CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan’ın yaptırımlar nedeniyle Rusya’dan çıkan şirketlere Türkiye’nin kapısının açık olduğu mesajını vermesinin ardından sanayicilerden de yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesine yönelik dikkat çeken mesajlar geldi. Ankara Sanayi Odası(ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, “Dünyada yaşanan gelişmeler, FED ve Avrupa ’nın likiditede sıkı duruşu, dış fonları olumsuz yönde etkilemekte, yabancı sermaye ile büyüyen ekonomimizde dış kaynağın daha zor ve daha pahalı elde edilmesine yol açıyor. Bu nedenle yabancı sermayenin ülke ekonomisine kazandırılması noktasında gerekli adımları atabilmeliyiz. Bunların başında da güven ortamının sağlanması gelmektedir. Yabancı yatımcıları ülkeye çekecek gerek hukuki gerekse ekonomik yapısal reformların devreye alınması gerekiyor”dedi.

Afyonkarahisar’da düzenlenen ASO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nda konuşan Özdebir, “Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle enerji, emtia ve gıda fiyatlarındaki artış küresel büyüme dinamiklerini olumsuz yönde etkilerken, birçok uluslararası kuruluştan ardı ardına büyüme ile ilgili aşağı yönlü revizyonları da görüyoruz. Belki de bu süreçten en fazla etkilenen taraf Avrupa Birliği (AB) olacaktır. Özellikle Rusya ile ekonomik entegrasyonu oldukça yüksek olan AB ve dolaylı olarak da ülkemiz üzerinde olumsuz etkilerini göreceğiz. AB tarafında resesyon riskinin fazlasıyla dillendirilmeye başlaması da başka bir olumsuzluk olarak karşımızda duruyor. Tüm bu gelişmeler ister istemez bizim de morallerimizi bozmakta, üretim direncinin azalmasına neden olmaktadır. Özellikle kurlardaki yukarı yönlü hareketler belirsizliği arttırıyor” diye konuştu.

‘YEŞİL SANAYİ’

Yüksek kurların hem özel sektör hem kamuda dış borçlarda zorladığına dikkat çeken Özdebir, “İthalat maliyetleri de yükseliyor. Kurun yükselmesinin yanı sıra önemli ölçüde oynak olması da ekonominin genelinde belirsizliğe neden oluyor ve reel sektörde öngörülebilirliğin azalması olarak yansıyor. Tabii tüm bu süreçler ülkemiz tarafından sanayiye yönelik olarak uygulanan stratejilerin ve politikaların güncellenmesini de zorunlu kılıyor. Bu güncellemeleri yaparken de bakmamız gereken önemli bir nokta daha önümüzde durmaktadır. Bu da ‘yeşil sanayi’ ve ‘döngüsel ekonomi’ kavramlarıdır” şeklinde konuştu.

EKOLOJİK DENGE

Modern dünyada ülkelerin ekonomik büyüme yarışı içine girdiklerini söyleyen Özdebir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hükümetlerin performansında belirleyici olan unsur, milli geliri ne kadar artırdıkları, matematiksel olarak kişi başına düşen hasılayı ne derece yükselttikleri ile ölçülüyor. Ne var ki kaliteli yaşam, çevre kirliliği, ekolojik dengenin bozulması, küresel ısınma, sudaki yaşam, temiz suya erişim, sorumlu üretim gibi kavramların hiçbirinin karşılığını milli gelir rakamlarında görme şansına sahip değiliz. Bundan dolayı ekonomik gelişmenin ölçümünde bu yeni faktörlere de yer verilmesi gerektiğine dair görüşler, Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYH) ötesinde bir göstergeye ihtiyaç olduğunu ortaya çıkarmıştır.”

‘ÖNEMLİ OLAN YÜKSEK KATMA DEĞERLİ ÜRÜN’

BÜYÜMENİN sürdürülebilirliği için mutlaka ithalata bağımlılık ve cari açıktan kurtarılması gerektiğine vurgu yapan Nurettin Özdebir, “Bunun için de yerli girdilere yönelen ithal ikameci bir politika tercihi ortaya konması zaruridir. Böylece daha yüksek teknoloji üretip, ihraç edebilme potansiyelimiz artacaktır. Ürün çeşitliliğini çoğaltarak ihracat arttırılabilir ama önemli olan yüksek katma değerli ürünlerle ihracat yapabilmektir. Yüksek katma değerli dediğimiz zaman teknolojisi düşük olan bir ürün olsa bile bunun içerisindeki yerli katma değerini arttırabilirseniz ülkeye kalacak kısmını arttırmış olursunuz. İhracatımızın yüzde 70’i ithalata dayanmakta. 100 liralık ürün ihraç ettiğiniz zaman bunun 60-70 lirasını tekrar dışarı veriyoruz. Bunun ihracat değeri aslında 30 lira” diye konuştu.