POZİTİF DÜŞÜNMEK

İçinde bulunduğumuz süreçte korona virüs salgını nedeniyle; sokağa çıkma yasağı, çocuklarımızın eğitimde geri kalması, özellikle esnaf kardeşlerimizin kapalı kalması nedeniyle yaşadığı zorluklar, acaba yakınlarımdan birisi koronaya yakalanır mı, daha da ötesi kendimiz yakalanır mıyız, hatta kayıp verir miyiz gibi nedenlerle karamsarlaştığımız normal gözükebilir.

Ancak büyük gazeteci rahmetli Çetin Altan’ın dediği gibi enseyi karartmayalım. Koşullar ne olursa olsun olumlu düşünelim en azından düşünmeye çalışalım.

Peki bu olumlu düşünceyi bu şartlarda nasıl yapacağız?

Öncelikle biz ekonomistlerin “second best” dediğimiz bir kavram vardır. Türkçe ikinci en iyi anlamına gelir. Yani en iyi yaşam tarzımız arkadaşlarımızla birlikte olmak, Bağdat caddesinde yürüyüş yapmak, Caddebostan’da spor faaliyetlerine katılmak, bir kafede eşimizle oturup çay sohbeti yapmak, çocuklarımızın eğitiminin normal olması, esnaf kardeşlerimizin gelir kaybına uğramaması, toplu taşıma araçlarına tereddütsüz binebilmek vd. şeklinde olabilir.

Ancak içinde bulunduğumuz durum gereği bunları yapamıyoruz ama yaşama bağlılığımızı korumak zorundayız. Bunun için evde spor yapma, yasak harici günlerde yürüyüş, yemek saatlerini sabitlemek, düzenli uyumak, sosyal medya aracılığıyla ilişkileri devam ettirmek, eşimizle yaptığımız paylaşımları arttırmak, evde spor yapmak, okuma alışkanlığımızı pekiştirmek gibi aktiviteler arttırılabilir. Bunları yaparken gülmek, haykırmak, konuşmak gerekli ve yeter şartlardan bazılarıdır.

Bir kısmımızda anksiyete bozukluğu, depresyon gibi psikolojik sorunların çıkması doğaldır. Zaten anti depresanı en çok kullanan ülkeler arasındayız. Enseyi karartmayalım, olumlu düşünelim.

İş hayatında ise olumlu düşünmek ayrı bir öneme haizdir. Öncelikle yapacağımız işe kendimiz inanmamız, ben bu işi yapacağım diyebilmemiz başarının ilk adımları olacaktır. Ama bu iş olur mu olmaz mı gibi bir soru işaretleri varsa o işin gerçekleşmesi çok zordur.

Örneğin bir satış bütçesi yapılırken yüksekten uçmanın anlamı yoktur. Bütçe zaten tahmin demek olduğuna göre zaten – veya + bir toleransı mevcuttur. Yüksek rakamlar kullanarak bütçe yapılması gerçekleşmediği zaman olumsuz düşüncelere itecektir. Sonuçta hem işletme yönetimi hem de satış örgütü zarar görecektir. Burada en verimli olacak olan makul ve mantıklı bir bütçe yaparak hedefe ulaşmanın satış örgütü tarafından kabullenmesi ve satış elemanlarının görevlerinin bilincinde ve hedefe ulaşabilecekleri inancına sahip olmalarıdır.

İşin diğer bir yanı satış bütçesi, işletmelerin tüm bütçelerinden en önemlisidir. Hammadde, ambalaj, işçilik, üretim, finans gibi departmanlar satış bütçesini dikkate alarak plan program yaparlar. Gerçekleşmediği zaman her departman olumsuz yönde etkilenecektir. Dolayısıyla başarı için olumlu düşünme esas alınmak zorundadır.

Yaşamın her biriminde olumlu düşünme baz alınmalı ve çevredeki insanlara da aşılanmaya çalışılmalıdır. Örneğin bir öğrenci bir derse istemeyerek, sınavı geçmek için ders çalışırsa sınıfı geçebilir ama o çalıştığı bilgiler zamanla uçar gider. İlerleyen öğrenim hayatında unuttuğu konular karşısına çıkar ve problem olur. Hâlbuki bu dersi öğrenmek için, i (yi not almak için değil) çalıştığı zaman hem dersi kolay öğrenecek ve sınıfı geçecek hem de ilerideki tahsil hayatını kolaylaştıracaktır. Ama dediğim gibi öğrenmeye istekli olmak mutlaka olmalıdır.

Bir işletme sahibini düşünelim. Doğal olarak sayısız rakibi olacaktır ve bunlarla piyasada mücadele ederek işletmesini çizgi ötesine taşımaya çalışacaktır. Bunun ilk koşullarından biri ise pazarını genişletmek, müşteri sayısını arttırmak, faaliyette bulunduğu ürün sayısını çoğaltmak, en profesyonel kişilerle çalışmak vd. sayılabilir. Rakip hiçbir zaman düşman değildir. Çalışmalar rakibi bitirmek için değil, onun başarısını geçmek için olmalıdır. Zaten ticari etik kuralları gereği rakip veya onun ürünleri müşteriye karşı hiçbir zaman kötülenmez. Konuyu biraz dağıttık ama işletme sahibi rakiplerinden birini hedef alarak onun başarısını geçmek için konsantre olacaktır ve ticari kuralların dışına çıkmadan başarıya ulaşmaya çalışacaktır veya ulaşacaktır. Burada da olduğu gibi karar vermek başarının yarısıdır.  Öncelikle başarıya inanmak, başarıya giden yolu iyi belirlemek gerekecektir. Tabii ki bunlar için de olumlu düşünce esas alınmalıdır.

Bir örnek de çocuk yetiştirmekle ilgili olabilir. Çocuğa bağırıp çağırmak, oyuncaklarını bir yerlere fırlatmak, onun her yaptığına hayır demek çocuğun kişisel gelişimini olumsuz yönde etkileyeceği kesindir. Çocuk yanlış yapsa bile ona övgüler yağdırmak, bazen yanlışlarını empati yaparak düzeltmek onun geleceği açısından önemlidir. Bu çocuk bunu yapamaz, bu çocuk okumaz diye düşünmek peşin fikirden öte gitmez. Çocuğu da olumsuz yönde etkileyecektir.

Bir sözle bitirelim yazıyı; Yıldızlara uzanmaya çalışınız yakalayamasanız bile uzamış olursunuz.

Enseyi karartmayın.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist