Bir tarım ülkesi olmamıza rağmen sadece et değil, çeşitli gıda ürünlerini ithal etmek durumunda kalıyoruz ve doğal olarak yurt dışına paramız gittiği için dış ticaret açığımız da giderek çoğalıyor. Gıda enflasyonu ülkemizde maalesef her geçen dönemde de artışını sürdürmektedir.
Hayvancılık sektörü ise tarım sektörü ile birlikte giderek küçülmekte ve ileriye dönük süreçte alarm vermektedir. Ülkemizde ortalama çiftçilik yaşı 59 olarak belirtilmekte ve genç tarım ve hayvancılık sektörüyle iştigal eden vatandaş sayısı da giderek azalmaktadır. Tabii ki bunun da birtakım sebepleri mevcuttur. Giderek artan ve çiftçinin olmazsa olmazı olan zirai ilaç, yem fiyatları, mazot, gübre gibi kalemlerin maliyeti karşılamaması başlıca sebepler olarak sayılabilir. Bu yüzden ekim alanları boş kalmakta, hayvanlar ise zamanından önce kesime gönderilerek sektöre olan ilgi azalmaktadır. Doğal olarak süt üretimini de gelişen bu olaylar negatif yönde etkilemektedir.
Et, süt, yumurta gibi insanın alması gereken gıdalara yüksek enflasyon sebebiyle ulaşılamadığı veya gereğinden çok az olarak tedarik edildiği bir gerçektir. Bu yüzden ülkemizde kişi başına düşen et tüketimi de giderek azalmaktadır. Bunun sonucu olmak üzere başta obezite olmak üzere ileriye dönük bir takım sağlık problemlerinin yaşanma ihtimali de yüksektir.
Ülkemizde hayvancılık geleneksel ve modern hayvancılık olmak üzere iki şekilde yapılmaktadır.
*Geleneksel hayvancılık: Tamamen doğa koşullarına bağlı olarak yapılabilir. Yurdumuzun birçok bölgesinde mevcut olan meralarda otlatılarak hayvanlar beslenir. Bu tür hayvancılıkta iklim koşulları ön plana çıkar. Normal hava koşullarında tarlada, merada, dağda beslenen hayvanlar, iklim elvermediği zamanlarda ahırlarda veya bakımevlerinde yemlenerek beslenirler. Yağış alan bölgelerimizde ot verimi de yüksek olacağından hayvansal ürünlerin üretimi de artış kaydetmektedir. Buna mukabil az yağış alan bölgelerde ise hayvancılık verimi düşük seyretmektedir.
*Modern hayvancılık: Modern hayvancılıkta meralar yerine modern ahırlar hayvan beslemek için kullanılmaktadır. Hayvanlar doğal ortamdan uzak, doğal besinlere ulaşamamakta ancak yem ile beslenmektedir. Modern hayvancılıkta sağlık kontrolleri daha sıkı yapıldığı için verim yüksek olabilir.
Hayvan sağlığı, beslenme türü ne olursa olsun hayati önem taşır. Hayvanların periyodik sağlık kontrolleri mutlaka yapılmalı, gerekli aşı veya tedavileri aksatılmamalıdır.
Ülkemizde hayvancılık, küçükbaş (koyun besiciliği, kıl keçisi besiciliği, tiftik keçisi besiciliği), büyükbaş, arıcılık, ipek börekçiliği, kümes hayvancılığı, balıkçılık olarak faaliyet göstermektedir.
Keçi besiciliğinde en önemli sorun keçinin dağlarda filizleri yemesi sonucu ormanlara verdiği zarardır. Bu nedenle tarım ve hayvancılık bakanlığı bazı yörelerde keçi yerine koyun yetiştirilmesini önermektedir.
Hayvancılık, gerçek anlamda zor bir meslektir. Hayvanların beslenmesi yanında temizliği, sağlık kontrolleri, bakımevlerinin yapılması, doğa koşullarına çıkıldığı zaman hayvanların zapt edilmesi gibi işlemler son derece yorucu ve neredeyse günün 24 saatini gerektiren işlemlerdir. Hayvancılık yapan vatandaşlarımız, sadece kendileri değil, çoluk, çocuk ailenin tüm bireyleri mesai yapmak zorundadır.
Günümüz ekonomik koşullarında hayvancılığın karlı bir iş olmaktan çıktığı daha da ötesi yem ve bakım ücretlerinin astronomik yükselmesi nedeniyle zarar eden bir sektör haline geldiği yazılı ve görsel basında yerini almaktadır. Hatta bazı hayvan besicilerinin hiç istemedikleri halde yem parasına yetişemedikleri için zamanından önce kesime gönderdiklerini de izliyoruz.
Tarım ve orman bakanlığı, hayvan besicilerine özel olarak kredi ve diğer destek programları uygulamaktadır. Ancak köylerin boşalması ve her konuda olduğu gibi her şeyi hazır bulmaya çalışmamız yüzünden bu destekler hedefine ulaşamamaktadır.1970 li yıllarda sanayi devriminin başlamasıyla birlikte köyden kente göç başladıktan sonra köy veya kırsal nüfusun azalması sonucu ekim alanları boş kaldığı gibi hayvancılık sektörü de gerektiği şekilde gelişmekten uzak kalmıştır.
Bir taraftan hükümet hayvancılık konusunda destek programları uygularken, ülkemizde besiciliğin yetersiz olmasından dolayı et ithalatı yapmaktayız. İdeal olan kendi hayvanımız kendi tüketimimize yetecek seviyede olmasıdır ve paramız yurt dışına gitmemeli, gerekirse hayvancılık destekleri arttırılarak sektörün gelişmesi öne alınmalıdır. Çünkü metabolizmanın yaşayabilmesi için yukarıda da söylediğim gibi et, süt, yumurta ve yan ürünlere insan sağlığı açısından ihtiyacımız olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Ancak ekonomik krizi aşmaya çalıştığımız ve içinde bulunduğumuz dönemde et, süt, yumurta, peynir fiyatları son derece yüksek olduğundan halkın büyük bir kısmı tarafından ulaşılması zor hatta imkânsız duruma gelmiştir. Hükümetin girişimleriyle et ve süt kurumları ve tarım kredi kooperatifleri vasıtasıyla hayvansal ürünlerin fiyatında indirim yapılsa da söz konusu mağaza sayıları az olduğundan çözüm olmamıştır.
Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde her sektörün etkilendiği gibi hayvancılık sektörü de olumsuz yönde etkilenmiş, besiciler için artan fiyatlar nedeniyle meslekten vazgeçenler de olmuştur.

Miktar bazında ise Türkiye, 14 yılda toplam 315.231 ton büyük ve küçük baş karkas et ithal etti. 2023 yılında 3.003 ton büyük ve küçükbaş karkas et ithalatı, 2024’ün 11 aylık döneminde 9.504 tona çıktı. Yine bu dönemde 47 ton kasaplık sığır, 32 ton küçükbaş kasaplık et ithalatı yapıldı.
TÜİK’in 2024 kırmızı et verilerine göre, et üretimi 1,5 milyon tona ulaşarak son 20 yılın en yüksek seviyelerine çıkarken, kişi başına düşen et miktarı 2023’e göre azaldı; artan fiyatlar nedeniyle alım gücü 2005 seviyelerine indi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılına ait kırmızı et üretim verilerini yayımladı. Açıklanan istatistikler, son 20 yılda üretim miktarının önemli ölçüde artmasına rağmen, tüketici alım gücünde ve kişi başına düşen et miktarında dikkat çekici dalgalanmalara işaret ediyor.
Asgari ücretin et alım gücüne etkisi de çarpıcı bir şekilde ortaya çıktı. 2005 yılında asgari ücretle 40 kilogram dana eti alınabilirken, bu miktar 2023’te 28 kilograma kadar düştü. 2024 yılı itibarıyla 17 bin 2 TL olan asgari ücretle, kilogramı 434 TL olan etten sadece 39 kilogram alınabiliyor. En yüksek et alım gücü ise 2020 yılında, asgari ücretle 46 kilogram et alınabilen dönem olarak kayıtlara geçti.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar