Burcu GÖKSÜZOĞLU

Önce pandemi, sonra savaş, artan enflasyon ve resesyon endişeleri… Bu dönemde yatırımcı davranışlarında ne gibi değişimler oldu?

Türkiye’de covid döneminde yatırımcı davranışlarında önemli bir değişiklik oldu. ING Bank’ın her üç ayda bir yaptığı araştırma bize ipuçları sunuyor. 2016- 2020 arası yani covid öncesi dönemde ortalama tasarruf yapanların oranı yüzde 13-15 arasında oynuyordu. Bu covid öneminde, 2020’den sonra bir anda yüzde 20’lere çıktı. Çünkü insanlar tedirgin oldular, korktular. Bu korkuyla biraz daha tasarruf eğilimi arttı. Ama şimdi tekrar o bir düşme eğilimine girdi. Çünkü maalesef Türkiye’de yaşayan insanların yani hane halkının dörtte üçü neredeyse yoksulluk sınırında. Bunu TÜİK rakamları ve TÜRK-İŞ’in rakamları gözler önüne seriyor. Dolayısıyla insanların aslında tasarruf yapacak bir geliri yok. Ankette soruyorlar, “Neden birikim yapmıyorsun?” diye. Buna gelen cevapların yüzde 96’sı ya benim gelirim yetersiz diyor ya borcum var diyor. Bu oran geçen sene yüzde 91’miş. Yani bir sene içinde bile 500 baz puanlık bir artış olmuş. Maalesef bu gidişat pek iyiye doğru bir gidişat değil. Vatandaş tasarruf yapamıyor. Tasarruf yapıyorum diyen bu yüzde 19-20’lik kısmın da düzenli tasarruf yapıyor musun sorduklarında sadece yüzde 60’ı evet ben düzenli tasarruf yapabilirim diyor. Yani toplumun geneline baktığımızda sadece yüzde 12’si düzenli olarak tasarruf yapabiliyor.

VATANDAŞ ZOR YAPTIĞI BİRİKİMİ ERİTMEK İSTEMİYOR

Para politikasının tasarrufları cezalandırdığına yönelik de görüşler var. Buna katılıyor musunuz?

Tabii o da var. Türk hane halkının geçmişte yatırımlarına baktığımızda birikiminin 3’te 1’ini TL mevduata yatırırdı, 3’te 1’ini döviz mevduata yatırırdı, bunun önemli bir kısmı dolar olmak üzere yani yüzde böyle 60- 70 arası dolar kalanı diğer para birimleri arasında dağılır ağırlıklı Euro olmak üzere. Diğer 3’te 1’i de çeşitli yatırım araçları arasında dağılırdı. Başta altın gelmek üzere, işte biraz hisse senedi yüzde 5-6 civarında hisse senedi. Bireysel emeklilik yatırımları son yıllarda oransal olarak arttı. Bu da tabii hepimizi çok memnun eden bir şey, neredeyse yüzde 10’lara yaklaştı toplamda. Üçte biri hep TL mevduatta idi. Ve yine uzun yıllar boyunca TL mevduatın reel getirisine yani enflasyondan arındırılmış getirisine baktığımızda bu hep artı 1-2 ile eksi 1-2 arasında oynadı. Yani paranızı TL mevduatta değerlendirdiğinizde biliyordunuz ki birikiminiz enflasyona karşı korunurdu. Enflasyon hızlı bir yükselişe geçip faizler yüzde 17’lerde-18’lerde tutulunca bu değişti. Çünkü burada önemli bir denge vardı. Vatandaş reel olarak TL mevduatın parasını korumadığını, birikimini korumadığını görünce ne yaptı? Panik içinde önce dolar ve altına yönlendi. Geçen yıl ekim-kasım aylarında olan olaydan bahsediyorum. Dolar böyle 10 liralardan 11, 12, 13, 16, 17, 18 liralara çıktı. Hem altın ve dövize yöneldi hem borsaya yöneldi. Çünkü vatandaşın amacı belli. Vatandaş zaten zar zor birikim yapıyor. Onu da reel olarak eritmek istemiyor. Bunun için de reel bir faiz oranına yani enflasyonun üzerinde faiz oranına ihtiyacı var. Bunu bulamadığı zaman maalesef altın ve dövize yöneliyor veya borsada macera arayışına giriyor.

Başta faiz düşük diye TL mevduattan döviz ve altına kayış olduğunu söylüyorsunuz, peki sonrasında atılan liralaşma adımları, KKM, GES gibi uygulamalar… Bu tabloyu nasıl etkiledi?

Kur korumalı TL mevduat devreye girince, TL mevduattan önemli bir kayış oldu. Çünkü biraz bilinçli olan vatandaş, döviz tarafında bedava bir opsiyon aldığı için o yatırım aracına döndü ama bunlar çok suni enstrümanlar. Yani GES de öyle. GES’in getirisinin enflasyonun altında kalacağını görüyor vatandaş. Belki TL mevduata göre biraz daha iyi ama yine de bu yüksek enflasyon ortamında reel bir getiri vermeyeceğini tahmin ettiği için ben çok tutacağına inanmıyorum. KKM de çok sürdürülebilir bir ürün değil. Çünkü Hazine’ye çok büyük bir maliyet yüklüyor. Belki faiz düşük tutulmuş gibi gözüküyor ama sonuçta kur artışından gelen getiriyle birlikte vatandaş aslında yüksek bir getiri elde ediyor. Bu parası olan vatandaş açısından olumlu bir şey ama ülke ekonomisi için olumlu değil. Bir de bilinçsiz vatandaş, bilmeyen vatandaş hala parasını yüzde 17 ile Türk lirası mevduatta değerlendiriyor. Ve maalesef o kişilerin birikimleri enflasyona karşı eriyor. Bu da hoş bir durum değil maalesef.

Geçen yılın sonunda reel getiride şampiyon yüzde 32,7 ile dolardı. Bu yıl nasıl olabilir sıralama? Enflasyona karşı en çok hangisi kazandırır?

Merkez Bankası’nın, Hazine’nin tutumuna bağlı olacak. Yani eğer böyle devam ederse dolar ve altını tutmanın imkanı yok. Çünkü sonuçta bireyler kendileri için en rasyonel şeyi yaparlar. Böyle dönemlerde vatandaş hemen dolara ve altına yöneliyor ve kendini koruma içgüdüsü içinde hareket ediyor bu da zaten dolarda ve altında bir yükseliş yarattığı için böyle kendi kendini besleyen bir durum ortaya çıkıyor. Bu tabii ülke ekonomisi için hiç iyi bir şey değil. ING Bank’ın anketinden bir iki veri daha vereyim. Birikimlerinizi nerede saklıyorsunuz diye sorduğunda en büyük oran yüzde 20 civarında yastık altındaki altın ve döviz çıkıyor. Ne kadar yüksek bir oran değil mi? Vatandaşın dörtte biri birikiminin evde tutuyor. Ne ekonomiye faydası var, ne vatandaşa faydası var. Bir getiri elde edemiyor, faiz alamıyor. Yine önemli bir kısmını bankada döviz ve altın olarak yani finansal sistemde döviz ve altın olarak tutuyoruz. Yine önemli bir istatistik, yüzde 10 kripto paralara yatırım yapıyorum diyor.

AL-SAT YAPANIN YÜZDE 98’İ 1-2 YILDA BİRİKİMİNİ KAYBEDER

Peki borsa? Beklentiler kuvvetli bu yıl. Halka arzlara da ilgi görüyoruz. Bu yıl yine halka arz rekoru olur mu?

Borsa konusunda da gerçekçi olmak lazım. Türk Borsası son 10 yıldır hatta belki daha uzun zamandır reel getiri üretemiyor. Bu bir gerçek ve ekonomimizin durumu da ortada. Türkiye ekonomisi iyi bir yönde gitmiyor. Enflasyonist bir ortam içinde olduğumuz için de birçok vatandaş ya döviz ve altına ya da hisse senedinde reel getiri elde edebileceğini umduğu için borsaya geliyor. Bizim borsamız küçük bir borsa, dolayısıyla fon akışları olduğu zaman yükselen bir borsa. Ama diğer taraftan da yabancılar çıkıyor borsadan. Neden çıkıyor yabancılar borsadan? Çünkü Türkiye ekonomisinin iyi gideceğine dair inançlarını kaybettikleri için. Ve bu çıkan yabancıların da hemen hemen hepsi kurumsal yatırımcı. Yani bu hisse senedi değerlemesini yapmayı bilen kişiler. Dolayısıyla onlar yanılıyor, biz yanılmıyoruz, biz borsanın iyiye gideceğini düşünüyoruz dememiz de biraz kendimizi kandırmak gibi oluyor. Ama şu da bir gerçek, Türkiye’de çok iyi şirketlerimiz de var çok iyi bankalarımız da var. Bunlar büyümeye gelişmeye de devam edecekler ama içinde bulunduğumuz bu ekonomik durgunluk veya olumsuz ekonomik dönem bir süre daha devam edecek gibi. Onun için borsada temkinli olmakta fayda var. Onun için kısa vadeli al-sat’larla para kazanmaya çalışmak, bu tür maceralara girmek kesinlikle son derece riskli. Halka arzlarda da, her halka arz yapan şirket mutlaka kazandırır diye bir şey yok. Yatırımcılara mutlaka hisse senedi yatırımı yapmaları tavsiye ediyoruz ki sadece Türk hisse senetlerine de değil, global hisse senetlerine de yatırım yapmalarını tavsiye ediyoruz. Türkiye’ye yaptıkları yatırımlarda da borsa kısa vadeli al-sat’lar yaparak kazanma peşinde koşmak yerine daha iyi yönetilen birçok yatırım fonlarını öneriyoruz. Alım satım yaparak para kazanmanız imkansıza yakındır. Her gün alsat yapanların yüzde 98’i bir iki yıl içinde tüm birikimlerini kaybediyorlar.

Bırakın yabancıyı yerlinin bile güvenini sağlayamıyoruz

Genelde 1 milyon TL’nin altında küçük halka arzlar oluyor. Sadece yerli yatırımcıyla borsa ve halka arzlar nereye kadar sürdürülebilir? Yabancıyı cezbedecek büyük halk arzlar da olacak mı? Yabancının geri gelmesi için ne yapmak lazım?

Yabancının da ötesinde aslında sırf yabancı da değil. Yerli yatırımcıları bile biz yeterince borsaya çekemiyoruz ki yani bir güvensizlik var. Birikimlerin çoğu yastık altında saklanıyor. Bırakın yabancıyı biz yerlinin bile güveninin sağlayamıyoruz. Çünkü finansal sisteme güven duyması lazım vatandaşın ki o yastık altından altınını getirsin, dövizini getirsin finansal sisteme soksun, mevduat yapsın, tahvil alsın, hisse senedi alsın, Türk şirketlerine yatırım yapsın ama kendi vatandaşımız da güven duymuyor. Kendi vatandaşımızın güven duymadığı yerde yabancı da tabii güven duymuyor. Dolayısıyla ekonomiye olan güveni bizim tekrar yerine getirmemiz lazım ki piyasalarımız şahlanarak büyüsün. Enflasyon var onun için ben hisse senedi alayım enflasyona karşı korur diye değil gerçekten bu şirketler çok iyi diye yatırım yapılmalı. Bugün borsadaki değerleri şirketlerin o yüz yıllık, 50 yıllık performanslarını yansıtmıyor. Çünkü Türkiye ekonomisinin durumu aşağıya çekiyor. Ama er veya geç doğru şeyleri yaparsak ekonomimiz de düzelecek ve bu şirketlerimiz de gerçek değerlerini bulacaklar. Yabancı yatırımcı da tekrar Türkiye’ye gelecek. Ama ekonomide doğru adımları atmamız, güveni tekrar yerine getirmemiz hem yerlinin hem yabancının piyasalara tekrar güven duymasını sağlamamız lazım ki böyle uzun vadeli güzel bir yükselişe geçelim.

Varlık dağılımı yapın, riskleri yayın

Tam da finansal okuryazarlık bilmemiz gereken bir dönemde değil miyiz? FODER’in bu dönem gündeminde neler var? Yatırımcılara neler tavsiye ediyorsunuz?

Aslında her dönem finansal okuryazarlık açısından oldukça önemli. Sonuçta ne yapıyoruz hepimiz sabah kalkıyoruz işe gidiyoruz çalışıyoruz. Neden çalışıyoruz, para kazanmak için. Bugün çocuklarımızı okula göndermek için veya kendi yaşantımızı daha rahat sürdürmek için ve tabii ilerde de emeklilikte de daha rahat etmek için ele güne muhtaç olmamak için, bunun için de birikim yapmaya çalışıyoruz. Biz FODER olarak vatandaşlarımızı bu konuda bilinçlendirmeye çalışıyoruz, onları uyarıyoruz. Çünkü birçok gencin, ilk iş hayatına başladığında kafada kelebekler uçuşuyor, çok geleceği düşünmüyor. Biz onlara diyoruz ki bakın tamam çok güzel yaşantınızı sürdürün, eğlenin, gezin ama biraz da genç yaştan başlayarak, 50 lira, 100 lira, 200 lira, 300 lira küçük büyük demeden birikim yapın. Diyorlar ki 50 liralarla, 100 liralarla, 200 liralarla para mı birikir? Birikir çünkü hayat o kadar uzun ki 25 yaşında başladığınızda 65 yaşında emekli olana kadar 40 seneden bahsediyoruz. Bir anda kartopu gibi büyüyen bir de yaptığınız yatırımların getirileriyle de büyüyen bir birikime sahip olursunuz. Küçük büyük diye bakmayın, birikim yapın bunu da yatırım araçları arasında bölün. Yani gidip bir tane hisseye yatırım yapmayın veya bir tane kripto paranın peşine koşmayın. Varlık dağılımı yapın diyoruz, riskleri yayın, tercihen profesyonellerin yönettiği yatırım fonlarına yatırım yapın.

Ay sonunu zor getiren nasıl birikim yapsın

Hafta sonu 18 bin doların altını gördü Bitcoin. FODER olarak kripto piyasalarına nasıl bakıyorsunuz?

Bizim FODER’in yani Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği’nin ana prensibi bir kere vatandaşlara doğru yatırım yapmayı, doğru varlık dağılımı yapmayı, riskleri yaymayı çeşitli yatırım araçları arasında riskleri yaymayı anlatmak, öğretmek. Bu önce bütçe yapmakla başlıyor. Çünkü bütçe yaparsanız, gelirlerinizi ve giderlerinizi takip edebilirsiniz. Toplumun çok önemli bir kısmı sabit gelirli olduğu için hadi gelirinizi artırın diye bir şey söylememiz gerçekçi değil. Ama giderinizi kontrol edebilirsiniz. Tabii bunu söylerken de çok dikkatli olmaya çalışıyoruz. Çünkü toplumun çok önemli bir kısmı yoksulluk sınırında, çok düşük gelirli. Şimdi durum böyleyken çıkıp işte birikim yapın dememiz gerçekten bizi biraz zorluyor ve bazen vicdanen de açıkçası sıkıntı içine düşüyoruz. Çünkü zar zor ay sonunu getiren insanlara tasarruf edin birikim yapın demek de biraz garip oluyor. Ama birikim yapabilen de bir kitle var. En azından onları bir derece bilinçlendirebilirsek ve o küçük tasarrufları da doğru yatırım araçları arasında paylaştırabilirsek ne mutlu. Bu hisse senedi olabilir, tahvil olabilir, bireysel emeklilik sistemindeki tabii yatırım fonları çok öne çıkartıyoruz. Kripto paralar da artık dünyanın gündeminde dolayısıyla bunları göz ardı edilmemesi gerektiğiniz düşünüyoruz fakat hala yatırım aracı olarak değerlendirilmesini özellikle küçük yatırımcı ve finans sistemine çok aşina olmayan yatırımcılara tabii tavsiye etmiyoruz. Birikimi olan birisinin yüzde 1-2’sini burada değerlendirmesi çok olumsuz olur diye düşünmüyoruz. Ama yine de çok temkinli olmalarını söylüyoruz.