ENFLASYON NASIL DÜŞER?

eflasyon nasil duser

Ekim 2021 ayı yıllık tüfe enflasyon oranı yaklaşık +20, ÜFE ise %45 olarak TÜİK tarafından açıklandı. Ancak günlük yaşamımıza baktığımızda bu oranların gerçekle ilgisi olmadığı kanısı hâkim. Bağımsız ekonomi bilimcilerin kuruluşu olan enflasyon araştırma grubunun açıkladığı yıllık enflasyon oramı ise +46 olarak belirlendi.

Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere üreticinin fiyatlara %20 oranındaki fiyatları henüz yansıtmadığı ve yakın zamanda yansıtacağı anlaşılıyor. Yani önümüzdeki süreçte enflasyon daha da yükselecek demektir.

Bugün ülkemizde enflasyonun etkilemediği bir kesim yok gibi gözüküyor. Memur, esnaf, çiftçi, emekli herkes her yerde enflasyonu konuşuyor. Üretici de tüketici de bugünkü ekonomik koşullarda zorluk çekmektedir.

Faizlerin düşmesi de döviz kurlarının yükselmesine sebep olduğundan ithal girdilerin artması nedeniyle enflasyonu körüklemektedir.

Enflasyon üretim enflasyonu ve talep enflasyonu olarak iki şekilde ele alınabilir. Üretim enflasyonunda üretimin temel girdileri (hammadde, işçilik, yakıt, lojistik vd.) artan maliyeleri ile ürün fiyatına yansıyacaktır. Talep enflasyonu ise, herhangi bir mal veya malların piyasada arzdan çok talep görmesi ile oluşan enflasyondur. Başka bir ifade ile kıtlığı çekilen malların fiyatı sürekli artacaktır ve üretimi yetersiz seviyededir.

Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik ortamda kredi kartları yoluyla bir gizli faiz sistemi mevcuttur. Burada kişinin geliri ipotek altına alınmaktadır. Hâlbuki “ayağını yorganına göre uzat” diye bir atasözümüz vardır. Hepimiz gelirimizle orantılı harcama yapsak yani ihtiyaçlarımızı gelirimize göre belirlesek bütçemizi gelirimize göre yapsak kısaca borçlanmadan hayatımızı idame ettirebilsen hem faizden hem de borçtan arınmış olarak yaşarız. İşte o zaman faizlerin düşürülmesi yerinde bir karar olabilir. Yukarıda yazdığım gibi kredi sistemi faizi tetiklemektedir. Piyasada tüketicilere sunulan peşin fiyatına vade seçeneklerinin doğru olup olmadığı tartışma konusudur. Borçlanmadan yaşayabildiğimiz zaman talep de azalacağı için arz çoğalacak enflasyon aşağıya doğru evrilecektir. Ayrıca faiz de aşağıya doğru zorunlu olarak inecektir.

Ülkemizde birçok ürünün üretimi yapılmakta ve yerli ve yabancı piyasalarda işlem görmektedir. Enflasyonu önlemek için genel olarak arz fazlalığı olması yeterli olabilir. Yani bir malı gereğinden çok ihraç ederseniz yurt içinde bir nevi mal kıtlığı oluşacağından talep çokluğu nedeniyle fiyatlar yükselecektir. En azından kritik dönemi aşıncaya kadar vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına öncelik vererek talepleri optimal seviyede tutarak enflasyonun önüne geçilebilir. İhracat yapmak tabii ki döviz girdisi açısından önemlidir ama yurt içinde yeterince ürün bırakmadan üretimin çoğunluğunu ihraç etmek de enflasyona sebep olabilir. Bunun bir dengesini sağlamak enflasyonun önlenmesinde yararlı olacaktır. Dolayısıyla yerli üretici devlet tarafından desteklenmelidir.

İthalat konusu ise enflasyonun önlenmende son derece önemlidir. Ülkemizin gerçekten ihtiyacı olan ürünlere ağırlık verilmeli ve üretim için gereken yardımcı ve ana mallar ihtiyaç dahilinde getirilmelidir. Bu durumda döviz kurları da düşmeye başlayacaktır. Bugün ülkemizde kuru bakliyat, arpa, buğday üretimi yetmediğinden dışarıdan ithal etmek durumu hasıl olmuştur. Üstelik çiftçiye verilen fiyattan daha yüksek rakamlarla ithalat yapılmaktadır. Bu durumda çiftçimizi korumak yerine gümrük vergilerini de sıfırlayarak çiftçimize zarar vermiş oluyoruz.

Üretim ekonomi için en önemli etkendir. Üreticilere verilen destekler de arttırılmalıdır. Devletimiz üreticiye çeşitli destekler vermektedir ancak yeterli olup olmadığı tartışma konusudur.

Bir başka ve en önemli göstergelerden birisi de cari açığın optimal seviyeye gelmesidir. Cari açık veren bizim gibi ülkeler dışarıdan dövizle borçlanmak durumundadır. İthalat ve ihracat rakamları eşitlendiği zaman cari açıktan söz edilemez. Bunu sıfırlamanın en gerçekçi yolu, ithal girdilerini azaltarak ihracata ağırlık vermektir. Ancak ülkemizde üretim birimlerinde kullanılan yardımcı malların yaklaşık %50 si ithal girdilerle sağlanmaktadır. İşte bu ithalatını yaptığımız, üretimde kullanılan ara malları kendimiz üretmeye ağırlık verdiğimiz zaman cari açık vermez ve dışarıdan dövizle borçlanma işleminden de kurtulabiliriz. Millî gelirimiz de üretim hacmini genişlemesiyle yükselecek, istihdam sağlanacak, döviz girdilerimiz de kendiliğinden artacaktır.

Bir diğer etken de yabancı yatırımcıların ülkemize gelerek yatırım yapmalarıdır. Böylece istihdam artışı sağlanmış olacak devletin vergi gelirleri yükselecektir.

Tedavüldeki para miktarı da enflasyonu etkileyen faktörlerden biridir. İktisat kuralları gereği kişinin geliri yükseldikçe harcamaları da artar. Piyasadaki para miktarı azaldığında talep miktarı düşecek ve sonuçta enflasyon da aşağı yönlü değişecektir.

Sonuç olarak iktisat kuralları gereği piyasa dengesini iyi belirlemek gerekir. Yani arz talep miktarı eşit veya birbirine yakın olduğu taktirde fiyatlar dengede duracak sürekli yükselmeyecektir.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist