Prognos Ekonomik Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan araştırmaya göre, Çin’deki yüksek sanayi teşvikleri Alman ekonomisinin rekabet gücünü tehlikeye atıyor.

Çin, son 6 yıldır Almanya’nın en büyük ticaret ortağı olurken, Alman kamuoyu da son dönemde Rusya’ya olan enerji bağımlılığının “enerji kriziyle” sonuçlanmasının ardından Çin’e olan ekonomik bağımlılığı tartışıyor.

Alman şirketleri, Çin’deki ekonomik kalkınmanın ivme kazanmasından uzun süredir yararlanıyor. Pek çok yönetici, uzman ve politikacı, şimdi Pekin yönetiminin yabancı şirketlere karşı kasıtlı olarak ayrımcılık yaptığını iddia ediyor.

Prognos Ekonomik Araştırma Enstitüsü’nün Bavyera Ticaret Odası için yaptığı araştırmada, yabancı sanayi şirketlerinin, Çin’de yüksek teşvikler nedeniyle maliyet ve rekabet avantajlarından yararlandığı belirtildi.

Çin’deki yabancı şirketlerin başka açılardan da dezavantajlı olduğu kaydedilen araştırmada, “yabancı şirketlere yatırım yasakları, şeffaf olmayan düzenlemeler, düzenlemelerin keyfi uygulanması ve fikri mülkiyetin yetersiz korunması” söz konusu dezavantajlar arasında gösterildi.

Çin’in yerli sanayiyi ne ölçüde ve ne miktarda teşvik ettiğinin bilinmediği, Almanya, Japonya ve ABD’deki olağan teşviklerin 3-4 katı kadar yüksek olduğunun tahmin edildiği belirtilen araştırmada, Çin’in teşviklerinin Almanya ve ABD’deki yüzde 0,4 veya Japonya’daki yüzde 0,5 ile karşılaştırıldığında, GSYH’nin yaklaşık yüzde 1,7’si kadar çıkabileceği bildirildi.

“Pekin, teknolojide liderliği ele geçirmek istiyor”

Pekin’in teknolojide liderliği ele geçirmek istediği aktarılan araştırmada, Çin’in biyoteknolojiden havacılığa kadar birçok önemli sektöre yüksek teşvikler sağladığı kaydedildi.

Araştırmada, Çin’in teşviklerinin Almanya için önemli olduğu vurgulanarak, Alman ve Avrupalı ​​şirketlerin şimdiye kadar makine mühendisliği, tıp teknolojisi ve havacılık gibi sanayi sektörlerinin birçoğunda güçlü bir uluslararası konuma sahip olduğu belirtildi.

Çin’in teknoloji ithal etmek zorunda olduğu için Alman şirketlerinin bir bakıma avantajlı olduğu kaydedilen araştırmada, Pekin yönetiminin sanayi politikası hedeflerine ulaşması durumunda Alman tıbbi teknolojisinin milyarlarca euro zarar göreceğine de işaret edildi.

Araştırmada, Çin’e karşı önlem olarak Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) Çin’in rekabeti olumsuz etkileyen faaliyetlerine karşı daha güçlü önlemler alması ve Alman şirketlerinin Çin pazarına olan bağımlılığının azaltılması tavsiye edildi.

Almanya-Çin ilişkileri

Başta ABD, Kanada ve Avustralya olmak üzere Batılı ülkeler, ekonomisini ve etkisini genişleten Çin karşısında daha sert tutum sergilemeye başlarken, Almanya’nın, ticari ilişkilerini politikadan önde tutarak buna yanaşmadığı gözleniyor.

Çin’in Avrupa Birliği (AB) ülkeleri dahil altyapı ve teknoloji gibi kritik sektörlerde de yatırım ve satın alma yoluyla Avrupa’da etkinliğini artırması, kamuoyunda uzun süredir tartışma konusu oluyor.

Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip Almanya’nın Çin ile ekonomik ilişkilerinin siyasi ilişkiler üzerinde belirleyici bir rol oynaması da kıtada eleştirilere yol açıyor.

Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, 16 yıllık iktidarı döneminde Çin’i 12 kez ziyaret etti. Hükümet, insan haklarından ziyade ekonomik ilişkilere öncelik veriyordu. Merkel dönemi Çin politikası muhalifler tarafından sıkça eleştirilirken, Başbakan Olaf Scholz’un da Merkel’e benzer bir yaklaşımla ticari dengeleri göz önünde bulundurarak Çin ile ekonomik iş birliğine devam etmesi dikkati çekiyor.

Almanya, Çin’in küresel ekonomiye açılmasından en çok yararlanan ülkelerden

AB, Çin’i birlik için müzakere ortağı olmakla birlikte ekonomik ve sistemik bir rakip olarak görüyor. İhracat ağırlıklı bir ekonomiye sahip olan Almanya, yıllardır Çin’in küresel ekonomiye açılmasından en çok yararlanan ülkelerden biri konumunda bulunuyordu.

Alman arabaları ve makineleri Çin’de yoğun talep görüyor. Çin’e yapılan ihracat, son 10 yılda Almanya’nın 2. Dünya Savaşı sonrası en uzun ekonomik büyümesini desteklerken, Çin, 2016 yılında Almanya’nın en büyük ticaret ortağı oldu.

Almanya’nın Çin’e bağımlılığı dış ticaret, tedarik zincirleri veya büyük pazar konusunda dikkati çekiyor. Almanya’nın elektrikli otomobiller için önemi giderek artan lityum bataryalar ve nadir toprak elementler gibi ham maddelerde bile Çin’e “güçlü bir ithalat bağımlılığı” olduğu görülüyor.

Almanya ile Çin arasındaki ticaret hacmi geçen yıl 245 milyar euroyu aştı

Geçen aylarda dünya çapında tedarik zincirlerini ciddi şekilde bozan Şanghay’daki Kovid-19 karantinası, Alman ekonomisinin Çin’den gelen birincil ve ara ürünlere ne kadar bağımlı olduğunu da ortaya koydu.

Alman Dış Ticaret Odası (AHK) verilerine göre, Çin’de yaklaşık 5 bin Alman şirketi faaliyet gösteriyor. Almanya’da 1,1 milyon kişilik istihdam, Çin ile ticarete bağlı durumda.

Çin pazarı, başta Alman otomobil üreticileri olmak üzere Alman şirketleri için hem satış hem de büyüme açısından büyük önem taşıyor. Alman şirketleri, küresel pazar için Çin’deki en son teknolojileri geliştiriyor ve test ediyor.

Çin, son 6 yıldır Almanya’nın en büyük ticaret ortağı olurken, iki ülke arasındaki ticaret hacmi geçen yıl 245 milyar avroyu (246 milyar dolar) aştı.

Söz konusu nedenlerden dolayı Çin’in Alman ekonomisi için önemini vurgulayan Alman iş dünyası da “Çin olmadan yapamayacakları” uyarısında bulunuyor.