Rusya’nın Ukrayna’ya sıcak savaş başlatması, piyasalar açısından gerçekleşme olasılığı düşük bir ihtimaldi. 24 Şubat sabahı Türkiye saati ile 06:00’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Ukrayna’nın doğusundaki Donbas’a özel askeri operasyon başlattıklarını duyurmasıyla sıcak savaş başlarken; o güne kadar piyasalarda ‘gerginlik’ olarak yapılan fiyatlama böylelikle perşembe günü ‘savaş’a dönüştü ve piyasalara da bir bomba atılmış oldu. Küresel borsa endeksleri risk iştahının azalmasıyla sert gerilerken; Rusya borsasının değer kaybı o gün içesinde yüzde 50’ye dayandı. Rus Rublesi ise, tarihi bir değer kaybı yaşadı. Brent petrolün varil fiyatı, jeopolitik krizden tedarik zincirlerinin etkileme olasılığı ile 100 doları aşarak, 2014 yılından beri en yüksek seviyeyi gördü. Altının fiyatı yatırımcıların ‘güvenli liman’a koşmasıyla, 1974 dolar seviyesine kadar tırmanarak 18 ayın zirvesine ulaştı. Kripto para birimleri de bu dalgadan etkilenirken, sert değer kayıpları görüldü.

Küresel piyasalar sonrasında yani geçtiğimiz cuma günü ilk şoku atlatarak nispeten sakinleşirken; akıllarda tek soru ‘En kötüsü geride kaldı mı?’

Rusya-Ukrayna arasında ateşkes sağlamak için iki tarafın Belarus’da bir araya gelmesi piyasalar açısından olumlu karşılanırken; piyasalar Rusya’ya yönelik yaptırımların ağırlaşıp ağırlaşmayacağını takip edecek.

Inveo Portföy Fon Yönetim Müdürü Eral Karayazıcı, piyasalardaki fiyatlamalarda devam eden müzakerelerin etken olduğunu belirtirken şöyle uyardı: “Hiçbir piyasa aktörünün favori senaryosu uzlaşma sağlanması değil. Bu yönde bir gerçekleşme güçlü pozitif etki gösterecektir. Ancak uzlaşma sağlanamazsa olası negatif etkisinin artçı sarsıntı tadında kalması daha olası.”

FED KRİTİKLİĞİNİ KORUYOR

ABD Merkez Bankası’nın (Fed), 15-16 Mart tarihinde gerçekleştireceği Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısı yaklaşırken; oluşan risklere rağmen Fed’in nasıl bir para politikası izleyeceği de piyasaların seyri açısından son derece kritik. Işık Menkul Araştırma Müdürü Yusuf Kavak yaptığı değerlendirmede, “Savaşın bir anda bitmesinin çok zor olduğu bir ortamda; Fed’in finansal riskleri de (konut balonu ve hane halkı borçları) gözeterek başlatabileceği bir parasal sıkılaştırma ile piyasalar yeniden baskı altında kalabilir. Buradaki tek istisna ise; Fed’in, “ne şiş yansın ne kebap” minvalinden, parasal sıkılaştırmaya düşük hızla başlaması olur ki, bu durum piyasaları hayli rahatlatır” şeklinde belirtti.

FİNANSAL PİYASALARDA EN KÖTÜ GERİDE KALDI
Eral Karayazıcı – Inveo Portföy Fon Yönetim Müdürü

23 Şubat Çarşamba akşamı Rus ordusunun Ukrayna’ya saldırısı finansal piyasalar adına beklenmeyen uç bir riskti ve gerçekleşmesini takiben sert bir sarsıntıya neden oldu.

Türkiye özelinde bakarsak BIST 100 endeksi 2016 puan olan 23 Şubat kapanışının yüzde 10 kadar altına savrularak bir günde 1826 puana geriledi. Ancak takip eden üç günde kayıpların dikkate değer bir bölümünün geri alındığını ve bugün ilk seansta endeksin 1983 puana kadar yükseldiğini görüyoruz.Şüphesiz bu fiyatlamada devam eden müzakereler bir etken. Ancak hiçbir piyasa aktörünün favori senaryosu uzlaşma sağlanması değil. Bu yönde bir gerçekleşme güçlü pozitif etki gösterecektir. Ancak uzlaşma sağlanamazsa olası negatif etkisinin artçı sarsıntı tadında kalması daha olası.

YAPTIRIMLAR AĞIRLAŞIRSA BÜYÜME DÜŞÜK HIZDA OLABİLİR

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi batı kampını da içine alıp yaptırımları yumuşatacak bir uzlaşı ile sonlanırsa (ki bu çok zor görünüyor) elbette borsalarda çok kuvvetli bir ralliye neden olur.  Bu olasılığı düşük senaryoyu bir kenara bırakır ve daha olası görünen ağır yaptırımların sürdüğü bir tabloyu senaryolandıracak olursak; önümüzdeki 1-2 yıl dünya ekonomisinde görece daha düşük hızda bir büyüme ve görece daha yüksek enflasyon anlamlı bir manşet olmaya aday.

Bu durumun fiyatlara etkisi ne olur derseniz 9 aydır değer kaybeden global borsalarda 2022 yılında test edilebilecek en yüksekleri görece aşağı çekmesi başka bir deyişle potansiyel değer artışlarının yüzde 25-30 yerine yüzde 15-20 ile kısıtlı kalması daha muhtemel. Yoksa uzlaşma sağlanamamasının yeni en düşüklere neden olacağını veya şubat son haftadan daha sert kayıpları tetikleyeceğini düşünmüyorum.

Bu nedenle sorunuza geri dönersek; NATO ile Rusya’nın askeri çatışma yaşaması gibi bir uç risk realize olmadıkça ben finansal piyasalarda en kötünün geride kaldığı, bundan sonra yaşanabilecek negatif ara akımların ise geçici ve limitli kalacağı görüşündeyim.

PİYASALARDA İKİ SENARYO
Yusuf Kavak – Işık Menkul Araştırma Müdürü

Dün, Rusya ve Ukrayna arasındaki sorunları çözmek ve ateşkesi tesis etmek için tarafların Belarus’da bir araya gelmesi, piyasalarca olumlu karşılandı. Müzakerelerin ilk gününde henüz bir anlaşma sağlanamamasına rağmen, görüşmelerin devam edeceğinin belirtilmesi; görece iyimser karşılanıyor. Keza, ABD önderliğindeki batılı ülkelerin; Rusya’ya yönelik uygulamaya aldıkları SWIFT yasağı ve Rusya Merkez Bankası’nın varlıklarına el konulması gibi finansal yaptırımlar da, -her ne kadar bulaşıcılık etkisi ve dolar swap faizlerini artırması üzerinden dün piyasalarda olumsuz fiyatlamaları olsa da- askeri seçeneklerin gündemde olmadığı öngörüleri ile piyasaları bir miktar rahatlatıyor. Tüm bu gelişmeler ışığında, yatırımcıların kafasında; “Rusya-Ukrayna geriliminde en kötüsü geride mi kaldı?” sorusunun sorulmasına neden oluyor.

Bu sorunun cevabını vermek kolay değil. Çünkü; Rusya’nın, Ukrayna’ya yönelik askeri harekâtı halen devam ediyor ve müzakerelerin çökmesi halinde; savaş hali şiddetlenerek devam edebilir. Bu da, piyasalarda yeni bir sell-off (portföy boşaltma) fiyatlamasını beraberinde getirebilir.

MERKEZ BANKALARININ SIKILAŞMA BEKLENTİLERİ DEĞİŞTİ Mİ?

Diğer yandan, Rusya-Ukrayna arasında savaşa dönüşen gerginlikler; majör merkez bankalarına yönelik sıkılaştırma beklentilerine dair görüşleri de ikiye bölmüş durumda. İlk görüş; jeopolitik risk artışının, küresel büyümeyi olumsuz yönde etkileyeceği ve yine bölgedeki Doğal Gaz ve Petrol rezervleri ile tahıl ürünleri zenginliğine ulaşmanın zorlaşabileceği varsayımıyla; enflasyonist baskıların artacağı ve bir “stagflasyon (düşük büyüme ve yüksek enflasyonun bir arada olması)” riskinin canlanacağını iddia etmekte. İkinci görüş ise: merkez bankalarının ana hedeflerinin büyüme değil, fiyat istikrarını sağlamak olduğu teziyle; jeopolitik risklerin enflasyonist baskıları artıracak olmasının, daha hızlı parasal sıkılaştırmaları gündeme getireceği şeklinde. 

Özetle, süreci birkaç senaryoda takip etmekte fayda var;

• Birinci senaryo: Taraflar arasında müzakerelerin çökmesi ve savaş ortamının şiddetlenerek devam etmesi durumunda; piyasalar açısından çok negatif fiyatlamalar ortaya çıkabilir. Bu senaryoya, merkez bankalarının (ya da sadece Fed’in) parasal sıkılaştırmaya her koşulda geçmesi hali de eklenecek olursa; piyasalar açısından tam bir yıkım olur. Ancak, savaş durumunda Fed başta olmak üzere majör merkez bankaları sıkılaştırmadan geri adım atacak olursa; bu sefer de piyasalarda bir anda (savaşa rağmen) pozitif fiyatlamalar ortaya çıkabilir.

• İkinci senaryo; Rusya ve Ukrayna arasındaki müzakerelerin başarıya ulaşması durumunda; piyasalar açısından pozitif fiyatlamalar görülebilir. Bu sefer de Fed başta olmak üzere majör merkez bankalarının sıkılaştırmaya geçişleri üzerinden piyasalar kısmen baskı yiyebilir.

EN KÖTÜSÜ HENÜZ GERİDE KALMADI

Kişisel görüşüme gelince; bence fiyatlamalar açısından en kötüsü henüz geride kalmadı. Çünkü, Rusya-Ukrayna savaşı; Putin ikna olana kadar devam edebilir. Ayrıca, jeopolitik risklerin ABD ekonomisine etkileri, Avrupa ekonomisi kadar sert olmayacak. ABD ekonomisine enerji fiyatları üzerinden getireceği enflasyonist baskıyı engellemek için ise; stratejik enerji rezervleri ile karşılık verilmesini beklemekteyim.

Ayrıca, arz tarafında oluşan enflasyonist baskıyı engellemekte zorlanan Fed’in elindeki tek seçenek ise; talep enflasyonunu kontrolde tutmak için parasal sıkılaştırmaya başlamak olacak. Bu bağlamda, savaşın bir anda bitmesinin çok zor olduğu bir ortamda; Fed’in finansal riskleri de (konut balonu ve hane halkı borçları) gözeterek başlatabileceği bir parasal sıkılaştırma ile piyasalar yeniden baskı altında kalabilir. Buradaki tek istisna ise; Fed’in, “ne şiş yansın ne kebap” minvalinden, parasal sıkılaştırmaya düşük hızla başlaması olur ki, bu durum piyasaları hayli rahatlatır.