Güldağ: Savaşın dışında da Türkiye ekonomisinin zorlukları var. Adeta sorun katlandı. Hammadde fiyatları aldı başını gidiyor. Çok da dalgalı bir seyir var. Bir gün bir emtia hızla değer kazanıyor, bir diğerinin fiyatı düşüyor, ertesi gün düşeninki çıkıyor….

Ağaoğlu: Hakikaten fırtınalı denizlerdeyiz. Ama bizde zaten fırtınalı zamanlar neredeyse hiç bitmediği için bizim sanayici daha alışkın…

Güldağ: Evet ama şansımızı fazla zorluyoruz gibi geliyor. İç piyasada yavaşlama işaretleri var. İhracat tarafında iş var. Şirketler müşteri buluyor, siparişler de yüksek ancak, sanayici müşteri bulsa malzeme bulamıyor. Malzeme bulsa, malzemeyi alacak parayı, krediyi bulamıyor. Geçenlerde metal işi yapan bir üretici ihracatçı, “Demir-çelik fiyatları yüzde 30 arttı. 100 liralık malzemeyi 130 liraya alıyorum. Kimin sermayesi bir ayda yüzde 30 büyüyor ki…” diye soruyordu.

Ağaoğlu: Savaş nedeniyle de emtiada büyük dalgalanma var…

Güldağ: Barış umudu iki hafta öncesine göre azaldı. Savaşın uzun süreceği beklentisi daha baskın…

Ağaoğlu: Öyle görünüyor. Bir problem de şu; fiyatların artması müşteri bulduğunuz sürece çok da sorun değildir. Müşteri bulamadan malı aldığınız zaman onun fiyatının düşmesi riski…. Yönetilmesi gerçekten zor bir konu. Özellikle kontratı olan emtia için bu görece kolay ama kontratı olmayan ürünlere girdiğiniz anda iş çıkmaz sokağa gidiyor. Petrolü ve belki belli oranda petrokimya tarafını yönetmeniz kolay. Ama küçük ve dar alandaki petrokimya ürünlerini yönetmek mümkün değil. Çünkü piyasa yok ortada. Malı aldığınız zaman müşteriniz hazır değilse fiyat riskiniz var. Müşteriniz hazır, malı tedarik etmeye kalktınız, fiyat yükseldi. İkisini de tutturamıyorsunuz.

Güldağ: Nasıl başa çıkılır?

Ağaoğlu: Şuna razı olacaksınız; müşteriyle düşük marjda anlaşacaksınız taşeron gibi çalışacaksınız. O zaman siz bu işi neden yapasınız, hamallık için mi? Hammadde fiyatlarının artması Türkiye için çok kritik. Aradaki marjlar sabit kalsa dahi bazı rakamlar çok yukarıda olacağı için bizim gerçekte karlılığımız düşecek. Bu riski ekstra artırıyor. Şirketler burada ne yapılabilir dersen, herkes vadeleri kısaltmak isteyecek. Herkes kısaltınca sistem iyice nakde doğru dönecek. Onu fonlayacak imkan konusunda da şüphem var.

Güldağ: Evet, şirketler işletme sermayesi bakımından çok zorlanıyor. Suudi Arabistan’dan, BAE’den para gelecek söylentilerine de, ‘nereden gelecekse gelsin, yoksa önümüzdeki üç-beş ay içerisinde üretimin düşme ihtimali, bütün sipariş artışına rağmen çok yüksek’ diyorlar. Bu bizim ihracatımızı da yavaşlatabilir, bir müddet sonra…

Ağaoğlu: Kontratı olan ürünlerde işlem yapan şirketler, artık büyük oranda risk yönetmeyi öğrendiler. Risk yönetimine belki biraz daha ağırlık verebilirler. Ama asıl müşterileriyle olan ilişkilerini bir tür işbirliği boyutuna taşımaları gerekiyor. O da şu; ben alayım malı, sen bu fiyata razı ol, sonra da üzerine ‘x’ miktar bir kâr marjı koyayım. Çarklar dönsün. Müşteri ile tedarikçi arasında işbirliği yapılması gereken bir dönem.

Güldağ: Dayanışma önemli ama hiç kolay görünmüyor…

Ağaoğlu: Emtia fiyatları bu kadar artınca doğrusu kolay değil. Onun için Fed’in çok kabahati var.

Güldağ: Açsana biraz onu…

Ağaoğlu: Doğrusu biraz Fed’e vurmak lazım. Fed, enflasyonla ilgili yorumunu yapmakta çok geç kaldı.

Güldağ: Şimdi de 50 baz puan artışlar da yapabilirim mesajı veriyor.

Ağaoğlu: Aynen. Birincisi Amerikan 10 yıllıkları 2,36’lara geldi, ciddi faiz artışları var. Piyasa zaten faiz artışını fiyatlıyor. Bütün dünya Fed’e bakarken Fed 25 baz puanla başlayınca mesaj kötü geldi. ‘Arkadaşlar siz eski tas eski hamam oynamaya devam edin, ben masadaki içkileri henüz daha ortadan kaldırmayacağım’ demiş oldu bir nevi. Şimdi tamir etmeleri de çok zor.

Güldağ: Emtiaya nasıl yansıdı?

Ağaoğlu: Piyasada ucuz para kaldı. Ucuz parayla özellikle emtia tarafında kolaylıkla spekülasyon yapılabilir hale geldi. Spekülasyon kötü değil. Herhangi bir tercih yaptığınız anda aslında bir spekülasyonun parçası olursunuz. Ancak Fed’in parasal genişlemeyi bu kadar uzun tutması, faizleri bu kadar düşük tutması, bazı metada işin manipülasyon boyutuna ulaşmasına neden oldu. Geçen hafta da konuştuk. Mesela nikel. Petrol fiyatlarının 25 dolarlardan 125 dolarlara çıkmasınında da Fed’in payı 85 dolara kadar var. 85-125 arası Rusya’nın yani savaşın payı var.

Güldağ: Bu bizi de ciddi etkiliyor. Ukrayna ve Rusya’nın Türkiye’nin enerji ve tarım ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 30. Turizmin bile üstünde. Turizmde iki ülkenin payı yüzde 27. Fakat işin bir başka boyutu da var. Türkiye’nin enerji faturası da büyüyor. Dış ticaret hadleri açıklandı. Tarihin en düşük seviyesinde. İhracat miktar olarak artıyor ama değer olarak o kadar artmıyor. İthalatta ise tam tersi. Bu da ithalatı daha fazla döviz ödeyerek yapıyoruz demek. Ticaret hadlerinin ihracat aleyhine düşmesinin arkasındaki en büyük pay, enerji fiyatlarındaki artış. Orada çok ciddi bir tablo ile karşı karşıya kalabiliriz. Geçen yıl bu aralar petrol fiyatları varil başına 60 dolar civarındaydı. Şimdi 120 dolarlarda. Geçen yıl aylık bazda enerji açığımız 3 milyar dolardı yaklaşık. Şimdi aylık 7-8 milyar dolara çıktı. Eğer petrol fiyatları böyle 100 dolar ve üzerinde kalacaksa ki, senaryoya bunu koyun diyen, hatta daha yüksek rakamları telaff uz eden çok, o zaman bu yıl Türkiye’nin enerji açığının 90-100 milyar dolara çıkma riski var.

Ağaoğlu: Onun için Fed’e vurmakta geç kaldık diyorum. Fed bu zemini uygun hale getirdi. Maalesef bu süreç daha devam ediyor. Çünkü iş manipülasyon boyutuna gelince hakikaten yönetmesi çok zor. Spekülasyonu yönetmesi kolay, manipülasyonu yönetmesi zordur. İşi bu olmayan ama bedava parayla istediği gibi at oynatabilen oyuncular, bazı metalleri, petrolü veya buğdayı çok kolaylıkla manipüle edebilirler.

Güldağ: Ne bekleyelim?

Ağaoğlu: Fed işi böyle ağırdan alınca, enflasyon artık katılaşabilme riski olan bir platoya geçmiş durumda. Katılaşma diyorum, çünkü belki bundan sonra çok fahiş faiz artışları gerekecek. Henüz katılaşmadı, Rusya savaşı nedeniyle onun bir sebep olduğunu düşünüyoruz, oradan geri gelecek. Ama 2,36’ya çıkmış Amerikan 10 yıllıklarının 2,75-2,80 bandına çıkma ihtimali çok yüksek. Ben de oraya gider diye düşünüyordum ama fasılalı gider diyordum. Ama hayır, görünen o ki, fasılalı gitmeyecek. Kısa duraklarla sürekli olarak oraya doğru gidecek. Fed bu yılın sonuna faizi 6 mı artıracak, 5 mi artıracak tartışmasını bırakalım. Her halukarda 2’nin üzerine çıkan bir faizle biz yılı bitireceğiz diye varsayıyorum.

Altın “1900’ün altına insem mi” diye düşünüyor

Güldağ: Altında bir yükseliş var. Yüzde 2 kadar yukarıda. 1950 doları geçti…

Ağaoğlu: Evet ama bir süre önce 2070’e çıkan altın üç vakte kadar 1900, hatta 1900’ün altına insem mi inmesem mi diye düşünüyor. Bu kargaşaya rağmen kendini yeterince toparlayamamışsa aşağı yönlü risklerin daha fazla olduğunu düşünüyorum. Arkasında finansal olarak fazla bir pozisyon olmadığını düşündürtüyor. Hatta, yukarı yönlü hareketlerde altın ve gümüş pozisyonları azaltılabilir. Özellikle 25,50- 75 üzerinde gümüşte, 1970-85 seviyelerinin de üzerinde altında pozisyonlar azaltılabilir. Eğer savaşta bir yumuşama da olursa, altının tekrar 1850-65 bandına geldiğini, gümüşün de 24,24-50 bandına indiğini göreceğiz diye düşünüyorum.

KKM, ısrarla gündemde tutulmaya devam ediliyor

Güldağ: Bir de güncel bir konu daha var. Şirketleri de belli ölçüde etkiliyor, bireysel yatırımcıları da ilgilendiriyor. Kur Korumalı Mevduat… Gerçek kişiler için 23 Mart’la birlikte ilk ödemeler başladı. Tabii ilk giren kazançlı çıktı. O günkü dolar kuru 11,63 liraydı, şimdi 14,80’in üzerinde. Kabaca 100 bin lira ile KKM hesabı açanın parası 127 bin liraya yükseldi. Hazine ve Maliye Bakanlığı, KKM’nin hayata geçmesiyle yabancı para mevduatın toplam mevduat içindeki payının 10 puandan fazla arttığını açıkladı. Bu arada ‘teşvik mekanizması’nın da işlemeye devam ettiğini görüyoruz. Tarih sınırlaması kalktı. “DTH’ınız varsa ne zaman gelirseniz gelin kur korumalı mevduata geçelim” diye bir yaklaşım var. Yuvam Hesabı diye bir parça eklendi, yurtdışından da bu işe katılım olması bekleniyor. Ayrıca vade sonunda kambiyo satışlarında BSMV de sıfırlandı. Benim gördüğüm Kur Korumalı Mevduat işi son derece kritik kalmaya devam ediyor. Pek bir adım atmadık, orada yangını şöyle bir durdurduk ama ondan sonra yangını söndürüp, soğutma çalışmalarına başlayıp tekrar ağaçlandırma kısmına geçemedik bir türlü. Halen yangını söndürme noktasında araçlarla hareket etmeye çalışıyoruz. Nasıl bir seyir izleyebilir? Sen nasıl değerlendiriyorsun Kur Korumalı Mevduat’ı?

Ağaoğlu: TL’den dövize veya dövizden TL’ye geçtiği zaman kur koruması alanlar olarak ikiye ayıralım onları. TL’den geçenler için ortada hiçbir şey yok, onların gayet kafası rahat. Hem doların getirisinden faydalandılar hem de aradaki faiz farkını garantilemişlerdi. Şu andaki durum, kur daha yukarıda diye göründüğü için faize oranla daha avantajlılar. O yüzden onlar çok rahatlar. Fakat senin de paylaştığın gibi arada yine düzenlemeler geldi. Kanun 3 ayken, 6 ay yapın denildi. Sonra Merkez Bankası 3 aya indirdi bunu, hatta ortalıkta 1 aya ineceği dedikodusu da var. Ardından devam eden değişiklikler. Ben bunu başında da benzer bir şekilde eleştirmiştim, bugün de halen daha bu eleştirilerimi sürdürüyorum. O da şu; derli toplu hazırlanmamış ve bir tarafı Hazine, bir tarafı Merkez Bankası olan, iki tarafl ı bir ürünü piyasaya sürüyorsunuz ve neredeyse Türkiye’deki tüm tasarruf sahiplerini bir anlamda dolarize ediyorsunuz, sonra da dönüp bir yığın kural değiştiriyorsunuz. Bundan sonra ne gelecek diye bekliyor insanlar, bir finansal karar alamıyorsunuz. Zaten bizim son 2 – 3 yıldır yaşadığımız sıkıntılardan bir tanesi, bu Kur Korumalı Mevduat’a da yansıdı. Zira kalıcı, ayağı yere basan, iyi düşünülmüş ürünler veya yöntemler, veya yönetmelikler gelmiyor. Sürekli yolda düzeltilen birtakım kervanlar oluyor. Böyle bir durumda ne olacak dersen? Aslında çok fazla bir problem çıkmadan hallolacak gibi görünüyor. Eski Merkez Bankası Baş Ekonomist’i Hakan Kara’nın bir tweeti vardı o dikkatimi çekti. Ben de aynı fikirdeydim, onu sadece rakamlarla gayet güzel ispatlamış durumda. Hazine’nin üzerindeki kur riski, Kur Korumalı Mevduat’tan gelen çok küçük bir kısmı aslında, Türkiye’nin tüm dış borcu Hazine’nin üzerindeyken oradaki kur riski çok daha büyük. O yüzden burada piyasayı sakinleştirmek için kullanılan bu ürünü ben yavaş yavaş gündemden düşecek bir ürün olarak görmüştüm. Vadeleri bittikçe fazla düzenlemenin yapılmadığı, üzerine çok fazla eğilinmediği, bunu çok büyük bir başarı gibi gösterip evet o dönemde bizim hakikaten bir mola almamıza ve piyasadaki o ateşi yavaş yavaş söndürmeye yönelik bir üründü. O şekilde kullanılıp, 3 veya 6 aylık sürenin sonunda yavaş yavaş piyasadan çekilebilecek bir ürün olarak görüyordum ben bunu ama şu anda ısrarla gündemde tutmaya devam ediyor ekonomi yönetimi. Ne amaçlanıyor sorusunun yanıtı bende yok. O gün ne amaçladığı belli, iyi de çalıştı. Ama daha fazla üzerinde durmanın çok gereğinin olmadığı bir ürün. Yani düzenlemelerde de bazı arızalar var, onu da söyleyeyim. Benim naçizane beklentim ve olması gerektiğini düşündüğüm bu işin yavaş yavaş sönümlenmesiydi. Ama sönümlenmiyor, tekrar tekrar üzerine gidiliyor. Üzerine düşünülmesi ve çözülmesi gereken en önemli problem, yüzde 55 enflasyonun olduğu yerde faizlerin 20-25 bandında olması. Bu faiz ortamında kur bu seviyelerde tutundurulmaya çalışılıyor. Ne adına sorusu bende yine yanıtsız sorulardan bir tanesi.

Güldağ: Para politikası aracına dönüşen KKM’yi, seçime kadar konuşmaya ve tartışmaya devam edecegiz gibi…

Petrolde 100 doların altı Rusya’nın masada durmasına bağlı

Güldağ: Petrol fiyatları için ne söylersin?

Ağaoğlu: Petrolle ilgili olarak 100’ün yakınlarına geldiği bölgede ‘burada çok kalmaz yukarı götürürler, savaşlar kısa sürede bitmeyecek, tedarik problemleri çıkacak’ demiştim. Bu hafta Avrupa gaz ve petrolde nasıl bir yol izleyeceğine dair karar verecek. Ben gaz ithalatını keseceklerini düşünmüyorum ama petrolde yüzde 25 ihtiyacını oradan karşılıyor, onu belki kesmeyi düşünebilirler. Böyle bir risk ortaya çıkabilir düşüncesiyle petrolde yukarı doğru bir hareket bekliyordum. O geldi 115 dolarlardayız şu anda. Brent için konuşuyorum, buraların yakın zamanda çok fazla aşılmayacağını düşünüyorum. Belki 118-120 dolarlara kadar gelinip sonrasında tekrardan 100 dolarlara doğru bir hareket olabilir. Ama bunun için Rusya’nın masada daha uzun süre kalacağına dair bir takım ipuçları vermesi gerekiyor. Bu bir satranç oyunu bir saatten sonra, hamlelerini çok fazla göstermek istemeyecektir taraflar.

Buğdayda diken üstünde oturmaya bir süre daha devam

Güldağ: Rusya buğday ihracatına da kısıtlama getirdi. Fiyatlarda düşüş trendi zor oluşacak sanırım.

Ağaoğlu: Buğday’ın ABD’deki kontrat fiyatlarından yola çıkarak konuşuyorum; anlamlı bir geri çekilme henüz daha olmadı. Demek ki Karadeniz’deki buğday veya tahıl ticaretinde halen daha sıkıntılar var. Tarımsal emtia bizim hayati olarak daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir konu. Orası biraz daha makulleşmeden işimiz zor. Şu anda yeni bir rahatlama işareti yok. O yüzden diken üstünde oturmaya bir süre daha devam edeceğiz gibi görünüyor.

Nikelde manipülasyonun ağababası yaşandı

Güldağ: Herhalde bu süreçte en dikkat çekici ve tarihi oynaklığı nikelde gördük.

Ağaoğlu: Manipülasyonun ağababası yaşandı diyeyim. Benzer bir hareket tekrar yaşanıyor. Çarşamba günü itibariyle yüzde 14 değer kazanmış durumda nikel. Bu çok büyük artış bir meta için. Ve bunun düzelmesi ancak oradaki tedarik düzeninin normalleşmesiyle olur. O da zaman alacak.