Rapor için görüşlerine baş­vurulan Avrupa çapında yaklaşık bin gayrimenkul liderinin büyük çoğunluğu iş dün­yası, politika ve gayrimenkul or­tamlarına yönelik çeşitli göster­gelerle ilgili endişe taşıyor. Endi­şe kaynağı olan konuların başında yüzde 91’lik bir oranda enflasyon gelirken, bunu faiz oranlarındaki değişiklikler (yüzde 89) ve Avru­pa’daki ekonomik büyüme (yüzde 88) izliyor.

Gayrimenkul sektörü özelinde ise inşaat maliyetleri ve kaynakla­rın bulunabilirliği 2023 yılına da­ir en çok endişe yaratan konular. Her 100 katılımcıdan 92’si mali­yetler, 84’ü ise kaynaklar hakkın­da endişeli olduğunu belirtiyor. Bir diğer önemli nokta ise, önceki yıllara kıyasla bu sorunların daha uzun süreyle etkili olacağına da­ir beklenti. Çünkü katılımcıların yüzde76’sı maliyetlere, yüzde 73’ü ise kaynaklara ilişkin problemle­rin önümüzdeki üç ila beş yıl için­de sektörü etkileyeceğini söylü­yor. Tüm bu öngörüleri şekillendi­ren unsur ise, resesyon beklentisi. Araştırmaya göre gayrimenkul li­derlerinin yüzde 71’i 2022 yılı bitmeden Avrupa’nın resesyona gireceğine inanıyor. Gerçekleş­mesi halinde imar faaliyetlerini, finansmana erişimi ve yatırım ha­cimlerini doğrudan etkileyecek resesyon ihtimali nihayetinde do­luluk oranlarına, kiralara ve gay­rimenkul değerlerine de olumsuz yansıyacak.

Yeşeren ümitler ertelendi

Birincil ve ikincil gayrimenkul­ler arasındaki fiyat farkı da açıla­cak. Artan inşaat maliyetleri ve fona ulaşımın önümüzdeki 3-5 yıl için Avrupa’lı gayrimenkulcüleri endişelendirdiğini belirten PwC Türkiye Gayrimenkul Sektörü Li­deri Ersun Bayraktaroğlu şunla­rı söyledi: “Bu yılki rapordan da açıkça görüleceği üzere savaşın yarattığı enerji krizi ve onun so­nucu olarak artan enflasyon, Av­rupalı gayrimenkulcülerin pande­mi dönemi sonrası yeşeren ümit­lerini ertelemelerine sebep oldu. Yeni geliştirmenin sınırlı kalma­sının mevcut gayrimenkul stoğu­na yönelimi artırırken, gerek de­ğişen alışkanlıklar, gerek teknoloji ve gerekse de kentlerin dönüşümü sebebiyle işlevini gereği gibi yeri­ne getiremeyen gayrimenkul sto­ğunun ihtiyaca en uygun şekilde dönüşümü bu dönemin en önemli arzını yaratacak gibi. Avrupa gay­rimenkulünün bu zor döneminde kent sıralamasında her zaman ol­duğu gibi piyasanın derinliğinin en önemli faktör olarak ortaya çık­ması şaşırtıcı değil. Maliyetlerin yüksekliği, fona ulaşmadaki sıkın­tı ve bu sebeplerle yeni arzın sı­nırlı olması mevcut piyasada alıcı ve satıcıların çok daha kolay karşı karşıya gelebildiği kentleri ön pla­na çıkarıyor. İstanbul, bir süredir olduğu gibi hem piyasanın derin olmaması hem de ve belki de da­ha önemlisi konut dışındaki gayri­menkul alanlarına gereken değe­rin ve önemin verilmemesi başta olmak üzere pek çok sebepten do­layı listenin en altında yer alıyor.”

Tüm bunlara rağmen Avrupa­lı gayrimenkulcülerin gelecek­ten umutlu olduklarını ifade eden Bayraktaroğlu, “Mevcut prob­lemlerin önümüzdeki 3-5 yıl için­de çözüleceğine ve çevresel, sos­yal, kurumsal yönetişim ilkeleri­ne bağlı, sosyal etkiyi ve çeşitliliği ön planda tutan gayrimenkul ya­tırımları ile yeniden beklenen ge­tirilere ulaşacaklarına inanıyor­lar” dedi.

ESG, sektörün gelecek 20 yılını şekillendirecek

Araştırma bulgularına göre Av­rupa’daki gayrimenkul sektörü li­derleri, sektörün uzun vadeli viz­yonunu da ortaya koydu.

Geride bıraktığımız son iki yıl­da pandemi, tedarik zinciri krizi, iş gücü mobilitesi ve dayanıklılık sorunları gibi birçok faktör yapısal değişikliği hızlandırdı. Hemen he­men tüm sektörlerde değerler cid­di bir dönüşüm geçirirken; Çevre­sel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim (ESG) giderek daha fazla önem ka­zandı. Rapor için görüşlerine baş­vurulan isimler de “ESG odaklı­lık gayrimenkul sektöründe önü­müzdeki 20 yılın en etkili trendi olacak” görüşünde birleşiyor. Fi­nansal getirinin yanı sıra insana, çevreye ve dünyaya odaklanarak, tüm paydaşların menfaatlerini gö­zetecek “sorumlu kapitalizm” an­layışının gayrimenkul sektörünü de şekillendirmesi bekleniyor.

Bu kapsamda sosyal ve çevresel açıdan sorumlu bir işletmeye sa­hip olmak (yüzde 93), kâr elde et­menin yanında sosyal bir etki ya­ratabilmek (yüzde 87) başarının belirleyici faktörlerinden olacak. İklim değişikliğiyle ilgili hedefle­ri yakalayabilmek, binaları ‘yeşil bina’ konseptine uyarlamak, yı­kıp yapma döngüsünü terk ederek mevcut binaları yenilemek elbet­te beraberinde sermaye ve borç ihtiyaçlarını da getirecek.

Öte yandan kullanıcı hizmet odağına dönüşürken gayrimenkul sektörü de binaların amaçlarını ve müşterinin ihtiyaçlarını ön plana çıkaran bir ‘hizmet alanı’ olarak konumlanacak. Konuta operasyo­nel fonksiyonlar katmak kadar ka­musal alanların sağlanması, pay­daş merkezli iletişim yaratılması, sosyal altyapının kurulması gibi alanlarda gayrimenkul şirketleri daha büyük rol oynayacak.

İstanbul, 30 şehir arasında 29. sırada

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Londra, başta ofis ve lojistik olmak üzere genel görünüm açısından Avrupa’nın en tercih edilen kenti olmaya devam ediyor. Perakende ve konaklama da turizmdeki canlanma ile sağlam bir destek görüyor. Daha geniş ve derin bir piyasanın kalıcı cazibe noktaları bu duyarlılığı destekliyor. Londra’nın yatırım piyasasının derinliği, bu yıl ikincilik koltuğunu Berlin’den devralan Paris’in tek rakip olarak göründüğü kapsamlı “metropolitan bölgesinin” büyüklüğünü yansıtıyor. İstanbul, Türkiye’den temsil edilen tek kent olarak 30 Avrupa kentinin yer aldığı listede 29’uncu sırada yer alıyor.

Gayrimenkulde Gelişen Trendler Avrupa 2022 listesi

1-Londra

2-Paris

3-Berlin

4-Madrid

5-Münih

6-Amsterdam

7-Frankfurt

8-Hamburg

9-Barselona

10-Milano