Dış ticaret deyince hepimiz ihracat ve ithalat rakamlarını irdelememiz akla gelmektedir. Öncelikle ihracat konusuna baktığımızda, yaklaşık üç yıldan bu yana tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de devam eden koronavirüs salgını, neredeyse yedi aya varan ve ne zaman biteceği belli olmayan Rusya-Ukrayna savaşının ülke ekonomileri üzerindeki olumsuz etkileri ve dünya üzerinde cereyan eden yüksek enflasyon oranlarına rağmen tarihi başarılara imza atıyoruz. Her geçen zaman artan ihracatımız, tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmasına rağmen ithalat rakamlarını maalesef geçemiyor. Tabii ki en doğal sebep akaryakıt, doğalgaz, enerji gibi temel tüketim ürünleri konusunda dışa bağımlı olmamızdan kaynaklanmasıdır.

Yaşı 50 ve daha üzeri olanlar hatırlayacaklardır ama biraz geriye gidelim.1980 li yılların ortalarına kadar ülkemizde ithalat yasağı olduğu için ancak yabancı uyruklu vatandaşlar tarafından yurt dışından mal getirilebiliyordu ve astronomik bir şekilde enflasyon oranı ile yaşamaktaydık. Gelişmekte olan ülkeler sınıfında olduğumuz için üretim kaynaklarımız ihtiyaca yetmiyordu ve ürün kıtlığı sürekli olarak gündemde idi. Sanayicilerimiz ürünlerin kalitesinden ziyade üretim artışı sağlamak, piyasaların ihtiyacına cevap vermek için gayret gösteriyorlardı. Doğal olarak da artan fiyatların önüne geçmek mümkün değildi. Ülkede döviz taşıma ve bulundurma da yasaklar arasındaydı.

Merhum Turgut Özal iktidara gelince globalleşen dünyaya ayak uydurmamız, öncelikle telekomünikasyon teknolojisi ile birlikte internet kullanımının artması, iletişim kanallarının çağdaş duruma gelmesi ile birlikte ithalat kapıları da açılmasıyla birlikte dövizin de serbest bırakılması sağlanmış oldu. İthalatın serbest bırakılması (ithalat belgesi almak kaydıyla) ile birlikte işletmelerimizin birçoğu yurt dışından çeşitli ürünler getirmeye başladılar. Biz millet olarak kaliteden önce fiyatı baz almamızdan dolayı iş insanlarımız özellikle ucuz olmak kaydıyla her türlü ürün getirip yurt içi piyasalara satmaya başladılar. Gün geçtikçe hız kesmeden çoğalan ithal ürünler, yerli sanayimizi olumsuz yönde çok etkiledi ve hatta bazı fabrikalar üretim faaliyetine son vermek zorunda kaldı. Çünkü ithal gelen mallarla fiyat konusunda rekabet etmek oldukça zor hatta imkânsız seviyelerdeydi. Neredeyse yerli malların yarı fiyatına satılan ürünler tüketiciler tarafından da rağbet görmekteydi.

Tüm bunların sebebi TL’nin değerimin düşük olması nedeniyle ithal fiyatlarının ucuz kalması ve halk tarafından da kabul görmesiydi. Bir diğer önemli konu da ithalatı çok yaptığımız için paramızın yurt dışına gitmesi ve dış ticaret açığımızın sürekli yükselmesine yol açması olarak yorumlanabilir. Ülkemiz adeta tabiri caiz ise ithalat çöplüğü gibiydi.

Günümüzde ise hükümetin uygulamaya koyduğu üretim odaklı büyüme hedefi son derece doğrudur ve kesinlikle sonuna kadar desteklenmelidir. (Uygulama şekli tartışmaya açıktır.) Çünkü bir ülkenin ekonomik olarak büyümesi ancak ve ancak üretim artışı ile sağlanabilir. Uluslararası pazarlarda rekabet gücümüzün artması, ülkeye döviz girdisi sağlanması, işsizliğin azalması, ihracat rakamlarımızın büyümesi ve daha birçok faktör üretim hacmi ile doğru orantılıdır. Üretim artışı ile birlikte milli gelirimiz de artacağından vatandaşların refah seviyesi yükselecek, gelir adaleti de kendiliğinden sağlanmış olacaktır. En önemlisi ise dışa bağımlılığımızı ne kadar aza indirgersek paramız yurt içinde kalacaktır.

Yıllardan bu yana devam eden dış ticaret açığımız üretim yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Üretim konusunda ise katma değeri yüksek teknolojik ürünlere önem vermeliyiz. Çünkü bugün yapılan üretimin geneline baktığımızda kullanılan hammadde ve yarı mamulün yaklaşık yüzde ellisi yurt dışından ithal yoluyla gelmektedir. Döviz kurlarının sürekli olarak yükselmesi ile birlikte üretimin girdi maliyetleri artmakta bu da enflasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla ithal ikame ürün üretimine hız vermemiz olmazsa olmaz koşuldur. Hükümetin bu konuda üreticiye sağladığı destekler gözden geçirilmeli ve olanaklar çerçevesinde arttırılmalıdır.

Üretimde artış sağlanması arz ve talep kanununa göre arz fazlası yaratacağından enflasyonun da aşağı yönlü hareketlenmesine sebep olacaktır. İşte bu sırada faizler düşürülmelidir.

Konumuza dönecek olursak ağustos ayı dış ticaret verileri Ticaret Bakanı Sn. Mehmet Muş tarafından açıklandı. Buna göre ihracatımız ağustos ayında %13 yükselmiş 21,3 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Yukarıda da bahsettiğim gibi bu rakam tarihi bir rekordur.

Tüm dünya üzerinde resesyon dedikodularının gündemde olduğu ve ekonomik olumsuzlukların devam ettiği bir dönemde ihracattaki başarımız son derece önemlidir. Buna mukabil ithalatımız ise 32 milyar 618 milyon dolar olmuştur. Yani ağustos ayında dış ticaret açığımız yaklaşık 12 milyar dolar civarındadır.

AĞUSTOS AYI DIŞ TİCARET VERİLERİMİZ (Kaynak: T.C. Ticaret bakanlığı)

*2022 yılı ağustos ayında ihracatımız bir önceki yılın aynı ayına göre %13,15 oranında artarak 21 milyar 341 milyon dolara ulaşmıştır.

*Bu rakam tüm zamanların en yüksek rakamıdır.

*İthalatımız ise 32 milyar 618 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

*Dış ticaret hacmi, %28,39 artarak 53 milyar 559 milyon dolar olmuştur.

*Enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı %91,6 dır.

EN FAZLA İHRACAT YAPILAN ÜLKELER

Almanya=1 milyar 662 milyon dolar

ABD=1 milyar 480 milyon dolar

Irak=1 milyar 258 milyon dolar

GRUPLAR BAZINDA İHRACATIMIZ

Hammadde (ara mallar) =11 milyar583 milyon dolar

Tüketim malları=7 milyar 361 milyon dolar

Yatırım (sermaye) malları=2 milyar 203 milyon dolar

EN FAZLA İHRACAT YAPILAN FASILLAR

Kazanlar ve makinalar=1 milyar 923 milyon dolar

Motorlu kara taşıtları=1 milyar 899 milyon dolar

Mineral yakıtlar, Mineral yağlar=1 milyar 579 milyon dolar

*2022 ağustos ayında TL ile ihracat yaptığımız ülke sayısı 164, TL ile ihracat yapan işletme sayısı 6439 olmuştur.

*2022 yılı ağustos ayında TL ile yapılan ihracat, bir önceki yılın aynı ayına göre %109 artmıştır.

Yukarıdaki bilgilerde en önemli konu ihracatın ithalatı karşılama oranıdır. Tabloda görüldüğü gibi enerji ve altın haricinde bu oran %91 olmuştur. Enerji, doğalgaz, akaryakıt gibi temel tüketim ürünlerinde dışa bağımlı olmamız ithalat rakamlarımızı yükseltmekte, dolayısıyla dış ticaret açığımıza sebep olmaktadır. Ancak döviz kurları bu kadar yüksek olmasaydı hem ithalat rakamlarımız daha az olacak hem de enflasyon oranımız daha düşük olacaktı.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist