Ahmet USMAN

Egeli ihracatçılar, piyasa ekonomisinin polisiye tedbirlerle yönetilemeyeceğini, çözümün hukukun üstünlüğü ve demokrasiden geçtiğini dile getirdi. Bu yılın ekonomik gelişmeleri ve 2022’ye dair beklentiler, Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği (EDDMİB) tarafından düzenlenen “EİB Ekonomik Değerlendirme Toplantısı”nda tartışıldı. Toplantıya konuşmacı olarak eski Devlet Bakanı Işın Çelebi, Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez ve eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı İbrahim Turhan katıldı. DÜNYA Gazetesi Üst Yöneticisi Hakan Güldağ moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantıda kur krizinin finansal krize ve ardından ekonomik krize dönüşme riskine dikkat çeken konuşmacılar kur istikrara kavuşmadan ekonominin yönetilmesinin mümkün olmadığını belirtti. Konuşmacılar, asıl sorunun öngörülemezlik olduğu görüşünde birleşti.

Toplantının ev sahibi olan EDDMİB’in Başkanı Yalçın Ertan, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, pandemi sürecinde yaşanan durgunluğun ardından küresel düzeyde artan talebe hızlı cevap verilmesi, yeni pazarlar bulunarak rekor satışlar yakalanması ile ağustos ayından beri cari fazla verildiğini belirtti. Ertan, “Ancak şu anda kurun çok fazla dalgalanması bizi tedirgin ediyor. 2 ay öncesine göre belirsizlik artmış durumda. İhracatçılar krediye ulaşamaz noktaya geldi. Kurun istikrara kavuşması çok önemli, önümüzü net görebilmeliyiz. İthalatın finansmanında soru işaretleri başladı” dedi.

EDDMİB olarak bin 729 aktif üyelerinin bulunduğunu ve bu yılı 2.2 milyor dolarlık ihracatla kapatacaklarını anlatan Ertan, “Baz etkisi ile ciddi bir artış yakaladık. Ama 2 ay öncesine göre belirsizliklerimiz arttı. Kasım ayında demir-çelik ihracatında aşağıya doğru iniş başladı. Müşterilerimiz global kriz yanında Türkiye’deki krizi de dillendirmeye başladılar. Kurlardaki oynaklık ve hammadde fiyatlarındaki değişimlerin önümüzü görmemizi zorlaştırmasının yanında AB ve ABD başta olmak üzere bazı ülkeler tarafından uygulanan koruma önlemleri, lojistikteki süregelen sıkıntılar, Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde başlatılacak olan sınırda karbon vergisi aşmamız gereken engeller” görüşünü savundu.

“Dünyada enflasyon kontrolden çıktı”

Toplantıya online olarak katılan Dr. Mahfi Eğilmez, ABD ve AB’nin de enflasyon sarmalına girdiğini anlattı. Eğilmez, “ABD ve Avrupa parasal sıkılaştırmaya başladı tahvil alımını düşürüyor. Faiz artırımı var, hem de öne çekiyor. Türkiye ise faizleri düşürüyor, kuru yükseltiyor. Amaç ise ihracatı artırıp ithalatı ve cari açığı geriletmek, içerde üretimi teşvik etmek, enflasyonu düşürmek. Bu çok işleyecek bir model değil. Bir devletin programı orta vadeli açıklanır. Üç ay önce açıklanan orta vadeli programda da böyle bir model yoktu” dedi.

Dünyada sürpriz yapmaması gereken tek kurumun Merkez Bankası olması gerektiğini söyleyen Eğilmez, “Avrupa, İngiltere ya da gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarında her şey öngörülebilir. Bizde müthiş bir belirsizlik ortamı var. Bunu ortadan kaldırmamız lazım. Türkiye, 2001 krizi sonrası 2010’a kadar belirsizliği ortadan kaldırdı, beklentileri düzeltti. 2001 krizinden sonra dolarizasyon Türkiye’de yüzde 57’ydi bu düzenlemelerden sonra 2010’da yüzde 29’a indi bugün yüzde 64’deyiz ve yüzde 65’e doğru gidiyoruz. Şu an yabancı yatırımcı Türkiye’yi düşünmez ve gelmez” diye konuştu.

“Lehinize faktörleri ve şartları minimize edin”

Enerji girdilerinde astronomik artışlar ve tedarikte ciddi aksamaların olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Işın Çelebi, “Dünya bir değişimin içinde. Aşırı kur dalgalanmasının olduğu ülkede yabancı yatırımcı yatırım yapmaz. Piyasada istikrar ve öngörülebilirlik yok. 1 Ocak 2021’den düne kadar olan dolardaki devalüasyon yüzde 95’in üzerine çıktı, son bir ayda yüzde 47’nin üzerinde. Kuru istikrara kavuşturmadan ekonomiyi yönetmek mümkün değil. Yepyeni bir anlayış ve yeni bir ekonomik modele ihtiyaç var” dedi.

Sanayicilere kriz yönetimi için tavsiyelerde bulunan Çelebi, şunları söyledi: “Sanayiciler lehlerine olan, kaynak yaratacak, rahat oldukları alanları faktörleri/şartları minimize etmeli. Kriz yönetiminin en temel kuralı bu. Kendi sektörleri ve üretim yaptıkları alanlarda en olumsuz şartlara göre kurun değerini hesap etmeliler. Teknoloji ihracatının gelişmesi gerekiyor. Katma değerli ihracat yüzde 15 olması gerekirken yüzde 3’ten 2’ye düştü. Bunu artırmanın yolu AB projelerini uygulamaktan geçiyor. Türkiye’nin modeli AB’nin yoludur. Eximbank’ın 500 milyon dolar sermayesi var. Bunu 5 milyar dolara çıkarmak lazım. Eximbank ihracat bankası gibi değil bir ticari banka gibi çalışıyor şu anda.”

“Böyle sürerse kur krizi finansal krize dönüşür”

Dr. İbrahim Turhan da ekonomideki sorunun öngörülebilirliğin kalmaması olduğunu anlatarak, şöyle konuştu: “Eğer öngöremiyorsanız faizi istediğiniz kadar düşürün, sonuç alamazsınız. Türkiye şu an bir finansal kriz yaşamıyor. Ekonomi yönetiminin model değişikliği arayışı sonrası buraya geldi. Model arayışı bu şekilde olmaz. Ülkeler politika ya da model değişikliğine gidebilirler. Ama bu 5-10-20 yıllık sürelerde olur. Oysa yeni model için bize 5-6 ay dişinizi sıkın diyorlar. Üstelik modelde karşılaştırıldığımız ülkelerle hiçbir şeyimiz uyumlu değil. Bugün yaşananların etkisini Mart, Nisan, Mayıs aylarında daha şiddetli hissedeceğiz. Döviz bu düzeyde kalsa bile ortalama kur 2021’den 2022’ye yüzde 70 artmış olacak. Enflasyon tahminini siz düşünün. Şu an TL kalecisiz takım kadar risk altında.”

MB’nın ne yapacağını tahmin etmenin mümkün olmadığını ifade eden Turhan, “MB yol göstermiyorsa, orta vedeli program uygulanmıyorsa kimse önünü göremez. Türkiye sanayisinin ihtiyacı olan hammadde, yarı mamul madde hep ithal geliyor. O yüzden kur çok önemli. Ama buradan çıkış bu yollarla olmaz. Böyle devam ederse kur krizi yakında finansal krize, o da ekonomik krize dönüşür. Bunun gerçekleşmemesi için ekonomi yönetimi olgusal ve nesnel gerçekleri kabul etmeli, çözümler rasyonel ve bilimsel olmalı, anlık tepkiler yerine stratejik bakış açısıyla hareket edilmeli” dedi.

“En büyük mağdur Hazine”

Toplantıda söz alan Türk Eximbank Geçmiş Dönem Genel Müdürü ve Ege İhracatçı Birlikleri Mali Danışmanı Adnan Yıldırım, kalkınma planının rafta olduğunu orta vadeli programın ise yürürlüğe girmeden anlamını yitirdiğini söyleyerek, “Kur artışının en büyük mağduru hazine. Hiçbir döviz girdisi olmayan Hazine’nin döviz borcu 2,2 trilyon TL karşılığına geldi” dedi.