Döviz kurlarının yükselmesi sonucu artan ithalat rakamlarımız nedeniyle dış borç yükümüz artmaktadır. İhracatımız son aylarda en yüksek seviyelere ulaşmasına rağmen dışa bağımlı olduğumuz akaryakıt, enerji, doğalgaz gibi temel tüketim ürünlerini ithal etmemiz ve yüksek kur fiyatlarından dolayı yüksek ithalat rakamları oluşmasından dolayı ithalat rakamlarını bir türlü geçemiyor.

Türkiye istatistik kurumun (TÜİK) dış ticaret verilerini açıkladı. Buna göre, dış ticaret açığı ağustos ayında da artmaya devam etti. Verilere göre ağustos ayında ihracat yüzde 13,1, ithalat ise yüzde 40,4 arttı. Ocak-ağustos döneminde ise ihracat yüzde 18,2 ithalat ise yüzde 40,7 arttı.

TÜİK ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre; ihracat 2022 yılı ağustos ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre 21 milyar 337 milyon dolar, ithalat 32 milyar 531 milyon dolar olarak gerçekleşti. Böylece ağustos ayında cari açık 11 milyar 194 milyon dolar artış gösterdi. Dış ticaret açığı önceki yılın aynı ayına göre yüzde 159 arttı.

İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ağustos ayında yüzde 81,4 iken, 2022 Ağustos ayında yüzde 65,6’ya geriledi.

Ocak-ağustos döneminde ise ihracat 165 milyar 608 milyon dolar, ithalat 239 milyar 43 milyon dolar olarak gerçekleşti. Böylece 8 aylık açık 73 milyar 435 milyon doları buldu.

Ocak-ağustos döneminde dış ticaret açığı yüzde 146,3 arttı. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak-ağustos döneminde yüzde 82,5 iken, 2022 yılının aynı döneminde yüzde 69,3’e geriledi.

İhracat konusunda rakamsal olarak büyük rakamlara ulaşmamız bir gerçektir. Ancak ithalat rakamlarımızın ihracatın üstünde olduğu da bir gerçektir. İhracatın yükselmesi için üretimin hızlı bir artış kaydetmesi gerekir. Ayrıca ihracat rakamlarımız yüksek olmasının yanı sıra miktar olarak da bakılması gerekir.>Çünkü döviz kurları yüksek olunca doğal olarak rakamlar da büyük çıkmaktadır. Örneğin 100 birim malı 5 dolardan ihraç ettiğinizde dolar kuru 10 TL ise 5000 TL ihracat geliriniz oluşmuştur. Aynı 100 birim malı gene 5 dolardan ihraç ettiğinizde dolar kuru 12 TL ye çıktığında ise ihracat rakamınız 500 dolardır ama TL ye çevirdiğinizde 6000Tl, ihracat geliriniz vardır.

Dolayısıyla ihracat geliri dolar olarak aynı olmasına rağmen TL olarak yükselmiştir. Yani ihraç edilen miktar hesaplamaları yapılmalıdır.

Döviz kurları yüksek olduğunda ithalat rakamları yüksek olacağı gibi ihracat gelirleri de yüksek olacaktır. Ancak ithalat rakamlarımız ithalattan daha az olduğundan bizim için olumsuz sonuçlar vermektedir.

İthalatı azaltmanın bir diğer ve yegâne yolu da üretimde kullanılan hammadde ve ara malların ülkemizde üretiminin gerçekleştirilmesidir. Çünkü yaklaşık yüzde elliye varan oranlarda hammadde ve ara malı döviz ödeyerek alıyoruz ve karşılığında para ödüyoruz. Kurların yüksek olması ise ödediğimiz parayı çoğaltmakla kalmıyor, üretim maliyetlerini de yükseltiyor. Yükselen üretim maliyetlerine tüketici fiyatlarına yansıdığı için enflasyonu olumsuz yönde etkiliyor.

Karadeniz’de keşfedilen doğalgaz rezervleri dış ticaret açığımızın azalması yönünde katkı sağlayacağı kesindir. Çünkü dışa bağımlı olduğumuz temel ürünlerden birisi ve en önemlisi doğalgaz, elektrik ve akaryakıttır. İthalat rakamlarımızın artışında en büyük neden dışa bağımlı olduğumuz temel ürünlerdir. Bizler için hayati öneme haiz bu ürünler yaşam için olmazsa olmaz ürünlerdir. İthal edilen başka ürünler de mutlaka vardır ama total olarak oranı çok azdır. Döviz kurlarının yüksek olması nedeniyle ithalat yavaş yavaş önemini kaybedecektir. Çünkü yerli üreticilerimiz için eskiden olduğu gibi fiyat rekabeti çok zor değildir ve yerli sanayimiz sürekli olarak gelişmektedir. İthalata gerek kalmayacaktır.

Cari açığımız da büyümeye devam ediyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) temmuz ayına ilişkin ödemeler dengesi istatistiklerini yayımladı. Veriler Kasım 2021’de başlayan cari açık serisinin temmuz ayında da devam ettiğini gösterdi. Türkiye ekonomisi Temmuz’da 4,01 milyar dolarlık cari açık verdi. Merkez Bankası verilerine göre 12 aylık cari açık temmuz ayı itibariyle 36,6 milyar dolar oldu.

Cari işlemler açığı, bir önceki yılın aynı ayına göre 3 milyar 700 milyon dolar artarak 4 milyar 10 milyon dolar oldu. Bunun sonucunda on iki aylık cari işlemler açığı 36 milyar 585 milyon dolara ulaştı. Bu gelişmede, ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığının bir önceki yılın aynı ayına göre 6 milyar 162 milyon dolar artarak 9 milyar 308 milyon dolara yükselmesi etkili oldu. Öte yandan, aynı dönemde hizmetler dengesi kaynaklı girişler 2 milyar 268 milyon dolar artarak 5 milyar 778 milyon dolara yükselmişken, birincil gelir dengesi kaynaklı çıkışlar 181 milyon dolar azalarak 559 milyon dolara geriledi. Altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı, bir önceki yılın aynı ayında 3 milyar 124 milyon ABD doları fazla vermişken, bu ay 3 milyar 737 milyon dolar fazla verdi.

Düşen kredi notu ve artan risk primi nedeniyle dünya finans piyasasında giderek zorlanan Türkiye’nin kısa vadeli dış borçları artıyor. Bir yıllık dönemde ödenecek borç tutarı 182.5 milyar dolar. Hükümetin 60 milyar dolara çıkması beklenen cari açık da dahil edildiğinde 240 milyar dolarlık finansman bulması gerekiyor.

2022 Mayıs sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 182,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Söz konusu stokun 17,5 milyar dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluştu. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün yüzde 18.9, Merkez Bankası’nın yüzde 16.1, özel sektörün ise yüzde 65 oranında paya sahip olduğu gözlendi.

Yukarıdaki verilerden de anlaşılacağı üzere kısa vadede ülke olarak para bulmak zorundayız. Bunun için de hükümet yetkililerinin girişimleri devam etmektedir. Ayrıca CDS primini de düşürmek zorundayız. Tüm bu sorunlar ancak ve ancak enflasyonu düşürmekle çözülecektir. Enflasyonu düşürmek için ise üretimin çoğaltılmasından başka çözüm yoktur. Hükümetin uygulamaya koyduğu üretim modeli desteklenmelidir.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist