Hüseyin VATANSEVER

Türkiye’de tarım makineleri sektörü günümüzde dış ticaret fazlası veren bir konumda bulunuyor. Sektörün ihracatında Türkiye’nin payı 2022’de yüzde 1.6’ya çıkarken bu rakamla Türkiye, küresel tarım makineleri ihracatında 17’nci sırada kendisine yer buldu.

Dünyada yaşanan gelişmeler tarımsal üretimin önemini bir kere daha hatırlatıyor. Pandemi ile birlikte dünya genelinde tedarik zincirinin kopması, Rusya’nın tarım ihracatçısı bir ülke olan Ukrayna’ya gerçekleştirdiği müdahale gibi başlıca olaylar gıda tedariki başta olmak üzere tarım kaynaklı endüstrileri zora soktu. Diğer yandan iklim krizi de tarımsal üretimde ülkeleri koruma tedbirleri almaya bir kere daha zorladı.

Hatırlanacağı gibi dünyanın ikinci büyük buğday ihracatçısı Hindistan, 2022’de aşırı sıcaklıkların etkili olması nedeniyle gıda güvenliğini sağlamak adına buğday ihracatını durdurmuştu. Sel baskınları ve kuraklık gibi tarımsal üretimi tehdit eden doğa olaylarının şiddetinin ve frekansının küresel ısınma dolayısıyla artacağı göz önüne alındığında tarım işletmelerinin üretimini sürdürmesini sağlamanın önemi bir kere daha dikkate almak gerekiyor.

Dünya nüfusu artarken genişleyen kent merkezlerinin tarım arazilerini daraltması, yerleşim alanlarının yakınlarındaki tarımsal işletmelerin varlığını sürdürmesini de güçleştiriyor. Diğer yandan tarım sektöründe iş gücü kullanımı da başka güçlükler oluşturuyor. Doğal şartlar altında emek yoğun çalışma gerektiren üretim şekli verimli olmadığı gibi bu koşullarda çalışmak isteyen insan bulmak da güçleşiyor. Dünya genelinde tarımda çalışan nüfusun giderek yaşlandığı da gözleniyor.

Türkiye küresel ölçekte 17’nci sırada yer alıyor

Tarihsel verilere göre Türkiye’de ilk tarım ekipmanı üretimi 1861’de Bursa’da gerçekleşti. Pulluk üretimi ile başlayan bu sürecin devamında 1955’te ilk traktör Ankara’da üretilmeye başlandı, Türkiye’de sektörün ihtiyaç duyduğu tarımsal mekanizasyon araçların tamamına yakını imal edilebiliyor. Türkiye’de tarım makineleri sektörü günümüzde dış ticaret fazlası veren bir konuma ulaştı ve dünya ihracatında Türkiye’nin payı 2022’de yüzde 1.6’ya çıktı ve Türkiye dünya sıralamasında 17’nci sırada yer aldı.

Buna rağmen Türkiye’de tarım sektörünün yaşadığı sorunlar tarım makineleri sektörüne de yansıyor. Türkiye’deki tarımsal işletmelerin yaklaşık yüzde 80’i 10 hektarın altında kalıyor. Tarım işletmelerinin parçalanmış yapısı, üreticinin traktör ve tarım makinesi yatırımı yapmasını güçleştiriyor. Üreticiler eski ve yeterli gücü üretemeyen fiyatı düşük seçeneklere yönelirken iç pazardaki makine üretimi de bu duruma ayak uydurmak zorunda kalıyor.

Akıllı tarım ile somut verilerden yararlanılıyor

Hassas tarımın aksine akıllı tarım, hassas ölçüm veya tarla içinde ya da tek tek hayvanlar arasındaki farklılıkların belirlenmesinden çok verilere erişim ve bu verilerin uygulanmasına ve toplanan bilgilerin akıllı bir şekilde nasıl kullanılabileceğine odaklanıyor.

Akıllı tarım sadece makinelere değil, tüm çiftlik operasyonlarını kapsıyor. Çiftçiler bu sayede akıllı telefonlar ve tabletler gibi mobil cihazları kullanarak toprak ve bitkilerin durumu, arazi, iklim, hava durumu, kaynak kullanımı, insan gücü, finansman gibi konular hakkında gerçek zamanlı verilere erişilebiliyor. Sonuç olarak, çiftçiler sezgilerinden daha çok somut verilere dayalı bilinçli kararlar almak için gereken bilgilere sahip oluyor

Türkiye’de tarım makineleri ithalata bağımlılığı azaltıyor

Bir başka konu da tarımda kullanılan girdi maliyetlerinin kontrol altında tutulması mecburiyet halini alıyor. Üretimin ekonomik getirisi olması bakımından mekanizasyon kayıtsız kalınamayacak avantajlar sunuyor. Tohum ekme, gübreleme ve ilaçlama gibi işlemlerde makine kullanımı, emek yoğun çalışmaya göre daha verimli sonuçlar veriyor.

Aşırı gübre kullanımının yer altı suları başta olmak üzere doğal kaynakları kirletici etkisi makineleşmeyle önlenirken, mahsuldeki ilaç kalıntısı miktarını azaltıyor ve ilacın doğru şekilde kullanımını sağlarken çevreye yayılmasını önlüyor. Ayrıca tarımda makine kullanımı su kaynakları üzerindeki baskıyı azaltıyor. Damla sulama ve yağmurlama gibi sistemler, vahşi sulamanın tahribatı ve oluşturduğu baskıya karşı bir seçenek oluşturuyor.

Tarımsal mekanizasyonda yazılım ihtiyacı artacak

 Dünya genelinde tarım sektöründe yeni teknolojiler ve bunlara bağlı uygulamalar gündeme geliyor. Sektörün geleceğinde daha fazla datayı işleyerek üretim miktarını ve verimini artıracak önlemlerin süratle uygulamaya alınması hedefleniyor. Hassas tarım ve akıllı tarım ile tarımda dijitalleşme eğilimlerinin dünya çapında daha çok gündeme geleceğini söylemek mümkün. Bu gelişmeler doğrultusunda makinelere de yansıyacak. Donanımın yanı sıra tarımsal mekanizasyonda yazılım ihtiyacı artacak.

Hassas tarım uygulamalarında büyük veriden yararlanılacak

Gıda tedariki ve buna bağlı süreçlerin sürdürülebilirliğini sağlamakta tarımsal işletmeler, büyük veriden yararlanarak tarımsal üretimin yönetiminde daha sağlıklı ölçüm, gözlem ve analizler yapacak. Hassas tarımın gelişimini şekillendirecek iki trend büyük veri kullanımı ve tek elde toplanmış gelişmiş analitik yetenekler gösteriliyor. Gelişmiş analitik yetenekler ise kaynağını robotlar, hava görüntüleme sistemleri, sensörler ve daha güçlü yerel hava tahminlerinden alacak.

Avrupa Parlamentosu’nun Hassas Tarım ve Avrupa’da Çiftçiliğin Geleceği konulu raporunda hassas tarım, tarımsal üretim süreçlerini izlemek ve optimize etmek için dijital teknikleri kullanan modern bir tarım yönetimi konsepti olarak tanımlanıyor. Buradaki kilit nokta optimizasyon olarak öne çıkıyor.

Örneğin tüm tarlaya eşit miktarda gübre uygulamak yerine hassas tarım ile tarla içi toprak değişimleri ölçümleri doğrultusunda gübreleme stratejisi oluşturulur ve buna göre gübre miktarı tarladaki koşullara uyarlanarak atılıyor. Böylece gübre kullanımının optimize edilmesiyle maliyetlerden tasarruf edilmesi ve çevresel etkinin azaltılması sağlanıyor.