Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek her ne kadar yabancı sermayenin geri gelmeye başladığını söylese de 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik gerçekleştirilen operasyonların ardından Türkiye’den ciddi miktarda yerli ve yabancı sıcak para çıkışı yaşandı. Merkez Bankası’nın mart ayına ilişkin açıkladığı Ödemeler Dengesi verileri, bu çıkışın boyutlarını tüm çıplaklığıyla ortaya koydu.
Özellikle operasyonlar sonrasında TÜSİAD’a yönelik soruşturmalar, birçok şirkete kayyum atanması, mal varlıklarına ve banka hesaplarına el konulması gibi adımlar, yatırımcılar açısından ciddi bir güven kaybına yol açtı. Bu da ekonomik istikrarsızlığı daha da derinleştirdi.
YERLİ SERMAYE KAÇIŞI ZİRVE YAPTI
Merkez Bankası’nın verilerine göre, mart ayında sadece yerli sermaye tarafından yurt dışına çıkarılan para miktarı rekor kırdı. Yerli yatırımcılar mart ayında tahvil, hisse senedi ve döviz mevduatı olarak 8 milyar 760 milyon dolar, doğrudan yatırım sermayesi olarak ise 688 milyon doları Türkiye dışına taşıdı. Bu rakamlarla birlikte sadece mart ayında toplam 9 milyar 450 milyon dolarlık yerli sermaye çıkışı yaşandı.
Bununla da sınırlı kalmadı. Net Hata ve Noksan (NHN) kaleminde yer alan ve kaynağı tam olarak belirlenemeyen 3 milyar 940 milyon dolar, yurt içi bankalar üzerinden verilen döviz kredileriyle yurt dışına çıkan 1 milyar 330 milyon dolar da eklendiğinde, mart ayında yerli yatırımcıların Türkiye dışına çıkardığı toplam para 14 milyar 720 milyon dolara ulaştı.
RAHİP BRUNSON KRİZİNDEN DAHA AĞIR
Bu çıkışın büyüklüğü, geçmişteki en kritik krizlerden biriyle kıyaslanabilecek düzeyde. 2018 yılında Rahip Brunson krizi sırasında Türkiye’den sadece bir ayda 10 milyar 170 milyon dolarlık sermaye çıkışı olmuştu. Ancak 2025 Mart’ında yaşanan çıkış, bu rakamı dahi aşarak ekonomik tarihte yerini aldı.
Aynı dönemde yabancı sıcak para çıkışı ise 3 ay toplamında 4 milyar 910 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu da yerli sermayenin yaşadığı güven kaybının yabancı yatırımcılardan çok daha büyük olduğunu gösteriyor.
YABANCILAR GELMEDEN YERLİLER GİDİYOR
Bakan Şimşek’in yabancı yatırımcıyı ikna etmek amacıyla Hong Kong, Washington, New York, Londra, Dubai ve Katar gibi merkezlerde temaslarda bulunduğu biliniyor. Ancak bu temasların etkisinin sınırlı kaldığı, verilere açıkça yansımış durumda. Yabancı sermaye hâlâ sınırlı düzeyde ve temkinli şekilde Türkiye’ye yaklaşırken, yerli sermaye çok daha hızlı bir şekilde Türkiye’den uzaklaşıyor.
BYD ÖRNEĞİ VE REEL SEKTÖRDEKİ KOPUŞ
Türkiye’ye gelmesi planlanan en büyük yabancı yatırımlardan biri olan Çinli BYD’nin, tüm teşviklere rağmen Avrupa merkezini Macaristan’da kurma kararı alması, Türkiye’ye duyulan güvensizliğin başka bir göstergesi oldu. Bedava arazi, vergi indirimi ve muafiyet gibi olağanüstü teşviklere rağmen yatırımın Türkiye yerine başka bir ülkeye yönelmesi, yabancı sermayenin de Türkiye’ye mesafeli durduğunu ortaya koydu.
Bununla birlikte, Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB) çok sayıda fabrika ya satışa çıktı ya da kiraya verildi. Tekstil, beyaz eşya ve dayanıklı tüketim gibi sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin bir kısmı üretimlerini Mısır, Fas, Tunus gibi Kuzey Afrika ülkelerine ya da Bulgaristan, Romanya, Macaristan gibi Doğu Avrupa ülkelerine taşımaya başladı.
GÜVEN SORUNU DERİNLEŞİYOR
Tüm bu gelişmeler Türkiye ekonomisinin en temel sorunlarından birinin hâlâ çözülemediğini, hatta derinleştiğini gösteriyor: güven eksikliği. Hukuk güvencesinin olmaması, siyasi operasyonların yatırımcıyı tehdit eder hâle gelmesi, mülkiyet haklarına yönelik şüpheler ve öngörülemez ekonomi politikaları hem yerli hem yabancı sermayeyi kaçırıyor.
Sonuç olarak, 19 Mart operasyonlarıyla tetiklenen bu süreç sadece finansal sermayenin değil, reel sektörün de Türkiye’den uzaklaşmasına neden oluyor. Siyasi gerginliğin ve yargı operasyonlarının yatırım ortamı üzerindeki olumsuz etkisi artık göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaşmış durumda.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar