Kamu yatırımları, bir ülkenin ekonomik büyümesini, toplumsal refahını ve bölgesel dengelerini doğrudan etkileyen en önemli politika araçlarından biridir. Ancak kamu kaynaklarının sınırlı olduğu gerçeği, bu yatırımların verimli, adil ve stratejik biçimde yönlendirilmesini zorunlu kılar. Günümüzün ekonomik koşullarında — artan bütçe baskıları, küresel belirsizlikler ve iklim krizi gibi çok boyutlu sorunlar karşısında — kamu yatırımlarında önceliklendirme artık sadece teknik bir gereklilik değil, aynı zamanda yönetişim kalitesinin ve kamu yararına duyarlılığın bir göstergesidir.
Stratejik Önceliklerin Belirlenmesi
Kamu yatırımlarında önceliklendirme süreci, hangi projelerin daha önce hayata geçirileceğini ve hangi alanlara daha fazla kaynak ayrılacağını belirleyen stratejik bir planlama aşamasıdır. Bu süreçte en temel amaç, kamu kaynaklarının en yüksek toplumsal faydayı sağlayacak biçimde yönlendirilmesidir.
Türkiye’de yatırım programlarının hazırlanmasında uzun yıllardır kullanılan yöntem, projelerin ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerinin bir bütün olarak değerlendirilmesine dayanır. Ancak son yıllarda bu yaklaşım, sadece ekonomik getiriyi değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma hedeflerini, bölgesel dengeyi ve iklim dostu yatırımları da içeren daha kapsamlı bir bakış açısına evrilmiştir.
Bu bağlamda, ulaştırma altyapısından enerji projelerine, eğitim ve sağlık yatırımlarından dijital dönüşüm alanına kadar her yatırımın fırsat maliyeti, etki süresi ve toplumsal kapsayıcılığı dikkate alınarak sıralanması gerekir. Örneğin bir otoyol projesi, kısa vadede istihdam yaratabilir; ancak aynı bütçenin yenilenebilir enerji santrallerine aktarılması, uzun vadede daha yüksek katma değer ve çevresel sürdürülebilirlik sağlayabilir. Dolayısıyla önceliklendirme sadece “hangi proje yapılacak” sorusuna değil, aynı zamanda “hangi yatırım gelecek nesillere daha fazla fayda bırakacak” sorusuna yanıt arar.
Veriye Dayalı Karar Mekanizmaları
Modern kamu yönetimi anlayışı, yatırım kararlarının sezgilere veya politik tercihlerin ağırlığına değil, kanıta dayalı planlama ilkelerine dayanması gerektiğini vurgular. Bu çerçevede, yatırımların önceliklendirilmesi sürecinde büyük veri analizleri, maliyet-fayda hesaplamaları, risk değerlendirmesi ve performans göstergeleri giderek daha fazla önem kazanmaktadır.
Dijitalleşmenin sağladığı olanaklarla birlikte, kamu yatırımları artık yalnızca fiziki projeler olarak değil, veri temelli birer yönetim süreci olarak da ele alınmaktadır. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın yürüttüğü yatırım programları, bu yaklaşımın kurumsal bir örneğini oluşturur. Proje havuzlarının dijital ortamda izlenmesi, etki analizlerinin yapılması ve yatırımın ömrü boyunca performansının değerlendirilmesi, kamu harcamalarında etkinlik ve hesap verebilirlik ilkesini güçlendirmektedir.
Bölgesel Denge ve Sosyal Fayda Boyutu
Kamu yatırımlarının önceliklendirilmesinde ekonomik getirinin yanı sıra sosyal adalet ve bölgesel denge ilkeleri de önemli rol oynar. Türkiye gibi sosyoekonomik farklılıkların belirgin olduğu ülkelerde, yatırım kaynaklarının bölgesel kalkınmayı destekleyecek şekilde yönlendirilmesi büyük önem taşır.
Bir başka deyişle, yüksek nüfuslu ve gelişmiş şehirlerde altyapı yatırımlarının yoğunlaşması kadar, görece geri kalmış bölgelerde üretim altyapısını, istihdam kapasitesini ve kamu hizmetlerini güçlendiren yatırımlar da öncelikli olmalıdır. Bu tür yatırımlar, sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda toplumsal bütünleşmeyi ve göç baskısının azaltılmasını da destekler.
Ayrıca, kamu yatırımlarının önceliklendirilmesi sürecinde sosyal etki değerlendirmeleri giderek daha fazla dikkate alınmaktadır. Bir eğitim kampüsünün, bir sağlık merkezinin ya da kadın girişimcilik destek programının bölgesel ekonomiye sağlayacağı dolaylı katkılar, klasik finansal verimlilik ölçütleriyle ifade edilmesi güç olsa da uzun vadede toplumsal kalkınma açısından büyük değer taşır.
Yeşil Dönüşüm ve Sürdürülebilirlik Perspektifi
Küresel düzeyde kamu yatırımlarının önceliklendirilmesinde yeni bir eksen ortaya çıkmıştır: yeşil dönüşüm. İklim değişikliğiyle mücadele, karbon salınımının azaltılması ve enerji verimliliğinin artırılması gibi hedefler, kamu yatırım politikalarının merkezine yerleşmiştir.
Avrupa Birliği’nin “Yeşil Mutabakat” politikası, Japonya’nın “Toplum 5.0” vizyonu ve ABD’nin “Clean Energy Transition” programı gibi örnekler, kamu yatırımlarının çevresel sürdürülebilirlik ilkeleriyle uyumlu hale getirildiği yeni bir dönemi temsil eder. Türkiye de bu dönüşüm sürecinde, ulaştırma, enerji ve şehircilik alanlarında karbonsuz altyapı yatırımlarını önceliklendiren politikalar geliştirmektedir.
Bu yeni yaklaşımda yatırımların “kâr getirisi” kadar “karbon ayak izi” de önem kazanmaktadır. Kamu kaynaklarının yönlendirildiği her proje, artık yalnızca ekonomik büyümeye değil, çevresel dengeye ve gelecek kuşakların yaşam kalitesine de katkı sağlamak zorundadır.
Şeffaflık, Katılımcılık ve Hesap Verebilirlik
Kamu yatırımlarında önceliklendirme, sadece teknik bir sıralama süreci değil, aynı zamanda demokratik bir yönetim anlayışının yansımasıdır. Yatırım kararlarının şeffaf biçimde alınması, kamuoyu ile paylaşılması ve sivil toplumun sürece dâhil edilmesi hem karar kalitesini hem de toplumsal güveni artırır.
Katılımcı planlama mekanizmaları, yerel yönetimlerin, üniversitelerin ve meslek kuruluşlarının görüşlerinin alınmasını sağlayarak daha kapsayıcı bir yatırım perspektifi oluşturur. Bu sayede, kamu yatırımlarının yönü sadece “yukarıdan aşağıya” değil, “aşağıdan yukarıya” bir ihtiyaç analizine dayanarak belirlenebilir.
Sonuç: Akılcı, Adil ve Sürdürülebilir Yatırım Yönetimi
Kamu yatırımlarında önceliklendirme, yalnızca bütçe disiplini sağlamak ya da projeleri sıralamakla sınırlı bir süreç değildir. Bu kavram, bir ülkenin kalkınma vizyonunun, yönetim kapasitesinin ve toplumsal değerlerinin somut bir göstergesidir.
Türkiye’nin 2053 vizyonu doğrultusunda planlanan altyapı, enerji ve dijitalleşme yatırımlarının başarısı, büyük ölçüde bu önceliklendirme sürecinin ne kadar akılcı, veriye dayalı ve katılımcı biçimde yürütüleceğine bağlı olacaktır.
Kamu kaynaklarının doğru önceliklerle yönlendirilmesi, sadece bugünün ekonomik hedeflerine değil, aynı zamanda gelecek kuşakların refahına yapılan bir yatırımdır. Bu nedenle kamu yatırımlarında önceliklendirme, geleceğe güvenle bakabilmenin en stratejik yolu olarak görülmelidir.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar