3 Ocak Pazartesi günü Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan; TIM tarafından İstanbul’da düzenlenen törende haklı olarak “büyük bir gurur duyuyorum” diyerek; 2021 yılı İhracat verilerini açıkladı.

Son birkaç yıldır 200 Milyar dolar civarında seyreden ihracatımız geçtiğimiz yıl tüm dünyanın karşı karşıya olduğu ekonomik daralma, üretimde duraklama, istihdamda gerileme ve hatta batıda bazı ülkelerin aylık ortalama 60 Milyar Euro’nun (Fransa) üzerinde dış ticaret açığı verdiği bir süreçte, Türkiye 2021 yılın tarihi bir rekor ile ihracatta %32,9 artışla 225,36 Milyar dolar seviyesine ulaştı. Bu gelişmede Otomotiv (29,3 Milyar USD), Kimyevi Maddeler (25,3 Milyar USD) ve Çelik sektörü 22,4 Milyar USD ile ihracatın ana taşıyıcısı sektörler olarak kayda geçti.

Tüm ekonomik zorluklara ve bütün dünyayı etkisi altına alan Pandemi nedeniyle dünyanın büyük bir kesiminde tam kapanmaların yaşandığı bir süreçte, Türkiye’nin bu rekoru asla küçümsenemeyecek, tesadüfe atfedilemeyecek gerçekten takdire değer büyük bir başarıdır. Emeği geçen herkesin içtenlikle tebrik edilmesi gerekir. Ekonomi ve ihracatta bir psikolojik eşiği de Türkiye el birliği ile büyük bir başarıyla aşmıştır.

Ancak, bu günkü esas konumuz Türkiye’nin kaydetmiş olduğu bu başarısının kalıcı hale getirilerek, ihracatta daha büyük artışla en kısa zamanda, Batıda muadilimiz ülkelerle aynı düzeye ulaşmak için ihracatın 500 Milyar doların üzerine çıkarılmasıdır.

Batıdaki muadilimiz ülkeler, Berlin Duvarının yıkıldığı, Rusya Federasyonu’nun dağıldığı ve sonuç olarak soğuk savaşın bittiği 1990’lı yıllardan itibaren tüm siyasi, askeri istihbarat kurumlarının yanı sıra dönemin en önemli gündemi Ekonomik savaşta başarılı olabilmek için özellikle “Ekonomik ve Ticari İstihbarat” üzerine yoğunlaşmışlardır. Kamu kurumları bu amaçla özel yapılar oluşturmuş, ortaya çıkan kurumlar Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Yatırım Ajansları gibi ekonomi amaçlı kurumlarla büyük bir iş birliği halinde, hem kendi ekonomilerini korumak, ülke içerisindeki keşif buluş ve yeni teknoloji ve icatları koruma altına almak, hem de kendi ihraç pazarlarındaki önemli bilgileri zamanında ve kullanılabilecek şekilde kendi üretim ve ihracat sektörünün hizmetine sunmak üzere büyük bir atılım başlatmışlardır.

1990’lı yıllarda tüm gelişmiş Batılı ülkelerde başlatılan bu süreç ciddi aşamalar kaydederek bugün tüm dünyada çok etkin bir şekilde kullanılan “Rekabet İstihbaratı” kavramının oluşması, kurumsallaşması ve tüm ekonomi sektörü içerisinde yer alan aktörlerin önemli ölçüde yararlanabileceği profesyonel bir yapıya dönüşmüş bulunmaktadır. Resmi Dili Fransızca olan 27 Afrika ülkesi ve 380 Milyondan oluşan Frankofon Afrika’nın büyük bir kesimi Fransa tarafından bu şekilde oluşturulan Ekonomi ve Ticari İstihbarat ile kontrol altında tutulmakta, Fransız çıkarları bu şekilde muhafaza edilmektedir. Eğer Afrika’da yıllık ortalama 9 ülkede darbe veya askeri ihtilal yaşandığı göz önünde bulundurabilir ise, Ekonomik ve Ticari istihbaratın nedenli önemli olduğunu anlamak çok daha kolay olacaktır. Ayrıca, yine Fransa’da bugün 15-20.000 arası işletmenin de iştigal ve geçimini Ekonomik ve Ticari İstihbarat üretimi sağlamaktadır. Ülkede Akademi dünyası da tüm gücü ile bu sürecin içerisinde yer almış ve hem ülkesine hem de ekonomi sektörüne önemli bir hizmet vermektedir. Öyle ki; yapılan bir araştırmada Fransa’da 1995-2008 yılları arasında yazılan tüm yüksek lisans tez konularının %85’inin içerisinde “İntelligence Economique” yani Ekonomik İstihbarat kavramı geçmektedir.

Üretici, ihracatçı müteahhit firmaların, hizmet sektöründeki işletmelerin; rakiplerini, müşterilerini, tedarikçilerini, dünyayı, ilgi içerisinde oldukları ihraç pazarlarını, rakip ülke bilgilerini, ham madde ve ara mamul temin piyasalarını, teknolojik trendlerini bilerek ve hedef odaklı olarak, strateji belirlemelerine imkân tanıyan en temel unsur, Ekonomik ve Ticari istihbaratın geliştirdiği “Rekabet İstihbaratı” dır.

Rekabet İstihbaratı ile ihracatçı firmalarımız ve üretici işletmeler rakiplerine karşı stratejik ve taktik üstünlük kazanma imkânı bulabilirler. Bu üstünlüğün fark edilebilir şekilde sağlanabilmesi ancak temin edilebilecek isabetli ekonomi ve ticari istihbaratla oluşturulacak “Rekabet İstihbaratı” ile mümkün olabilecektir. Ülke veya bir işletmenin rekabet gücü Ekonomi ve ticaretini etkileyen potansiyel gelişmeler veya fırsatlar için çevredeki bilginin planlanması, toplanması, analiz edilmesi ve yayılımını içeren sistematik süreçlerin uygulanmasıyla ülke, sektör veya uğraşılan konu ile ilgili Rekabet İstihbaratı ile oluşur.

Bütün dünyada, ihracatını geliştirmiş bu konuda kendisini kanıtlamış batılı ülkelerde, 1990’lı yıllardan buyana profesyonel olarak kamu tarafından oluşturulan Ekonomi ve Ticari İstihbarat Kurumları geliştirilerek bir sonraki aşamada da Rekabet İstihbaratı ve ilgili Kurumları geliştirilerek, ilgili sektörlerin hizmetine sunulmuştur. Kamu Kurumları ve bunların açtığı alanı doğru değerlendiren özel sektör kuruluşları kendilerine özel bir

Ülkemiz de ise bu alanda ciddi büyük bir boşluk söz konusudur. İhracatımız ve hizmet sektörünün motor sektörü, özellikle müteahhitlik alanında yurt dışından sağlanan müteahhitlik gelirlerinin son 10-15 yıllık dönemi incelendiğinde, potansiyelimiz ile karşılaştırıldığında artış bir yana önemli sayılabilecek bir gerileme gözlenmesini diğer birçok faktörün yanı sıra rekabet istihbaratı eksikliğine bağlamak mümkündür.

Ülkemizde İhracatın Geliştirilmesi ve İhracatçımızın yönlendirilmesi amacıyla 1960 yılında kurulan ve İhracat sektörüne çok büyük hizmetler veren İGEME İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, maalesef izah edilmesi zor bir şekilde öngörü eksikliği ve İhracat Sektöründeki STK’ların bir iç çekişmesi sonucu izahı güç bir şekilde kapatılmış, var olan tek kurumda ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla, ihracat sektörü profesyonel yönlendirme ve mümkün olabilecek pazar araştırmaları, sektör araştırmaları ve dünya pazarlarına dair aktüel bilgilerden de uzak kalmıştır. Bugün kaynak olarak yönelebileceğimiz ilgili bazı kurumların bilgi kaynağı olarak kullanılan web sayfalarına bakıldığında da maalesef güncelliğini yitirmiş, ihracatçılarımız açısından kıymeti olmayan bilgilerle karşılaşabiliyoruz. Dolayısıyla ihracatçımızın acilen doğru günlük aktüel ve kullanılabilir Pazar piyasa ve rekabet bilgilerine ihtiyacı vardır.

İhracatı önemli ölçüde gelişmiş batılı ülkelerde uygulandığı şekliyle, ülkemizde de benzer bir veri Kurumu oluşturulması kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu oluşuma birçok değişik açıdan acilen ihtiyacımızın bulunduğu özellikle ihracatımızın sağladığı atılımın devamlılığı açısından, zaruretin giderek arttığı bir gerçektir. Ekonomide istikrar ve ihracatımız açısından bu hayati rekabet bilgilerini ihracatçılarımızın kendi gayretleriyle amatörce sağlamaya çalıştıklarını, birçoğunun konunun öneminin henüz farkında olmadığını, büyük holdinglerimizin dahi, etkin rekabet istihbaratı bilgisini üretip kullanamadıklarını söylememiz yanlış olmaz.

Türkiye’nin de gelişmiş ülkelerde etkin bir şekilde uygulandığı şekliyle, (ABD, Almanya, Japonya, Fransa, Çin, Rusya vb) ülkemizde de üretici ve ihracatçıların ihtiyacı olan münhasıran ihracat ve müteahhitlik hizmetleri açısından kaçınılmaz olan “Rekabet İstihbaratı” nın oluşumunu sağlayacak yapının profesyonel bir şekilde oluşturulması ve ilgili kesimlerin hizmetine sunulması kaçınılmazdır.

Oluşturulacak bu yeni yapı ortaya konacak ekonomik reformların daha etkin sonuç vermesine, imkân verebileceği gibi, büyük holdinglerimize ve firmalarımıza da önderlik edip bu alanda örnek teşkil ederek, özel sektöre de yeni bir, faaliyet alanı açarak, bilgi üretim sektörüne önderlik edebileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca savunma sanayi sektörümüzün korunması başarılarının devamlılığı ve özellikle bilgi güvenliğinin sağlanmasına da önemli ölçüde katkı sağlayabilecektir.

Bugün dünyanın her yerinde çok değişik kategori ve nitelikte bilgi bulunmaktadır. Bu bilgilerin kolaylıkla temin edilerek, amaca uygun ve ihtiyaca cevap verecek şekilde değerlendirilerek, kullanıcıların hizmetine sunulması ve bu surette günlük Pazar ve piyasa koşullarına firmalarımızın hazırlıklı olması, uluslararası piyasalara uyum sağlaması ile iç piyasanın temin edilecek bilgilerle desteklenmesi suretiyle, dış baskıların etkisinden kurtarılması, dağıtım zincirleriyle tüketicinin bilinçlendirilerek beklenmedik dalgalanmalara karşı iç piyasa, ilgili sektörler ve pazarın korunması mümkün olabilecektir. Son yaşanan ayçiçek yağı krizi önemli bir örnek oluşturmaktadır.

Ayrıca kuruluşlarımızın ve firmalarımızın üst düzey karar mekanizmasına yardımcı olacak rekabet istihbaratı kavramı oluşmasına da imkân verebilecek, uluslararası ihale ve benzeri girişimlerde ülkemizin stratejik olarak özel bir yeri olan Afrika başta olmak üzere, birçok alanda başarı sürecine önemli katkı sağlanabilecektir.

Tüm bunlara ilave olarak, ilişki içerisinde bulunduğumuz coğrafyalara ilişkin “Rekabet Savaşı” ve gidişatı konusunda güncel bilgilerin zamanında ve yararlanilabilecek şekilde ilgili kesimlerle paylasilmasi mümkün olabilecektir.

Ömer Faruk DOĞAN

Büyükelçi

Gazi Üniversitesi Öğretim Gorevlisi