Küresel finans piyasalarında zaman zaman gündeme gelen “Kırılgan Beşli” kavramı, gelişmekte olan ülkelerin dış ekonomik şoklara karşı gösterdikleri hassasiyeti tanımlamak için kullanılıyor. Bu kavram, ilk kez 2010’lu yılların başında özellikle yüksek cari açık, artan dış borç ve döviz kuru kırılganlığı ile öne çıkan beş ülke için gündeme gelmişti: Brezilya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye. Bu ülkeler, güçlü ekonomik büyüme potansiyeline sahip olmalarına rağmen dış kaynaklara olan bağımlılıkları ve iç dinamiklerdeki kırılganlıkları nedeniyle finansal dalgalanmalara karşı savunmasız konumda bulunuyor.
Kırılgan Beşli terimi ilk duyulduğunda, birçok yatırımcı ve ekonomist tarafından “riskli ama fırsat potansiyeli yüksek” bir grup olarak yorumlandı. Bu ülkeler, aynı zamanda yüksek büyüme oranları ve genç nüfuslarıyla uzun vadede cazip yatırım alanları olarak görülüyor. Ancak, kısa vadeli sermaye hareketlerine bağımlılık, bu fırsatları kırılgan bir yapıya dönüştürüyor.
Ekonomik Kırılganlığın Temel Nedenleri
Kırılgan Beşli ekonomilerinin ortak özellikleri arasında yüksek cari işlemler açığı, yabancı sermaye girişlerine bağımlılık ve döviz kuru oynaklığı öne çıkıyor. Cari açığın finansmanı büyük ölçüde kısa vadeli sermaye hareketlerine dayanıyor. Bu durum, küresel finans piyasalarında risk iştahı düştüğünde söz konusu ülkelerin ekonomilerini ciddi şekilde etkileyebiliyor.
Türkiye özelinde bakıldığında, döviz kuru oynaklığı ve dış borç yükü, ekonomik kırılganlığın en somut göstergeleri olarak öne çıkıyor. 2023-2024 döneminde yaşanan kur dalgalanmaları, ithalat maliyetlerini artırırken enflasyonu da yükseltti. Hindistan ve Brezilya’da ise yüksek enflasyon ve politik belirsizlikler, yatırımcı güvenini zaman zaman zayıflatıyor. Endonezya ve Güney Afrika’da döviz rezervlerindeki sınırlamalar ve sermaye çıkışları ekonomik istikrarı doğrudan etkileyen faktörler arasında yer alıyor.
Buna ek olarak, enerji ithalatına bağımlılık ve dış finansmana dayalı büyüme modelleri, bu ülkelerin kırılganlığını artırıyor. Örneğin, petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki ani yükselişler, cari açığı ve enflasyonu tetikleyebiliyor.
Finansal Dalgalanmaların Etkileri
Kırılgan Beşli ülkeleri, küresel finansal piyasalar üzerinde yaşanan ani değişimlerden en çok etkilenen ülkeler arasında yer alıyor. ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımı veya küresel risk iştahındaki değişimler, bu ekonomilere yönelik sermaye girişlerini veya çıkışlarını doğrudan etkiliyor.
2013 yılında ABD’den gelen “Taper Tanımı” sonrası Brezilya, Türkiye ve Hindistan’da sermaye çıkışları yoğunlaşmış, para birimleri hızlı değer kaybetmişti. Türkiye’de dolar/TL kuru kısa sürede çift haneli artışlar gösterirken, Brezilya Reali ve Hindistan Rupisi de benzer baskılarla karşı karşıya kalmıştı. Bu durum yalnızca finansal piyasaları değil, aynı zamanda reel sektörü ve tüketici güvenini de olumsuz etkiliyor.
Bu bağlamda, kırılganlık sadece bir finansal kavram değil, günlük hayatı ve ekonomik büyümeyi doğrudan etkileyen bir risk faktörü olarak öne çıkıyor. Örneğin, döviz kuru dalgalanmaları ithalat maliyetlerini artırıyor, şirketlerin mali tablolarını bozuyor ve tüketici harcamalarını kısıtlıyor.
Politika Yanıtları ve Önlemler
Kırılgan Beşli ülkeleri, bu kırılganlıkları yönetmek için çeşitli politika araçları geliştirmeye çalışıyor. Türkiye’de Merkez Bankası rezerv yönetimi ve faiz politikalarıyla döviz kuru dalgalanmalarını kontrol etmeye odaklanıyor. Hindistan ve Brezilya ise rezervlerini güçlendirmeye ve bütçe disiplinini sağlamaya çalışıyor. Endonezya ve Güney Afrika, sermaye akımlarını izleyen ve gerektiğinde müdahale eden mekanizmalar kurarak dış şoklara karşı tampon oluşturuyor.
Bunların yanında, ekonomik yapılarının çeşitlendirilmesi yönünde de adımlar atılıyor. İhracata dayalı büyüme modelleri, üretim kapasitesinin artırılması ve finansal sistemde şoklara dayanıklılığı artıracak reformlar, uzun vadede kırılganlıkları azaltmayı hedefliyor. Ancak siyasi belirsizlikler, bürokratik engeller ve yapısal sorunlar, reformların etkinliğini sınırlayabiliyor.
Uzmanlar, Kırılgan Beşli ülkelerinin dış şoklara karşı dayanıklılığını artırmak için şu alanlarda güçlü adımlar atması gerektiğini vurguluyor:
Dış borç yönetimi ve vade yapısının uzun vadeye kaydırılması
Döviz rezervlerinin güçlendirilmesi ve kur dalgalanmalarına karşı tampon oluşturulması
Mali disiplinin korunması ve bütçe açıklarının kontrol altında tutulması
Geleceğe Bakış ve Yorum
Kırılgan Beşli kavramı, yalnızca geçmişteki deneyimleri değil, gelecekteki riskleri de yansıtıyor. Küresel faiz oranlarının yükselmesi, jeopolitik riskler ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, bu ülkelerin kırılganlıklarını yeniden gündeme getirebilir. Öte yandan, güçlü politikalar ve ekonomik reformlar sayesinde bazı kırılganlıklar azaltılabilir.
Türkiye örneğinde, döviz kuru yönetimi ve rezerv artışı kısa vadede kırılganlığı azaltabilir, ancak yapısal reformlar ve üretim odaklı büyüme modeli, uzun vadede sürdürülebilirliği sağlayacak asıl unsurlar. Hindistan ve Brezilya’da ise teknoloji ve sanayi yatırımlarının artırılması, büyümenin kalitesini yükseltebilir.
Sonuç olarak, Kırılgan Beşli ekonomileri hem fırsatlar hem de risklerle dolu bir alan sunuyor. Yüksek büyüme potansiyeli, dış kaynaklarla desteklendiğinde ekonomik canlılık sağlayabilirken, aynı kaynaklara aşırı bağımlılık kırılganlık riskini artırıyor. Uzman görüşleri, bu ülkelerin gelecekte finansal istikrarı sağlamak için hem kısa vadeli tedbirler hem de uzun vadeli yapısal reformları kararlılıkla uygulaması gerektiğini vurguluyor.
Ek olarak, bu ülkelerde genç nüfus ve iç talep potansiyeli, kırılganlık riskinin yanında önemli bir fırsat unsuru olarak öne çıkıyor. Eğer doğru politikalar ve reformlar hayata geçirilirse, Kırılgan Beşli ülkeleri gelecekte sadece kırılgan değil, aynı zamanda güçlü ve istikrarlı ekonomiler olarak da anılabilir.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar