Küresel siyasetin karmaşık dengeleri içinde devletlerin birbirleriyle kurdukları ilişkiler, genellikle diplomatik görüşmelerin, stratejik iş birliklerinin ve ekonomik çıkarların kesiştiği noktalarda şekillenir. Bu ilişkilerin en somut ve bağlayıcı formu ise hükümetler arası anlaşmalar (Intergovernmental Agreements – IGA) olarak adlandırılır. Günümüzde bu anlaşmalar, sadece klasik diplomatik belgeler olmaktan çıkmış; enerji güvenliğinden iklim politikalarına, savunma sanayinden vergi iş birliğine kadar çok geniş bir alanda küresel yönetişimin temel araçlarından biri haline gelmiştir.
IGA’ların Hukuki ve Diplomatik Niteliği
Hükümetler arası anlaşmalar, iki veya daha fazla devletin karşılıklı rıza temelinde belirli konularda iş birliği yapmalarını sağlayan, uluslararası hukuk tarafından tanınan bağlayıcı düzenlemelerdir. Bu anlaşmalar, taraf ülkelerin hükümetleri tarafından imzalanır ve çoğu zaman parlamentoların onayından geçerek yürürlüğe girer. Ancak bazı IGA’lar, özellikle yürütme organları arasında yapılan teknik veya idari nitelikli anlaşmalar olduğunda, parlamenter onay sürecine tabi olmadan da uygulanabilir.
Bu yönüyle IGA’lar, diplomatik esneklik sağlar. Zira devletler, kapsamlı antlaşmaların uzun ve karmaşık müzakere süreçlerinden geçmeden belirli konularda hızlı iş birliği geliştirebilir. Özellikle ekonomik ve mali konularda, hükümetler arası düzeyde yapılan anlaşmalar, küresel kriz dönemlerinde koordinasyonu kolaylaştırır. Örneğin, 2008 finansal krizinden sonra OECD ve G20 ülkeleri arasında vergi bilgi değişimi veya finansal şeffaflık konularında imzalanan IGA’lar, uluslararası finans sisteminin denetlenebilirliğini artırmıştır.
Ekonomik ve Stratejik Önemi
IGA’ların bir diğer önemli işlevi, devletler arası ekonomik ilişkileri kurumsallaştırmasıdır. Yatırımların korunması, ticaretin kolaylaştırılması, çifte vergilendirmenin önlenmesi gibi konularda imzalanan hükümetler arası anlaşmalar, iş dünyası için öngörülebilir bir ortam yaratır. Bu sayede yabancı yatırımcılar, hukuki belirsizlikten korunarak daha güvenli bir yatırım zemini bulur.
Enerji alanı, IGA’ların en yoğun kullanıldığı sektörlerden biridir. Türkiye’nin TANAP (Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı) Projesi’ne ilişkin olarak Azerbaycan ve diğer ortak ülkelerle imzaladığı hükümetler arası anlaşmalar, sadece bir enerji projesi değil, aynı zamanda bir jeopolitik iş birliği modeli örneğidir. Benzer şekilde, Avrupa Birliği ile üye olmayan ülkeler arasında yapılan enerji, çevre veya ulaştırma anlaşmaları da bölgesel bütünleşmenin altyapısını oluşturur.
Savunma sanayii alanında yapılan IGA’lar ise stratejik ortaklıkların kurumsal temellerini atar. Ortak üretim, teknoloji transferi veya bilgi güvenliği konularında yapılan anlaşmalar, sadece askeri değil, siyasi güvenin de göstergesidir. Bu tür anlaşmalar, NATO üyeleri arasındaki iş birliğinden, ABD’nin ikili savunma mutabakatlarına kadar uzanan geniş bir yelpazede karşımıza çıkar.
Uluslararası Düzen ve Egemenlik Dengesi
Her ne kadar hükümetler arası anlaşmalar iş birliği niyetiyle yapılsa da egemenlik tartışmalarını da beraberinde getirir. Özellikle küçük veya gelişmekte olan ülkeler açısından, büyük güçlerle yapılan IGA’lar zaman zaman asimetrik ilişkiler doğurabilir. Çünkü bu anlaşmalar, güçlü tarafın çıkarlarına uygun bir düzeni dayatabilir. Bu nedenle uluslararası hukukta “eşit egemenlik” ilkesi, her IGA’nın temelinde yer alması gereken bir güvence olarak kabul edilir.
Bir diğer tartışma konusu, IGA’ların ulusal hukuk sistemleriyle ilişkisi üzerinedir. Bazı ülkelerde hükümetin imzaladığı uluslararası anlaşmalar doğrudan yürürlüğe girebilirken, bazı ülkelerde ise parlamentonun onayı zorunludur. Bu durum, yürütmenin dış politika alanındaki yetkilerini genişletebilir ya da sınırlayabilir. Demokratik sistemlerde bu dengenin korunması, uluslararası yükümlülüklerin meşruiyeti açısından büyük önem taşır.
Yeni Dönem: Dijitalleşme ve Küresel İş birliği
21.yüzyılda IGA’ların kapsamı, klasik alanların ötesine geçmiş durumda. Dijital verilerin korunması, yapay zekâ etiği, siber güvenlik, iklim değişikliğiyle mücadele ve yeşil dönüşüm gibi yeni nesil politikalar, devletlerin birlikte hareket etmesini zorunlu kılıyor. Örneğin Avrupa Birliği’nin veri koruma standartlarının (GDPR) küresel etkisi, birçok ülkeyi dijital veri paylaşımı ve gizlilik konularında yeni hükümetler arası anlaşmalar yapmaya yöneltti.
Benzer şekilde, Paris İklim Anlaşması’nın ulusal uygulama düzeyinde etkinleştirilmesi için ülkeler arasında ikili ve çok taraflı IGA’lar imzalanmaktadır. Bu anlaşmalar, sadece çevre politikası değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin de somut adımlarını oluşturmaktadır.
Türkiye’nin IGA Deneyimi
Türkiye, stratejik konumu gereği hükümetler arası anlaşmaları etkin bir dış politika aracı olarak kullanmaktadır. Avrupa Birliği, Türk Devletleri Teşkilatı, NATO ve Orta Doğu ülkeleriyle yürütülen çok sayıda IGA hem ekonomik hem de diplomatik ilişkilerin derinleşmesini sağlamaktadır. Özellikle enerji koridorları, savunma sanayii iş birlikleri, gümrük kolaylıkları ve dijital dönüşüm projeleri, Türkiye’nin bölgesel etkinliğini artıran temel unsurlar arasında yer almaktadır.
Ayrıca Türkiye, OECD ve G20 platformlarında da uluslararası mali şeffaflık, vergi bilgi değişimi ve sürdürülebilir finans konularında hükümetler arası anlaşmalara taraf olarak küresel yönetişim süreçlerinde aktif rol üstlenmektedir. Bu durum, ülkenin sadece bölgesel değil, küresel ölçekte de diplomatik ağırlığını güçlendirmektedir.
Sonuç: Küresel Düzenin Sessiz Mimarları
Hükümetler arası anlaşmalar, uluslararası ilişkilerin görünmeyen ama en etkili yapı taşlarıdır. Devletler arasındaki güveni kurumsallaştırır, iş birliğini kalıcı hale getirir ve küresel düzenin sürdürülebilirliğini sağlar. Ancak bu anlaşmaların demokratik denetim altında olması, ulusal çıkarların gözetilmesi ve eşitlik ilkesinin korunması büyük önem taşır.
Bugün dünyada yaşanan çok taraflı krizler –ister enerji ister güvenlik ister iklim krizi olsun– tek başına hiçbir devletin çözebileceği nitelikte değildir. Bu nedenle hükümetler arası anlaşmalar, 21. yüzyıl diplomasisinin sadece bir aracı değil, aynı zamanda ortak geleceği şekillendiren sessiz mimarları olarak önemini artırmaya devam edecektir.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar