SÖZLEŞMELİ TARIM

Son üç aydan bu yana T.C. Para Politikaları Kurulunun aldığı 400 baz puanlık faiz indiriminden sonra yükselen döviz kurları nedeniyle tarımda üreticiler zor durumlarla karşılaştılar. Gübreden mazota kadar her türlü girdi maliyetleri yükseldi.

Ticaret bakanlığının zincir marketlere yaptığı denetim işlemlerinden sonra aralarında anlaşma yaptıkları tespit edildi ve beş büyük zincir market ve bir tedarikçiye toplamda 2,7 milyar TL. para cezası kesildi. Buradan da anlaşılacağı üzere uzunca bir süredir kamuoyununda gündemden düşmeyen gıda fiyatlarındaki astronomik artış özellikle ücretli çalışan kesim için yaşam zorluklarını epeyce arttırmış durumdadır. Hatta pazardan artık toplamakla görülen tüketiciler de görülmeye başlamıştır.

Ekonomi biliminde üretim ile satış, pazarlama ayrı ayrı bilim dalıdır. Ancak ikisi de entegre çalışır. Yani biri olmazsa diğerinin önemi kalmaz. Bir sanayici düşünelim. Ürettiği malın en kalitelisini, en arananı, en ilgi çekecek ambalajlarda üretse bile bu ürünlerin pazarda satışı yapılmadığı sürece hiçbir önemi kalmaz. Aynı şekilde ne kadar profesyonel satıcı olursanız olun satacak ürün üretilmediği zaman neyi satacaksınız? Müşterinize ne sunacaksınız?

İşte tarımda da çiftçi veya köylü üretim konusunda uzman olabilir. Toprağın verimini, üretim miktarını, üretim için girdi maliyetlerini az veya çok tahmin edebilir. Ama nereye satacağını, satış ve pazarlama için ne tür girişimler yapacağını, ürünün kalitesi ve değeri hakkında bilgiden yoksun olabilir.

Ayrıca çiftçi aynı topraktan her yıl aynı ürünü aynı verimle elde edemeyebilir. İşte sözleşmeli tarım sanayici ile üretici arasında yapılan bir satış anlaşmasıdır. Şöyle ki sanayiciler üreticiye 2021 yılında 50 ton 50 kuruştan soğan alabileceğini taahhüt eder ve tedarik sorununu çözmüş olur. Sanayici için tedarik önemli bir unsurdur. Üretici de bu anlaşma sayesinde müşteri hesapları yapmaz ve bütün enerjisini üretim yönetimine harcar. Ayrıca her iki taraf da ne kadar para kazanacağını bilincindedir. Bazı sözleşmeli tarım anlaşmalarında sanayicinin üreticiye gübre, mazot vd. desteği verileceği hükme bağlanabilir.

Devlet çiftçiye çeşitli destekler sağlamaktadır ancak devlet ekilecek ürün konusunda kimseyi zorlamaz. Bazı dönemlerde ürün çeşidi için destek vererek tavsiyede bulunabilir. Örneğin ayçiçeği eken çiftçilere gübre desteği, patates eken üreticilere mazot desteği, soğan eken köylülere de alım garantisi verebilir ve böylece ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda üreticiyi yönlendirebilir.

Sözleşmeli tarım konusunda en büyük handikap verilen taahhütlerin yerine getirilmemesidir. Bazen piyasanın düşük olduğu dönemlerde 50 kuruşa soğan alım garantisi veren sanayici fiyatı 40 kuruşa düşürebilmektedir. Dolayısıyla yapılan anlaşmanın önemi kalmamaktadır.

Sözleşmeli tarım anlaşmasının en büyük sebebi üreticilerin satış ve pazarlama konularında yeterli bilgiye sahip olamamalıdır. Zaten ikisi de farklı faaliyet alanı olduğu için ayrı ayrı profesyonel kişiler tarafından yapılması daha gerçekçidir.

Yukarıda da bahsettiğim gibi uzunca bir süreden bu yana gıda fiyatları astronomik seviyelere ulaşmıştır. Hatta enerji fiyatlarındaki artış ve küresel iklim değişiklikleri gıda fiyatlarının artacağı yönünde süreç yaşayacağımız öngörülüyor.

Agflasyon, gıda ve endüstriyel tarım ürünlerinde astronomik seviyelerde artış olarak tanımlanmaktadır. Gıda ürünlerinde talebin beklenenden daha çok artması sonucu mal ve hizmetlerin yükselmesi anlamına gelir. Stagflasyon, önlem alınmadığı taktirde az gelişmiş ülkelerde gıda güvenliğini tehlikeye sokabilir.

Ülkemiz bir tarım ülkesi olmasına rağmen birçok gıda ürünlerini ithal etmek zorunda kalıyoruz. Çünkü ürettiğimiz miktar bize yetmiyor, bir de ihracata yönelen ürünler sıkıntı yaşamamıza neden oluyor. Yüzölçümü bizim Konya ilimiz kadar olan Hollanda neredeyse tüm dünyaya tarım ürünleri ihraç ederken biz neden ithal ediyoruz. Hatta bazı ürünler için tarım bakanlığı ithalatı teşvik etmek amacıyla gümrük vergisini de sıfırlamış durumdadır.

Diğer yandan çiftçinin aldığı destek yeterli olmadığı ve desteklerin arttırılması görüşü hâkim. Bazı çiftçilerin tarım kredi kooperatiflerine olan borçları yüzünden traktörü, tarlası haz edildiği de yazılı ve görsel basının yazdıklarına göre acı bir gerçek. Bir örnek vermek gerekirse devlet arpayı çiftçiden aldığı fiyattan daha yüksek rakamla yurt dışından ithal etmektedir.

Bütün bu sorunların çözümü sıkı ve sürdürülebilir tarım politikası ile mümkün olacaktır. Ülkemizde çiftçilerimiz devlet tarafından daha fazla desteklenerek üretime teşvik edilmelidir. Bazı çitçilerin de toprağını ekmekten vazgeçtikleri gelen bilgiler arasındadır. Bazıları ise maliyeti dahi kurtarmayan satış fiyatları yüzünden ürünü tarlada bırakmaktadır.

Sıkı bir tarım politikamız olmadığı için çiftçilerimiz karar verirken yanılabilmektedir. Geçen yıl 8-10 TL. ye soframıza giren soğan bu yıl 1,25-1,99-2,25 TL. etiket taşımaktadır. Anlatmak istediğim bu yıl para yapan bir ürün çiftçi tarafından da değer kazanacak algısı hakimdir. Halbuki birçok çiftçinin de aynı düşündüğü unutulmaktadır. Soğan iyi fiyatla satılacak umuduyla birçok üretici soğan ekmekte ve doğal olarak oluşan arz fazlası sebebiyle fiyat düşmektedir.

Burada iki yılı aşkın bir süredir tüm dünyayı kasıp kavuran korona virüs salgını nedeniyle yaşanan ekonomideki olumsuz gelişmeleri de yabana atamayız.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist