Güldağ: Biliyorum hepimizin sıtkı sıyrıldı bu laftan ama yine belirsizliklerin hakim olacağı bir yıla başladık. ‘Dur bakalım yıl daha yeni başladı’ nereden biliyorsun diyebilirsin. Ben de ‘görünen köy kılavuz istemez’ derim. Gerçi bazı belirliliklerimiz de var. Yıl sonu ne olur diye tahmin etmek zor ama yüksek enflasyonla geçecek bir yıl olacağı anlaşılıyor şimdiden. En azından ilk çeyrekte… Kısa sürede TÜİK TÜFE’de yüzde 50’ye dayanabiliriz. JP Morgan’a bakarsan enfl asyon mayıs ayında yüzde 55 seviyesinde tepe yapacak.

Ağaoğlu: ‘Tahminlerimiz ne kadar gerçekleşecek’ diye başlayalım söze. Çünkü 2021, ilk defa tahminlerimi art arda değiştirmek zorunda kaldığım çok zorlu bir yıl oldu. Umarım bu yıl çok değiştirmek zorunda kalmam. Ama henüz daha net bir tahmin yapmaktan da imtina ediyorum. İlk çeyrek hepimiz için zor geçecek. Öncelikle yurtiçindeki politika belirsizliklerinin azalmasına çok ihtiyaç duyulan bir dönem. Yeni yıla sürprizlerle girdik. Zamlar geldi, bunların artçılarını da göreceğiz. Ki bunların sanayiye yansımalarını, günlük tükettiğimiz mal ve hizmetlere yansımalarını da hissedeceğiz. Geçen yıl yapılmış bazı zamların üzerine yılın ilk çeyreğinde ek zamların gelmesi ihtimali de yüksek. Özellikle doğalgaz fiyatlarına kur seviyeleri böyle kaldığı durumda yeni zamların gelme ihtimali de yok değil. Bunun üzerine bir de yurtdışında artan petrol fiyatlarını ekleyelim, şu anda 80 dolara geldi. Bu bizim ülke olarak cari açığımızı çok olumsuz etkileyen bir faktör. Nihai tüketiciler olarak da pompa fiyatına yansıyacak bir durum. Bunların hepsini bir araya getirdiğimde ilk çeyrek çok zorlu geçecek.

Güldağ: Petrolü mutlaka ayrıca konuşalım. Enfl asyonla ilgili şöyle diyelim; senin dediklerinden yola çıkarak: Birinci risk, kur artışlarının geçişkenliği. Kasım-Aralık döneminde doların TL karşısındaki artışı yüzde 41. Kestirme yoldan bu TÜFE’nin üstüne 15-20 puan ekleyecek anlamına geliyor. İki, aralık sonu ve ocak başında yapılan zamların yansımaları. Üç, ÜFE yüzde 80’e dayandı. Tamamı olmaz ama illa bir kısmı TÜFE’ye yansıyacak. Dört; enfl asyon dünyada da yükseliyor. Navlun fiyatları bu yıl da yüksek kalacak. Enfl asyon ithal etmeye devam edeceğiz. Ve beş; kur hala dengeye gelmedi. 20 Aralık kararlarından sonra geldiği seviyeden bu tarafa yine euro ve dolar karşısında TL yüzde 15’in üzerinde değer kaybetti. O bir tarafa Artvin’de Atatepe’te yaptığımız geçen yılın son Şans Sohbeti’nden bu tarafa yaşadığımız oynaklığa bak. Öte yandan 13 lira seviyesinde istikrar kazanırsa bir süre dolar/ TL kuru o zaman yılın ikinci yarısında enfl asyon açısından olumlu bir seyir görebiliriz doğrusu.

Ağaoğlu: İlk çeyrek yurtiçinden gelen etkilerin biraz daha fazla olacağı bir yıl olacak. Kur tarafında bu seneki gelişmeleri doğrudan enfl asyona bağlamakta fayda var bence. Çünkü para politikasından çok önemli bir etki beklemiyorum. Gelirse kur tarafını yukarı yönlü etkiler. Yani faiz indiriminde devam olarak karşımıza çıkar gibi görünüyor. O yüzden de enfl asyon hangi seviyelerde tezahür edecek sorusunun cevabı, bu seneki enfl asyonun da yüzde 25’ler üzerinde olacağını, kurun da en az bu civarda değer kaybedeceği bir yıl olarak şimdilik öngörüyorum. Ama bunu netleştirmek için ben en azından birinci çeyreğin sonunu beklemeyi tercih ederim.

Güldağ: Haklısın. Çünkü daha ekonomiye gerçek anlamda rehberlik edecek bir model, bir program, bir yol haritası yok. Duruma göre hareket ediyoruz. ‘Rekabetçi kur’dan ‘heterodoks politika’ya geldik şimdi. Yeterince olgunlaşmamış, her an kuralların değiştiği uygulamalar da ortamı bozuyor, enfl asyonla mücadelenin zeminini zayıfl atıyor benim gördüğüm.

Ağaoğlu: Her zaman söylüyorum işin temelinde güven yatıyor. Peşinen düşünülmemiş, iyi tasarlanmamış olması politikaları analiz etmemizi de iyice zorlaştırıyor maalesef…

Güldağ: Bir nevi ‘önce ateş edip, sonra nişan alma’ halindeyiz. Aslında biz bunun daha önce de çok ceremesini çektik. Ama ısrarla devam ediyoruz. Kah ihracatçıların getirdiği dövizin yüzde 25’ini TL’ye çevirmesini istiyoruz kah “Haydi bakalım DTH’larınızdan biraz bozdurun” diye telefon ediyoruz iş insanlarına. Duruma göre. Kısacası manzara iyi değil.

Ağaoğlu: 25 yıl önce kullanılan, bugünkü dünyanın çok kullanmadığı, fayda getirip getirmeyeceği şüpheli olan bir enstrüman tekrar devreye konuldu. Kur korumalı mevduat gibi, çok eskiye dönülüyor bazı enstrümanlarda. İleriye gitmemiz gerekirken eskinin çok da işe yaramayan bazı enstrümanlar tekrardan kullanıma açılıyor. Üstelik modern enstrümanların çoğu piyasada dururken. Halen daha yüzde 25 devirlerinin düzenlemesi önümüzdeki günlerde yapılacak diye bekliyor bankacılık sistemleri.

Güldağ: Bir iki tane daha ekleyeyim müsaadenle örnekler bakımından, çünkü son dönemde bunlar arttı. Mesela yine Merkez Bankası tarafından temerrüt faizi yüzde 17 olarak belirlendi. Sanayiciler buna ciddi bir tepki gösterdi. Çünkü piyasada faizler 24’lerde vesaire… Dediler ki o zaman bu insanları borcunu ödememe noktasına iter. Hep bir ateş ediliyor sonradan nişan alma meselesi gündeme geliyor. Ya da deniyor ki Merkez Bankası ihracat yaptığı zaman bunun yüzde 25’ini TL’ye hemen çevireceksin, Merkez Bankası üzerinden bir bankada bu böyle tutulacak. Şimdi bunların birçoğu ithalatçı, işini götürecek. Bunu zaten peşinle çevirmek gibi bir tehlike ile karşı karşıyayken bir de elinden böyle bir enstrümanın alınması gayet sıkıntılı bir durum. Bunu da yeni duyuyorum; Merkez Bankası dövizleri bozdurmuyor. Bu çok yeni, umarım açılır.

Merkez Bankası’nın ‘kâr’ operasyonu neler getirir?

Güldağ: Bu haftanın dikkat çeken bir gündemi de Merkez Bankası’nın bilançosu 70 milyar Tlira zarara işaret ederken bir günde130 milyar lira değişiklik göstererek 60 milyar TL bir kâra dönüşmesi oldu.

Ağaoğlu: Merkez Bankası’nı bana verin, kurun ne olmasını istiyorsanız söyleyin, 6 ay içinde oraya getiririm. Sonra yeni bir yüz, yeni bir pasaport ve ülke isterim derim ben. Kuru belli bir seviyeye getirmek çok zor bir iş değildir. Onu tutabilmek zor bir iştir. Sonrasında ortaya çıkabilecek hasarı kestirmek hayli zordur.

Güldağ: İşin esprisi bir yana, o yüzden mi yeni yüz, yeni pasaport istiyorsun?

Ağaoğlu: Yani… Merkez Bankası olunca birçok şeyi yapabilirsiniz. Çünkü paranın patronu sizsiniz. Fakat bir de işin muhasebesi var. Sürdürülebilirliği var.

Güldağ: Ne oldu şimdi?

Ağaoğlu: Bütün bir yıl yapılmış olan operasyonlardan, swap işlemlerinden 70 milyar TL bir zararı olan bilançoyu, şık bir hale getirmek için çalışan ticari banka gibi bir Merkez Bankamız oldu. Bir günde bu karı yazabilmeniz için, döviz tarafında veya altın tarafında bir işlem yapmış olmanız lazım. Bunu ne ile yaparsınız? Eski tarihli bir pozisyonunuz vardır, ilk giriş fiyatından bilançonuzda duran. Onu bir ikinci tarafa satıp tekrar geri aldığınızda, satıp aldığınız tarafın bilançosunda bir etki yaratmaz ama sizin bilançonuzda eski düşük fiyatta kur veya altın çıkar, arada kar yazarsınız, sonra yeni fiyattan girer onu yeni yıldan itibaren o yeni fiyatından değerlemeye başlarsınız.

Güldağ: Peki gerekli miydi? Pek çok soru işareti yarattı çünkü…

Ağaoğlu: Gerekir miydi sorusu başka bir tartışma.Ama Merkez Bankası gibi bir kurumun böylesine bir adım atmış olması birkaç sorunu beraberinde getiriyor. Mesela banka ve şirketler bunu siz de yapabilirsiniz diyen bir ahlaki boyutuna ilişkin tartışma var kafamda. Ayrıca bu durumda ülkenin reytingi veya dışarıdan algılanması nasıl olur? Merkez Bankanız bunu yaparsa, Türkiye’ye fon sağlayıcı olan finans kurumları buraya nasıl bakar? Hatta ve hatta senin biraz önce önce ateş edip sonra nişan alma benzetmen gibi benim de hep krizlerde söylediğim ‘önce vurursun sonra sorarsın’ misali, yani önce ben önlemimi alayım sonra bakarım noktasında önce önlem aldığınızda bir duralım derler. Bir duralım dediklerinde bizim o ihtiyaç duyduğumuz fonlama maalesef gelmez Türkiye’ye. Bu Türkiye’nin risklerinin başında bence. Unutmayalım TIME dergisi son sayısında Türkiye’yi dünya için bir risk olarak göstermiş, 10’uncu sırada.

Güldağ: Hakikaten üzüldüm.

Ağaoğlu: Türkiye açısından bakıldığında olaya, Türkiye’nin reytingi bir kez daha düşebilir. Hatta ‘çöp’ diye nitelenen seviyenin altına inebilir. Yani ancak maceraperestlerin geldiği ülke konumuna getirilebiliriz. Hal böyle olursa da, bu kadar büyük bir ekonomiyi fonlama ihtiyacınızın bu kadar fazla olduğu bir yerde ya fiyatınız çok ucuzlar. Ki, büyük ihtimalle öyle olacak.

Güldağ: Bu da reel sektörün borçlanmasını etkileyebilir…

Ağaoğlu: Aynen. Burada iki sorun var. Reel sektörü destekleyecek olan bankacılık sektörü yurtdışındaki bankalardan yeterli limitleri bulamayabilir. İkincisi, reel sektör bu limitlerin bulunmadığı durumda hammaddeyi peşin almak zorunda kalabilir. Birinci tur hammaddeyi peşin aldınız, geldiniz ülkeye, sattınız TL ile dövizle tedarik ettiniz, tekrar gönderdiniz. Ee, ikinci turu yaptınız bu sefer daha da zorlanacaksınız döviz tedarikinde, üçüncü turda veya dördüncü turda biraz daha fazla sıkıntı çekmeye başlayacaksınız.

Güldağ: Böyle bir ortamın oluşmamasını umalım. Çünkü olursa sürdürülebilir değil. Güven ortamını sağlamak durumundayız.

Ağaoğlu: Merkez Bankası’nı karlı gösterdiğiniz zaman Hazine’ye para aktaracaksınız.

Güldağ: Daha önce de yapıldı…

Ağaoğlu: Yapıldı yapılmasına ama gerçekte olan bir para mı diye baktığınızda, aslında yaratılmış bir kar da diyebilirsiniz buna.

Güldağ: Merkez bunun iletişimini yapsa belki sorular azalır…

Ağaoğlu: Bir başka sıkıntı da o… Açıklıkla ve şeff afl ıkla ne yapıldığı anlatılmadığı için ben de şu anda eksik bilgiyle bir yorum yapıyorum. Dışarıdan bakanlar da olayı daha net anlayabilirlerse daha temiz analiz yapabilir. Belirsizliğin olduğu bir ortamda risk artıyor, risk artınca da pozitif etkilenmemiz hayli zor.

Petrolde 87 dolar önemli eşik

Güldağ. Petrolde yeniden hareketlenmeler var. Hem genel olarak maliyetler hem de enfl asyon açısından petrolün seyri de önemli. Nasıl bir projeksiyon çizersin bu yıl için?

Ağaoğlu: Petrolde OPEC’in etkisi ağırlıklı olarak devam ediyor. Üreticiler de koronavirüs nedeniyle yaptığı harcamaları bütçelerden yaptılar. Ve bütçeler geçen sene daha düşük bir petrol fiyatına hedefl iydi, bir miktar fazla verdiklerini zannediyordum ama pek öyle görünmüyor. Petrol üreticilerinin buradan gelecek ekstra gelire halen daha ihtiyaçları olduğu için onların o ülkeler üstü manipülasyonum bu yıl da devam edecek endişesini taşıyorum. Bir tüketici ülke olarak bundan çok faydalanabileceğimiz ülke olmayacağız gibi görünüyor. Bence kritik olan seviye, 65,66 dolarlara kadar belki düşebiliriz, fakat benim endişem 87 dolar seviyelerine kadar bir yeniden yükseliş dalgası içindeyiz gibi görünüyor. Önümüzdeki iki ay içinde 87 dolarlara kadar yükselecekmiş gibi duruyor. 87 doları aşan petrolün 100 dolar hatta biraz daha üzerine çıktığı ihtimalinin olduğu bir yıl görebiliriz. Bunu gönlüm istiyor mu dersen, çok istemiyor. Benim gönlümden geçen petrol fiyatını 65 dolar yapalım tüm dünya rahat etsin. Tabii bu gönülden geçen ama, piyasanın istediği 87 dolar 87,5 dolar kritik eşikler olacak bu sene için. Aşağıda da 65 doların altı bu sene için zor görünüyor, en azından benim teknik analizlerim onu söylüyor.

Güldağ: Bu her şeyi etkileyecek bir konu. Navlunu da, genel olarak emtiayı da… Bakıyorum navlun fiyatları bu sene öyle pek hızla gerileyecekmiş gibi görünmüyor. Şu sıralarda yapılan yıllık sözleşmeler konteyner tarafında 1200 dolarlar üzerinden şekilleniyor. Uzakdoğu için söylüyorum. Bu navlun fiyatlarının maliyetleri aşağı çekmede faydasının olmayacağını gösteriyor. Öyle korona öncesi 500 dolarlık konteyner taşıma fiyatları uzun bir süre geri gelmeyecek. Enerji fiyatlarının da belirgin şekilde geri gelmemesi durumunda bu ithalat faturamızı da büyütecek. Biraz önce konuşuyorduk, ‘2022’de de enfl asyon ithal edeceğiz’ diye. Bakıyorum Çin’de ÜFE yüzde 12.5. O da ithalat yoluyla bizim enfl asyona yansıyacak. Enerji, navlun ve de tüm dünyada gıda fiyatlarındaki yükseliş bizim için de önemli risk.