SATIŞ sözleşmesinde bulunmasına rağmen daireyi bir dizi eksikle tüketiciye teslim eden müteahhite Yargıtay’dan kötü haber geldi. Fransız balkonun sözleşmede paslanmaz çelikten yapılacağı belirtilmesine rağmen normal demirden yapılmasının da hatalı olduğuna dikkat çeken yüksek mahkeme, daireyi kusursuz teslim etmeyen satıcıyı haksız buldu. Uzmanlar ise tamamlanmamış dairenin tesliminde eksiklerin şerh konulmasının önemli olduğuna dikkat çekiyor.

Yıllardır hayalini kurdukları apartman dairesini almak için bir müteahhitle sözleşme imzalayan 3 arkadaş, hayatlarının şokunu yaşadılar. Dairenin sözleşme hükümlerine göre tamamlanmadığına dikkat çeken mağdur ev sahipleri, ‘teslim tutanağı’na eksikler için şerh koydular. Müteahhitin zararlarının karşılamadığını öne süren 3 mülk sahibi, konuyu Yargıtaya taşıdı. Davacılar, taşınmaz satış vaadiyle satın aldıkları taşınmazları davalının sözleşmede vaat edilen nitelikte teslim etmediğini, taşınmazların brüt ve net alan ölçülerinin küçültülmüş olduğunu, parkelerde kusurlar bulunduğunu, sözleşmede kararlaştırılan birçok kaliteli marka yerine daha ucuz markaların tercih edildiğini dile getirdiler. Fransız balkonların teknik şartnameye uygun yapılmadığını ve daha birçok eksik iş ile ayıp bulunduğunu, bu hususta teslim öncesi davalıya ihtar çekildiğini, taşınmazın teslimi sırasında teslim tutanağına bu ayıpların şerh düşüldüğünü ileri sürdüler.

ZAMANAŞIMI SÜRESİ 5 YIL

Davacılar, dairelerde bilirkişi incelemesi yapılarak sözleşmeye ve teknik şartnameye aykırı olan eksikliklerin ve ayıplı ifaların saptanmasını, onarımı mümkün olanların aynen ifa suretiyle giderilmesini, onarımı mümkün olmayan ayıplar nedeniyle uğranılan ekonomik kayıpların tespiti ile tahsiline karar verilmesini talep ettiler. Davalı şirket ise davanın süresinde açılmadığı gibi davacıların süresinde ayıp ihbarında da bulunmadıklarını, taşınmazlarda kullanılan malzemelerin sözleşmede kararlaştırılmış olan malzemelerden daha kaliteli ve pahalı malzemeler olduğunu savunarak, davanın reddini istedi.

Tüketici Mahkemesi, açık ayıpların 30 gün içinde davalıya ihbarının yapılmadığı, açık ayıplarla ilgili olarak beş yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle açık ayıp bedelinin davalıdan tahsiline karar verilemeyeceğine hükmetti. Gizli, ayıp ve eksik işe ilişkin talebin zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 3 davacıya 53 bin TL tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetti. Her iki taraf da kararı istinaf etti. Bölge Adliye Mahkemesi, açık ayıba yönelik taleplerin zamanaşımına uğramadığı, ancak davacılar tarafından usulüne uygun ihbarda bulunulmadığı gibi teslim sırasında da herhangi bir çekince ileri sürülmediği, yargılama giderlerinin haklılık oranına göre paylaştırılmadığı, davalı tarafın bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun yerinde olduğuna hükmetti. Davacıların istinaf başvurusunun reddine karar verildi. Davacılar Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz edince devreye Yargıtay 3. Hukuk Dairesi girdi.

KARAR EMSAL TEŞKİL EDİYOR

EMSAL nitelikte bir karara imza atan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, Fransız balkonundaki eksikliklere de dikkat çekti. Kararda daire sahiplerinin teslim tutanağındaki, “Eksikliklerle ilgili ihtarname ektedir. Ayrıca sıvalar kara kum sıva olacaktı, sadece alçı sıva yapılmış, pencerelerde anti pas boyalı kör kasa olacaktı yapılmamış, Fransız balkonlarda paslanmaz üründen yapılacaktı, normal demir boyanarak yapılmış. İhtarda ileri sürülen hususları tekrar ediyor; her türlü dava ve haklarım saklı kalmak üzere itirazi kayıtla daireyi teslim alıyorum” şeklindeki şerhlerine vurgu yapıldı.