önemli gündem ABD Merkez Bankasıydı. Fed faizi 75 baz puan artırdı, acaba 100 baz puan gelir mi diye merak ediliyordu.

Ağaoğlu: 100 bekleyenler vardı ama geçen hafta konuşmuştuk, 100 artırması çok anlamlı değil diye. Aslında Jackson Hole’de bunu söylemişti Powell eski 3 büyük merkez bankacıyı da kendisine referans olarak kullanarak; “Enflasyon bizim namusumuz, onu sonuna kadar mücadele ederek aşağı indirmeye çalışacağız. Bu bizim asli görevimiz.” Fed’in 2 Kasım’da ve 14 Aralık’ta toplantıları var. Büyük ihtimalle toplamda 125 baz puan daha geliyor. Yani faizi yüzde 4,25 -4,50 patikasında tutacak.

Güldağ: Bu beklentiler doğrultusunda da ABD doları değer kazanmaya devam ediyor. Nedir beklentin?

Ağaoğlu: Önümüzdeki dönemde paranın maliyeti artacak, doları değerli kılmaya devam edecek. Şu anda 111’lerde olan dolar endeksinin 120’ye çıkması çok ciddi bir ihtimal haline geldi.

Güldağ: Powell’ın açıklamaları, bir resesyonun da kabulü anlamında değerlendirilebilir değil mi? Tam da bu sıralarda bizim kahin hocamız, Rubini de uzun ve kritik bir resesyondan bahsetmeye başladı.

Ağaoğlu: Faizle enflasyonun denkleştiği noktaya kadar ben bir resesyon riskini kendi adıma görmüyorum. Veya yaşanacak olan resesyon öyle yıkıcı, dökücü, kırıcı olacağını zannetmiyorum. Uzun da süreceğini düşünmüyorum. Fed’in ne kadar uzun süre bu faizleri tutacağına bağlı olmak üzere resesyonu konuşuruz. Şu anda doğrusu kısa bir düzeltme gibi görünüyor. Ama buna karşılık Rusya’daki özellikle bu seferberlik ilanı nükleer riskin daha da artmış almış olması, bu beraberinde böyle daha bambaşka jeopolitik riskler getiriyor olursa o zaman başka bir dünyadan söz ederiz. Ama sadece Fed’in faiz artışları nedeniyle Rubini’nin bu kehanetine şimdilik katılmamayı tercih ediyorum.

Güldağ: Peki iki yıllık Amerikan tahvil getirilerinin 4’e çıkmış olması bir işaret midir?

Ağaoğlu: Tabii ki onlar biraz iyimserliği fiyatlamışlardı, şimdi artık gerçekleri fiyatlıyorlar. Fed bile resesyona rağmen tamamen enflasyonu kontrol altına alacağım diyor. Çabuk bitmeyecek bu yüksek faiz dönemi ve artık fiyatlasınlar bir zahmet. Onu yapıyorlar ve 10 yıllıklar önemli, 10 yıllıklarda 3,80’lerin üzerine yeniden çıktık. Daha önceki zirvenin de üzerine çıktık. 3,80’den 5’e mi gider diye diye ben şimdi soru sormaya başladım kendime. O zaman durum biraz farklı olacak.

Güldağ: Alman tahvillerinde de hareketlilik var gibi görünüyor. Yani şu sözünü tuttum, artık gerçekler fiyatlanacak gibi bir çerçeve var. Çünkü herkesin ayağı yere değmeye başladı. Değmeyeni de zaten IMF de, Dünya Bankası da söylüyor, Fed de söylemeye başladı.

Borsa için bir süre daha temkinli olmak gerek

Güldağ: Borsa ve borsacı problemimiz ortaya çıktı son dönemde. Geçen hafta sen “Mekanik arıza uzun sürmez” diyerek durumu güzel özetledin. Bütün haftada bunu konuştuk. Hatta olay da patladı. Biraz da gözyaşlarıyla sonuçlandı küçük yatırımcı açısından. Hala iyi bir alternatif aracı borsa. Sence sorunların üstesinden gelindi mi?

Ağaoğlu: Borsa ilgi görmeye devam edecek. Bahsettiğimiz mekanik bir manipülasyon muydu, hayır. Orada bir imkan gördü birileri o imkanı kantarın topuzunu kaçırırcasına kullandılar. Biraz abarttılar.

Güldağ: Düzenleyici otorite bu süreçte doğrusu çok sessiz kaldı. Belki de bir parça manipülasyon lafları oralardan çıkmış olabilir, “Niye bu kadar sessiz kalındı” diye. Peki sen bu noktada yatırımcılarımıza, borsaya ilgi duyanlara ne tavsiye edersin?

Ağaoğlu: Bireysel yatırımcılar için ilk ders “Açgözlülük öldürür.” Pozisyonu olanlar ya da herhangi bir pozisyon almak isteyenler bir süre daha dışarıdan izlesinler. Bahsettiğimiz mekanik arıza düzeltilme çalışmaları devam ediyor. O tamirat mutlaka yapılacak ve borsa yoluna devam edecek. Ama sanıyorum 35 yılın en büyük sistemik risklerinden birini geçirdik. O nedenle makine tam anlamıyla çalışıyor demek için biraz daha vakte ihtiyaç var.

Dikilen gömlek vücuda dar geliyor

Güldağ: Kredi daralması tedarik cephesine de olumsuz etki etmiş durumda. Özellikle iplik, tekstil tarafında daha fazla öne çıkıyor. “45-50 gündür mal satamadım” diyen insanlar duyuyoruz. İkinci bir konu konkordatolar tarafında bir hareketlilik var. Ama bu henüz daha piyasaya çok yansımış vaziyette değil. Ekim ayında bu konuları zannediyorum daha çok konuşuyor olacağız. Üçüncü konu da krediye erişim. Alabilenler bile maliyetlerin ancak yüzde 25’ini karşılayabilecek şekilde kredi bulabiliyorlar piyasadan. Yüzde 22 ile 23’le teklifler olsa bile komisyonlarla yüzde 29-30 seviyesine geliyor. Birçok şirket içinse bu zaten 39-40 seviyesinde.

Ağaoğlu: Özellikle “45 gündür mal satamadım” konusunda yine Ankara’daki toplantıya dem vurayım. “Ucuz kredi var bize verin” denilmesi, aslında enflasyon nedeniyle artan işletme sermayesi ihtiyacına karşılık yeterince kaynak bulunamaması sorunu. Getirilen düzenlemelerin hepsi ise dövize gitmeyi engellemek amaçlı. Bu da TL konusunda iş yapacak olan adamların elini ayağını bağlıyor. Şimdi bu çok sıkı bir ortam, bu kadar sıktığınız anda yani bu gömlek bu vücuda sığmıyor ya da bu vücuda bu gömlek girmiyor. Yani elbisenin biraz daha esnek, rahat olması gerekiyor ki insanların eli kolu ayağı oynayabilsin.