Eray ŞEN / ADANA

Bünyesinde 30 federasyon ve 286 dernek ve 50 bini aşkın şirketin bulunduğu Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Sönmez, ekonomide yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Göreve gelmesinin üzerinden dört ay geçen Başkan Sönmez’in açıklamalarında, son günlerde işletmelerin finansmana ulaşmada yaşadığı sorunlar öne çıktı. İşletmelerin finansmana erişiminin ‘inanılmaz zorlaştığını’ ifade eden Sönmez, “Kredi alabilecek olsak da yüzde 50’lere dayanan kredi faizi, ne yazık ki yatırımcıyı yatırım yapabilecek durumdan uzaklaştırıyor. Bizler ekonomimizin, ekonomi yönetimimizin paydaşlarıyız, onların ortaklarıyız. Dolayısıyla yapmış olduğumuz çalışmaların, ülkeye bir katma değer yaratmanın dışında olmadığını da belirtmek istiyorum” dedi.

“İşletmeler 150 milyar liralık paketi bekliyor”

Hükümet tarafından KGF destekli 150 milyar TL’lik paketinin açıklanmasına rağmen henüz işleme alınmadığını hatırlatan Sönmez, şöyle devam etti: “İşletmelerimizin bu yöndeki beklentileri devam ediyor. Böyle bir dönemde kredi musluklarının bırakın kapanmasını, kısılması dahi ekonomide çarkları yavaşlatan bir süreci başlatabilir. Dolayısıyla işletmelerimiz, finansmana ne kadar uygun şartlarda ve ne kadar kolay erişebilirse, üretime, yatırıma ve istihdama da aynı oranda destek verebilir. Bu noktada özel sektör, kalkınmanın karşısında değil yanındadır, destekçisidir; yani ortağıdır. Hükümetimizin ve ekonomi yönetimimizin, kendisine özel sektörü ortak olarak görmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla özel sektörün, üretimde devamlılık sağlayabilmek adına gerçekleştirdiği stok mantığını, piyasada fiyat yükseltme ve manipülasyon odaklı stokçuluk anlayışından ayırmak ve öyle değerlendirmek daha uygun olacaktır.”

“CDS yatırımcının iştahını kapatıyor”

Ekonomi ikliminin üretim, yatırım ve istihdamı ‘güven, istikrar ve öngörülebilirlik’ olarak üç eksende beslediğini söyleyen Sönmez, “Hali hazırda bu eksene en çok hasar veren unsur, ülkemizin yatırımcılar nezdindeki risk algısıdır. 850-900 bandında olan CDS, yani ülke risk algımız, 2008 yılındaki seviyenin üzerinde. Bu durum yatırımcıların iştahını kapatırken, işletmelerimizin de uluslararası fonlara ve kredi imkanlarına yüksek faizler ile ulaşmasına neden oluyor. Para ve maliye politikaları ile yürüyebileceğimiz yolu yürüdük. Artık köklü yapısal reformlar ile güven, istikrar ve öngörülebilirliği yakalamamız gerekiyor” dedi.

İşletme sermayesi ihtiyacı giderek artan KOBİ’lerin, başta emtia olmak üzere girdi maliyetleri artışı kaynaklı sorunlar ve finansmana erişimde yaşadığı zorluklara rağmen iş dünyasının yatırım inancını kaybetmediğini aktaran Sönmez, “Bu durumun sürdürülebilir olması için ekonomide istikrarın sağlanmasına, yatırım iklimini güçlendirecek politikalara ihtiyaç duyuluyor. Rekabetçilikte sanayi odaklı, üretim odaklı yeni bir hikâye yazmamız gerekiyor. Ekonomimizin yaşadığı belirsizliği artırmanın kimseye bir faydası yok. Artık büyümeden ziyade, kalkınma odaklı bir ekonomik modele geçmemiz gerekiyor” dedi.

“Hukuk yoksa ekonomi yok”

Sönmez, faiz-kur-enflasyon sarmalından kurtulmanın ve riskleri düşürmenin yolunun hukuktan geçtiğini vurgulayarak, “Hukuk yoksa ekonomi yok. Adalet yoksa güven yok. Fikir ve ifade özgürlüğü yoksa girişimcilik, yenilik ve gelişme yok. O nedenle enflasyon dahil yapısal sorunlarımızla mücadelenin yolu, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığından geçiyor” ifadesini kullandı.

Dünyadaki gelişmelerin ekonomiye yansımalarını değerlendiren Sönmez, şunları kaydetti: “Savaşın etkisiyle önce ciddi bir enerji krizi, ardından da gıda krizi ile karşı karşıya kalırken; Irak ve Suriye başta olmak üzere yakın çevremizde bir ateş çemberi ile sarılmış durumdayız. FED’in 41 yıl sonra 75 baz puanlık bir faiz artışı ile devam ettirdiği dünyanın geneline yayılan yüksek enflasyonla mücadele etme planını; ABD, AB ve Çin gibi küresel ekonomiye yön veren ülkelerde, büyümenin yavaşlaması hatta resesyon riski tartışmaları izliyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bir kalkınma sorunu olarak gördüğümüz yüksek enflasyon yoksullaştıran bir büyüme yaratıyor. Dünyanın gelişmiş ülkeleri ile, gelişmekte olan ülkeleri, enflasyona karşı faiz silahını, yerinde ve zamanında, gerekirse şahin politikalarla kullanırken, ülkemiz izlediği ekonomi politikası ile ciddi olarak ayrışıyor.”

Yapısal reform şart

TÜRKONFED Başkanı Sönmez, toplantıda Dünya Gazetesi Adana Hatay Osmaniye Bölge Temsilcisi Selçuk Altun’un, dün açıklanan yüzde 79.6 enflasyonun, ekonomiye yansımalarıyla ilgili sorusunu, şöyle yanıtladı: “Ne yazık ki hem gelişmekte olan, hem gelişen ekonomilerden ayrışıyoruz. Bu da bizim yapısal sorunlarımızdan kaynaklanıyor. Enerji, emtia bütün dünyada artıyor ama bizde bunun enflasyonu yansıması neredeyse 10 kat fazla. Bununla ilgili çözüm önerilerimizi dönem dönem paylaşıyoruz; buradaki en önemli konu yapısal reform, bunu yapmamız lazım. Ve politika faizimizin iş dünyasına doğru oranda yansıması lazım. Ayrıca KGF de bir çözümdür, bunun da sağlıklı bir denetimle, ne için alındığı, ne için kullanıldığına bakarak, şeffaf bir şekilde denetlenerek, sanayicinin bunu kullanması sağlanmalı.”

TÜRKONFED zirvesi 3 Aralık’ta Adana’da yapılacak

TÜRKONFED’in 24. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi’ni Adana’da gerçekleştireceklerini açıklayan Sönmez, şu bilgileri verdi: “Lojistik altyapısı ile ülkemizin önemli bir ticaret kapısı, ihracattaki dışa açılan yüzümüz olan Adana ve Mersin’in özellikle tarım ve enerjide önemli bir bölgesel çekim merkezi olma potansiyeli ile Çukurova iş dünyasının üretim ve yatırım motivasyonu bu kararımızda etkili oldu. TÜRKONFED’in ‘Hayalimizdeki Türkiye’ vizyonu çerçevesinde Anadolu’yu kalkınmanın itici gücü yapmak için çıktığımız yolda, Adana ve Mersinimiz yani Çukurova kilit önemde. Zirvemiz Çukurova’nın potansiyelini, Adana ve Mersin ile harekete geçirmemiz için önemli bir sinerji yaratacak.” Zirveye Türkiye’nin dört bir yanından 350 iş insanının katılmasını hedeflediklerini söyleyen Sönmez, TÜSİAD ve TÜRKONFED’in önceki dönem başkanları ile birlikte üye federasyon ve dernek başkanlarının, yerel ve bölgesel kent aktörlerinin, iş dünyasının ve sivil toplumun da katılımı ile kapsayıcı bir iş birliği sürecini de başlatacaklarını vurguladı.