DÜNYA Gazetesi ve Koç Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KOÇ-KAM) stratejik ortaklığında düzenlenen “Türkiye’nin Lider Kadınları Paneli ve Ödül Töreni”, 3 Mart’ta çevrimiçi olarak gerçekleşti.

Bu yıl ikincisi düzenlenen etkinlikte, kurumlarında ve sektörlerinde liderlik misyonunu başarıyla yürüten kadınlar, ekonomik ve toplumsal hayatta kadınların önündeki zorlukları ve çözüm önerilerini masaya yatırdılar.

Organizasyonun açılışında konuşan Üst Yöneticimiz Hakan Güldağ, kadınların güçlendirilmesinin ve toplumsal yaşama katılmasının Türkiye’nin gerçek beka meselesi olduğunu söylerken, Cumhuriyet’in ilk yıllarında atılan adımlarda bu anlamda heyecan olduğunu, ancak kadınların ekonomik yaşama katılması ve toplumsal yaşamda eşit bireyler olarak güçlendirilmesi konusunda 1990’dan bu yana adeta yerinde sayıldığına dikkat çekti.

Kadın istihdamına yönelik istatistikleri paylaşan Güldağ, “Dünya Ekonomik Forumu tarafından yapılan araştırmaya göre, Türkiye kadınların ekonomiye katılımı ve fırsat eşitliği açısından 140’ıncı, kadınların eğitime katılımında 101’inci, politikaya katılımda ise 114’üncü sırada. 2021 yılı itibariyle OECD ülkeleri arasında Türkiye, kadınların istihdama katılım oranı ile en sonda yer alıyor. Borsa İstanbul’da ise yüzde 17 olan kadın yönetici oranı, 2021 16,7’ye geriledi. Borsaya açık şirketlerin 134’ünün yönetim kurullarının tamamı erkeklerden oluşuyor” dedi.

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasına da değinen Güldağ, “Türkiye’nin dünyanın kötü tarafında olmayı hak etmediğini düşünüyorum” diyerek bu mutabakatın önemine dikkat çekti. 2021 yılı itibariyle dünya genelinde girişimcilerin yüzde 34’ünü kadınların oluşturduğuna dikkat çeken Güldağ, Türkiye’de bu oranın yüzde 13 ile sınırlı kaldığının altını çizdi. Güldağ, “Kadın istihdamının artırılmasında, kadınlar için fırsat eşitliği sağlanmasında gidilecek yol uzun. Burada ilham verecek hikayeleri artırmak mühim. Türkiye’nin her bir köşesinde kendi başarısını yazan kadınların sesini duyurmak bizim için çok değerli olmaya devam edecek” diye konuştu.

DİREN: İŞ DÜNYASI ÖNYARGILARI DEĞİŞTİRMELİ

Açılışta konuşan Philip Morris Türkiye Genel Müdürü Filiz Yavuz Diren, tüm dünyanın enteresan bir süreçten geçtiğini, küresel olarak büyük sınavlar verildiğini belirterek, değişen dünya düzeninden söz etti. Beraberinde yeni açılımlar getiren değişim süreçlerinin kırılganlıkları daha somut şekilde ortaya çıkardığını vurgulayan Diren, “Geçmişte yaşanan her şok mevcut eşitsizlikleri daha görünür kıldı ve derinleştirdi. Pandemi, kadının iş gücüne katılımının ne kadar önemli ve öncelikli hedef olduğunu gösterdi. Amasız, fakatsız kadınlara yönelik eşitsizlikleri kaldırmak, fırsatlara erişimde eşitlik sağlamak çok önemli” dedi.

Türkiye’nin müthiş bir potansiyeli olduğuna dikkat çeken Diren, Türkiye’nin en büyük gücünün çeşitlilik olduğunu ifade etti. “Çok sesli, çok güçlü, girişimci ve esnek milletiz” diyen Diren, “Hiçbir zorluk bunu bize unutturmamalı. Pırıl pırıl genç kadınlarımıza sesleniyorum, hayal kurmaktan ve onun peşinde koşmaktan, istemekten asla vazgeçmeyin. Her şey hayal kurmakla başlıyor. Toplumu ileriye taşıyacak bu hayalleri gerçekleştirmek hepimizin görevi” ifadelerini kullandı. Kadınların iş hayatında, eğitimde, bilimde ve siyasette daha güçlü ve etkin şekilde yer almasının en büyük öncelik olması gerektiğini savunan Diren, şöyle devam etti: “Bu konuda farklılıkların ve farkındalığın toplumun geneline ve tamamına yayılan çizgide sürekli gelişmesi, tek başına yapılacak bir şey değil. Devlet, iş dünyası, sivil toplum ve kanaat önderlerinin hep beraber hareket etmesi önemli. İş dünyası olarak önyargıları değiştirmek, kadınlara atfedilen rolleri ve görevleri sorgulayarak bakmak, cam tavanları ve duvarları yıkmakla mümkün olacak. Bunu kadınlara eğitimde ve iş hayatında fırsatlara eşit ve adil erişim sağlatarak yapacağız. Elimizdeki en büyük araç dijitalleşme. Dijitalleşme ile gelen değişimin büyük gücü olduğuna ve fırsat getirdiğine inanıyorum.”

Philip Morris olarak kapsayıcılık gözüyle bakan bir kurum kültürleri olduğuna işaret eden Diren, “Bu kültürümüz ve dijitalleşme projelerimiz sayesinde iş tanımlarını değiştirmenin ve kadın istihdamı adına somut başarılar elde etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Pandeminin ilk dönemi zordu ve değişen koşulları kadın istihdamına yönelik fırsat olarak değerlendirdik. Bir hayal kurduk, neden olmasın dedik ve oluşturduğumuz kapsayıcı çalışma modelleriyle, hiç olmadığı kadar esnek çalışan modeli sunmaya başladık” diyerek sözlerini tamamladı.

■ Kadın yöneticiler yüzde 50’lik temsiliyet için kota istedi

Kadının iş gücüne katılım oranı ülkelerin gelişmişlik düzeyinin aynası olurken, Türkiye’de kadın istihdamı henüz yüzde 34 düzeyinde. Yönetim kadrosunda ise oranlar daha da düşebiliyor. 20 milyon kadın başkasının gelirine muhtaç. Limak Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, GE Havacılık Türkiye Teknoloji Merkezi Genel Müdürü Dr Aybike Molbay, L’Oreal Türkiye Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen ve Atabay İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Atabay “Türkiye’nin Lider Kadınları Paneli ve Ödül Töreni’nde” “Kadınlar Ekonomiye Nasıl Güç Katacak” oturumda kadın istihdamını ele aldı. Modoratörlüğünü Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Bahadır Kaleağası’nın üstlendiği oturumda kadın yöneticiler, istihdamda yüzde 50 oranın yakalanması için şirketlerin gönüllü çalışmalarının yetmeyeceğini, konunun kadın kotası uygulanarak daha hızlı çözülebileceğine işaret etti.

LİMAK YÖNETİM KURULU BAŞKANI EBRU ÖZDEMİR: “KADINLAR BAŞARI İÇİN KIZ KARDEŞLİĞİ GELİŞTİRMEK ZORUNDA”

Kadın iş hayatında hala istenilen noktada değil. Çalıştığım alanda ise kadınların iş gücüne katılımı daha az. Bana kadın istihdamını artırmadaki eforu ne zamana kadar sürdüreceğimiz yönünde soru geliyor. Ne zaman ki yüzde 50 olursak o zamana kadar bu işi tartışmasız sürdüreceğiz. Neden hala bu konuyu konuşuyoruz? İlerlesek de istenilen noktaya gelemiyoruz. Çünkü kadınlar olarak kız kardeşliği henüz sağlayamadık. Erkekler birbiriyle çok fazla dayanışma içinde. Biz de kız kardeşliği ve dayanışmayı sağlayamadığımız sürece istediğimiz hedefl ere ulaşamayız ve konuşmakla kalırız. Geleceğin mesleklerine baktığımızda Dünya Ekonomik Forumu 2021 Raporuna göre kadınların temsiliyet oranları bulut bilişiminde yüzde 14, mühendislikte sadece yüzde 20 kadın var. Veri mühendisliğinde yüzde 24, yapay zeka mühendisliğinde ise yüzde 32. Yani hala bizim için kritik eşik olan yüzde 50 sınırının çok altındayız. Bu amaçla Limak Vakfı ve Limak olarak bu konuya efor harcıyoruz. Türkiye’nin mühendis kızları projesiyle kızları mühendislik mesleğini seçmeye yönlendiriyoruz. Nitekim buna başladığımızda 40 öğrenciydi şimdi 150 öğrenciyiz. 500’e yakın kız öğrenciye dokunduk. 110 kız öğrencimizi mezun ettik. Eş zamanlı olarak 2.5 yıldır UNDP ile Eşitlik Mührü Programını yürütüyoruz. 50 bin çalışanı olan bir grup olarak 2026’ya kadar kadın çalışan oranımızı yüzde 40 artırmak istiyoruz. Kritik eşik olan yüzde 50-50’ye kadar kadın liderleri yetiştirmeye devam edeceğiz. Ancak bu konuda gönüllü önlemlerin yanı sıra kota çalışması da faydalı olacak.

GE HAVACILIK TÜRKİYE TEKNOLOJİ MERKEZİ GENEL MÜDÜRÜ DR. AYBİKE MOLBAY: “20 MİLYON KADININ KENDİNE AİT BİR GELİRİ YOK”

Kadınlar hala olmak istediği yere çok uzak. OECD toplantılarına bakıldığında Türkiye kadın istihdamında en aşağı sırada yer alıyor. 15 yaş üstü kadınlarda istihdam yüzde 29, erkeklerde 63. Türkiye’deki kadınların yaklaşık yüzde 70’i yani 20 milyon kadının kendine ait bir geliri yok. Dolayısıyla bu ekonominin çok ötesinde bir sıkıntı. Özgür olan kadın ayaklarının üstünde çok daha güçlü durabiliyor. Çocuklarının da hayatı ve tercihleri üzerinde söz sahibi olabiliyor. Bu da Türkiye açısından ekonomik kalkınmanın ötesinde sosyal olarak çok ciddi bir ihtiyaç. GE Türkiye şirketleri arasında kadın çalışan oranı yüzde 22, benim başında olduğum Teknoloji Merkezi’nde yüzde 24. Benzer sektörler içinde yüzde 24’lük rakam iyi bir rakam. Bu yıl 25’inci yılını kutlayan GE Women diye bir kurumumuz var. Bu kurumda GE’deki kadınların ilerlemesi için güzel çalışmalar uyguluyor. Kadınların hem iş hem de yönetici kadrolarında doğru şekilde yer almalarının dünyanın medeniyet ve barışa doğru daha hızlı gidebilmesi açısından da son derece önemli. Ancak bazen aralarında kurumsal firmaların da olduğu kurumlar hemilelik döneminde performansı düşer diye önyargı ile bakabiliyor. Kadın bu durumlarda full, yarım gün çalışmayı tercih edebilir. Bir süre durmayı tercih edebilir. Bunların hepsi onun tercihidir. İşverene düşen işe en doğru kişi omudur ve istekli midir? Üzerinden karar vermesi gerekir.

L’OREAL TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ SİNEM SANDIKÇI GÖKÇEN: “YETERLİ KAYNAK AYRILMIYOR”

L’Oreal Türkiye Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen, bizim hala bunu tartışıyor olmamızın başındaki sebep dünyanın hala değişen dinamiklerinde bu dengelerin oturmamış olmasından kaynaklanıyor. Toplumsal olarak bize dayatılan kalıpların hala süregeliyor olması ve çok daha önemlisi bu konuda hepimiz bir şey yapmak istiyoruz ama yaptığımız şeyin ölçüsü yeterli değil. Örgütlü bir şekilde yapmıyoruz ve buna yeterli kaynağı ayırmıyoruz. L’Oreal olarak global düzeyde kadın temsiliyet oranımız yüzde 69, yönetim seviyesinde ise yüzde 64. Diğer taraftan kadınların aslında en zorlandığı dönem toplumsal baskıların başladığı annelik sonrası dönem. Sanki bir seçim yapmak zorundaymışlar gibi bir durum var. Halbuki annelik kadınları güçlendiriyor ve şirket olarak annelik sonrası dönenlere esnek çalışma saatleri, teknolojiden faydalanma gibi imkanlar ile psikolojik destek gibi imkanlar sunuluyor. Ayrıca aile içi şiddet politikasına sahip nadir şirketlerdeniz. L’Oreal’in kadınları güçlendirmeye yönelik ayrılmış 50 milyon Euro’luk bir fonu var. En büyük amacımız bu fondan Türkiye’ye fayda sağlamak.

Şimdiden iki sivil toplum kuruluşu projesi ile bunu hayata geçirmiş bulunuyoruz. Türkiye’de bulunan 25 markamızdan her birinin kadınlarla ilgili önemli projeleri var. L’Oreal Paris markamız “Biz buna değeriz” diyerek kadınlara özgüven verirken, Stand Up da kamusal alandaki sokak tacizlerine karşı kadınlarımızı eğiterek farkındalık ve cesaret sağlıyor. Maybelline markamızda “Beraber Güçlüyüz” projesi ile psikolojik ve ruhsal sorunlarda destek veriyor. Ayrıca yüzde 50 kadın temsiliyeti sağlanana kadar yasalarla kota taraftarıyım.

ATABAY İLAÇ YÖNETİM KURULU BAŞKANI ZEYNEP ATABAY: “YENİ EKONOMİK MODEL ‘BİRLİKTE YEŞERTME’ OLMALI”

Dünyada olduğu gibi kadınların çalışma hayatına katılmaları annelik ve evin idaresi gibi rollerin gerekçesi ve ataerkil aile bakışı açısından dolayı biraz yavaş gelişti. Kadının ekonomiye katılmasının öneminin artması için iş dünyasında kadın erkek eşitliğinin yanı sıra ekonomik modelde değişime gidilmesi ve bu değişimin kadın yapısına daha uygun olması gerekir. Artık yeni ekonomik model kaynak kullanma modeli değil, beraber yeşerme modeli olmalı. Kadınlar olarak da buna daha yakın olduğumuzu düşünüyoruz. Çünkü çocuk büyütürken de bu şekilde davranıyoruz. Çevrenin huzurlu olması, beraber el ele vermek, aile kurulması aslında bu yeni ekonomide rol model olmalı. Kadınların bu kucaklayıcı yaklaşımının önümüzdeki dönem daha da önem kazanacak diye düşünüyorum. Türkiye’de kadın istihdamı yüzde 34. Liderlik pozisyonunda kadınları hala yeterince yer alamıyor. Mesela Borsa İstanbul’a kayıtlı 420 şirketin yönetim kurullarında 2020 yılında yüzde 17 olan kadın oranının artması beklenirken 2021’de yüzde 16.7 seviyesine gerilemiş. Bu şirketlerin yüzde 25’nin yani 110 civarının yönetim kurulları tamamen erkeklerden oluşuyor. Genel olarak ekonomiye kadın desteğinin artırılması için siyasi iradenin ciddi teşvikler vermesi ve olmayanları da yine bu yönde teşvik etmesi gerekir. Mesela kadın istihdamını artıran şirketlere ek vergi indirimleri sağlanır ve artırmayanlara da yaptırımlar uygulanırsa süreçler mutlaka hızlanır. İş dünyası, medya ve kamunun ortak çalıştaylar başlatması önemli. Kadın güçlenirse ekonomi, demokrasi ve toplum güçlenir.

“Tüm iş süreçlerine cinsiyet eşitliği merceğiyle bakmalıyız”

Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, panele ana konuşmacı olarak katıldı. Sabancı, kadınların toplum içindeki konumunun yalnızca kadınları değil tüm dünyanın geleceğini ilgilendirdiğini vurguladı. Kadınların iş hayatına katılımında birçok olumlu gelişme yaşandığını kaydeden Sabancı, “Fortune 500 listesinde ilk yayınladığı tarih olan 1995’te hiç kadın CEO yer almazken, bugün 41 kadın CEO yer alıyor. Buradaki gelişme hala yeterli değil. Ama yeterli olmasa da iyi yönde ilerlediğimizi görüyoruz” dedi. Kadının iş dünyasına olumlu etkisinin araştırmalarla da artık ispatlandığına değinen Sabancı, kadınların çok yönlü düşünüyor olmalarının, esnek olmalarının, multitasking becerilerinin, iş birliğine ve birlikte çalışmaya açık olmalarının iş hayatına değer ve çeşitlilik kattığını vurgulayan Sabancı, “İş gücüne katılan kadınlar sadece kendi sosyal ve ekonomik durumlarını değil tüm toplumu dönüştürüyorlar. Bu dönüşümün ülkemizde gerçekleşmesi için özel sektör ve sivil toplum liderlerinin tüm iş süreçlerine toplumsal cinsiyet eşitliği merceğiyle bakması gerekiyor” diye konuştu.

Grubun kadın çalışan oranı yüzde 37

Türkiye’de de kadınları iş hayatına katılımının her geçen yıl arttığını söyleyen Sabancı, Sabancı Topluluğu ve Sabancı Vakfı olarak kadınlara yönelik gerçekleştirdikleri projeleri anlattı. Sabancı Vakfı’nın, kadınların iş ve eğitim hayatında daha fazla yer alması adına gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda OECD’nin 2019 yılında yayınladığı ‘Cinsiyet Eşitliği İçin Filantropi’ raporunda, dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğini odağına alan 7 global vakıf arasında yer aldığını hatırlatan Sabancı, gruplarında kadın çalışan oranın son 10 yılda artmaya devam ederek 2021 itibariyle yüzde 37’ye yükseldiği bilgisini verdi. “Daha iyi bir toplum inşası için birbirimizden öğrenmeye, deneyimleri paylaşmaya ve dayanışmaya çok ihtiyacımız var” diyen Sabancı, bu sebeple özel sektör, kamu ve STK’ların güç birliği yapmasının başarı için çok gerekli olduğunu, kadının güçlenmesinin toplumsal dönüşüm ve gelişim anlamına geldiğini söyledi.

NEET kadın sayımız 3,5 milyon

Dünyada ve Türkiye’de ciddi bir toplumsal sorun habercisi olan, 18-29 yaş arasındaki gençleri yakından ilgilendiren NEET kavramına da değinen Sabancı, bu alanda hayata geçirdikleri projeyi şöyle anlattı: “Gençlerin eğitim ve istihdam hayatına katılımını tanımlamaya yönelik olarak 1990’larda İngiltere’de ortaya çıkan, ‘Ne Eğitimde Ne İstihdamda’ kısa adıyla NEET kavramı günümüzde gençler için en büyük problemlerden biri haline geldi. Türkiye NEET konusunda ne yazık ki en olumsuz tablolardan birine sahip. OECD ülkeleri arasında en büyük NEET oranıyla ikinci ülkeyiz. Avrupa ülkeleri arasında da en büyük NEET ve NEET kadın oranı Türkiye’de bulunuyor. Ülkemizde yaşayan 5 milyon 298 bin genç, ne yazık ki eğitime ve istihdama dahil olmuyor. Bunların 3 milyon 554 bini ise kadın. Her iki genç kadından biri diploma alma mutluluğunu yaşamıyor ya da istediği bir işte çalışamıyor. Genç kadınların eğitim ve istihdamdan bu denli uzak kalmaları çok ciddi toplumsal tehdit oluşturuyor. Bu nedenle Sabancı Vakfı olarak ülkemizde henüz yeni yeni konuşulmaya başlanan genç NEET kadınları için harekete geçiyoruz. Bu kapsamda ‘Geleceğini Kuran Genç Kadınlar Projesi’ni başlattık. Proje kapsamında genç NEET kadınların sorun ve ihtiyaçlarını gündeme taşımayı, onların ekonomik ve toplumsal hayata katılımını artırmayı amaçlıyoruz. Bu meseleyi öncelikle görünür kılmalıyız.”

“Daha iyi bir dünya için daha fazla kadını ön plana çıkarmalıyız”

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Başkanı ve Kale Grubu CEO’su Zeynep Bodur Okyay, “Türkiye’nin Lider Kadınları Paneli ve Ödül Töreni”nin açılışında bir konuşma gerçekleştirdi. Bir insanın ekonomik aktör olarak ekosistem içinde yer almasına asla kadınerkek perspektifinden bakmadığını söyleyen Okyay, “Benim için kadın ya da erkek lider yok, aslında lider var. Kadın ya da erkek sanayici yok, aslında sanayici var. Belki de ben yetiştirilmemde, iş hayatına atıldığım günden bu yana olan dönemde kadın-erkek eşitliğinin çok da konu edilmediği bir ortamda yetiştiğim için liderlik ve sanayicilik gibi konuları erkek işi olarak hiçbir zaman kodlamadım, kodlamıyorum da. Çünkü gerçekte lider olmak için tek bir şeye ihtiyacınız var. Bir vizyona sahip olmak, insanları bir harekete sevk etmek, ardından birleşecekleri bir mesaja sahip olmak ve istedikleri gibi bir yaşama sahip olmak için mümkün olan desteği vermek liderliktir. Bunu başarıyorsanız bir lidersiniz. Bu meziyetin bence kadını erkeği yok” ifadelerini kullandı.

Zihin haritası değişmeli

İklim krizinden, toplumsal eşitsizliklere ve savaşa kadar dünyanın birçok sorunla uğraştığını, herkesin tek arzusunun daha adil, daha kapsayıcı, daha yaşanabilir ve daha sürdürülebilir bir dünyada gözünü açmak ve gelecek kuşaklara böyle bir dünya bırakmak olduğunu vurgulayan Okyay, “Herkes için daha iyi bir dünya yaratmak istiyorsak daha fazla kadını ön plana çıkarmalıyız. Küresel cinsiyet uçurumu raporuna bakılınca, cinsiyet farkını kapatmak için bugünkü hızla gidersek 135 yıla ihtiyaç olduğu söyleniyor. Hem hızlanmalıyız hem de zihin haritamızı değiştirmeliyiz” dedi. Türkiye’de de kadınların, ekonomi, sosyal, politika ve çevresel kalkınma konularında potansiyellerini tam anlamıyla kullanamadıklarına değinen Okyay, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için kadın iş gücünü harekete geçirmenin kalkınmada çok ciddi fark yaratacağını ifade etti. Kale Grubu olarak yaptıkları çalışmalara de değinen Okyay, şöyle devam etti: “İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödülü Programı’nı başlattık. 5 yıldır aksatmadan götürüyoruz. Burada sosyal girişimciliği destekliyoruz. Bu ekosistemin farkındalık ve gelişmesine hizmet etmek istiyoruz. Bu programda tanıştığım, beraber çalışma fırsatı bulduğum pozitif ve anlamlı bir değişim için sosyal değişimin parçası olan kadınları gördüm. Buraya gelen projelerin yarısından fazlası kadınlar tarafından üretiliyor. Dolayısıyla toplumumuzun kadınlara değer vermemesi sadece kadınların kariyer büyümesini değil, bir bütün olarak ekonomimizin büyümesini de etkiliyor. Bu şekilde aslında toplumsal eşitsizliği de bir anlamda kalıcı kılıyoruz.”

“İltimas değil uygun ortam lazım”

Türkiye’de yenilikçi ve hassasiyeti olan kadınlara daha fazla fırsat verilmesi gerektiğini savunan Okyay, sözlerini şöyle tamamladı: “Sınırlı finansman, cinsiyete dayalı önyargılar ve sınırlı devlet desteği gibi engeller, kadınları on yıllardır bu ekosistemin dışında tuttu. Yıllardır hizmet veren işletmelerin farklı bir yöne evrilmesini hemen istemek çok da kolay değil. Kademe kademe bunu başarmak zorundayız. Kadınlara iltimas geçilmesi ya da kadın projelerine pozitif ayrımcılık yapılmasını beklemiyorum. Bunu da doğru bulmuyorum. Ama kadınların başarılı olması için ortamı hazırlamak gerekiyor. Bizim görevimiz o ortamı hazırlamak, onların güven duygularını pekiştimek.”

■ Kadınlar sürdürülebilir kalkınmada kilit rol oynuyor

Türkiye’nin Lider Kadınları Paneli ve Ödül Töreni’nin Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Bahadır Kaleağası’nın moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Sürdürülebilir Kalkınmada Kadının Rolü’ panelinde konuşan Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bertil Emrah Oder, KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Emine Erdem, GYİAD Yönetim Kurulu Başkanı İrem Pehlivanoğlu Gürkaş, TurkishWin Kurucusu Melek Pulatkonak, Yanındayız Derneği Başkanı Nur Ger ve TÜRKONFED Başkan Yardımcısı ve Kadın Komisyonu Başkanı Reyhan Aktar kadının kalkınmadaki kilit rolü üzerinde durdu. Kadınların olmadığı bir kalkınma modelinin sürdürülebilir olamayacağını belirten konuşmacılar, eşitliğin sağlanması ile gelişmişlik düzeyi arasında da bağlantı olduğunu aktardı.

KOÇ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DEKANI PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER: “SORUNLARI AŞMAK İÇİN DAHA BÜTÜNLEŞİK POLİTİKALAR GEREKİYOR”

Kadın ve kalkınma ilişkisinde en fazla dikkat çekmemiz gereken nokta halen daha niçin bu konuyu tartışıyor olduğumuzdur. Kadınların toplumsal ve ekonomik anlamda potansiyelinin kullanılmasındaki engeller devam ettiği sürece bugün olduğu gibi aslında gelecekte de bu sorunu gündemimizde tutmamız önemli gözüküyor. Bu konuda en büyük engel de karar alma süreçlerinde temsil ve katılıma ilişkin ulusal ve yerel düzeyde karar alıcı konumda olan kadın oranlarının düşük olmasıdır. Özellikle pandemi sonrasında kalkınma sorununa odaklandığımızda daha bütünleşik politika beklemeli ki bu sorunları aşabilelim. Toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerle mücadele etmeye başladığımızda aslında sadece cinsiyete dayalı eşitsizliklerle mücadele etmiyoruz. Diğer adaletsizlik ve haksızlıklar da bir mücadele alanına dönüşüyor. Türkiye hukuksal düzenlemelerde ileri sayılabilir fakat İstanbul Sözleşmesi’nden geri adım olumsuzdur. Siyasi bir otorite olsaydım kadın erkek eşitliğini hızlandırıcı araçları kullanırdım.

KAGİDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI EMİNE ERDEM: “KADIN KALKINMANIN OLMAZSA OLMAZIDIR”

Kadın, kalkınmanın olmazsa olmaz bir parçasıdır. Kadını tüm süreçlere dahil etmezsek maalesef kalkınmadan da bahsedemeyiz. Kadını istihdama ve ekonomiye dahil etmeliyiz. Eşitlik olmazsa kalkınma ve sürdürülebilirlikten bahsedilemez. Ben eşitlikçi bir ailede büyüdüm. Ben şanslıydım. Herkesin benim kadar şanslı olmadığını görüp sivil toplum kuruluşlarında var olmam gerektiğini erken yaşlarda fark ettim. STK’lar ne kadar güçlü olursa kadın – erkek eşitliği de bir o kadar dengede gidiyor. Bir sürü kadınla yollarımız kesişti. Özetle söyleyebilirim ki kadın-erkek eşitliği toplum sorunudur. Ben politika yapıcı olsaydım İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar benimsenmesini isterdim. Toplumsal cinsiyet eşitliği için ilkokuldan itibaren müfredata yerleştirirdim. Karar mekanizmasındaki insanların eşitlik dilini benimsemesi de gerek ayrıca.

GYİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI İREM PEHLİVANOĞLU GÜRKAŞ: “KARAR MERCİLERİNDE KADINLARI DAHA ÖN PLANDA GÖRMEMİZ LAZIM”

Dünya hızla dönüşüyor ve bunun devam edebilmesi için de kadının her alanda karar alma mekanizmalarında yer alması gerekiyor. Bunun için de karar mercilerinde kadınları daha ön planda görmemiz lazım. Kadının istihdamda daha aktif rol alması gerekiyor. Biz yönetimde yüzde 50 kadın oranını tutmaya çalışıyoruz. 3 boyutta kadın meselesine bakmak istiyorum; aile şirketlerinde çalışan kadınlar, girişimcilik yapan kadınlar ve profesyonel hayatta çalışan kadınlar. Sıkıntılar ortak ama farklılıklarla şekilleniyor. Aile şirketlerinde yönetim kurulunda kadınlara daha az yer veriliyor. Girişimcilik zor bir süreç, temel sebep finansmana erişim ve her iki taraf da aynı sorunları yaşıyor. Profesyonel tarafta da kadınlara çeşitli engeller çıkıyor. Türkiye’de her dört kadından biri iş hayatından ayrılmak zorunda kalıyor. Bu da ciddi bir sorundur. Siyasi bir otorite olursam ben de kotaya evet derdim. Zihinsel dönüşümün ilk öncelik olduğunu da düşünüyorum.

TURKİSHWİN KURUCUSU MELEK PULATKONAK: “GÜÇ BİRLİĞİ KONUSUNDA BİRAZ DAHA SAFLARI SIKILAŞTIRMAYA İHTİYAÇ VAR

Sürdürülebilir kalkınma ülkenin tüm kaynaklarını kullanmak demek. Ülkenin kaynaklarının yarısı kadın, en büyük doğal kaynağımız kadın ve bunu kullanmıyoruz. Ben bir kadın olarak yaşadıklarıma baktığımda mobbingten eşitsizliğe her şeyi gördüm. Kadın olarak içselleştirdiğimiz farklılıklar var. Kurum olarak deneyimlere gelince, gördüğümüz bir şey var ki bu bir hareket, buradaki bütün arkadaşlarımızla omuz omuza çalışıyoruz. Güç birliği konusunda biraz daha safl arı sıkılaştırmaya ihtiyaç var. Biraz daha hız kazanmak için elimizden geldiğince süreçleri hızlandırmaya ihtiyacımız var. Her alanda fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Kadın meselesi bir kurumun dönüşümünde de toplumun dönüşümünde de gizli bir silah. Siyasi bir yönetici olsaydım öncelikle ekibimi toplardım ve bir ülke hedefi koyardım. Türkiye’nin 10 senelik istihdama katılımında kadınlar için rakamsal hedef koyardım. Bu hedefl eri sektör bazlı zimmetler performans kriteri yapardım.

YANINDAYIZ DERNEĞİ BAŞKANI NUR GER: “GELİŞMİŞLİK İLE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ DOĞRU ORANTILIDIR”

Sürdürülebilir kalkınma hedefl erinde toplumsal cinsiyet eşitliği beşinci sırada yer alıyor. Ben buna karşıyım. İnsanlık tarihindeki ataerkil düzen bunu birinci sıraya koyamıyor. Gelişmişlik ile toplumsal cinsiyet eşitliği de birebir doğru orantılıdır. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyinde bir yere varabilmesi için toplumsal cinsiyet eşitliğinin orada sağlanmış olması gerekiyor. Kişisel deneyim dediğim zaman çocukluğumu ve gençliğimi Galatasaray Lisesi’nde tamamlandım, kendimi savaşçı olarak tanımlıyorum. Birçok yerde de kadın erkek eşitsizliğine yönelik örneklerle karşılaştım ve hatta bazılarında çok da şaşırmıştım. Kadınların da bu anlamda farklı bakış açıları vardı. Politika yapıcı olursam, kadın erkek kotasına evet derdim. Eşitliğin benimsenmesi gerektiğini düşünüyorum.

TÜRKONFED BAŞKAN YARDIMCISI VE KADIN KOMİSYONU BAŞKANI REYHAN AKTAR: “KADINLAR HALEN DEZAVANTAJLI BİR DURUMDALAR”

Bir ülkenin gelişmişliği sadece büyüme rakamları değildir. Kalkınma ile kadın politikaları birbirinden ayrıştırılmayacak düzeyde olması gerektiğinin farkındayız. Bu sistemsel bir altyapıyı gerektiriyor. Kadınlar halen dezavantajlı bir durumdalar. Doğu illerinde tecrübe etme fırsatım oldu. Ben Diyarbakırlıyım, orada ciddi mücadele veren kadın pazarcılar vardı. Onlar bir erkeğin merhametine sığınamayız dediler, halen aklımdadır. Kamusal alanda aktif hayata katılan kadınların kadercilik anlayışı da değişiyor. Biz TÜRKONFED olarak kadınlara yönelik birçok proje yapıyor ve kadınlara destek olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Eğer bir siyasetçi olsaydım, kota konusunda ihtiyacımız kalmayana kadar kadın erkek kotasına gerek duymazdım ama şu an var.