* Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ bu hafta Şans Sohbetleri’nde Türkiye ile Rusya arasındaki son ekonomik ilişkileri ele aldı. İkili, 5 milyar dolar civarında olduğu kaydedilen para girişini ‘piyango’ olarak yorumlarken, ihtiyaç olunan bir dönemde gelen kaynağın, vitrini düzelten emanet bir para olduğunun da altını çizdi.

* Güldağ ve Ağaoğlu, piyasaların stresini azaltan ABD enflasyonunu ve Fed’e yönelik beklentileri yorumladı. Özellikle petrol fiyatları için kışa işaret eden Ağaoğlu, anlık ‘garip’ fiyatlamalar görülebileceğini söyledi. İkili, finansmana erişim sorunu ve dün açıklanan cari işlemler verisini de değerlendirdi.

Güldağ: Türkiye’ye son dönemde para girişi yaşanıyor. Merkez’in brüt rezervinde geçen hafta 7.4 milyar dolar artış var. Ağustos 2021’den bu yana haftalık bazda en hızlı artış. Net rezervler de 11.8 milyar dolara yükselmiş durumda. Swap hariç bakarsak hala eksi 54 milyar dolar düzeyinde. En yetkili ağızlarla yaptığımız sohbetlerde 5 milyar dolar civarında Rusya’dan girişin olduğu, önümüzdeki hafta da 2 milyar dolar daha gelmesinin beklendiği ifade ediliyor. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden de para girişi bekleniyor. Çarşamba günü Middle East Eye sitesi, Türkiye’nin Suudi Arabistan ile 20 milyar dolarlık para girişi için görüşme yürüttüğünü öne sürdü. Hemen yatırıma dönüşür mü dönüşmez mi orasını bilemiyorum ama ilk etapta en azından para girişi için ve paranın burada park etmesi için yoğun bir çalışma yapıldığı anlaşılıyor. Başarılı olunursa, Merkez Bankası’nın brüt rezervlerinin kısa sürede 140 milyar dolar civarına çıkabileceği ifade ediliyor.

Ağaoğlu: Dediğin gibi ilk etapta Rusya’dan girişler önemli. Soçi Zirvesi sonrası Mir kartların kabulü, Ruble ile doğal gazın bir kısmının ödenmesi, Rosatom’un Türkiye’ye gönderdiği para gibi gelişmeler sıralandı. Özellikle para Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom için geldi deniyor. Aslında Türk tahvillerine yatırılacak deniyor. Şimdi soru şu; Rusya bu savaş ortamında Türkiye’ye böyle bir yardım yapma fikrine nerden kapıldı? Ya da tersten sorayım, bu yapılan işler Türkiye’ye mi daha çok yarar, Rusya’ya mı? Önce bu sorunun cevabını alayım, devamını getireceğim.

Güldağ: Türkiye’ye yarayacağı kesin. Yarıyor da zaten. Hiç şüphesiz Rusya daha çok kendi derdinde. Önden yüklemeli gidiyor. Bunun zemini de oluşturulmuş gibi öncesinden. Özellikle Akkuyu AŞ’nin yönetimine geçen sene paraları off shore bankalara aktarma yetkisinin verilmiş olması ilginç bir gelişme bugünden bakınca. Hepimiz söylentileri duyuyoruz. İşte 20 milyar dolar civarında bir rakama Akkuyu inşa edilecek olması, bunun peyderpey Türkiye üzerinden geçeceği meselesi, Akkuyu’nun 6.1 milyar dolar kredi araması vesaire… Türkiye açısından kaynak ihtiyacının arttığı bir dönemde piyango gibi gelişmeler… Tabii bunlar bizim paramız değil, onu da akılda tutmak lazım.

Ağaoğlu: İşte orası önemli…

Güldağ: Evet bugün bizde olur, yarın bir başka yere gider. Bizim paramız değil sonuçta. Akkuyu Nükleer Santrali, Türkiye sınırları içerisinde faaliyet gösteren bir Rus şirketi. Nasıl isterlerse öyle yaparlar…Ancak öte yandan, ticaret tarafı öyle değil. Tabii ki, Rusya ile artan ticaret de, savaşın getirdiği bir konjonktür. Yarın öbür gün o da değişebilir ancak o kadar hızlı olmaz. Savaş bitse bile yaptırımlar sürecekse, Rusya’nın da Türkiye ile ticareti artarak sürecek. Bu sadece bizim potansiyellerimiz üzerinden de değil. Mesela İtalyan KOBİ’leri, Rusya’ya çalışan kimi Avrupalı şirketler, hammaddeyi biz verelim, siz üretip gönderin ya da biz size satalım, siz Rusya’ya satın gibi tekliflerde de bulunuyorlar, şirketlerden dinlediğimiz kadarıyla. Senin de bahsettiğin benim yüzde 25 olduğu bilgisini edindiğim enerjide ruble ile ödeme meselesi de Türkiye’ye yarar.

Ağaoğlu: Meseleye yaklaşımın doğru bence de… Rusya ekmeğinin peşinde diyelim. Bu iş aslında Rusya’ya yarıyor büyük oranda, biz de nemalanıyoruz. Bizim vitrini düzeltiyoruz yine. Vitrinde güzel görünen bir tablo var ama para bizim değil, anlaşalım. Orada emaneten duran paralara yeni bir para eklendi. O yüzden etkisinin çok kalıcı olmasını beklemeyelim. Sürdürülebilir de değil. Sürdürülebilir çözümler için iki konu var. Bizim de Rusya’daki Mir sistemine benzer Troy kartı sistemimiz var. Hiç kimse konuşmuyor ama Troy ile Mir eşleştirilebilir. Sadece Mir’i kabul eden değil, karşı tarafın da Troy’u kabul ettiği bir sistem kurulabilir. Ticarette ve özellikle yüzde 25’i Ruble ile ödeme hikayesinde Mir ve turizm gelirlerinin Ruble cinsinden kazançlarıyla doğal gazı ödediğimizi varsaysak bile aramızda müthiş bir ticaret dengesizliği var. Eski rakamla 35’e 5 milyar, şimdiki rakamla 45’e 5.

Güldağ: Petrol fiyatı da, doğal gazın fiyatı da arttı sonuçta…

Ağaoğlu: Özellikle gaz kısmı endeksli olduğu için fiyat artar. Ama en az 30-40 milyar dolar net Rusya’ya ödemeniz gerekiyor. 5 milyara bakıp 30’u unutursanız böyle kendi kendinizi kandıran bir dünyada yaşarsınız. 5 milyar dolar tabii ki önemli. Özellikle de KOBİ’leri, turizmcileri, dükkan sahiplerini yakından ilgilendiren bir konu olduğu için önemli.

Güldağ: Laleli’de ruble ile bavul ticareti de tekrar canlandı…

Ağaoğlu: Bence iyi bir haber. Düşün onu da. Yine de en fazla 5’te 1’i oranında Ruble ile ödeyebilirsiniz. Geri kalanı dolarla ödemeniz lazım. Özetle para girişi iyi haber ama müthiş bel bağlanacak bir durum ortada yok. Bu yakınlaşma dışarıda nasıl bir sonuç doğurur, o da önemli. Ukrayna ve Batı bloğu ile ilişkilerimiz bundan nasıl etkilenecek?

Güldağ: Güven Sak hocam geçen haftaki yazısında “Rusya’ya dokunan yanıyor” başlığıyla işin bu boyutunu kaleme aldı. Evet cari açığımızın 32 milyar doları aştığı bir noktada, iyi bir savunma zemini var diye düşünülebilir. Ayrıca toplantılar, sohbetler düzenlenerek, bankalar başta olmak üzere, şimdiden aba altından sopa göstermelerin de başladığını duyuyoruz. İran örnekleri hatırlatılıyor. Gelgelelim, para giriyor ve bu girişin CDS’in düşmesine de destek verdiği ortada. Gelişen ülkelerin CDS’lerinde genel bir düşüş olduğunu da ekleyeyim.

Ağaoğlu: Rusya faktörü CDS’in gevşemesi ve kurun 17,80’lere kadar gerilemesine destek oldu. Ama genel fotoğraf, ABD dolarının zayıfladığını ve gelişen ülkelerde CDS’lerin düştüğünü gösteriyor.

Fed’den 50 baz puan artırım beklentisi güçlendi

Güldağ: ABD’de TÜFE yüzde 8,5 ile beklentilerin altında geldi. Dün de üretici fi yatlarının pandeminin başından bu yana ilk kez düştüğünü gördük. Dolayısıyla eylül ayında 75 baz puan yerine 50 baz puan faiz artış beklentisi güçleniyor…

Ağaoğlu: Enflasyonda düşüşün devam edip etmeyeceği ve Fed’in nasıl bir okuma yapacağı önemli. Yaklaşık bir ay kadar önce 75 baz puan faiz artırımı bekleniyordu, bu veriler sonrası beklentilerin 50 baz puanlık artışa revize olduğunu görüyoruz. Ben halen Fed’in yılı 3, 3,25 bandında bitireceğine inanan taraftayım. Eğer yarı yolda bırakırsa ve gecikirse korkarım önümüzdeki 3 yıl içinde biz çift haneli bir Fed faizini bile görebiliriz. Çünkü çok hassas bir dönemdeyiz. Birçok jeopolitik denklem karışmaya başladı. Buna Ukrayna – Rusya’nın üzerine bir de Tayvan – Çin – Amerika eklendi Pelosi ziyaretinden sonra. Bir şeyler değişecek ve biraz hızlı değişecek, görünen o. Çok da beklemeyecekler. Fed bu arada bedava parayı veya ucuz parayı veya kolay parayı sürdürecek olursa bütün dünya olarak ciddi bir enflasyon problemiyle karşı karşıya kalacağız. Çünkü mesele bu sefer talep yönlü bir enflasyondan çok arz yönlü bir enflasyon. Arz şoku dediğimiz tedarik zincirlerinde aksamalar, lojistikte aksamalar gibi birçok sorunla birlikte başka bir döneme geçeriz. O yüzden Fed’in dikkatli olması gerekiyor. Üç toplantı kaldı. En az 100 baz puan faiz artışı gelmesi gerek. Belki 125 de olabilir ama 100’den aşağı olmaması gerekiyor noktasındayım.

Euro’da düzeltme adım adım devam eder

Güldağ: Fed’in şahin para politikasında gevşemeye gideceği beklentisi risk iştahını artırdı. Piyasadaki fi yatlamaları nasıl yorumluyorsun, eylül toplantısına kadar devam eder mi bu iştah?

Ağaoğlu: Dolar endeksindeki düşüş diğer enstrümanlara sirayet etti. Euro/ Dolar paritesi 1,0369’a kadar çıktı. Müthiş bir düzeltme değil ama bir Euro düzeltmesi içindeyiz. 1,0450- 1,0540 birincisi, 1,0850 ikinci düzeltme bölgesi. Buralara kadar gelir miyiz; ihtimaldir ki ben geleceğimizi düşünüyorum. Sonrasında yeniden 0,90’lı seviyeleri konuşuyor oluruz. Ama buna biraz daha zaman var. ABD enfl asyon verileri sonrası altın 1,800 doların üzerini denedi. Gümüş 20,80’lere kadar geldi. Gümüş şimdi 20,40’larda, altın 1790 seviyelerinde. O baskı bir parça hafi fl emiş gibi görünüyor. Fed yetkilerinden gelecek mesajlar eylül toplantısına kadar fiyatlamalarda etkili olacaktır.

2-3 ay daha para sıkışıklığı sürecek

Güldağ: Finansmana erişim konusundaki sıkıntıları reel sektörün temsilcileri, Merkez Bankası’na, bankalara aktarmaya devam ediyor. Son toplantıda bankacılar 2-3 ay daha diş sıkmak gerekir demiş. Özel sektörün 24- 25 milyar dolarlık bir dış borç ödemesi gündeme gelmiş. Bunun 19 milyar doları bankalar tarafından ödenmesi ya da çevrilmesi gereken miktar. Sonrasında uluslar arası konjonktürün Türkiye’nin lehine dönmesiyle rahatlanacak mesajları veriliyor. Turizm gelirlerinin azalacağı, ihracatta yavaşlamanın hissedildiği bir ortamda mümkün mü?

Ağaoğlu: Benim gördüğüm Merkez Bankası’nın şu anda kuru baskılama çabaları kendi içinde yepyeni bazı problemler doğuruyor. İhracatçının gelir kalemi teknik olarak sabit kalıyor. Enflasyonu ise yüzde 144 artıyor. Neden ihracat yapsın ki? Bu da konuşulmalı.

Temmuzda cari açık şaşırtacak

Güldağ: Cari açık 32.6 milyar dolar oldu. Yıl sonunda 45-50 olur tahminleri var. Gerileyen emtia fi yatları nedeniyle belki oralara kadar çıkmaz diye düşünüyorum.

Ağaoğlu: Gelecek ay açıklanacak temmuz rakamlarında büyük bir sürprizle karşı karşıya kalabiliriz. Neden dersen, sırf içeriden kaynaklanan bir sebeple… Şirketler, TL kredi kullanabilme kriterlerine uyabilmek için bazı ödemelerini erken yaptılar. Bazıları avans gönderdi ki, döviz bakiyeleri düşük görünsün. O da dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari açık olarak karşımıza çıkacak. Türk Lirası kullanımı 7 Temmuz’da çıkan bir kararla başladı.. Bazı şirketler temmuz ayı sonu itibariyle yıl sonu rakamlarıyla bir şekilde kendilerini ayarlamaya çalıştı, peşin ithalat yaptılar. Bir kısmı da daha önceki borçlarını erken ödedi. Bir kısmı da avans gönderdi. Temmuz ayı rakamlarına bakın, hepimizi şaşırtacak.

Petrolde fırsat penceresi kapanacak

Güldağ: Bir yanda Rusya meselesi diğer yanda üretim ve stok durumu, petrolde dalgalı seyre neden oluyor. Kışa doğru rüzgar sertleşmeye başlar mı?

Ağaoğlu: OPEC’ten gelen açıklamalardan sonra 95 doların altı hayli zor dediğim noktada en düşük 92’leri görmüşüz. Ama çok kalamadık. Rusya’nın petrolünü Çin ve Hindistan ucuza alıyor olabilir ama onlar da rafi ne edip Avrupa’ya götürürken bir maliyete katlanıyor. Rusya, Türkiye gibi benzer çıkışlar üretmeye başladığında, diğer yanda belli bir patikaya oturtup artık savaşın bile rutine girdiği bir durumda o şişman kârlar ortadan kalkacak. Rusya’nın pazarlık gücü artacak. Rusya’nın pazarlık gücü arttıkça da o düşük petrolün yaratmış olduğu fırsat penceresi kapanacak. Biden’ın çok ciddi baskıları oldu hem OPEC’e hem Suudi Arabistan’a. Ancak ve ancak son isteklerinin bir kısmını koparabildi. Bu arada Biden kendi adına veya Amerikan halkı adına aslında başarılı bir iş yapmış durumda. Çünkü Amerikan ham petrolü Brent’e göre çok daha fazla düştü. 86,5’e kadar geriledi. Ben artık petrolde yatay ve yukarı yönlü bir hareketi muhtemel görüyorum. Şu anda havalar kuzey yarıkürede çok sıcak, umuyorum ve diliyorum ki kış da sıcak geçer. Eğer kış soğuk geçecek olursa petrolde dönem dönem anlık garip fiyatlamalar görebiliriz. Hep birlikte izleyeceğiz.