Elif KARACA

Sultanbeyli ve Şişli belediyeleri, Argüden Yönetişim Akademisi koordinatörlüğünde Marmara Belediyeler Birliği (MBB) ve Avrupa Konseyi ortaklığında gerçekleştirilen süreç sonucunda değerlendirilerek yaptıkları çalışmalar ve verdikleri taahhütlerle 2022-23 döneminde Avrupa Yönetişim Mükemmelliği Markası’nı kullanmaya hak kazandı. Avrupa Konseyi İyi Yönetişim Bölüm Başkanı Alina Tatarenko sürdürülebilir bir Avrupa’nın inşası ve herkes için barış, refahın sağlanmasının ancak etkili ve demokratik bir yönetişim ile gerçekleştirebileceğini söyledi. Bu çerçevedeki etkinlikler için geçtiğimiz günlerde Türkiye’de bulunan Tatarenko, projeyi ve Avrupa Konseyi’nin 12 iyi yönetişim ilkesini DÜNYA’ya değerlendirdi.

Avrupa Konseyi tarafından belirlenen iyi yönetişim ilkelerinin yerel yönetimlerde uygulanmasını sağlamak üzere Argüden Yönetişim Akademisi’nin geliştirdiği Entegre Belediye Yönetişim Modelini kullanan Sultanbeyli ve Şişli Belediyelerinin gerçekleştirdikleri bir senelik çalışmanın sonucunda Türkiye’de ilk defa iki belediye Avrupa Yönetişim Mükemmelliği Markası almaya hak kazandı. Hollanda Konsolosluğu tarafından desteklenen ve proje kapsamında Argüden Yönetişim Akademisi ve Marmara Belediyeler Birliği tarafından oluşturulan bağımsız bir jüri tarafından değerlendirilen Sultanbeyli ve Şişli Belediyeleri ilkelere uygunluk sağlayarak yönetişim kalitesini markalaştırmış oldu. Yaptıkları çalışmalar ve verdikleri taahhütlerle 2022-23 döneminde Avrupa Yönetişim Mükemmelliği Markası’nı kullanmaya hak kazanan Sultanbeyli ve Şişli Belediyeleri bir yıllık markaya sahip olma hakkını elde ettiler. İyi yönetişim uygulamalarını devam ettirmeleri halinde bu süreyi uzatabilecekler.

Entegre Belediye Yönetişim Modeli’ni uygulayarak yönetim süreçlerinin her aşamasında Avrupa Konseyi’nin belirlediği iyi yönetişim ilkelerini etkin biçimde hayata geçirecek olan belediyeler böylece sürdürülebilir ve kapsayıcı kalkınmayla vatandaşların yaşam kalitesine daha fazla katkı yapma fırsatı bulacak.

Belediyelerde iyi yönetişim kalite ve düzeyinin güçlendirilmesi konusunda pek çok farklı yöntem ve yaklaşım mevcut, ancak bu konuda en kapsamlı ve ölçülebilir olanların başında Avrupa Konseyi’nin çalışması geliyor. Avrupa Konseyi İyi Yönetişim Bölüm Başkanı Alina Tatarenko sürdürülebilir bir Avrupa’nın inşası ve herkes için barış, refahın sağlanmasının ancak etkili ve demokratik bir yönetişim ile gerçekleştirebileceğini söylüyor. Bu çerçevedeki etkinlikler için geçtiğimiz günlerde Türkiye’de bulunan Tatarenko ile projeyi ve Avrupa Konseyi’nin 12 iyi yönetişim ilkesini konuştuk:

-Entegre Belediye Yönetişim Modeli projesi kapsamında Türkiye’de ilk kez iki belediye Avrupa Yönetişim Mükemmelliği Markasını kullanma hakkına sahip oldu. Projeden ve Avrupa Konseyi’nin bu alanda yaptığı çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Avrupa Konseyi’nin, yerel düzeyde yönetişimi, yönetişimin kalitesini iyileştirmeyi hedefleyen bu 12 ilkesi esasında temel olarak Avrupa vizyonunu oluşturuyor. Geliştirdiğimiz her ilkenin altında, ne anlama geldiğini açıklayan bir dizi kriter ve kendinizi kontrol edebilmeniz için göstergeler bulunuyor ve bu sayede kaliteyi yönetmek mümkün oluyor. Bu ilkeleri katılım, temsiliyet seçimlerin adil yapılması, duyarlılık, etkililik ve verimlilik, açıklık ve şeffaflık, hukukun üstünlüğü, etik davranış, yetkinlik ve kapasite, yenilik ve değişime açık olma, sürdürülebilirlik ve uzun dönemli yönelim, sağlam mali yönetim, insan hakları, kültürel çeşitlilik ve sosyal kaynaşma ve hesap verebilirlik şeklinde sıralamak mümkün.

Eğer demokrasinin hakim olduğu iyi bir yönetime sahip olmak istiyorsanız, burada sürdürülebilirlik çok önemli. Bugün yaptığınız her şeyin bundan 100 yıl sonra burada yaşayan insanları nasıl etkileyeceğini düşünmeniz gerekiyor. Örneğin yapacağınız bir köprünün trafik ve kentsel gelişimin yanında sağlık, çevre ve ekonomiye de ne gibi etkileri olacağını düşünmeniz gerekir. Demokratik katılım için günlük sıradan konularda bile vatandaşların görüşüne başvurulması önemli. Liderliğini üstlendiğim bölümün en önemli önceliklerinden biri iyi demokratik yönetişimle ilgili olarak farkındalığı artırmak. Demokratik yönetişim sağlanmadan ne çevreyi koruyabilirsiniz ne de sürdürülebilir gelişim sağlayabilirsiniz.

-Argüden Akademi’nin liderliğinde yürütülen projede değerlendirme nasıl yapıldı, belediyeler bu hakkı ne kadar süre kullanabilecek?

Avrupa Konseyi’nin benimsediği bu 12 ilke doğrultusundaki ölçütleri kullanarak İstanbul’un iki belediyesi Avrupa Yönetişim Mükemmelliği Markasını kullanma hakkını aldı. Sultanbeyli ve Şişli belediyeleri markaya sahip olma hakkını bir yıllığına elde ettiler. İyi yönetişim uygulamalarını devam ettirmeleri halinde bu süreyi uzatabilecekler. Değerlendirmeler bu ilkelere göre yapıldı. Vatandaşlar yapılan anketlerde belediyelerin faaliyetleri, hizmetleri hakkında görüşlerini belirttiler ve bunlar göz önünde tutuldu. Görüş belirten, taleplerini ileten vatandaşlarla yapılan istişareler ve onları rol model almak çok önemli. Kapsayıcı bir anlayışla belediye faaliyetlerinden etkilenen her kesimin beklenti ve ihtiyaçlarını tespit edip, önceliklerin belirlenmesi ve faaliyetlerin bu doğrultuda gerçekleştirilmesi vatandaşın güvenini kazanmak için çok önemli. Kadınların, çocukların, gençlerin, yaşlıların, engelli vatandaşların farklı ihtiyaçlarını anlamak ve bunları karşılayacak tasarım ve uygulamaları gerçekleştirmek bir bütün olarak yaşam kalitesinin gelişmesini sağlıyor. İyi demokratik yönetişim bilincini ve vatandaşların farkındalığını artırınca toplumda da verimlilik, şeffaflık ve hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygı göstermenin önemi daha iyi anlaşılıyor.

Nasıl ki kendi sağlığımız için düzenli olarak check-up yaptırıyor, arabamızı muayeneye götürüyorsak belediyeler için de bu markayı kullanma hakkını almak bir sağlık kontrolü niteliğinde. Argüden Akademi’nin geliştirdiği Entegre Belediye Yönetişim Modeli de yol ve yöntem göstermesi açısından değerli. Başvuruların bağımsız bir jüri tarafından gerçekleştirilen değerlendirilmesi, düzenli olarak yapıldığında sürekli gelişimi tetikliyor, varsa yanlışların düzeltilmesi imkânını sunuyor ve en sonunda bunlar belediye başkanları için oyların artması anlamına da geliyor. Bugün itibarıyla Türkiye ile birlikte Avrupa Konseyi üyesi 46 ülkeden 23’ünde bu markayı kullanma hakkı kazanan yerel yönetimler oldu. Umuyoruz ki bu öncü belediyelerimiz düzenli olarak bu markayı kullanma hakkını yenileyecek ve onları başka belediyeler de izleyecek ve bu markaya hak kazananların sayısı artacaktır.

-Bütün bunları sağlamak son yıllarda biraz daha zorlaşmış gibi görünüyor. Bunun nedenleri neler olabilir?

Herkes demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün değerini anladı. Ancak ne yazık ki son zamanlarda demokrasi endeksinin birçok ülkede gerilemeye başladığını, pek çok sorun olduğunu görüyoruz. İfade özgürlüğü, medya özgürlüğü, yerel demokrasilerin kalitesi gibi tüm göstergelerde gerileme söz konusu. Burada, bütün belediyelere yeterli yetki ve kaynak verilmesi noktasında merkeziyetçiliğin düzeyi de önemli. Yetkinin insanlara olabildiğince yakın olması gerekiyor. Yetkinin ve gücün yerele de ulaşması gerekiyor ancak maalesef bugün pek çok ülkede farklı eğilimler görüyoruz. Hatta bazı Avrupa ülkelerinde de bugün gücün merkezde toplandığını görmek mümkün. Demokratik özgürlüklere yönelik daha fazla saldırı görüyoruz. Aslında, daha da kötüsü insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin korunmasının, bunların hiçbirinin güvence altına alamadığımızı görüyoruz. Demokratik kurumlarda, demokratik yönetimlerde bir erozyon var. Bu nedenle temel bilgilere geri dönüp iyi bir yönetişime sahip olup olmadığımızdan emin olmalıyız.

-Sanırım son dönemde gerçekleştirilmesi en zor hedefler iklim hedefleri. Bu konuda neler yapıyorsunuz?

Özellikle enerji açısından Avrupa gerçekten zor günler yaşıyor. Evet asıl soru iklim hedefleri. Bütün bunların sorumluluğu kimde. Sadece bir kişi mi sorumlu? Hayır. Bütün olanlardan her birey sorumludur. Alternatif enerji kaynaklarına çok daha erken bakmaya başlayabilirdik. Hükümetler çeşitli izinler verirken, kararlar alırken iyi demokratik yönetişim ve sürdürülebilirlik açısından düşünmüyorlarsa sonuç budur. Bu yüzden her zaman her şeyin ucu yönetişim kalitesine uzanıyor ve bu yüzden bizler bu kadar yakından izliyoruz.

-Sürdürülebilir kentsel kalkınmanın en önemli gereksinimleri nelerdir?

Ağırlıklı olarak hükümetlerle, yerel yönetimlerle, bölgesel ve ulusal hükümetlerle çalışıyoruz. Ancak tabii ki bireyler de çok şey yapabilir. Şu anda yapılanların etki yaratma noktasında yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Hükümet politikaları için her şeyin düzenlenmiş mevzuatlar üzerinden yapılması gerekiyor. İlkelerden biri sağlam finansal yönetim ve ekonomik kalkınma ile ilgili, ancak kalkınma konusunda hep “öyleyse daha fazla fabrika inşa edelim, daha fazla yatırım yapalım” noktasına geliniyor ve bu her zaman refah ve eşitliği getirmiyor. Amaç toplumların refahını ve huzurunu sağlamak ve bu yüzden burada bunları konuşuyoruz. Bunun sadece birilerini zengin etmeye değil, aynı zamanda insanların refahını kapsayıcı ve adil olarak sağlamaya hizmet etmesi için sağlam ekonomik kalkınma ve sağlam finansal yönetimi savunuyoruz. Avrupa Konseyi’nin varoluş vizyonu insan haklarını, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü korumaktır. Bugün pek çok ülkede mahkemelerin bağımsızlığı, medya tehlikede, seçimlere hile karıştırma eğilimi görüyoruz. Bu ise insanların yaşam kalitesini ve sürdürülebilir gelecek hedeflerimizi tehlikeye atıyor.

-İyi yönetim ve kaynakların en doğru şekilde kullanılmasının önündeki en büyük engel nedir sizce?

Çoğu zaman kaynaklar mümkün olan en iyi şekilde kullanılmıyor. Bazen beceriksizlikten, bazen doğru yöntemlerin kullanılmamasından, bazen de yolsuzluktan. Ancak, bu çok ama çok tehlikeli bir şey çünkü güven kaybedildiğinde, bu demokrasiye zarar veriyor. Çok acil çözülmesi gereken en büyük sorun bu. Kamu kaynaklarının doğru kullanımı sağlanırsa ve vatandaşlar da bunu bilir ve kurumlara güven duyarsa her şey çok daha farklı olur. Bu nedenle, yerel yönetimlerde iyi yönetişim yaşam kalitemizin ve geleceğimizin temelidir.

Alina Tatarenko kimdir?

Avrupa Konseyi İyi Yönetişim Bölüm Başkanı Alina Tatarenko 10 yılı aşkın bir süredir yerelleşme, kamu yönetimi ve yerel yönetim reformları alanlarında danışmanlık, proje ve çalışmalar yürütüyor. Bu konularda İspanya, Malta, Kıbrıs, Polonya, Estonya, Ukranya ve Hırvatistan gibi bir çok ülkede yerel yönetimlere kapasite inşası ve danışmanlık gibi roller üstlendi. Yerelleşme, kamu etiği, iyi yönetişim, liderlik, belediyeler arası iş birliği, sınırlar arası ve şehirler arası iş birliği gibi alanlarda uzmanlık ve deneyim sahibi. Alina Tatarenko, London School of Economics (LSE, İngiltere), Central European University (CEU, Macaristan) ve Kyiv-Mohyla Academy (UKMA, Ukranya) üniversitelerinde öğrenim gördü.

Argüden Yönetişim Akademisi

Kamu, sivil toplum, özel sektör ve uluslararası kurumlarda yönetişim kalitesini artırmaya adanmış bir vakıf olan Argüden Yönetişim Akademisi, yaşam kalitesini geliştirmek ve sürdürülebilir bir gelecek oluşturmak üzere yönetişim kalitesini geliştirerek kurumlara duyulan güveni artırmak için çalışıyor. Akademi iyi yönetişim kültürünün gelişimi ve yayılımında ‘mükemmeliyet ve ilk başvuru’ adresi olmayı hedefliyor. Kurumlarına güven duyulan bir toplum için 7’den 77’ye her yaş grubu; özel sektör, sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ve uluslararası organizasyonların liderlerine yönelik programlar geliştiriyor. Akademi, bütünsel ve entegre bir yönetişim anlayışıyla kurumlara duyulan güveni geliştirmek için içerik geliştiriyor, eğitim programları hazırlıyor. Mevcut ve gelecek nesillerin yaşam kalitesini artırmak için iyi yönetişim kültürünü yaygınlaştırmak üzere çeşitli yerel, ulusal ve uluslararası kuruluşlarla işbirlikleri yapıyor. ARGE Danışmanlık’ın Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Argüden’in 2011 yılında Palgrave Macmillan tarafından yayınlanan ‘Yönetişim Anahtarları’ kitabı, 2014 yılında kurulan Akademi’nin entelektüel temelini oluşturdu.