Yaşadığımız dünyada ekonomik ve sosyal gelişmeler bağlı olarak birtakım dengeler değişiyor. Bazı varlıklar azalırken bazı varlıklar da çoğalıyor. Son dönemde dünyanın gündemine oturan iklim değişikliği bunlara bir örnek olabilir. Geçtiğimiz günlerde gündem olarak değerlendirmeye çalıştığımız gıda krizi, su kaynaklarını durumu, doğal afetlerin getirdiği veya getirebileceği değişiklikler gibi birçok etken dünyanın geleceği hakkında bilimsel çalışmalar gerektirmektedir.

Ekonomi dışında bu yazıyı kaleme almamın nedeni, veri kaynağı.com sitesinden alıntıladığım bilgileri sizinle paylaşmak istedim.

WWF’in Living Planet Report verilerine göre, biyoçeşitlilik son 50 yıldır düşmeye devam ediyor. Memeli, kuş, amfibi, sürüngen ve balık gibi canlı popülasyonları 1970 yılından 2020’ye %68 oranında azalmış durumda. Özellikle insanlığın biyolojik kapasiteye yüklediği yük göz önüne alındığında, tüm ekosistemin yaşamını etkileyen canlı türlerinin popülasyonundaki düşüş trendi daha da önem arz ediyor.

1970 yılına kadar insanlığın ekolojik ayak izi, dünyanın kendini yenileme kapasitesinden düşük seyretti. Ancak son 50 yıldır küresel ticaret ve tüketimdeki patlama, insan nüfusunun hızlı artışı, geniş çaplı kentleşme gibi unsurların etkisiyle bu denklem değişmeye başladı. 21. yüzyıl tarzı hayatlarımızı sürdürebilmek için dünyanın biyolojik kapasitesini en az %56 oranla daha fazla kullanıyoruz.

YOK OLUŞUN EŞİĞİNDE BİYOÇEŞİTLİLİK KARŞISINDAKİ EN BÜYÜK TEHDİTLER

*DENİZ VE TOPRAK KULLANIMINDA DEĞİŞİM = %50: Ağaç kesme, sürdürülemez tarımsal faaliyetler, imar ve iskân faaliyetleri, madencilik gibi türlerin yaşam alanını değişikliğe uğratan herhangi bir değişimi kapsar.

*TÜRKİYE’NİN AŞIRI TÜKEWTİMİ/SÖMÜRÜSÜ =%24: Bu tüketim iki türlü olabilir.

Belirli bir türü yemek ya da ticaretini yapmak için doğruca hedef alarak ya da başka bir eylem sonucunda dolaylı olarak (Örneğin, balıkçılıkta kazara ağlara takılan türler.

*İSTİLACI TÜRLER VE HASTALIKLAR=%13: İstilacı türler bir tür hastalık taşıyarak, bölgedeki diğer canlıları avlayarak ya da yiyecek gibi kaynakları ele geçirerek o bölgeye özgü canlıların yaşam alanını tehdit edebilir.

*KİRLİLİK=%7: Farklı kirlilik unsurları, türlerin yaşam alanını farklı biçimlerde etkiler. Bunlar etkisi anında görünen petrol sızıntısı gibi faktörler olabileceği gibi tedrici etkileri olan unsurlar da olabilir.

*İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ=%6: Özellikle göç ve üreme gibi fenomenlerin doğal düzenini bozan mevsim kaymaları ve mevsimsel değişikliklerdir.

Biyoçeşitlilik karşısında tehdit oluşturan unsurları kapsamlı bir şekilde sıralamak zor olmakla birlikte, WWF’in Living Planet Report 2020 adlı çalışmasında sıraladığı 5 önemli tehdit unsuruna baktığımızda denizlerin ve toprakların kullanımının, canlı türlerinin yaşam alanına saldıracak biçimde değişimi ilk sırada yer alıyor.

TARIMSAL ÜRETİMİN ÇEVRESEL ETKİLERİ

*Küresel orman tahribi=80

*Tatlı su kaynağı kullanımı=70

*Tarım arazilerinin çoraklaşması=52

*Tatlısı biyoçeşitliliği kaybı=50

BİYOÇEŞİTLİLİK KARŞISINDAKİ EN BÜYÜK TEHDİTLER

*Deniz ve toprak kullanımında değişim=50

*Türlerin aşırı kullanma sömürüsü=24

*İstilacı türler ve hastalıklar=13

*Kirlenme=7

*İklim değişikliği=6

BÖLGELERE GÖRE BİYOÇEŞİTLİLİĞİN DÜŞÜŞ ORANI

*Latin Amerika ve Karayipler=94

*Afrika=65

*Asya Pasifik=45

*Kuzey Amerika=33

*Avrupa ve Orta Asya=24

AKTİVİTE TÜRÜNE VE TOPRAK LULLANIM BİÇİMİNE GÖRE İNSANLIĞIN EKOLOJİK AYAK İZİ

Ekolojik ayak izi, insanlığın gereksinim duyduğu tüketim pratiklerinin biyosferde ne kadar yer ettiği ile ekosistemin kendini yenileme kapasitesinin karşılaştırılması ile ölçüler. 2020 yılında, tüm dünyanın ortalama ayak izi 2,6 küresel hektar iken dünyanın biyolojik kapasitesi 1,6 global hektar oldu. Yani insanlık olarak 1,56 dünyamız var gibi yaşıyoruz.

Aktivite Türüne ve Toprak Kullanım Biçimine Göre İnsanlığın Ekolojik Ayak İzi

İnsanlık olarak dünyada bıraktığımız ekolojik ayak izinin büyük kısmı yemek ve barınma faaliyetleri sonucunda oluşuyor. Toprak kullanımı özelinde baktığımızda ise karbon ayak izi, %60 oranla ekolojik ayak izi biçimleri arasında en büyük paya sahip oluyor.

AKTİVİTE TÜRÜNE GÖRE İNSANLIĞIN EKOLOJİK AYAK İZİ

*Yemek=%29

*Barınma=%25

*Hizmet=%17

*Bireysel ulaşım=%15

*Mal=%14

TOPRAK KULLANIM BİÇİMİNE GÖRE İNSANLIĞIN EKOLOJİK AYAK İZİ

*Karbon=%60

*Tarla=%10

*Orman ürünleri=%10

*Otlak=%%

*Balıkçılık alanı=%3

*Bayındırlık=%2

TARIMSAL ÜRETİMİN KÜRESEL ÇEVRE SORUNLARINDAN SORUMLU OLMA ALANI

*Küresel orman tahribi=%80

*Tatlısı kaynağı kullanımı=%70

*Karasal biyoçeşitlilik kaybı=%70

*Tarım arazilerinde çoraklaşma=%52

*Tatlısu biyoçeşitlilik kaybı=%50

*Küresel sera gazı emisyonu=%29

İnsanlık olarak günümüz şartlarında tarım yapmadan beslenmemiz imkansız. Yine de yiyeceğimizi nerede ve nasıl üretiyor olduğumuz sorunu, biyoçeşitlilik ve ekosistemimiz karşısındaki en önemli insan kaynaklı sorunlardan birini oluşturuyor.

Tarımsal üretim pratiklerinin en büyük sorumluluğu taşıdığı çevresel etki, ormanların yok olmasıdır. Ardından tarımsal üretimin %70’inden sorumlu olduğu karasal biyoçeşitlilik kaybı ve tatlı su kullanımı geliyor.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist