Canan SAKARYA

ANKARA – Kur korumalı TL vadeli mevduat uygulamasına ilişkin yasal altyapıyı oluşturan düzenleme Meclis Plan Bütçe Komisyonunda değişiklik yapılarak kabul edildi. Hem nakit hem de özel tertip devlet iç borçlanma senedi ile yapılması öngörülen ödemelerde, devlet iç borçlanma senedi ile ödemeden vazgeçildi, bu bölüm yasa teklifinden çıkarıldı. Kabul edilen önergenin gerekçesinde ‘ kur korumalı mevduatta yapılacak ödemelerin özel tertip devlet iç borçlanma senedi ihraçlarının ödemelerde operasyonel zorluklar oluşturabileceği değerlendirildiğinden sadece nakit kaynak yoluyla yapılması öngörülmektedir” denildi.

Kur korumalı mevduatta ödenecek destek tutarını ve hesaplama yöntemini, destekten yararlanacak gerçek kişi kapsamını, hesap türlerini, vadeleri, limitleri, hesapların vadeden önce kapatılması durumunda yapılabilecek kesintiler ile destek olarak aktarılacak kaynağın kullandırılması ile uygulamaya ve denetime ilişkin usul ve esasları 31 Aralık 2023 tarihine kadar uzatmaya Cumhurbaşkanı yetkili olacak. Kur korumalı TL vadeli mevduat düzenlemesi 21 Aralık 2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kanununun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek.

Memur ve emeklilerin maaş zamları, doğalgazda kademeli tarifeye geçilmesi, kurumlar vergisinde bir puanlık indirim öngören yasa teklifi Meclis Plan Bütçe Komisyonunda kabul edildi. Yasa teklifinin bu hafta Meclis Genel Kurul gündemine alınarak kanunlaştırılması planlanıyor.

Merkez Bankası’nda ‘haciz’ düzenlemesi başka ülkelerde de var

Merkez Bankası Kanuna eklenen banka nezdindeki yabancı ülke merkez bankalarına ait para, alacak, mal, hak ve varlıkların haczedilemeyeceği, üzerlerine ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz konulamayacağına ilişkin düzenleme, teklifteki en tartışmalı maddelerden biri oldu. Yasa teklifinde ilk imza sahibi AK Parti Giresun Milletvekili Cemal Öztürk, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’ndan düzenlemeye ilişkin olarak gelen bilgi notunu komisyonda okudu. Bilgi notunda özetle şu bilgiler yer aldı:

“Merkez bankaları, faaliyetlerinin sonucu olarak diğer merkez bankalarıyla ve mali teşekküllerle milletlerarası boyutta münasebetler kurmakta ve geliştirmektedir. İşte bu çerçevede Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankamız da kurduğu ikili ilişkilerde diğer merkez bankalarının hesap açma talepleriyle karşılaşmaktadır. Yabancı merkez bankaları ülkemizin diplomatik ve stratejik bir güç olmasıyla bankacılık uygulamalarının gelişmiş bulunmasına teveccüh göstererek Merkez Bankamız nezdinde hesap açmak istemektedirler. Böylelikle, teknolojik alt yapısı güçlü, ödemeler ve bankacılık alanında gelişmiş , tecrübesi yüksek bir merkez bankasından muhabirlik hizmetleri almayı amaçlamaktadırlar. Bu yönde uygulamaların ülkemize itibar katacağı, Türkiye’nin diğer ülkelerin güvendiği bir ekonomik merkez olma özelliğini öne çıkaracağı ve rezervlere katkı sağlayacağı izahtan varestedir. Yabancı devlet merkez bankaları veya onların diğer kamu kurum ve kuruluşları hakkında çeşitli nedenlerle başlatılan icra takiplerinde, merkez bankaları takip borçlusu olmamasına rağmen ve haberleri dahi olmadan tüm bankalara haciz ihbarnameleri gönderildiği, bu hesaplara bankalarca haciz uygulandığı, paraların uzun süre blokede tutulduğu, itiraz ve şikâyetlerin dikkate alınmayarak hesaptaki paraların icra dosyalarına gönderildiği görülmektedir. Gerçekten de “üçüncü şahıs” sıfatıyla bankalar gelen haciz ihbarnamelerine karşı herhangi bir itiraz ve şikâyette bulunamamakta, hesaba haczi uygulayarak bloke edilen paraları icra dosyalarına göndermek zorunda kalmaktadırlar. Böyle bir durumun merkez bankaları için bir itibar riski yarattığı açıktır.

Teklif ettiğimiz hükme benzer bir hüküm, doğrudan Fransa Merkez Bankası Kanunu’nda bulunmaktadır. Fransa ’da diğer bazı ülke merkez bankalarının hesapları haczedilememektedir. Avustralya, Hollanda ve Kanada’da da icra bağışıklığı sağlayan diğer örnekler olarak zikredileb ilir. Ancak Türk hukukunda aynı yönde bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, uluslararas ı hukuk örneklerine de uygun olarak en azından Merkez Bankamız nezdin de hesap açmak isteyen merkez bankalarına , hesaplarının haczedilemeyeceğine, ihtiyati tedbire ve hacze konu olamayacağına dair somut ve hukuki bir güvence sunmak, bu konudaki cazibeyi ve öngörülebilirliği artırmak ülkemizin yüksek ekonomik menfaatlerine yöneliktir.”