Elif KARACA

Alman Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği Dış Ticaret Başkanı Volker Treier Türkiye’deki Alman şirketlerinin kendi işleriyle ilgili çok olumlu değerlendirmeler yaptıklarını ve Alman işletmelerinin daha fazla yatırım yapmaya istekli olduklarını söyledi. Almanya’da kısa süre önce göreve gelen yeni hükümetin ardından iki ülke arasındaki ilişkilere dair beklentilerini DÜNYA’ya anlatan Treier, “Bununla birlikte, döviz kuru ve ekonomi politikasına ilişkin koşullar ticari faaliyetler için hala en büyük risk. Türk Lirası’nın değerindeki düşüş, ticari ilişkilerimizi de etkiliyor. Ekim ayında Türkiye’ye yapılan ihracat bir önceki yıla göre yüzde 30 azaldı. Dolayısıyla döviz kurundaki düşüş Alman şirketlerini önemli ölçüde etkiliyor. Özellikle otomobil sektörü, mühendislik ve kimya endüstrileri etkileniyor” dedi.

Almanya ve Türkiye‘nin, işletmeler için çerçeve koşullarını iyileştirme çalışmalarına devam etmeleri gerektiğini belirten Treier; yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm ve mesleki eğitim alanlarında yeni yatırım ve işbirliği fırsatları olabileceğine dikkat çekti. Treier AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin işleyişi konusuna da vurgu yaptı.

Treier ayrıca “Türkiye ve Almanya’nın uzun süredir özel bir ilişkisi var. Bu, ekonomik ilişkilerimiz için olduğu kadar siyasi alanlar için de geçerli. Her iki ülkedeki şirketler, ekonomik işbirliğini vazgeçilmez kılan iklim değişikliği ve dijitalleşme gibi güncel zorluklarla eşit ölçüde karşı karşıya. Bu nedenle, yeni hükümetin bu farklı konular üzerinde çalışmaya devam edeceğine ve yapıcı çözümler arayacağına inanıyorum” ifadelerini de kullandı.

Almanya’da kısa süre önce göreve gelen yeni hükümetin, iki ülke arasındaki ilişkilere ne gibi etkileri olacak?

Türkiye ve Almanya’nın uzun yıllardır özel bir ilişkisi var. Bu, ekonomik ilişkilerimiz için olduğu kadar siyasi alanlar için de geçerli. Her iki ülkedeki şirketler de, ekonomik işbirliğini vazgeçilmez kılan iklim değişikliği ve dijitalleşme gibi güncel zorluklarla karşı karşıya. Bu nedenle, yeni hükümetin bu farklı konular üzerinde çalışmaya devam edeceğine ve yapıcı çözümler arayacağına inanıyorum.

Almanya, Türkiye için önemli bir ülke olduğu kadar küresel ekonominin de önemli aktörlerinden. İki ülke arasındaki ticarette son durum ve seçim sonrası için beklentileriniz ne şekilde?

Almanya, Türkiye’nin en önemli ticaret ortağıdır. Ocak-Ekim 2021 döneminde Almanya ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2020’ye göre yüzde 8,6 arttı. Almanya’nın ithalatı 2020’ye göre yüzde 19,1’lik güçlü bir artış kaydetti. AHK İş Dünyası Görünüm Anketi‘ne göre, Türkiye’deki Alman şirketleri kendi iş durumlarını ve gelişmelerini çok olumlu değerlendiriyor. Beklentiler çerçevesinde Alman işletmeleri daha fazla yatırım yapmaya istekli. Bununla birlikte, döviz kuru ve ekonomi politikası koşulları, hala ticari faaliyetlerin önündeki en büyük risk. Türk Lirası’nın değerindeki düşüş, ticari ilişkilerimizi de etkiliyor. Ekim ayında Türkiye’ye yapılan ihracat bir önceki yıla göre yüzde 30 azaldı. Dolayısıyla döviz kurundaki düşüş Alman şirketlerini önemli ölçüde etkiliyor. Özellikle otomobil sektörü, makine, mühendislik ve kimya endüstrileri etkileniyor.

Hangi sektörlerde yeni fırsatlar görüyorsunuz, yeni yatırım alanları neler olabilir?

2020’nin ilk yarısında Covid-19 kaynaklı düşüşün ardından küresel mal ticareti gözle görülür şekilde iyileşirken, mevcut seyahat kısıtlamaları ve ticaret engellerinde devam eden artış, küresel çapta faaliyet gösteren şirketlerin ticari aktiviteleri üzerinde hala büyük bir yük oluşturuyor. Özellikle Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye ile ticarette bürokratik doğrulama gereklilikleri gündemde. DIHK’nın son verilerine göre, yurt dışında faaliyet gösteren her iki Alman şirketinden biri, gümrük vergileri veya diğer yeni ticaret engellerinden şikayet ediyor. Bu nedenle Almanya ve Türkiye‘nin, işletmeler için çerçeve koşullarını iyileştirme çalışmalarına devam etmeleri gerekiyor. Yeni yatırım ve işbirliği fırsatları, yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm ve mesleki eğitim alanlarında olabilir.

İklim değişikliği ile mücadele konusunda Türkiye temiz enerji, enerji verimliliği, sıfır atık vb. alanlarda ve son olarak Paris Anlaşması ile önemli ilerlemeler kaydetti. Bu durum Türkiye’nin Almanya ile ticaretine nasıl yansıyacak?

Yeşil Mutabakat‘ın uygulanmasıyla, Avrupa’nın ticari ilişkileri önümüzdeki yıllarda önemli ölçüde değişecek. İthalat ve ihracat yaptığımız ürünler 20-30 yıl sonra eskisi gibi olmayacak. Enerji ithalatı örneğini ele alalım. Avrupa’nın gaz ihtiyacı ve hatta petrol ithalatı yüzyılın ortasına kadar keskin bir şekilde düşecek. Ancak, Avrupa’nın geleceği enerjide kendi kendine yeterlilikte yatmıyor. Yine yurtdışından enerji ürünleri ithal edeceğiz, ancak bunlar yeşil veya mavi hidrojen veya sentetik yakıtlar, türevleri gibi iklim açısından nötr ürünler olacak. Türkiye gibi ortak ülkeler iklim konusunda benzer bir yolculuğa çıkarlarsa, Yeşil Mutabakat bir kazan-kazan durumu, ortak araştırma ve işbirliği alanı olacaktır. Ancak ürün ve sürdürülebilirliğe ilişkin sıkı gereklilikler, üçüncü ülkelerdeki ihracatçılar için bir engel olabilir. Türkiye, sıfır veya çok düşük emisyonla üretildiğinde Almanya’ya ve AB iç pazarına ihraç edilebilecek hidrojen üretimi için büyük bir potansiyele sahip.

Yeni hükümetin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı yaklaşımı hakkındaki öngörülerinizi paylaşabilir misiniz?

Alman işletmeleri açısından, AB üyeliğinin ekonomik sonuçları güncel değil, uzun vadeli bir meseledir. Şu an için şirketlerin gündeminde mevcut AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin işleyişi gibi daha somut konular var.