Naki BAKIR

Dış ticaret açığı, Ekim ayında yüzde 421,7’lik rekor artışla adeta alarm verirken sorunun, Türkiye’nin petrol, gaz gibi zorunlu ola­rak ödediği enerji ürünleri faturasından çok, dış alımı yapılan ithal girdilere öde­nen yüklü dövizden kaynaklandığı be­lirlendi.

Türkiye’nin çok büyük oranda dışa bağlı olduğu petrol, gaz gibi enerji ürün­leri ithalatının faturası cari açık soru­nunda önemli bir rol oynasa da TÜİK’in dış ticaret verilerinin ayrıntısı, açığı asıl büyüten faktörün sanayide kökleşen “yap-satçılık” dolayısıyla üretimde kul­lanılan işlenmiş ya da işlenmemiş ham­maddeler başta diğer ara malları ithalatı olduğunu gösteriyor.

Enerji dışı ithal girdi 189 milyar dolar

Özellikle sanayi üretiminde kullanı­lan “işlem görmüş hammaddeler” itha­latı yılın ilk on ayında, geçen yıla göre yüzde 36 oranında 29 milyar dolar arta­rak 109,5 milyar dolarla rekor bir düzeye ulaştı. Geçen yıla göre ithalattaki artış ve dış ticaret açığındaki büyümede en büyük pay bu kalemden geldi.

Sanayi için işlem görmemiş ham­maddelerin ithalatı da on ayda 18,4 mil­yar dolar oldu, böylece bu iki fasıl için ödenen toplam döviz 127,9 milyar do­lara ulaştı. Yakıt ve yağlar, yatırım mal­larının aksam ve parçaları, taşımacılık araçları ve diğer ara malları için ödenen fatura da 61 milyar dolarla 2021’in eş dö­nemindekinin 15,9 milyar dolar üzeri­ne çıktı.

Böylece, enerji dışındaki ara malları­nın on aylık ithalatı 188,9 milyar dolarla, bu dönemde 244 milyar dolar olan top­lam ara malı ithalatının yüzde 77,4’ünü ve 300,4 milyar dolara ulaşan toplam it­halatın da yüzde 62,9’unu oluşturdu.

Enerji faturası 55 milyar dolar

Cari açığın ana kaynağı olarak gösteri­len enerji ithalatına ödenen fatura ise ge­çen yıla göre hızlı büyümesine rağmen, toplam girdi ithalatının beşte biri düze­yinde gerçekleşti.

Sanayinin üretimde kullandığı işlen­miş ve işlenmemiş hammaddeler ile di­ğer ara mallarının ithalatı 189 milyar do­lara yaklaşırken, “gizli veri” kapsamın­daki ham petrol, bitümenli taşkömürü ve doğal gaz ithalatına ödenen toplam dö­viz, 55,1 milyar dolarla, toplam girdi itha­latının yüzde 22,6’sı, toplam ithalatın da yüzde 18,3’ü düzeyinde gerçekleşti.

Toplam girdi ithalatındaki 78,3 mil­yar dolarlık artışın 31,6 milyar doları enerji faturasından, yaklaşık 47 milyar doları ise sanayi için işlem görmüş ve görmemiş hammaddeler başta diğer ara mallarından kaynaklandı.

Dolayısıyla, ilk on ayda 91 milyar do­ları aşan dış ticaret ve 40 milyar dola­ra yaklaşan cari işlemler açığındaki bü­yümede sanayinin kullandığı diğer ara malları, enerji faturasından daha fazla pay aldı.Tüm ihracat geliri ithal girdiye yetmiyor

TÜİK’e göre Ocak-Ekim dönemin­de 300,4 milyar dolar olan ithalatın 244 milyar dolarını enerji dahil hammad­deler oluştururken, yatırım malı itha­latı 32,3 milyar, tüketim malı ithalatı da 23,9 milyar dolarda kaldı. On ayda itha­lata yapılan her 100 dolarlık ödemenin 81 doları ithal girdiye gitti.

Türkiye’nin on ayda yaptığı toplam 209,4 milyar dolarlık ihracat, 244 mil­yar dolarlık ithal ara malı faturasının ancak yüzde 85,8’ini karşılayabildi. Di­ğer deyişle Türkiye, gerçekleştirebildi­ği toplam ihracatın yüzde 116,5’i kadar girdi ithal etti. Geçen yılın aynı döne­minde hammadde ithalatı toplam ih­racat gelirinin yüzde 91’i karşılanabil­miş, başka deyişle ihracat bunun yüzde 109,5’i düzeyinde gerçekleşmişti.

İthal girdi ağırlıklı üretim yapısının çıktısı olarak tüketim malı ihracatının toplam ihracattaki payı ise yüzde 37’den yüzde 35’e geriledi.

Yıllara göre seyir aleyhte

2018’de yüzde 75,6 olan ara malı it­halatının toplam ithalattaki payı bu yıl Ocak-Ekim dönemi itibariyle yüzde 81,2’ye; toplam ihracata oranı da yüz­de 98,7’den yüzde 116,5’e çıktı. Toplam ihracatın ara malı ithalatını karşılama olanı 2018’deki yüzde 101,4’lük düze­yinden bu yıl ilk on ay itibariyle yüzde 85,8’e geriledi. Aynı dönemde tüketim malı ihracatının hammadde ithalatı­na oranı ise yüzde 40,6’dan yüzde 30,1’e indi.

Yüksek kur ihracata neden yaramıyor?

Normalde ihracat performansını olumlu etkileyen faktörlerin başında gelen ulusal paranın yabancı dövizlere göre değer kaybı, Türkiye’de ise ithala­tı, ihracattan daha fazla büyütüyor. Sa­nayici-ihracatçı kesim büyük oranda it­hal girdiyle üretim yaptığı için, kur ar­tışları aslında bu kesim için de üretim maliyetlerinde artış anlamına geliyor. Pahalı girdi, yurt içinde üretilen ürün­lerin birim maliyetini ve dolayısıyla fi­yatını yükseltip, dış pazarlarda rekabet avantajını azalttığı için üreticiyi iç pa­zara yöneltiyor. Dış pazara üretenler ise üretim girdileri için dışarıya daha faz­la döviz ödüyor, ihracatın katma değeri düşüyor.

İthal girdiye bağımlı sanayi yapısın­da, ihracatı artırma gayretleri, bume­rang etkisiyle dönüp ülkeyi vuruyor. Bu yapıda ihracatın artış trendini sürdür­mesi, ithalatta daha büyük bir artış iv­mesine yol açıyor ve bu da dış ticaret açı­ğını büyüterek, cari işlemler açığı soru­nunu kronikleştiriyor.

2023’te dış ticaret nasıl seyreder?

Son dönemde görece stabil hale gelse de aşırı yüksek kur düzeyi, maliyet enf­lasyonu yoluyla halkın alım gücünü dü­şüren, hayat pahalılığına yol açan bir unsur olmasının yanında, ithal girdiye bağımlı üretim yapısında cari işlemler dengesini de olumsuz etkilemeye de­vam ediyor.

2023’te dış borç geri ödemeleri ve ca­ri açık finansmanı dolayısıyla yüklü bo­yutlara ulaşacak dış kaynak ihtiyacı, TL’de değer kaybının süreceği anlamı­na geliyor. Döviz gelir-gider dengesin­de yeterince iyileşme ivmesi yakalana­mazsa 2023’te de sürecek yüksek kur düzeyi, dış ticaret dengesini olumsuz etkileyecek. Petrol, gaz gibi dışa bağım­lı olunan ürünler yanında sanayinin diğer ara malı ithalatı da pahalanacak. Yükselecek girdi maliyetleri ile ithal girdiye bağımlı üretici-ihracatçı sek­törlerin maliyeti artacak, fiyat avanta­jı azalacak. Döviz açığının kurları yük­seltmesi, ülke sanayisi ve ihracatında yapısal bir sorun olan ithal girdi bağım­lılığının cari açığı büyütmesi şeklinde­ki kısır döngünün kırılması, ancak etki­li yapısal reformları içeren yeni ve güçlü bir ekonomik programla mümkün ola­cak.

Kalıcı iyileşme için katma değerli ürün

Yüksek kur ve ithal girdi bağımlılığı nedeniyle üretim maliyetleri dünya ile rekabette aleyhinde bulunan Türkiye, dünyada yüksek talep gören katma değerli ürünlerin imalatında da çok geride bulunuyor; daha çok düşük-orta katma değerli mallar üretip ihraç ediyor. Uzmanlar, ihracatın katma değerini düşüren, getirisini azaltan ithal girdi bağımlılığından kurtulmak için yerli ara malı sektörlerinin teşviki yanında; küresel ticarette rekabet için sadece fiyat avantajına odaklanmayıp, uzun vadede katma değeri yüksek ürünlere yönelmek gerektiğine işaret ediyor.