AB’nin Yeni Büyüme Stratejisi “Yeşil Mutabakat” ve Türkiye İçin Önemi

Nail Olpak/DEİK Başkanı

2019 yılı Aralık ayında gündemimize giren Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM), ilk zamanlarında çevre odaklı bir girişim ve dönüşüm planı olarak algılanmıştır. Zaman içerisinde Yeşil Mutabakat, aslında Avrupa Birliği’nin (AB) yeni ekonomik dönüşüm stratejisi ve küresel düzlemde yeni konumlanma arayışına bir cevap ortaya koyan yeni bir sistemin tanımı haline dönüşüyor. AYM’nin temelinde AB’nin liderlik arayışı ile tetiklenmiş sürdürülebilir, kaynakların korunduğu, istihdam yaratan, küresel iklim krizine karşı ciddi yaptırımları barındıran bir yaklaşım yatıyor. AYM aynı zamanda AB’nin ticari ilişkisi bulunan ülkeler üzerinde ekonomik etkileri olması muhtemel olan ve bazı ülkeler üzerinde derin jeopolitik yankılara sahip planlı bir dönüşüm stratejisidir. Özellikle kritik hammaddelerin tedariki sürecinde diğer ülkelere olan bağımlılığını göz önünde bulundurarak karbon kaçağını önlemeye yönelik eylemler tanımlayan AB, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) gibi önlemler ile diğer ülkelerin ekonomileri ve sanayileri üzerinde de etkili olacak küresel bir dönüşümü tetikledi. Diğer bir deyişle Yeşil Mutabakat, yüzeyde Avrupa’nın ekonomisini ve tüketim kalıplarını yeniden yapılandırma çabası olsa bile temelde yeni bir ekonomik model önerisidir ve getirileri ile küresel bir dönüşümün tetikleyicisidir.

‘UYUMLULAR’ SEÇİLECEK

Geldiğimiz nokta itibarıyla ABD’den Çin’e, Birleşik Krallık’tan Güney Kore’ye küresel olarak tetiklenmiş olan bu dönüşüm adımları yeni bir düzenin de hayata geçirildiğini ifade ediyor. Ayrıca AB’nin ticari ilişkide olduğu ülkeler için de AYM kurallarına uyanları tercih etmesi ve edecek olması bu düzene uyumun kaçınılmazlığını ortaya çıkarıyor. Süreç içerisinde atılacak adımların ve dönüşümün nasıl olacağının tanımlanması kadar sürecin yönetiminin tasarlanması da büyük önem taşıyor.

AYM’nin en önemli vurgularından biri adil dönüşüm üzerinedir. Türkiye’de adil dönüşüm mekanizması benzeri bir mekanizma planlaması gerekmektedir. Dönüşüm sürecinin tüm paydaşların gözetilerek başlatılması gerektiği kanısındayız. Bu süreçte tüm tarafl arın iş birliği içinde olması, herkese eşit ve adil koşulların sağlanması ve bilinçli olanın diğerini yönlendirmesi ve bilgilendirmesi ile dönüşüm sürecinin etkin kılınacağının altını çizmek isteriz. Bilindiği gibi adil dönüşüm kavramı “iş gücünün adil geçişi” ve “onurlu ve kaliteli istihdamın yaratılması” sözleri ile Paris Anlaşması’nda da yer buluyor. AYM kapsamında ise, tüm devletlerin 2050 hedefine uyum sağlaması beklenmekte olup her üye devletin karbon salımı odağında mevcut durumu ve sorunun boyutu aynı değildir. Bu eşitsizliği ortadan kaldırmak ve geride kimseyi bırakmamak amacıyla AYM kapsamında Adil Geçiş Mekanizması sunuldu. Dayanışma ve adalet taahhüdü olarak tanımlanan Adil Geçiş Mekanizması; yatırımları daha çekici hale getirmeyi, iş gücünün kapasitesini yükseltmeyi, gerekli yatırımları gerçekleştirmek için en az 100 milyar euro değerinde bir mali ve pratik destek paketi sağlamayı ve bu hedef sebebiyle en çok etkilenen üye devletlerin desteklenmesine yardımcı olmayı öngörmektedir. Ülkemizde de bu süreç desteklenmelidir.

TARIM VE ULAŞTIRMA

AYM kapsamlı bir ekonomik dönüşüm programı olduğu için Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nda yer almakla birlikte görece daha az dikkat çektiği izlenen “tarım” ve “ulaştırma“ başlıklarına ayrı bir önem verilmesinde büyük fayda görüyoruz. AB tarafından Temmuz ayında “55’e Uyum Paketi”nin paylaşıldığı tarihlerde ülkemizde de Yeşil Mutabakat Eylem Planı yayımlandı. “55’e Uyum Paketi” içeriği nedeniyle oldukça dikkat çeken ve AB’nin 2030 hedeflerine ulaşma noktasında önceliklendirdiği adımları tanımlayan bir doküman. Benzer tarihlerde yayımlanan ve ülkemizin AYM özelinde atacağı adımları tanımlayan Yeşil Mutabakat Eylem Planı ise, Türkiye’nin yeşil dönüşümünü destekleyecek önemli başlıkları işaret ediyor. Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasını tetikleyecek devlet düzeyinde ele alınabilecek önlemler arasında şunlar yer alabilir:

  • Ülke genelinde karbonsuzlaşma politikası belirlenmesi ve bu politikanın etkin bir şekilde uygulanması,
  • Sanayi, enerji, tarım ve ticaret politikalarının yeşil dönüşüm perspektifinden gözden geçirilmesi,
  • Gümrük Birliği’nin gelecekte AB-Türkiye ilişkisinin temelini oluşturacağı öngörüsü ile Yeşil Mutabakat gerekliliklerinin Gümrük Birliği reformuna entegre edilmesi,
  • SKDM’ye yönelik ülke çapında bilgilendirme çalışmaları yürütülerek özellikle sanayi sektörünün sürece hazırlıklı olması yönünde AB’nin çıkaracağı düzenlemelerin yakından takip edilmesi,
  • Yeni yatırımlar için çevresel etkilere yönelik yeşil standartlar belirlenmesi ve Mutabakat hedefleri ve karbon salım oranları göz önünde bulundurularak yatırım planlamaları yapılması,
  • Yeşil Mutabakat’a uyum amacıyla yapılacak yatırımlar için ulaşılabilir krediler ve teşviklerin sağlanması,
  • Uyumun teşvik edilmesi için ihracat yapan sektörlere uluslararası alanda tanıtım reklamları kapsamında ilave destek sağlanması,
  • Yeşil Mutabakat’a uyum kapsamında yeşil teknoloji ve yeşil yatırımlara yönelik vergilerin yeniden yapılandırılması ya da vergi indirimi alternatiflerinin değerlendirilmesi,
  • OSB’ler başta olmak üzere sanayide sıfır atık, endüstriyel simbiyoz ve eko-endüstriyel park girişimlerinin sayısının artırılması,
  • Ar-Ge yoğun, yüksek teknolojili ve katma değeri yüksek mal ve hizmet üretimine yönelik “yeni nesil ihtisas serbest bölgeleri” için “yeşil ve sürdürülebilir sanayi” standartlarının belirlenmesi,
  • Şirketlerin karbon salımlarının ölçülmesi ve düzenli olarak raporlanması için bir sistem oluşturulması,
  • Sanayide geri dönüştürülmüş malzeme kullanımına yönelik düzenlemeler belirlenmesi
  • Su, hava ve toprakla ilgili sıfır kirlilik hedeflerinin oluşturulması,
  • AB ticaret politikasına uyum gereği, Türkiye’nin 3. ülkelerle yapacağı anlaşmalarda Yeşil Mutabakat benzeri çevresel şartlara yer verilmesi.

YENİ BİR MODEL

Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın en önemli konu başlıklarından birini KOBİ’lerin konu üzerine farkındalıklarının geliştirilmesi ve kapasitelerinin artırılması oluşturuyor. DEİK öncülüğünde “Sanayide Yeşil Dönüşümün Desteklenmesi Projesi” kapsamında AB ülkeleri ile ticaret yapan sanayi kuruluşlarının Yeşil Mutabakat ile tabi olabilecekleri yükümlülüklerin getireceği yapısal ve maddi koşullar ile finansman olanakları hakkında hem farkındalık oluşturmak hem de sanayi kuruluşlarının bilgi düzeyini analiz etmek üzere bir anket çalışması düzenlendi. Katılımcı kuruluşların yüzde 75’i AYM hakkında bilgi sahibi olduklarını ifade etti. Ancak yine aynı ankette sorulan benzer bir soruya göre yüzde 71’i AYM hakkındaki bilgi düzeylerinin yeterli olmadığını düşünüyor.

İlk bakışta bir zorunluluk gibi görünen AYM, Türkiye’nin üretim süreçlerini sürdürülebilir zemine taşıyan bir ülke olması yolunda bir fırsat olarak değerlendirilebilir.

DEİK olarak bu kapsamda;

  • Farklı mecralar üzerinden KOBİ’lere iletilen bilgilere hakimiyetleri konusunda kontrol mekanizmaları uygulanması, AYM terminolojisinin KOBİ’lere en açık ve net şekilde anlatılması ve aktarılması,
  • Bilgi kirliliğinin önlenmesi için kurumlar arası iş birliği ile bilinçlendirme faaliyetleri yürütülmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
  • Bu amaçlarla yürüttüğümüz “Sanayide Yeşil Dönüşüm” Projemizin önemli çalışma alanlarından birinin farklı sektörlere yönelik olarak hazırlanmış olan Kontrol Listesi olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada DEİK web sitesi üzerinden erişilebilir durumda olan Kontrol Listesi, projemizin önemli bir çıktısı olarak iş dünyasının hizmetine sunuldu.

Yeşil Mutabakat ile başlayan bu sürecin Gümrük Birliği modernizasyonu gündemini de kökten değiştirecek bir yapıda olduğunu çokça kez dile getirdik.

Türkiye hem AB üyeliğine aday ülke olarak, hem Gümrük Birliği’nden dolayı AYM’den en çok etkilenecek ülkeler arasında. Zaman içerisinde güncelliğini yitiren bu anlaşma kapsamında işleyişin iyileştirilmesi, tarım tavizlerinin karşılıklı olarak geliştirilmesi, kamu alımları, e-ticaret ve hizmetleri kapsayacak şekilde anlaşmanın genişletilmesine ilişkin karşılıklı görüşmeler devam ediyor.

Bu noktada Gümrük Birliği modernizaysonu sürecinde AYM hedefleri dikkate alınarak tanımlanacak yeni bir model Türkiye için AB ile olan ticaretin korunması ve güçlendirilmesi yönünde bir hizmet sunabilir.

Avrupa Yeşil Mutabakatı; Avrupa Birliği’nin sanayi politikasını ve ekonomik büyüme stratejisini tanımlayan yeni bir yol haritası. 2050’de karbon nötr bir kıta olmayı hedefl eyen AB, üretimden tüketime hayatın her alanında düşük karbon emisyonu ve kaynak verimliliği temelli bir dönüşüm hedefliyor.

Bu süreç; sadece AB’yi değil, AB ile ticaret ilişkisi içinde olan tüm ekonomileri yakından ilgilendiriyor ve sanayiden tarıma, ulaştırmadan enerjiye kapsamlı bir dönüşümü beraberinde getiriyor. DEİK’in “Sanayide Yeşil Dönüşümün Desteklenmesi Projesi” başlıklı raporu kapsamında yapılan anket çalışmasına göre, Türkiye’de sanayicilerin büyük bir bölümü Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın getireceği yükler ve kendilerinin atması gereken adımlar kapsamında yeterli bilgiye sahip değil.

Sanayicilerimizin yüzde 53’ü AB ile ticari ilişkilerinde mevzuat/standart uyumuna tabi kaldıklarını ve bu uyumun daha çok ISO 14001 standardı ve REACH tüzüğüne uyum şeklinde olduğunu belirtiyor. Yüzde 71’i AB Yeşil Mutabakatı kapsamında üretim maliyetlerinin artabileceğinden, yüzde 67’si ilave yatırım ihtiyacının doğacağından, yüzde 52’si satış maliyetlerinin artacağından, yüzde 44’ü pazar kaybı yaşanabileceğinden ve yüzde 34’ü iş süreçlerinin karmaşıklaşabileceğinden endişeleniyor.

Firmaları Yeşil Mutabakat’a hazırlayacak

DEİK öncülüğünde hayata geçirilen “Sanayide Yeşil Dönüşümün Desteklenmesi Projesi” de işte bu noktada çok önemli bir rol üstleniyor ve Türk firmalarını AB’nin yeni büyüme stratejisi “Yeşil Mutabakat”a hazırlamayı; bu süreçte yaşanan gelişmelerden haberdar edip gerekli önlemleri almaları için yol haritası sunmayı hedefliyor.

DEİK, Yeşil Mutabakat hedeflerine uyumunun, Türkiye sanayicisi ve ihracatçısı için rekabet gücünü yitirmemek, orta-uzun vadede daha da güçlenmek anlamına geldiğine dikkat çekerek, Türkiye’nin geç kalmaması ve bu dönüşümü lehine çevirmesi için destek vermeye hazır olduğu mesajını veriyor.

“Sanayide Yeşil Dönüşümün Desteklenmesi Projesi”nin sunduğu yol haritası, 3 temel konuya odaklanıyor: Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM); AYM’nin Türkiye için önemi; dönüşüm sürecine yönelik politika ve hareket adımı önerileri.

Yeşil ve dijital dönüşüm

AYM sadece yeşil dönüşümü değil aynı zamanda dijital dönü şü mü de aynı oranda ön plana çıkarıyor ve “yeşil ve dijital dönü şü m” olarak adlandırıyor. AB tarafında dijital dönüşümü destekleme noktasında önemli dönüm noktası 19 Mart 2021 tarihinde 26 şirketin CEO’sunun AB’nin yeşil ve dijital dönü şü mü nü desteklemek için “AB’nin Yeşil ve Dijital Dönü şü mü Bildirgesi”ni imzalayarak Avrupa Yeşil Dijital Koalisyonu’nu kurmasıdır. Avrupa Yeşil Dijital Koalisyonu, teknoloji sektörü nü n daha sü rdü rü lebilir, döngü sel ve sıfır kirletici olmasına yardımcı olmakla birlikte, enerji, ulaşım, tarım ve inşaat gibi öncelikli sektörlerin sü rdü rü lebilirlik hedefl erini desteklerken yenilikçi, çevreye duyarlı, kapsayıcı ve dirençli bir toplum inşa etmeyi hedefl iyor. Yeşil dönüşümün en önemli bileşenlerinden biri karbon salımının azaltılmasıdır. Bu konuda AB’de enerji tüketimine bakıldığında binaların, enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 40’ını, sera gazı emisyonlarının yüzde 36’sını ürettiğini görüyoruz. Dijital teknolojiler ile desteklenmiş sensörler, akıllı sayaçlar, uçtan uca bilgi işleme ve enerji yönetimi çözümlerinden oluşan bir ağ aracılığıyla binaların enerji tüketimi azaltılabilir ve verimlilik maksimum düzeye çekilebilir.

Adil Geçiş Mekanizması üç ana finansman kaynağından oluşacak

● Adil Geçiş Fonu (yaklaşık 7,5 milyar euro): Fon öncelikle işçilerin yeteneklerini geliştirmeleri için desteklenmesi, KOBİ’lere, girişimcilere, kuluçka merkezlerine destek olunması gibi öncelikli olan alanlara hibe sağlayacak. Bu alanlar içerisinde aynı zamanda, enerji verimliliği gibi temiz enerji geçişine yapılan yatırımlar da bulunuyor.

● InvestEU (yaklaşık 45 milyar euro): Bu fon, yeni büyüme kaynakları bulunmasına yardımcı olmak üzere (sürdürülebilir enerji ve ulaşım da dahil) işletme yatırımlarına ayrıldı.

● AB bütçesiyle desteklenen Avrupa Yatırım Bankası ile bir kamu sektörü kredisi (25 ila 30 milyar euro).

DEİK, YEŞİL MUTABAKATI NASIL DEĞERLENDİRİYOR?

Ekonomimiz için özellikle de dış ticarette önemi yüksek olan Avrupa Birliği tarafından hayata geçirilen Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı iyi anlamak yalnızca bir gereklilik değildir. Yakından takip ettiğimiz Yeşil Mutabakat Türkiye için tehditler kadar yeni ekonomik fırsatların da öncüsü olacaktır. DEİK olarak; Küresel iklim krizine duyarlı, çevre dostu ve sürdürülebilir iş yapma şekillerinin başta kendi kurumumuz ol mak üzere tüm iş dünyamızda egemen kılınmasını amaçlıyoruz.

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI NEDİR?

Avrupa Yeşil Mutabakatı; Avrupa Birliği’nin gelecek dönem sanayi politikasının ve ekonomik büyüme stratejisinin çerçevesini çizen yeni yol haritasıdır. Üretim, tüketim, yaşama ve çalışma biçimlerinde kaynak verimliliği ve sera gazı emisyonlarını azaltma odağında dönüşümü hedefl er. Bu hedef doğrultusunda sanayiden tarıma, ulaştırmadan enerjiye kapsamlı bir dönüşüm gerçekleştirilecektir.

1-AVRUPA YEŞİL MUTABAKAYI YENİ BİR BÜYÜME MODELİ

AB tarafından 2019 yılı sonunda açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı, küresel ekonomi politikalarını iklim değişikliği temelinde şekillendirirken, sanayi ve ekonomide “yeşil dönüşümü” beraberinde getiriyor. AYM, AB’nin 2030 yılına yönelik sera gazı emisyon azaltım oranını yüzde 55’e yükseltmeyi ve Avrupa’nın 2050 yılına kadar dünyanın ilk iklim-nötr kıtasına dönüştürülmesini hedefl iyor. AB; AYM ile iklim hedefi, döngüsel ekonomi, sıfır kirlilik, sürdürülebilir ve akıllı mobilite, biyoçeşitlilik, renovasyon dalgası, sürdürülebilir tarım, temiz, ulaşılabilir ve güvenilir enerji ve birçok diğer konuda dönüşüm stratejileri tanımlayarak yarının üretim, tüketim ve ticaret modellerini şekillendirmeyi hedefl iyor. AB’nin Temmuz 2021’de yayımladığı “Fit for 55” (55’e Uyum Paketi)’nde detaylarını paylaştığı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) teklifi; sınırda uygulanacak olası emisyon vergisi ya da fiyatlandırmasının 2023 yılında hayata geçirileceği ve 3 yıllık bir geçiş süreci sonrasında mali yük barındıracak şekilde uygulamasının başlatılacağını belirtiyor.

2-TÜRKİYE İÇİN RİSKLER OLDUĞU KADAR ÇOK ÖNEMLİ FIRSATLAR DA SÖZ KONUSU

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) öncelikli olarak uygulanacağı sektörler içerisinde, Türkiye’nin payı dikkate alındığında, SKDM’nin Rusya, Ukrayna ve Türkiye için önemli bir yükümlülük oluşturacağı gözleniyor. Türkiye’nin karbon fiyatlandırması ödemesini AB’ye yapması durumunda, AB’ye yapılan ihracattan elde edilen gelir düşecek ve bazı sektörler küçülme riski ile karşı karşıya kalabilecek. Öte yandan, Türkiye’nin Yeşil Mutabakat’a uyumu ve “Karbonsuz Ekonomiye Geçiş” hedefl eri doğrultusunda, AB ile uyumlu bir emisyon ticaret sistemi yaratması ve emisyonların Türkiye sınırları içerisinde fiyatlandırılması, azaltım hedefl eri ile paralel pozitif bir etki yaratma potansiyeli taşıyor. Ürün, üretim süreci, dış ticaret ve finansmana erişim konularında risk ve fırsatların tanımlanması gerekiyor. Türkiye yeşil dönüşüme uyum sağladığı ölçüde, uluslararası düzeyde rekabet gücünü artıracak; ancak bu uyumda gecikildiği durumda, Sınırda Karbon Vergisi gibi uygulamalar nedeniyle ihracat performansı maalesef yara alacak. Çalışmaların bütüncül bir şekilde ele alınması açısından, tüm paydaşların iş birliği içinde hareket etmesi büyük önem taşıyor.

3-SANAYİDE YEŞİL DÖNÜŞÜMÜ DESTEKLEYECEK POLİTİKA VE EYLEM ADIMI ÖNERİLERİ

  • Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM)’ye yönelik ülke çapında bilgilendirme çalışmaları yürütülerek, özellikle sanayi sektörünün sürece hazırlıklı olması yönünde AB’nin çıkaracağı düzenlemelerin yakından takip edilmesi
  • Yeni yatırımlar için çevresel etkilere yönelik yeşil standartlar belirlenmesi ve Yeşil Mutabakat hedefleri ve karbon salım oranları göz önünde bulundurularak yatırım planlamaları yapılması
  • Yeşil Mutabakat’a uyum amacıyla yapılacak yatırımlar için ulaşılabilir kredi imkanları ve teşviklerin sağlanması
  • Yeşil Mutabakat’a uyumun teşvik edilmesi için ihracat yapan sektörlere uluslararası alanda tanıtım reklamları kapsamında ilave destek sağlanması
  • Yeşil Mutabakat’a uyum kapsamında yeşil teknoloji ve yeşil yatırımlara yönelik vergilerin yeniden yapılandırılması ya da vergi indirimi alternatiflerinin değerlendirilmesi
  • Organize sanayi bölgeleri başta olmak üzere sanayide sıfır atık, endüstri- yel simbiyoz ve eko-endüstriyel park girişimlerinin sayısının artırılması
  • Ar-Ge yoğun, yüksek teknolojili ve katma değeri yüksek mal ve hizmet üretimine yönelik “yeni nesil ihtisas serbest bölgeleri” için “yeşil ve sürdürülebilir sanayi” standartlarının belirlenmesi
  • Şirketlerin karbon salımlarının ölçülmesi ve düzenli olarak raporlanması için bir sistem oluşturulması
  • Sanayide geri dönüştürülmüş malzeme kullanımına yönelik düzenlemeler belirlenmesi
  • Su, hava ve toprakla ilgili sıfır kirlilik hedefl erinin oluşturulması

Kolektif akılla cevaplar üretmemiz gerekiyor

Kubilay Kavak/Escarus Genel Müdürü

DEİK ile birlikte yürüttüğümüz “Sanayide Yeşil Dönüşümün Desteklenmesi Projesi” kapsamında, Mutabakat ile ilgili belgeleri içeren bir “Külliyat”, AB’nin atacağı adımlara yönelik bir “Takvim”, sanayi şirketlerinin alması gereken tedbirleri değerlendirebilecekleri bir “Kontrol Listesi”, sektör görüşlerini yansıtan “sanayi ve ülke stratejisine yönelik öneri listeleri” ve iş dünyası çatı kuruluşları ile şirketlerin süreci etkin bir biçimde yürütülebilmesi için “yönetişim modeli öneri paketi” hazırladık. Ekonominin ve gündelik yaşamın tüm alanlarına nüfuz edecek bir dönüşümün tetikleyicisi olarak AYM’nin aslında bir ekonomi, strateji, teknoloji ve paylaşım sistematiğini ortaya koymakta olduğunu söyleyebiliriz.

AYM’nin doğrudan ve dolaylı etkilerini önceden tanımlamak ve sonrasında bu etkileri yönetecek şekilde hazırlık yapmak önem taşıyor. Çünkü bir paradigma değişiminin eşiğinde olduğumuz anlaşılıyor. Firmaların kendilerini bekleyen dönüşüm süreci açısından mevcut durumlarını tanımlamaları ve ihtiyaçlarına yönelik kapasite geliştirici adımlar atmaları bu yüzden öne çıkan bir başlık haline geliyor. 2053 yılında karbon nötr olmayı hedefl eyen ülkemizde kurumlar arası iş birliği modellerinin daha güçlü biçimde ve zenginleştirilmiş enstrümanlarla destekleneceğini umuyoruz. Karbon tasarrufu ile ilgili sektörel adımlardan ürün ayak izi yönetimine, çevreye duyarlı mobiliteden iyi tarım pratikleri ve sürdürülebilir gıda tedarikine kadar birçok başlıkta bu iş birliğinin kaçınılmaz olacağını değerlendiriyoruz.

Daha temiz ve yeşil teknolojilerin maliyetinin artan kitlesel talepten ve oluşması muhtemel ölçek ekonomisinden olumlu yönde etkilenmesini, rüzgâr ve güneş teknolojilerinde görülen maliyet iyileşmelerinin net sıfır hedefl erine hizmet edecek teknolojilerde de izlenmesini güçlü bir ihtimal olarak kabul ediyoruz. Finans sektörünün gittikçe yükselen bir duyarlılıkla ve bilinçle dünya genelinde daha çevreci ve yeşil dostu bir tutum benimsemesini, yatırımcıların çevresel, sosyal ve yönetişimsel konular özelinde yapılan değerlendirmeler neticesinde yatırım kararları almasını, diğer bir deyişle finansmanın itici gücünün yeşil seçeneklerde yoğunlaşmasını yeni dönemin öncü bir işareti olarak yorumluyoruz. Türkiye açısından bakıldığında hem AYM ile birlikte kapımızı çalacak zorlamalara hazır olabilmek hem iklim risklerini azaltacak hamlelerde bulunabilmek hem de ulusal kaynaklarımızı koruma yükümlülüğüne uygun hareket edebilmek için kolektif akılla cevaplar üretmemiz gerekiyor. Enerji fiyatlarının sıçrama eğiliminde olduğu, ülkemizin enerji arz güvenliği açısından çok dikkatle hareket etmesi gerektiği bir konjonktürde aynı zamanda yeşil seçenekleri mümkün olan en yüksek seviyede değerlendirmek bir optimizasyon problemi gibi duruyor. Sayılan tüm hedefl eri eşzamanlı tutturmak elbette kolay değil; ama pekâlâ mümkün. Bu yüzden bu mümkün için herkesin sürece katkı vermesi gerektiğini vurguluyoruz.