* Gelirlerinin yüzde 60’ını hizmetler sektöründen karşılayan Sinop, kruvaziyer turizmi ile yeni bir soluk yakalıyor. Kentin 7 bin yıllık tarihi, Roma ve Bizans kalıntıları, şiirlere şarkılara konu olmuş meşhur Sinop Cezaevi, doğa turizmi ve gastronomisi turizmde güç verirken, yeni bir alan olarak da Avrupalı yaşlı turistlere yönelik vizyonu gelişime açık.

* Gazeteniz DÜNYA, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde, 81 ildeki oda ve borsa başkanlarıyla ekonominin nabzını tutuyor. “Başkanlar Konuşuyor” söyleşisinin bu haftaki konuğu Sinop TSO Başkanı Salim Akbaş, coğrafi konumu nedeniyle “uğrak” değil, bilinçli tercih edilerek gelinen bir destinasyon olduğunu söyledi.

Sahil şeridinin uzunluğu 175 km, kuzeydeyiz ama güney kıyımız var

Salim AKBAŞ Sinop TSO Başkanı

Ülkenin en kuzeyindeyiz. Sinop öyle “geçiyordum, uğradım” denilecek bir yer değil. Ana karadan yaklaşık 30-35 km kadar daha kuzeyde olan bir yapısı var. 210 bin nüfuslu. 175 km’lik bir sahil bandına sahip. 9 merkez ilçe ile beraber 9 ilçesi olan, eğitim oranı oldukça yüksek bir ilimiz. Soğuk Savaş döneminde, Amerikanİngiliz radarları buradaydı. O yüzden yabancılara alışık bir kültür de kente hakim. Sinop, nezih ve mutlu insanların kenti. Ama mutluluğumuz ekonomiden kaynaklanmıyor. Çünkü GSYH’den aldığımız pay 81 il açısından gerilerde. Ekonomimizin yüzde 60’ını hizmetler sektörü oluşturuyor. Yüzde 15 sanayiden, yüzde 25 tarımdan. Tarım deyince de balıkçılık da bunun içinde. Ancak iş gücü açığımız var. Okuma oranı yüksek olunca, beyaz yakalı sayımız daha fazla. OSB’mizdeki KOBİ’ler işçi bulmakta sıkıntı yaşıyor. Kentimizin en önemli potansiyeli turizm. Gelişmiş bir turizm altyapımız yok. Aslında çok gelişmiş bir turizm yapısına sahip değiliz. Yabancı turist çok buraya çok uğramıyor. Bakanlık belgeli işletmelerde gecelik konaklama 1,8 seviyesinde. Belediye işletmeleri daha uygun fiyatlı oralarda 2,2’lerde. Nitelikli yatak sayımız 4 bin 500 civarında. Bunun içinde 4 yıldızdan, hiç yıldızı olmayan işletmelere kadar giden bir yatak kapasitemiz var. Denizimizi pazarlamakta zorlanmışız, ama cezaevini çok iyi pazarlamışız. Sinop Cezaevi denildiği zaman, şiirlere şarkılara konu olmuş, filmlerde plato olarak kullanılmış oldukça bir yerden bahsediyoruz. Ancak şu anda AB projesi ile tadilatta. O nedenle 2 yıldır ziyaret edilemiyor. Gelen turistlerin neredeyse tamamı Sinop Cezaevi için geliyor.

50’NİN ÜZERİNDE ŞELALEMİZ BULUNUYOR

Erfelek şelalelerimiz var. 50’nin üzerinde takım şelaleleri bunlar. Karadeniz’in en güzel tarafı. Sinop’u şöyle tarif ediyorum “sahil yönünden de, güneye cephesi olan kuzeydeki tek kent”. Fırtına olduğunda bile bir taraf sakin. Kastamonu, Çorum, Samsun, Amasya’dan gelen konuklarımızın Bodrum’uyuz. Kruvaziyer gemilerinin uğrak yeri haline geldik. Daha önceden bu oldukça yoğun kruvaziyer ağırlıyorduk. Kuzeyimizdeki savaş ilk başta etkiledi. Ama geçen aydan itibaren yine kruvaziyerleri misafir ediyoruz. Hafta da en az bir olmak üzere bu gemi geliyor. Şimdiye kadar yaklaşık 600-700 yabancı turist, 8-10 saat konaklamadan alışverişini yapıp, kent ekonomisine katkıda bulundu. Aslında kruvaziyer gemileri ile gelen turistler, bu kente farklı bir potansiyel kazandırabilir. Sadece günübirliğin ötesinde belki de 1 gece konaklayacak konuma getirebiliriz. Off -road etkinliklerimiz de var.

ZEUGMA’DAKİ GİBİ MOZAİKLERİMİZ VAR

Bu şehrin 7 bin yıllık bir geçmişi var. Kentin neresini kazarsanız kazın her bir yanından tarih fışkırıyor. Balatlar kilisesi diye tabir ettiğimiz yer bundan 20-25 yıl önce kazılıp turizme açılsaydı, Meryem Ana kadar turist alırdı. Çünkü en son yapılan kazıda bir sanduka çıktı. İçinden çıkan parçalardaki haçın Hz. İsa’nın olduğu iddia ediliyor. Ancak kamulaştırma problemi var. Kruvaziyer turistinin çok merakla gezeceği bir yer. Bununla birlikte tıpkı Antakya’daki gibi, Zeugma’daki gibi mozaiklerimiz var. Sinop Müzesi’nde de bunlar teşhir ediliyor. Tüm bununla birlikte Avrupalı yaşlı turisti, kür merkezleri olacak şekilde ağırlayabiliriz. Huzurevi ortamında otel olabileceği varsayımında projeler yapıldı. Ancak sonuçlandırılamadı. Ama hayalim böyle işletmelerin olması.

PİLOTLARIN VE İTFAİYECİLERİN GİYECEĞİ YANMAYAN KUMAŞ

Şu anda yeni bir heyecanımız var. Bir teknik tekstil firması kentimize yatırım yapıyor. Pilotların ve itfaiyecilerin giyeceği yanmayan kumaş yapacaklar. Bir yangında bizim itfaiye erlerimiz sıcak alanda en fazla 5 dakika kalabiliyor. Ar-Ge’si yapılan bu kumaşla 20 dakika boyunca yüksek sıcağa maruz kalabilecekler.

TOGG’UN OYUNCAĞINI ÜRETTİRİYORUZ

Sanayimiz KOBİ’lerden oluşuyor. Ama önemli niş alanlarımız var. Tekstilde çok iddialıyız. Sanayideki istihdamımızın önemli bölümü tekstilden geliyor. Tarımsal sanayimiz ve tarım makineleri üreten işletmelerimiz var. 80’e yakın ülkeye ihracat yapıyorlar. Bunların arasında süt sağma makinaları, çapa makinaları ve küçük traktörler var. Dünyanın en büyük ikinci oyuncak üreticisi, ortakla birlikte Sinop’u üs yaptı. Rusya-Belarus ortaklığı firmamızın adı Polesie. Türklerin de hissesi var. Dünyada dört fabrikaları bulunuyor. Şirinler’in oyuncak patent hakkı bu firmada. Model araçlar da yapıyorlar. Şimdi TOGG’un oyuncağını ürettirdik. Umarım 29 Ekim’de yapılacak törende sürpriz hediye edebileceğimiz hale gelecek.

MESSİ’NİN VIP ARACI SİNOP’TA MODİFİYE EDİLDİ

Sinop TSO Başkanı Salim Akbaş, Yönetim Kurulu Başkanımız Hakan Güldağ, Genel Koordinatörümüz Vahap Munyar, Yazıişleri Müdürümüz Handan Sema Ceylan’ın sorularını yanıtladı. Akbaş, şunları söyledi: “3 gencimiz Alman Mercedes ile Vito araçlarının VIP şekilde modifiye edilmesi için anlaşma yaptı. Araçlar geliyor burada hazırlanıyor. Bu yılın ilk 6 ayında 3 milyon Euro seviyesinde gelir elde ettiler. Dünyaca ünlü golcü Messi’nin aracını VIP yapıp, kendisine teslim ettiler. İsteğe göre değişmekle birlikte araçların içine yapılan masraf 75 bin Euro kadar.”

Fransa’ya amblem olan horoz Sinop’tan çıkan ‘Hacı Kadı’

Sinop TSO olarak ilk katıldığımız YÖREX’te Metro Market’lerden bir arkadaşımız, Fransa’nın La Fleche kasabasında çok pahalıya satılan ve ülkenin simgesi haline gelen horozun ana vatanının Sinop olduğunu söyledi. Araştırdık. Akdeniz Üniversitesi ile bir proje yaptık. Devletin elinde bu Hacı Kadı tavuğu cinsinden kayıtlı olarak 200 tane vardı. Şimdi proje ile 600-700’e çıkardık. Elbette daha çok az. YÖREX’ten sonra Türkiye Aşçılar Federasyonu ile iletişime geçtik. 20’ye yakın şefimiz çok değişik konsepte yemekler üretti. Amacımız bu işten para kazanmak değil. Bu bizim için sosyal sorumluluk. Türkiye’de yerli ırk olarak iki tavuk kalmış. Birisi Denizli Horozu, diğeri Hacı Kadı. Diğerlerinin ırkı bozulmuş. Bu tavukların da aslında tek bir kırmızı orman tavuğu diye bir cinsten ürediğini öğrendik. Afrika’dan veya Orta Asya’dan geçerek Avrupa’ya giden bu cinsin Anadolu coğrafyasından geçtiğini gördük. Fransa’nın logosundaki tavuğun çıkış noktasının Türkiye olduğunu ve Sinop’tan doğan bir cins olduğunu gözlemledik.

Lakerda için 3.003’üncü festival

Sinop’umuzun kestane balı meşhur. Biz tanıtımına başladığımızda 70 lira olan balın kilosu 500 lira oldu. Elbette temennimiz daha hesaplı bir şekilde almaları. Coğrafi işaretini aldık. Sinop Mantısı’na, Sinop Lokumu’na coğrafi işaret aldık. Bir de biliyorsunuz meşhur lakerdamız var. Hem tescilimizi alacağız hem de bir ay içinde festivalini yapacağız. Aslında 3’üncüsünü düzenliyoruz. Ama bir kazıda 3 bin yıl önce yapılmış bir lakerda çanakların içinde bulundu. Bu yüzden “festivalin 3 bin 3’üncüsünü yapıyoruz” diyoruz.