ANKARA-DÜNYA

Toplantıda, Türkiye’de son dönemde yapılan Anayasal düzenlemelerle yürütmenin güçlendiği, denetimin azaldığı ve yasama, yürütme ve yargı erklerinin klasik anlamdaki rollerine bağlı ilişkilerin tekrar düzenlenmesi gerektiği vurgulandı.

Atılım Üniversitesi Hukuk ve İşletme Fakülteleri ile DÜNYA Gazetesi işbirliğiyle düzenlenen “2023 Yılına Girerken Türkiye’nin Değişen Yönetim Yapısı Çerçevesinde Yapısal Reform Alanları” başlıklı konferans Atılım Üniversitesinde yapıldı. İlk gün sunumlarında, Türkiye’de son dönemde yapılan Anayasal düzenlemelerle yürütmenin güçlendiği, denetimin azaldığı ve yasama, yürütme ve yargı erklerinin klasik anlamdaki rollerine bağlı ilişkilerin tekrar düzenlenmesi gerektiği vurgulandı. Ayrıca, 2017 Anayasa değişikliğinin sonucu Anayasa’nın yasama-yürütme- yargı denge ve denetleme mekanizmasını bozduğu, idarenin olağanüstü güçlendiği belirtilerek, anayasal bir restorasyon (önceki temel ve doğru sisteme dönüş) gerekliliği vurgulandı. Konferansın ikinci gününde ise ekonomiye yönelik yapısal reform alanları tartışıldı. Oturumlarda, Türkiye’nin başta Merkez Bankası olmak üzere ekonomik yönetim sistemindeki dengelerin bozulduğu vurgulanarak, bunun sonucunda mali ve finansal alanda bozulmalar meydana geldiği ve bunun sürdürülebilirliğinin son derece tartışmalı olduğu kaydedildi.

“Anayasa değişikliği olumsuz etkiledi”

Konferansın açılışında konuşan Atılım Üniversitesi Rektörü Mehmet Yıldırım Üçtuğ, Türkiye’ye özgü nitelemesiyle yapılan 2017 Anayasa değişikliğinin örneği olmadığını, kararname yetkisinin bir nevi yasama yetkisi gibi işlediğini kaydetti. Hukuk Fakültesi Dekanı Esra Gül Dardağan Kibar da yasama, yürütme ve yargı olarak üç temel erkin ilişkileri, bu erkleri kullanan yapıların oluşturulması, oluşturulma şekli ve yapılarının teknik ve siyasi yönden analiz edilmesi gerekliliğine vurgu yaptı.

“Yürütme aşırı güçlendi”

1982 Anayasasından başlayarak hükümet sistemlerinin tartışıldığı oturumu yöneten Prof. Dr. Metin Günday yaptığı konuşmada temel olarak Cumhurbaşkanı’nın yetkileri bakımında parlamenter sistemden ilk ayrılışın1982 Anayasası ile gözlendiğini kaydetti. İlk oturumda bildiri sunan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Ersoy Kontacı ise mevcut hükümet sisteminde, siyasal istikrarsızlık eleştirisiyle başlayan sürecin, temel erk rollerinden ciddi sapmaların olduğu, yürütmenin aşırı güçlendiği bir değişiklikle sonuçlandığını belirtti.

“İdareyi denetleyecek kriter yok”

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Didem Yılmaz ise 2017’de yapılan sistem değişikliğinin yürütmeyi çok güçlendirmesi yanında iş ve işlemleri bakımından kural ve kriterleri de ortadan kaldırdığını vurgulayarak, temel olarak yargının denetleme yapmak istese dahi denetim yapmasının mümkün olmadığını söyledi. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın geçmişte denetime dair çok sayıdaki içtihatını ortadan kaldırdığını belirten Yılmaz, değişikliğin kabul sürecinin de olağanüstü hal, iç terör olayları ve dış askeri operasyonun olduğu, TBMM’de kısa görüşülmesiyle dikkat çekici gördüğünü belirtti. Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Çiğdem Sever ise yasama, yürütme ve yargı ilişkilerindeki hukuk dışı durumun düzeltilmek yerine yasaların buna uydurulduğunu, bunun da hukuk devletini tahribatı olduğunu söyledi. Sever, yüksek yargının idarenin takdir yetkisini Anayasa’nın da üstüne taşıdığı eleştirisini yaptı.

AKADEMİSYENLERİN GÖRÜŞLERİ

Başkanlığını Atılım Üniversitesinden Ahmet Kılıçoğlu’nun yaptığı oturumda ise ağırlıklı olarak idarenin güçlenmesi ve yargı bağımsızlığının azaldığı görüşü savunuldu. TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Fahri Bakırcı TBMM’nin denetim mekanizmasının işlemez hale geldiğini, idare üzerindeki yasama ve yargı denetimsizliğinin hukuk devleti ile bağdaştırılamayacağını vurguladı. Atılım Üniversitesinden Abbas Kılıç ise hiçbir muhalefet kanun teklifinin kabul edilmediğini ve kabul edilen yasaların yüzde 80’inin torba yasa olduğunu hatırlatarak, parlamentonun işlevsizleştiğini anlattı. Marmara Üniversitesi Öğretim üyesi Sibel İnceoğlu da 2016’dan bu yana yargının çeşitli yönlerden idarenin güdümünde olduğunu belirterek, FETÖ yapılanması ve darbe girişimi sonrası yargıdan uzaklaştırılan örgüt üyelerinin açığının yine siyasi güdüm altında doldurulduğunu belirtti. İnceoğlu, 10 yıldan az görev yapmış hakim ve savcıların sınava tabi tutulması gerektiğini, HSK’nın ve Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç olduğunu söyledi.

Girne Üniversitesinden Ruşen Gültekin yaptığı konuşmada Türkiye’de yargı etiği sorununun bulunduğunu belirterek, kırılma noktalarına bakıldığında yargının yargı bağımsızlığı konusunda yeterli çabayı harcamadığını, yargının bağımsız olmak istemediğini söyledi.

Anayasal Restorasyon’un tartışıldığı ve Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Esra Gül Dardağan Kibar’ın yönettiği oturumda konuşan Atılım Üniversitesinden Ozan Ergül, kurucu ve tali kurucu ayrımına dikkati çekerek 2017’de yapılan Anayasa değişikliğinin geçmişte kurucu iradenin koyduğu mükemmel olmasa da kazanım olan değerlendirme, düzenleme ve kavramsal ve kurumsal yapıların bozulduğunu savundu. Ozan Ergül, Anayasal Restorasyonunun kuvvetler ayrılığı, insan hakları, kanuna bağlı idare temelinde, yine kurucu iktidar nitelikli, hassas şekilde yapılabileceğini anlattı. Ergül, restorasyon sürecinin çoğulculuk, içselleştirme, kamusallık, hakkaniyet, uzlaşma, ödünleşme ilkeleriyle yürütülmesi gerektiğini kaydetti.

Bilkent Üniversitesinden Ece Göztepe ise yeni bir anayasa yapmaya ihtiyaç olmadığını belirterek, hükümet sistemi ve yargının idari örgütlenmesinin Anayasa’da düzenlenmesinin yeterli olacağını, yargıda ve idarede ise “arındırma” yapmanın yeterli olduğunu kaydetti. Bilkent Üniversitesinden Zülfiye Yılmaz da sorunun anayasa değişikliğiyle çözülmeye girişilmesi halinde bunun toplumda yeni ayrışmalara neden olabileceğini belirterek, öncelikle geçiş adaleti olarak adlandırdığı bir dönemde, hakikat, adalet, onarım ve anti demokratik unsurların geri gelmesinin önlenmesi gerektiğini kaydetti. Zülfiye Yılmaz, demokratik sistemden otoriter bir gerileme yaşandığında, düzenleme-reform ihtiyacının kavranmasının literatürde 9 yıl kadar sürdüğü yönünde bir çalışma bulunduğunu da aktardı.

(Soldan sağa) Dr. Zeynep Müftüoğlu, Prof. Dr. Fahri Bakırcı, Prof. Dr. Sibel İnceoğlu, Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu, Dr. Abbas Kılıç ve Dr. Ruşen Gültekin.

İki günlük konferansta öne çıkan reform önerileri

HUKUK ALANINDA REFORMLAR

– Hukuk devletini zedeleyen bir yapı oluştu, Yasama-Yürütme-Yargı dengesi sağlanmalı.
– Hukuk üstünlüğü ilkesi geri kazanılmalı.
– Yasama, yürüme ve yargı temel rollerinden uzaklaştılar.
– Yasamanın denetim gücü geri verilmeli.
– Yürütmenin sınırı aşan gücü oluştu, düzeltilmeli.
– Anayasa değişiklikleri toplumsal mutabakatla yapılmalı.
– Yargı bağımsızlığı yok oldu, bağımsızlık sağlanmalı.
– Anayasal restorasyon gerekli, çoğulculuk, içselleştirme, kamusallık, hakkaniyet, uzlaşma, ödünleşme ilkeleri işletilerek bir düzenleme yapılmalı.
– HSK ve Anayasa Mahkemesi yeniden yapılandırılmalı.

EKONOMİK ALANDA REFORMLAR

– Hukuk üstünlüğü ekonomik reformlar için de gerekli.
– Türkiye dış olumsuz gelişmelerin riski altında reform yapmak zorunda.
– Merkez Bankası bağımsızlığı yok oldu, faiz politikası uygulayamıyor.
– Finansal sorunlar ağır, giderek ağırlaşıyor bu alandaki sorunlar çözülmeli.
– Bütçedeki istisna ve muafiyetler, aflar, kayıt dışılık reform alanı.
– Akılcı bir yöntemle, kriz oluşturmadan sıcak para nitelikli sermaye kontrol edilmeli.
– Kamu garantili borçlar önemli risk, yönetilmeli.
– Yönetim-karar mekanizmaları kişisel olmaktan çıkarılmalı.
– Kamuda liyakat esaslı atamalar yapılmalı.

EKONOMİK REFORMLARA YÖNELİK ARAYIŞLAR

(Soldan sağa) Hakan Özyıldız (Kürsüde), Prof. Dr. Doğan Cansızlar, Doç. Dr. Mehmet Fatih Ekinci ve Prof. Dr. Abuzer Pınar.

Konferansın ikinci gününde ekonomik reformlara yönelik arayışlar tartışıldı. Açılışta konuşan İşletme Fakültesi Dekanı Mehmet Mithat Güler Türkiye’nin uyum kapasitesini artıracak bir iktisadi yapıya şiddetle ihtiyaç duyduğunu kaydetti. Merkez Bankası’nın enfl asyonla mücadeleyi bırakıp büyüme-cari açık sorununa odaklanmasını “Araba taşlı tarlaya sürüldü” sözleriyle değerlendiren DÜNYA Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, “Gelinen noktada, piyasanın birbirine açtığı kredi, banka kredisinin iki katına çıktı. Dünyada en yüksek faiz ödeyen ülkelerden birisi halindeyiz. Bu sağlıklı ve sürdürülebilir görünmüyor. Böyle devam ederse ekonomideki yavaşlama daha da belirginleşebilir” dedi. Güldağ sorunların çözümünde hukuk üstünlüğünün önemli bir yer tutacağını kaydetti. Atılım Üniversitesi Maliye Bölüm Başkanı Doğan Cansızlar da “Hukukun üstünlüğünü sağlayarak başlarsak attığımız her adımdan sonra Türkiye’nin risk priminin biraz daha düştüğünü görebiliriz. Türkiye’nin ihtiyacı olan yapısal reformlar; hukuk, ekonomimaliye ve sosyal-siyasi alan olmak üzere üç başlıkta toplanabilir” dedi. Reel sektörün de reforma ihtiyaç duyduğunu belirten Cansızlar, Türk Ticaret Kanunu değişikliğinin dahi budanarak yapıldığını kaydetti.

DÜNYA Gazetesi yazarı, Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Nevzat Saygılıoğlu da küresel olarak kamu müdahalesi politikalarının öne çıkmaya başladığını, Türkiye’nin servet vergisi uygulaması gerektiğini kaydetti. Ekonomilerin yerelleştiğini belirten Saygılıoğlu, bu yönde hazırlık yapılması gerektiğini kaydetti. Kayıtdışılığın ve istisna-muafiyetler ağır bir vergi kaybına yol açtığını kaydeden Saygılıoğlu, mevcut vergi istisna ve muafiyetlerin Türkiye’nin neredeyse borcunu karşılayacak seviyede yıllık 363 milyar TL düzeyinde olduğunu kaydetti. Maliyeci kimliğine işaret eden Saygılıoğlu, vergi oranlarının düşürülmesi, veraset ve intikal vergisinin kaldırılmasını önerdi.

Bankacılık Uzmanı Haluk Bürümcekçi de Merkez Bankası’nın piyasaya borç vermeye başladığını hatırlatarak, rezervlerdeki erimenin de ciddi bir risk unsuru olduğunu, üstelik son dönemde rezervleri tam hesaplayamadıkları değişiklikler yaşandığını kaydetti.

Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Şükrü Sina Gürel de kurumların yeniden inşa edilmesi gerektiğini ve kişisel politikaların izlenmesinin önleneceği bir yapıya ihtiyaç bulunduğunun altını çizdi. Atılım Üniversitesinden Kemal Önal da, müsteşarlık kurumunun tekrar geri getirilmesi, liyakat esaslı atama, cumhurbaşkanı, bakan ve milletvekilleri için sınırlı süreli görev yapma, vergi denetiminin tekrar etkin kılınması gerektiğini, seçim sistemine sürekli müdahalenin önlenmesi için temel çerçevenin anayasaya alınması gerektiğini söyledi.

Geçmişte Dünya Bankası’nın Türkiye projelerinde çalışan Anan Rajaram da 2000’li yıllardan itibaren Türkiye finansal yönetimindeki reformlara yönelik tarihsel bir değerlendirme yaparak, ilk başlarda reformlarla iyileşen sistemin sonrasında bozulduğunu kaydetti. Rajaram, yeni reform sürecinin ise sadece teknokratlar değil toplumun tamamının uzlaşısını gerektireceğini, küresel risklerin devam edeceği ve Türkiye’nin de istikrarını korumak için çaba harcamak zorunda kalacağını anlattı.

Atılım Üniversitesinden İbrahim Birkan, turizm gelirlerinin yanlış hesaplandığını, bu alanda düzenlemeye ihtiyaç bulunduğunu ayrıca turizm için mutlaka ev kiralama sektörünün kayıt altına alınması ve regülasyona tabi tutulması gerektiğini kaydetti.

Atılım Üniversitesinden Fatih Ekinci ise Merkez Bankası net rezervinin eksi 55,6 milyar dolar olduğunu hatırlatarak, ilave tedbirlerle bu açığın azaltılabileceğini kaydetti. Ekinci, enflasyonla mücadelenin öncelenerek para politikasının güçlendirilmesi, gıda fiyatlarının kontrolü, tasarruf açığına bağlı cari açık ve bunun da etkisiyle tetiklenen kur zincirinin kırılması gerektiğini kaydetti.

Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız ise ekonominin dövizli borçların bir sorun olduğunu, kendi hesaplamalarıyla ekonomideki dövizli borç stokunun 508 milyar dolar olduğunu belirtti. Özyıldız, tehlikeli bir öneri olduğunu bildiğini belirterek sıcak para nitelikli sermaye hareketlerinin akılcı bir yol bulunarak kontrol altına alınması gerektiğini söyledi. Negatif reel faizin önlenmesi, dolarizasyonun durdurulması ve gayrimenkul fiyatlarının kontrol edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Özyıldız, KGF’ye verilen garantilerin Hazine için risk teşkil etmeye başladığını da belirtti. Özyıldız, Cumhuriyet tarihinde ilk kez faiz ödemelerinin anapara ödemelerinin üstüne çıktığını belirterek, bunun gelecek kuşaklar için ciddi yük olduğunu kaydetti.

Medipol Üniversitesinden Abuzer Pınar da küresel dış krizler bitinceye kadar Türkiye’nin zor bir süreç yaşayacağına işaret ederek, kendisinin TL’nin hala bir miktar değerli olduğu görüşünde olduğunu belirtti.

Vergi Konseyi Üyesi Nazmi Karyağdı da politikaya dayalı bir reform ihtiyacı olduğunu, Türkiye’nin bir vergi politikası bulunmadığını kaydetti. Karyağdı, suç konusu olan kayıt dışılık dahil, kayıt dışılıkla mücadele gerektiğini belirtti. Vergi aflarının vergiye ilişkin ortamı tamamen bozduğunu belirten Karyağdı bu süreçle mücadele edilmesi gerektiğini anlattı. Gelir ve servet eşitsizliği bulunduğunu, belirten Karyağdı, kaynak dağıtımının yeniden düzenlenmesi gerektiğine işaret etti. Karyağdı, vergi harcamalarının (istisna, muafiyet, teşvik vb.) azaltılması ve vergi yasalarının sadeleştirilmesi gerektiğini de belirtti.

Eski Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürü, Gedik Üniversitesi Rektör Vekili Ahmet Kesik’in yönettiği oturumda bir sunuş yapan Atılım Üniversitesinden Hakan Yılmaz, OVP’nin kalitesinin artırılması ve Strateji ve Bütçe Başkanlığının eski DPT gibi görev icra etmesi gerektiğini belirterek, reform alanlarını; politika, plan ve bütçe ilişkisinin güçlendirilmesi, bütçe hazırlık ve uygulamasının rasyonelleştirilmesi, kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi, etkin izlemedeğerlendirme olarak sıraladı. Hakan Yılmaz, eğitim, tarım, enerji ve çevre alanlarında da reforma ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Atılım Üniversitesinden Zeynep Müftüoğlu da yasama organının bütçe yetkisi üzerindeki gücünün artması gerektiğini, geleneksel denetim alanlarının büyük bir zayıflama gösterdiğini kaydetti. Müftüoğlu, geçici bütçeye ilişkin yasal düzenlemede, geçici bütçenin kabul edilmemesi halinde önceki bütçenin yeniden değerleme ile artırılarak uygulanması yönünde bir madde bulunduğunu belirterek, bunun olası bir yasama oy dengesizliği içinde yürütmeye bütçe yapmadan bu maddeye dayanarak harcama yapma gibi bir riski doğurduğunu kaydetti.

(Soldan sağa) Prof. Dr. İbrahim Birkan, Prof. Dr. İbrahim Kemal Önal, Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz ve Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel.