Geçtiğimiz Kasım ayında Düzce’de meydana gelen ve büyüklüğü Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından 5,9 olarak ölçülen deprem, ülke genelinde endişe ve paniğe yol açtı. İstanbul, Ankara, Sakarya, Bolu gibi çevre illerde de hissedilen depreme ilişkin birçok bilim insanı açıklama yaparken, konuyu değerlendiren Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Serim ise beklenen Marmara depreminin ekonomik boyutunu masaya yatırdı.

Şimdiden unutulmuşa benzeyen Düzce depreminin, beklenen Marmara depremine yönelik alınması geciken tedbirlerin son uyarı fişeği niteliği taşıdığını söyleyen Ali Serim, “Sanayimizin kalbi Marmara Bölgesinde atıyor. 2021 yılı gayrisafi yurt içi hasıla içerisinde imalat sanayi payının %22’den fazla olduğu düşünüldüğünde sanayimizin en büyük düşmanı da deprem. Elbette birincil görevimiz vatandaşlarımızın canını korumak ancak bunu sağlayacakkaynakların elimizde olması için de ülkemiz ekonomisini gözetmemiz ve radikal tedbiri uygulamaları şimdi başlatmamız gerekiyor” dedi.

“Marmara Bölgesi Bakanlığı kurulmalı”

Afet yaşanmadan önce müstakil bir Marmara Bölgesi Bakanlığı kurulması gerektiğini belirten Ali Serim, “22 yıllık Parsons-Barka-Stein-Dieterich-Toda raporu bir yana, fay geometrileri ve makro sismik verileri incelemiş çok sayıda akademik araştırma bilimsel kanıtları gözler önüne bin defa serdi. Buna rağmen ne iktidar ne de muhalefet partileri konuya radikal planlama penceresinden baktıklarını gözler önüne seriyor. Demekki akademi ve iş dünyası iş birliğinde taslak yasal düzenleme önerilerinin Ankara ile paylaşılması, sanayi imar affı ve planlamalarıyla yaratılacak kaynaklara ilişkin projelerin geliştirilmesi, sanayi tesislerinintaşınması veya depreme hazırlanması için kamunun karar alma ve planlama süreçlerine aktif destek verilmesi ve bunlarımümkün kılacak finansmanı temin edebilmeyi kolaylaştıracaktemasların etkin iletişimi için özel sektörün uluslararası bağlantılarının, deneyimlerinin ve nitelikli insan gücünün devletin emrine tahsis edilmesi şart oluyor” ifadelerini kullandı.

“Sadece Ankara’da değil Brüksel’de de yeni bir tür farkındalık yaratmalıyız”

Acilen özellikle riskli zeminli alanlardaki endüstriyel inşaat faaliyetlerinin durdurulması gerektiğinin altını çizen Ali Serim, bu alanlara ilişkin önerilerini şu sözlerle paylaştı:

“Sadece ulaşım hatları dikkate alınmak suretiyle yerleri uzun yıllar öncesindeseçilmiş organize sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri, serbest bölgeler ve tersane alanlarının yeniden elden geçmesi bağımsızlık savaşımız olarak görülmelidir. Olası Afet Rusya ve Ukrayna savaşının olumsuz etkilerinden bile daha büyük global sorunlara yol açabilir! Ağır endüstriyel yıkım olması durumunda, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ciddi boyutta enflasyon ve işsizlik sebebi olur. Türkiye %3,6’lık ihracat ve %3,7’lik ithalat payıyla AB’nin en büyük 6. ticari ortağı konumunda. 2021 yılında savaş öncesi Rusya’nın 5. sırada olduğunu ifade etmek belki pozisyonumuzun ne kadar önemli olduğu gerçeğinin anlaşılmasına katkı sağlar. Bu çok büyük bir ticaret hacmi! Bu ticari ilişki karşılıklı olarak milyonlarca kişiye istihdam yaratıyor. Ukrayna’ya 2023 yılı bütçesinde 18 milyar avro tahsis eden AB, çıkarlarını rasyonel olarak korumak amacıyla çok daha büyük bir kaynağı Türkiye’ye tahsis edebilir. AB Dayanışma Fonu (EUSF) gibi mekanizmalar, AB Acil Durum Koordinasyon Merkezi (ERCC) veya AB’nin insani yardım departmanı (ECHO) gibi yapıların çözüme ortak edilmesi kapsamlı şekilde konuşulmayı bekliyor. Deprem Türkiye’nin olduğu kadar AB’nin de problemi. Sadece Ankara’da değil Brüksel’de de yeni bir tür farkındalık yaratmalıyız.”

“AB’nin Marmara Depremi’ne ilişkin farkındalığı çok zayıf”

Brüksel’in Marmara Depremi’nin AB’yi nasıl etkileyeceğine ilişkin farkındalığının düşük olduğunu vurgulayan Ali Serim, “2022’nin ilk dokuz ayında AB ülkeleri ve Birleşik Krallık, yapılan yatırımlarda hâkim paya (%74) sahip olmaya devam ederken diğer Avrupa ülkelerinden gerçekleşen girişlerdeki artış (%3’ten %14’e) dikkat çekiciydi. İspanya, yılın ilk dokuz ayındaki sermaye girişlerinden %33’lük bir pay alarak Türkiye’nin en büyük uluslararası doğrudan yatırımcısı olarak öne çıktı. İspanya’yı İsviçre, Hollanda, Almanya ve Lüksemburg takip etti. Yani bölgenin sanayisinin olası deprem hasar ve yıkımından etkilenmemesi için alınacak tedbirlerin ve yapılacak harcamaların AB ve Avrupa yatırımcısı ve ekonomisine sağlayacağı somut faydalar ortadadır. Avrupa kıtasının demografik ve ekonomik istikrarı için huzurlu, güçlü, müreffeh ve depreme karşı bilimin sunduğu tüm imkanlardan faydalanarak afete karşı hazırlık yapmış sanayiye sahip, tedbir almış bir Türkiye şart” şeklinde konuştu.