Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği (IAOM) Avrasya Başkanı Eren Günhan Ulusoy, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesinin buğday fiyatları ve arzına etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin yıllık buğday üretiminin ekim alanları ve yağış rekoltesine göre değiştiğini ancak yıllara göre 18-21 milyon ton aralığında olduğunu belirten Ulusoy, 2019’da 19 milyon ton, 2020’de 20,5 milyon ton, yetersiz yağış nedeniyle geçen yıl da 17,7 milyon ton olarak gerçekleştiğini aktardı.

Türkiye’nin ortalama yıllık buğday tüketiminin 19 milyon ton olduğunu kaydeden Ulusoy, “Buğdayda net bir şekilde kendimize yeten bir ülkeyiz. Bu nedenle gerginliğin iç piyasada herhangi bir sıkıntıya yol açması söz konusu değil.” dedi.

Yeni buğday hasadının Çukurova’da mayısta başlayacağını anımsatan Ulusoy, “Bu zamana kadar TMO’nun depolarında yeterli miktarda buğday, sanayicilerimizde de un vardır. Türkiye, hem şu anda hem de önümüzdeki süreçte buğday ve unda bir sıkıntı yaşamayacaktır.” ifadelerini kullandı.

Ulusoy, yağışların sonbaharda bir önceki yılın üzerine çıktığını ancak ortalamanın altında kaldığını, aralık ayında ise hem önceki yılın hem de son 20 yılın ortalamasının üzerinde gerçekleştiğini aktararak, rekoltenin geçen yılın üzerinde olmasını beklediklerini kaydetti.

“İhracat amaçlı alınan buğday, alternatif pazarlardan karşılanabilir”

Eren Günhan Ulusoy, Türkiye’nin buğday ithalatının ana sebebinin un ve makarna ihracatı olduğunu vurgulayarak, “Türkiye, dünya un ihracatında birinci, makarna ihracatında ise ikincidir. Son 20 yılda un ihracatımız 11, makarna ihracatımız 30, bulgur ihracatımız 15, irmik ihracatımız 5, bisküvi ihracatımız ise 4 kat artmıştır. ” dedi.

Türkiye’nin 2020-2021 sezonunda 7,5 milyon ton buğday ithal ettiğini bildiren Ulusoy, buğday ve buğday ithalatında Rusya’nın payının yüzde 66, Ukrayna’nın yüzde 18,5 olduğunu söyledi.
Ulusoy, Rusya ve Ukrayna’nın küresel buğday ithalatındaki paylarının da yüzde 30 olduğunu belirterek, “Türkiye, bu iki ülkeden ithal ettiği buğdayı Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Gürcistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Moğolistan gibi yakın Asya pazarından karşılayabilir. Bu bölge dışında Kuzey Amerika, Avrupa Birliği, Kanada gibi pazarlar da alternatif olabilir. Özellikle navlun ve lojistik maliyetleri göz önüne alındığında yakın Asya pazarı en önemli alternatifimiz olabilir. Söz konusu buğdayı buralardan rahatlıkla karşılayabiliriz.” ifadelerini kullandı.

“Tahıl kıtlığı ve stokçuluk söz konusu değil”

Rusya ve Ukrayna’nın global buğday ithalatındaki payının yüzde 30 olmasının küresel anlamda tedirginliğe neden olduğuna işaret eden Ulusoy, şunları kaydetti: “Bu durumun hiç olumsuz etkisinin olmayacağını söylemek doğru olmaz. Özellikle kısa vadede fiyat baskıları yaşanabilir. Ancak COVID-19 nedeniyle buğday ve tahıl üretimine yönelim arttı ve küresel anlamda ekim alanları genişledi. 2021-2022’de dünya tahıl üretiminin yüzde 3,2 artması bekleniyor. Rusya ve Ukrayna’dan buğday alan ülkeler bunu Asya, AB, Avustralya, Kanada ve Kuzey Amerika pazarından tedarik edebilir. Tedirginlik için şu aşamada daha erken ve dünya, sıkıntı çekmeden yılı rahatlıkla atlatabilir. Tahıl kıtlığı ve stokçuluğun söz konusu olduğunu söylemek mümkün değildir.”

“Acilen alternatif tedarik kaynakları harekete geçirilmeli”

İthalata bağımlı olunan buğday, ayçiçeği, arpa, mısır gibi ürünlerin başta et ve yumurta üretiminde kullanılan hammaddenin bu iki ilkeden gelmesinden dolayı daha geniş bir yelpazeyi ilgilendirdiğini kaydeden TOBB Gıda Sanayi Meclis Başkanı Necdet Buzbaş, Türkiye’nin bu durumda ilk yapması gereken söz konusu ürünlerde acilen alternatif tedarik kaynakları harekete geçirilmesini söyledi. Mevcut stoklarla en az 1.5 ay gidilebileceğini aktaran Buzbaş, “En önemli olan şey halkımızın temle gıda maddelerin temin edecek alternatif tedarik kaynaklarının harekete geçirmemiz lazım. İkinci olarak bizim bu ülkelere gıda ihracatımız bulunuyor. Rusya’nın meyve sebzenin yüzde 75’ni gönderiyoruz. Ülkemizdeki meyve ve sebze yetiştiricileri olumsuz yansıyacaktır ve tarlada ürünlerin kalması söz konusu olabilir. Üçüncü olarak gıda hammaddeleri dışında sanayide doğal gazı ve petrolü Rusya’da temin ediyoruz. Şu an petrolün fiyatı 100 doların üstüne çıkıyor. Halkın karnını doyurmanın yanında enflasyonum artıracak etkiye sahip. Bunun yanında Rusya’dan gelen 7 milyon turistin tükettiği gıda 1.5 milyar doları buluyor. İç pazarda da gıda sanayinde kayıp yaşanması tahmin ediliyor.” dedi.

“Türkiye’nin 1 aylık ayçiçeği yağı stoku var”

Kerç Boğazı ve Azak Deniz’inin gemi yüklemelerine kapatıldığını aktaran Solventum Yönetim Kurulu Başkanı Onat Angı, Rusya’dan gelen hammaddenin bir kısmının kapandığını ve içeride yüklemesi devem eden gemilerin olduğunu belirtti. Durumun ayçiçek yağı ithalatında çok büyük sıkıntı oluşturduğunu ifade eden Angı, “Türkiye’nin total yağ stoku 1 aya yetecek kadar var. Alternatif pazar olan Arjantin’de de yeni ürünler çıkıyor. Dün dökme ayçiçeği yağı fiyatı 1600 dolar seviyesinde bulunuyordu, bugün gemiler yüklenemediği için fiyat da yok. Bugün soya ve palm yağı tonunda yüzde 6 yükseliş ile 90 dolar artış yaşandı. Türkiye yılda 650 bin ton palm yağı kullanıyor ve bunlarda tüm dünyada fiyat artışları yaşanması bekleniyor.” diye konuştu.