TARIM ve Orman Bakanlığı ile Fiyat İstikrar Komitesi kararları çerçevesinde dün Ticaret Bakanlığı ithalat rejim kararında değişiklik yapıldı. Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanan kararla bakliyat ürünlerinin yanı sıra un, bulgur, irmik, karma yem, pirinç, mısır unu, mısır irmiği ve aşurelik buğday ihracatı Ticaret Bakanlığı’nın ön iznine tabi kılındı. Yine Karadeniz havzasında yaşanan gelişmelerin yağlı tohum ve bitkisel yağ tedarikinde sorunlara yol açmaması için de yağ hammaddesi kanola tohumu ile ayçiçek yağının ikamesi olabilecek kanola yağı, aspir yağı, mısır yağı, soya yağı ve palm yağlarında uygulanan gümrük vergisi oranları 30 Haziran’a kadar sıfırlandı. Sektör temsilcileri, yağ sanayicilerinin, savaş nedeniyle Rusya-Ukrayna hattından ithalatın yapılamamasının etkisiyle stokların nisana kadar yeteceği uyarısında bulunduğunu, acil önlem talepleri üzerine gümrük vergisinin sıfırlandığını belirttiler.

HASATA KADAR KITLIK YOK

Tarım ekonomisti ve TMO eski Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, Hürriyet’e, Türkiye’nin hasata kadar buğday, mısır, arpada hasata kadar kıtlık olmayacağını ancak artan risklere dikkat çekerek neden üretim seferberliği ilan edilmesi gerektiğini şöyle anlattı: “120 milyon tonu aşan hububat ihracat potansiyeli ile her açıdan dünya piyasalarını etkileyecek iki ülke… 2021 yılı ekilişlerinde özellikle buğday ekilişleri önemli ölçüde azaldı. Bizim saha analizimizde buğday ekilişinin minimum yüzde 10-15 azaldığı görülüyor. Üstelik bu azalma Güney Doğu Anadolu gibi en verimli bölgelerde yaşandı. Çiftçi sertifikalı tohum kullanımını yüzde 25 azalttı, gübre kullanımında sıkıntılar yaşandı. Pamuk, mısır, ayçiçeği, kırmızı mercimek gibi ürünlere kayış oluyor. Muş ilinde Muş ovası (165 bin hektar), Bulanık ovası (52.250 hektar), Malazgirt ovası (45.000 hektar), Liz ovası (16.000 hektar) olmak üzere toplam 278 bin 520 hektar verimli ova var. Murat ve Karasu nehri ovadan geçerek Fırat nehrinin ana kolunu oluşturuyor. Yani su da bol. Ancak bugün sadece Muş’ta 28 bin hektar arazi nadasa bırakılıyor.
Bizim, zaman kaybetmeden üretimde seferberlik ilan etmemiz, ekilmemiş bir karış toprak bırakmamamız gerekiyor. Ama mazot, gübre, tohum fiyatlarındaki artışlar çitçinin üretme cesaretini kırıyor. Onlara sadece parasal teşvik vermek yetmez, psikolojik olarak da cesaretlendirilmeleri gerekiyor. ‘Bak savaş var, toprağın, ürünün çok değerli hale geldi. Mutlaka ekmelisin, daha fazla üretmelisin’, denilmeli. Ve ekim için hala zaman var. Doğu Anadolu’da kar kalkmadı. Muş Ovası, Türkiye’nin ayçiçek ihtiyacının dörette birini karşılayabilir. Burada ayçiçek, aspir ekilişi desteklenebilir. Konya’da mısır ekimi için zaman var. Çukurova’da ekim yapıldı ama ikinci ürün olarak ayçiçek, mısır, yazlık buğday desteklenebilir. Ekimini yapan çiftçilerin gübreleme, ilaçlama zamanı geliyor. Rekolte artışı için bu giderlerine destek verilmeli. Yani Türkiye’nin 2022 yılı rekoltesini yükseltmek için hala devlet eliyle yapılabilecek şeyler var. Çiftçi kaybettiğinde bir daha ayakta durması zor oluyor onun için devletini biraz daha yanında görmek istiyor. Seferberlik havası estirilerek üretime teşvik edilmeli. Hayvancılık kırsal odaklı aile işletme faaliyeti olarak yeniden dönüştürülmeli.”

TEK ÇARE ÜRETİMİ ARTTIRMAK

TÜRKİYE Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar da yaptığı açıklamada “Tarımda milli seferberlik ilan edilmeli, elimizde ne var ne yoksa bitkisel ve hayvansal üretim için kullanmalıyız. Uluslararası bir kriz ve pandemi döneminden geçtiğimiz bu günlerde yurtiçi ürün fiyatları artarken, tüketimin karşılanabilmesi için, çok fazla yükselen dünya fiyatlarından, artan miktarlarda tarımsal ürün ithalatı yapmamız kaçınılmaz hale geldi. Yüksek fiyattan yapılan ithalat ve yurtiçi ürün fiyatlarının artması da, zaten yüksek seyreden gıda enflasyonunu daha da artıtrdı. Üretimi artırmaktan başka çaremiz yoktur. Üretimi artırmak için tarım sektöründe pozitif ayrımcılık istiyoruz” ifadelerini kullandı.