Bilindiği üzere, alüminyum ve çelik sektörü endüstrinin en temel sektörleri olup, endüstrinin her alanında yer alan iki öneli unsurdur. Özellikle sanayileşme sürecindeki ülkeler açısından nerede ise kaçınılmaz bu iki metalin bünyesine almadığı ürün nerede ise yok gibidir. Hem ekonomimiz hem dış ticaretimiz açısından fevkalade önemli olduğunun altını çizmemiz gerekmektedir.

Türkiye 35,8 Milyon ton üretimle dünya çelik sektöründe Almanya’yı takiben 8. Sıradadır. AB’de ise ikinci sırada yer almaktadır. 2024 yılı demir çelik ve mamulleri ihracatımız 20 Milyar USD düzeyinde olup 2025 ilk 6 ayında %10 oranında bir artış kaydedilmiştir. 2024 yılı itibariyle toplam demir çelik ve ürünleri dış ticaret hacmimiz 45 milyar USD seviyesine ulaşmış olup ihracatımız artar iken ithalatımızda ise %5 oranında gerileme kaydedilmiştir. Bu durum sektörün ekonomimizde ne denli önemli olduğunun bir göstergesidir.

Ancak, her iki üründe özellikle alüminyum öncelikli olmak üzere, dünya üzerindeki rezervlerinin kısıtlı olmasına rağmen sanayileşme sürecinin devam ettirilebilmesi, korunması ve istikrar açısından yeteri seviyede temin edilebilmesi bir zorunluluktur.

ABD’nin 2 Nisan tarihinde başlattığı yeni GV uygulama süreci birçok sektörde olduğu gibi bu iki ürünün kullanıldığı sektörleri de etkilemiştir. Aslında her iki sektör özellikle Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle hem hammadde temini açısından hem de her iki ürünün sanayide kullanılabilecek hale dönüştürülmesinde yoğun kullanılan enerjideki maliyet artışları nedeniyle önemli ölçüde yapısal zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. ABD’nin uygulamaya aldığı %50’lere ulaşan vergi uygulaması ise her iki sektörü oldukça zorlaştırmıştır

ABD-AB arasında 27 Temmuz’da İskoçya da gerçekleştirilen müzakere süreci bu iki önemli sektörün vergi sorununa bir çözüm getirememiş, akıbetlerinin belirsizliği nedeniyle sektörün ne yöne evrileceği büyük bir tartışma konusuna dönüşmüştür.

Her iki ürün grubunun AB’den ABD’ye ihraç edilecek ürünler içerisinde %15 GV tabi ürün listesi dışında bırakılması, şu an için her iki ürün grubunda da GV oranının %50 olarak uygulanmasına neden olmaktadır. AB’de sektörün karşı karşıya olduğu GV engeli dünya genelinde her iki sektöre önemli bir huzursuzluk kaynağı olarak yansımaktadır. Her iki tarafın bu iki ürün grubu açısından hassas konumda olması gelecek açısından bazı endişeleri artırır niteliktedir. Ancak Brüksel, mevcut %50 GV sorununu karşılıklı mutabakat ile GV muaf kotalar ile çözülebileceği ümidini güçlü tutmak arzusunda olup %50 GV uygulamasının kota üzeri ihraç edilecek ürünlerde uygulanmasını arzu etmektedir.

Ne var ki ABD GV’den muaf kota oluşturulması yönünde Brüksel’de ümit oluşmasına imkan verecek herhangi bir yaklaşımda bulunmamakta aksine Beyaz Saray, kendi web sitesinde yayınlanan bir notta, çelik, alüminyum ve bakır üzerindeki %50 tarifelerin sürdürüldüğünü teyitle, her iki tarafın bu ürünler için tedarik zincirlerini güvence altına almayı karşılıklı müzakereyle sağlayabileceğini ön görmektedir. Sektör ise, bu yaklaşımı çok ümit verici bir gelişme olarak değerlendirmemektedir.

Avrupa çelik lobisi Eurofer yaptığı açıklamada; Komisyon tarafından yapılan duyuruların sektörün içerisinde bulunduğu “belirsizliğe bir açıklık getirmediğini çelik üreticilerinin ihtiyaç duyduğu ekonomik güvenliği sağlamaktan uzak olduğunu” vurgulamaktadır. Ayrıca, Avrupa Alüminyum lobisi mevcut anlaşmanın belirsizlik durumunu muhafaza ettiğini, ancak ümit var olmayı sürdürmeleri gerektiğine işaret etmektedir. Eurofer ise, Covid-19 salgınının yaşandığı 2020’de 1,6 milyon ton dışında, son on yılda AB’nin ABD’ye 2-3 milyon ton arasında bitmiş çelik ürünü ihraç ettiğini oluşturulacak vergisiz kota seviyesinin de ortalama 2-3 Milyon ton arasında olması gerektiğini büyük bir ümitle beklemektedir.

Burada önemle göz önünde bulundurulması gereken husus ise, 2024 yılında ABD, Türkiye ve İsviçre açısından çok önemli bir pazar olarak kayıtlara geçmiştir. Bu durumun kalıcı hale dönüşmesi AB Çelik üreticilerini kendi gelecekleri ve vergisiz kota açısından ayrıca endişelendirmektedir. Avrupa Komisyonu İstatistik Kurumu Eurostat’ın rakamlarına göre, ABD’ye aynı dönemde AB’den yapılan alüminyum ihracatı 2,6 milyar avro seviyesindir. Bu nedenle AB tarafı Alüminyum açısından da en az bu seviyede vergisiz kota beklentisi içerisinde olmasına rağmen, Trump’ın çelik sektöründe vergilerden vazgeçmeme yönündeki tavrı mevcut endişelerin artmasına neden olmaktadır.

ABD’nin metallerde %50 GV tarifesini sürdürmesi diğer metaller açısından önemli bir rahatsızlık oluşturmayacak gibi görünse de, çelik sektörü açısından durum farklıdır. Halen artış trendi içerisindeki yüksek enerji fiyatları, Ukrayna-Rusya savaşının biteceğine yönelik herhangi bir ışık görünmemesi her iki sektörde de geri dönüşüm tesislerinin atık ve karbondan arındırma yatırımıyla vergiden kaçınma konusunda ağır yaptırımlarla karşı karşıya olması yaptırımların yüksekliği nedeniyle çok ağır yatırımların zorunlu olması, bu süreci olumsuz etkilemektedir. Ayrıca yüksek seviyede üretim nedeniyle Uzak Doğu ve Asya’nın yıkıcı rekabeti, Çin, Hindistan, ardından Türkiye gibi bazı ülkelerin sektörde belirleyici konuma ulaşmış olması, AB’de sektörü zorlamaktadır. Tedarik açısından Türkiye’nin AB ye karşı vergi açısından daha avantajlı konumda bulunması (AB %50, Türkiye %15) AB açısından endişeleri artıran önemli bir unsur olarak değerlendirilmektedir.

AB’deki sektörle ilgili ciddi endişelerden birisi de GV uygulamasındaki avantajlı farklılıklar nedeniyle, ABD tedarik zincirinde yapının AB aleyhine değişmesi riskidir. Nitekim 2025 ilk 6 ayda Türkiye’nin AB’ye çelik ihracatı artmıştır. ABD’nin mevcut tarife artışından en çok Kanada, Meksika ve Avrupa’da önemli tesisleri bulunan üreticilerin etkileneceği, bu durumun Türkiye İsviçre gibi ülkeler acısından ise önemli bir avantaj haline dönüşeceğini ifade etmek mümkündür. Şimdiden AB’de sektörün ön de gelen firmalarından ArcelorMittal ve Alman ThyssenKrupp’un bu durumdan yüksek seviyede endişe duyduklarını ifade etmek mümkündür.

Ancak uzmanlar AB açısından oluşturulması muhtemel kotaların sorunun ancak belirli bir kısmına çözüm getireceğini, esas olarak Çin, Hindistan ve Kanada’dan gerçekleştirilecek reeksportların AB açısından ABD’de vergilendirme bakımından çözümlenmesi gereken ikincil bir sorun olarak değerlendirilmektedir.

AB’nin henüz bu iki ürün grubu açısından çözüme kavuşturamadığı GV oranı ve GV siz kota tartışması, Türkiye ve benzeri çelik üreticileri açısından büyük avantaj oluşturmaktadır. Nitekim ihracat verilerimize bakıldığında 2024 ve 2025 ABD’ye yönelik Çelik ihracatımızda ciddi bir artışın söz konusu olduğunu söylememiz mümkündür. Ancak bu durumun istikrarlı bir seviyede tutulabilmesi ve korunması büyük önem arz etmektedir. ABD’nin AB karşısında mevcut tutumu ise Türkiye lehine görünmektedir.

Ancak, Türkiye olarak gelişmeleri yakından takip ederek ülkemiz için büyük önem taşıyan çelik sektörü ve özellikle dönüşüm sektörünün korunması ekonomi ve ihracatımızda istikrar açsından büyük önem taşıdığı cihetle yakından izlemek gerekmektedir.

Alüminyum konusunda ise Türkiye henüz kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda değildir. Kısmen hurda dönüşümü ve ithalat ile ihtiyaçlarımız karşılanmaktadır. Ancak Alüminyum hammaddesi açısından oldukça zengin olan çok iyi ilişki içerisinde bulunduğumuz Afrika ülkeleri ile ortak yatırım hem ülkemiz açısından hem de Afrika da ilave katma değer sağlanması açısından, yeni bir ortaklık ve dayanışma alanı olarak değerlendirmek mümkündür. Sektör üzerinde durmalı ve bu konuda sektör desteklenerek yönlendirilmelidir.

Ömer Faruk DOĞAN
Ankara, 06.Ağustos.2025