Türkiye’de yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı haklarının korunmasına dair iş ve işlemler Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğünce (BÜGEM) yürütülüyor.

Uygulamalar, 2004’te yürürlüğe giren 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun ile bağlı yönetmelik ve Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliği (UPOV) Sözleşmesi hükümleri esas alınarak yapılıyor.

Ülkede koruma süresi tescil tarihinden geçerli olmak üzere patates, ağaç ve asmalarda 30 yıl, diğer bitki türlerinde ise 25 yıl olarak uygulanıyor.

Bir çeşidin koruma altına alınabilmesi için farklı, yeknesak ve durulmuş olması, ayrıca yenilik kriterlerini taşıması gerekiyor.

Başvuru dosyaları BÜGEM’e gönderilirken, bu dosyalar İnceleme Komisyonunca değerlendirilerek karara bağlanıyor. Başvuru dosyasında herhangi bir eksiklik olması halinde bunun giderilmesi amacıyla başvuru sahibine yazılı bildirim yapılıyor.

Başvurusu kabul edilen ve koruma altına alınan çeşitler Bitki Çeşitleri Bülteni’nde yayımlanıyor.
Koruma altına alınan çeşitlerin korumalarının devam etmesi amacıyla her yıl ocak ayında başvuru sahiplerince yıllık işlem ücretlerinin ödenmesi gerekiyor. Yıllık işlem ücretleri ödenmeyen çeşitlerin korumaları sonlandırılıyor.

Bu durumda ise başvuru sahiplerinin koruması sonlanan çeşitlerin bültende yayımını takip eden 6 ay içerisinde mücbir sebep başvurusunda bulunma hakları bulunuyor. Mücbir sebebin kabul edilmesi halinde çeşitlerin korumalarının tekrar geçerlilik kazanması mümkün oluyor.

3 bine yakın başvuru

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun’un yürürlüğe girdiği 2004 yılından itibaren toplam 2 bin 990 başvuru oldu, bu başvurulardan 2 bin 187’si koruma altına alındı.

Bu çeşitlerden halihazırda 1684’ünün aktif koruması devam ediyor. Bunların 935’i tarla bitkileri, 424’ü meyve, 276’sı sebze, 49’u ise süs bitkileri grubunda bulunuyor.

Başvuruların türlere göre sınıflandırmasına bakıldığında, ülke tarımında geleneksel yeri ve ıslah faaliyetlerinin yoğunluğuna orantılı olarak tarla bitkileri grubunda buğday, sebze grubunda domates, meyve grubunda şeftali ve süs bitkileri grubunda ise karanfil en fazla başvuru yapılan türler olarak dikkati çekiyor.

Oransal olarak en çok tescilli grup yüzde 55,52 ile tarla bitkileri. Bunu yüzde 25,18 ile meyve grubu, yüzde 16,39 ile sebze grubu, ve yüzde 2,91 ile süs bitkileri grubu takip ediyor.

UPOV üyeleri temsilci tayin ederek başvuru yapabiliyor

UPOV Sözleşmesi’ne ve ilgili Kanun’a göre, UPOV üyesi ülkelerin vatandaşları ülkede bir temsilci tayin etmek koşulu ile başvuru yapabiliyor. Bu kapsamda ülkede yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişiliklerce de başvuruda bulunuluyor. Buna göre, başvuruların yüzde 47’si yerli, yüzde 53’ü ise yabancı uyruklu başvuru sahipleri tarafından gerçekleştirildi.

Yabancı uyrukluların başvurularında ilk sırada 429 başvuru ile Hollanda menşeli firmalar yer alıyor. Bu ülkeden gelen başvurular daha çok sebze ve patates çeşitlerinde yoğunlaşıyor. Hollanda’yı 329 başvuru ile ABD ve 216 başvuru ile İspanya izliyor.

“Tarıma birçok mevzuat kazandırdık”

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, tarıma son 20 yılda birçok mevzuat kazandırdıklarını, bunlardan birinin de ıslahçı haklarına ilişkin düzenleme olduğunu ifade etti.

Kanun çıkmadan önceki dönemde, fide geliştiren kişilerin emeklerinin karşılığını teslim eden bir düzenleme bulunmadığına dikkati çeken Kirişci, “Mesela çevreye ve bazı hastalıklara duyarlı bir çeşit geliştiriyordunuz, birisi geliyor el altından o tohumu kendine mal ediyordu ve siz hiçbir hak iddiasında bulunamıyordunuz. Islahçı Hakları Kanunu ile bunun önüne geçtik.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu Kanun’la Türkiye tarımının “çağ atladığını” vurgulayan Kirişci, artık Ar-Ge faaliyetinde bulunanların alın ve akıl terlerinin yeni birer çeşide dönüştüğünü, bu çeşitlerin sahiplerinin de yine bu araştırmaları yapan kişiler olduğunu bildirdi.

Kirişci, tohumların araştırmacılar adına lisanslandırıldığına işaret ederek, “royalti” adı verilen sistem sayesinde, geliştirilen tohum kullanıldığı sürece araştırmacının bundan maddi kazanç sağladığını belirtti.

Türkiye’de 2000’li yıllarda 145 bin ton civarında tohum üretildiğine, bunun bugün itibarıyla yaklaşık 10 katına çıkarak 1 milyon 400 bin tona yükseldiğine dikkati çeken Kirişci, “Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne (TAGEM) bağlı Türkiye geneline yayılmış araştırma enstitülerimiz var. Ayrıca Bakanlığımız dışında üniversitelerde de çok sayıda uzman, ıslah konusunu çalışıyor. Artık ülkemizin tohumlukta dışa bağımlılığını konuşmayacağız.” değerlendirmesinde bulundu.