MERVE YİĞİTCAN

İstanbul Ticaret Odası’nın ağustos ayı olağan meclis toplantısı dün gerçekleştirildi. Odanın seçim takviminin 9 Kasım Çarşamba olarak belirlendiği toplantıda kürsüye çıkan İTO Başkanı Şekib Avdagiç, küresel ekonomiye ve iç piyasaya ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin pandemi sonrası ihracatta yakaladığı olumlu seyrin devam ettiğini söyleyen Avdagiç, ihracatta ağustos itibariyle 250 milyar doların geride bırakılacağını, izleyen aylarda ise geçen yılın ortalamasının üzerinde aylık rakamlarıyla oluşacak baz etkisi ve ana ihracat pazarlarındaki resesyon eğilimi nedeniyle bir miktar yavaşlama olabileceğine dikkat çekti. Bununla birlikte, küresel ekonomide beklenen krizin Türkiye için tehditlerin yanı sıra önemli fırsatlar da sunacağını öngördüklerini belirten Avdagiç, bu noktada bazı konulara dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.

Kredi mekanizmasının bozulması riskli

Avdagiç, “Küresel ticarette öne çıkan tedarik avantajımızı iyi değerlendirirsek, bu dönemde ülkemize pozitif ayrışma imkanı sağlayabiliriz. Bize düşen bu dönemde küresel resesyondan mümkün olduğunca az etkilenmek; üretim maliyetlerini dengede tutarak rekabet avantajı sağlamak ve bununla da yetinmeyerek pazar ve ürün çeşitlendirmesine gitmek olmalıdır” dedi. Bu dönemde özellikle finansmana erişim konusunda yaşanan sıkıntıların hızla aşılmasının büyük önem taşıdığının altını çizen İTO Başkanı, şöyle devam etti: “Son veriler, faiz oranlarındaki artışla birlikte bankacılık sektörünün kullandırdığı ticari kredilerin arındırılmış olarak yıllık artış hızının iki ay öncesine göre yüzde 50 azaldığını gösteriyor. Kredi mekanizmasının bozulması, üretimin, ticaretin ve ihracatın daralması anlamına gelir. Dolayısıyla, kredi kullanımını kısıtlamaya yönelik her türden politika, üretimi baskılama ve zincirleme etkilerle ekonominin tüm alanlarına sirayet eden bir negatif döngüye dönüşme riski oluşturabilir. Bu da bizi küresel resesyonda pozitif ayrışmadan alıkoyabilir, orta vadeli daha büyük sorunlarla karşı karşıya bırakabilir.”

Reeskontun artırılması hayati derecede önemli

Finansmana erişim konusunda reeskont kredileriyle ilgili yaşanan gelişmelere ilişkin de bir açıklama yapan Avdagiç, “İhracata yönelik kredilerin amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı tartışılıyor. Bu tespiti zor ve karmaşık bir süreç değildir. Firmalarımızın kendi üretim alanlarında ihracat için ihtiyaç duyduğu girdiler, buna ilişkin finansman ihtiyacı ve söz konusu ihracatın ne kadar sürede gerçekleştiği belgelere dayalı olarak izlenebilmektedir. Bu kapsamda özellikle ihracatçı firmalarımıza verilen reeskont kredilerinin kesinlikle azaltılmaması, tam tersine artan ve daha da artma potansiyeli bulunan ihracatımızı sağlıklı bir şekilde devam ettirmek için artırılarak kullandırılması hayati önem taşımaktadır” şeklinde konuştu.

Enflasyon muhasebesi şart

Konuşmasında enflasyon muhasebesinin son dönemde artan gerekliliğine de işaret eden Avdagiç, “Yüksek enflasyonla oluşan fiktif kârların vergilendirilmesi konusu yakın dönemin önemli başlıklarından birini oluşturacaktır. Bu çerçevede enflasyon muhasebesinin uygulanması gerektiği açıktır. İşletme sermayesi ihtiyacı giderek artan şirketlerimizin, bir de yüksek enflasyon nedeniyle sermayelerinin vergilendirilmesi ve ilave sermaye erozyonu yaşamasının önüne geçmeliyiz” diyerek sözlerini tamamladı.

Enerjimizi ‘enerjiye’ harcamalıyız

İTO Başkanı Avdagiç, resesyon endişeleriyle birlikte küresel emtia fiyatlarında belirgin bir geri çekilme yaşandığını hatırlatarak, emtia fiyatlarındaki bu eğilimin maliyet baskılarını hafifleteceğini ve enflasyon hedeflerine ulaşılmasına önemli destek vereceğini kaydetti. Durgunluğa doğru gidilen ve sorunların devam ettiği küresel ekonomide Türkiye’nin enerjisinin büyük bölümünü ‘enerjiye’ harcaması gerektiğine işaret eden Avdagiç, “Ülke olarak kalıcı şekilde enerjide dışa bağımlılığı azaltacak politikaların hızlandırılması gibi acil bir görevle karşı karşıyayız. Önümüzdeki dönemde enerjimizi, enerji açığını ortadan kaldıracak alanlara harcamak zorundayız. Biliyoruz ki, enerji bağımsızlığı daha düşük enflasyon, daha rekabetçi bir ekonomi ve cari fazla demektir. Yine enerji bağımsızlığı kalıcı ekonomik istikrar ve kalkınma demektir” şeklinde konuştu.