Yüksek enflasyonun düşürülmesi veya en azından hızını kesmesi amacıyla geçtiğimiz üç yıldan başlayarak alınan ve alınmakta olan önlemler devam ediyor. Bu konuda marketlerin fonksiyonu son derece önemli olduğu bir gerçektir. Çünkü toplum yaşamında gerekli olan ihtiyaçların giderilmesi için marketler en önemli alışveriş merkezleridir.

Bundan yaklaşık üç yıl önce gıda fiyatlarının aşırı yüksekliği nedeniyle belli bölgelerde çok az sayıda açılan tanzim satış merkezleri ve devam eden süreçten günümüze kadar faaliyet gösteren ve sayıları her geçen gün artan tarım kredi kooperatifleri satış mağazaları belli ürünlerde indirim sağlasa da ürün bulunmaması, yetersiz şube sayısı gibi nedenlerle çözüm olmadı.

Enflasyonun yükselmesi konusunda bazı kesimler, hatalı işlem yapmaları nedeniyle sebep oldukları kanısı geçerlilik kazanmadı ve enflasyonun sebebinin bu kesimlere yüklenmesi olarak değerlendirildi. Yukarıda bahsettiğim gibi halkın ihtiyaçlarının büyük kısmını tedarik ettiği zincir marketlerin yetkilileri yapılan eleştirilere kar oranlarının düşük olduğu, enflasyonun sebebinin kendileri olmadığı yönünde cevap verdiler ve kamuoyunda yeni bir tartışma konusu oluştu.

Ancak aynı ürünün farklı marketlerde farklı fiyatlarla satılması, ürün fiyatlarının her markette yaklaşık aynı anda değişmesi gibi gelişmeler nedeniyle hükümet marketler için yeni yaptırım kararları almak durumunda kaldı.

Hükümet bir süredir yüksek fiyatlar ve fiyat farkları nedeniyle zincir marketlerle ilgili sert söylemlerde bulunurken Resmî Gazete ’de dün yayımlanan kararla, şube sayısı 200’den fazla olan zincir süpermarketlerin satışa sundukları ürünlerle ilgili verileri Ticaret Bakanlığı’na bildirmesi zorunlu hale geldi.

Yayımlanan yeni yönetmelikte bu zorunluluğun amacı, “Perakende ticaretin etkin ve sürdürülebilir rekabet şartlarına göre yapılmasına yönelik politikaların geliştirilmesi, kamuoyunun aydınlatılması ve tüketicinin fiyat karşılaştırması yapabilmesine imkân sağlaması” olarak gösterildi.

Ticaret Bakanı Mehmet Muş, hafta başında basına verdiği röportajda konuya dair “Tüm gıda ürünlerinin anlık takibini yapacak yeni bir sistemi geliştiriyoruz” yönetmeliğe dair diyerek ip ucu vermişti. Ancak Muş’un aynı mülakatta, serbest piyasa koşullarında ürünler için farklı fiyatların ortaya çıkabileceğini belirterek, “İşletmelerin büyüklüğü, verimlilik ve maliyetlerin farklılaşması nedeniyle her işletmenin aynı fiyatla ürün satması gerçekçi olmayacaktır” açıklamasında bulunmuştu.

Siyasetle girdiği sert polemikler sonrasında Başkan Galip Aykaç’ın istifa etmek zorunda kaldığı Gıda Perakendecileri Derneği’nden Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Tüfekçi, adil olmayan bir süreçle karşı karşıya olduklarını düşünüyor. “Son yönetmelikle 200 ve daha fazla şubesi olan marketlerin ürünlerinin alış ve satış fiyatları kontrol altına alınacak. Bunun adil bir çözüm olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü ticari veriler bir kaynakta toplanacak ve gerekli görüldüğünde bu veriler paylaşılacak. Bu serbest piyasaya uygun değil, hem de yönlendirmeye neden olur” diyen Tüfekçi, zaten Rekabet Kurumu’nun bu yönde denetimleri olduğunun da altını çiziyor.

Bu bir sabit fiyat uygulamasına doğru gidiş midir? Tüfekçi bu soruyu da Avrupa’da iki ülkede benzer uygulamanın yapıldığını hatırlatarak, “Ancak bu uygulamalar teşviklerle, devlet destekleri ile yapıldı. Türkiye’de sorun maliyet enflasyonu. Bu çözülebilecek mi? Eğer aldığımız ürünler sabit fiyatlı olabiliyorsa satış fiyatlarımız da sabit olabilir” dedi.

Rekabet Kurulu yürütülen soruşturma kapsamında şirketlerden bazılarının sözlü savunmalarını aldı. DHA’nın aktardığına göre şirketlerin savunmaları dün tamamlandı. 15 gün içinde nihai kararın açıklanması bekleniyor.

Toplantıda savunma heyeti ise süpermarketlerin “topla-dağıt karteli niteliğindeki anlaşma veya uyumlu eylemler yoluyla kanunları ihlal ettiği” sonucuna vardı. Ancak raporda şirketlerin benzer ihlaller nedeniyle idari para cezalarına çarptırıldığı ve hukuktaki ‘mükerrer cezalandırma yasağı’ nedeniyle yeni bir para cezasına gerek olmadığı belirtildi. Savunma heyeti, 14 tedarikçi firma hakkında ise idari para cezası talep etti.

İkinci yüzyıl gazetesinden faydalandığım yukarıdaki açıklamalardan sonra konuya gerçekçi bakmak gerektiği aşikardır. Aynı ürünün ayrı marketlerde farklı fiyatla satılması kabul edilemez. Dolayısıyla marketlerin satış koşullarının takip edilmesi, ekonomik denetimin sağlanması kaçınılmazdır. Ancak enflasyonun temel sebebi marketler olmadığı da kesindir.

Enflasyonu düşürmek için öncelikle döviz kurlarının kontrol altına alınması gerekir. Çünkü her ürünün fiyatı döviz kurları baz alınarak belirlenmektedir. Döviz kurlarının kontrol altına alınması ise ancak ve ancak merkez bankasının yeterli döviz rezervine ulaşması ve gerektiği dönemlerde diğer bankalar arıcığıyla piyasaya müdahale edilmesi ile mümkün olacaktır. Yeterli döviz rezervine sahip olabilmek için ise başta ihracatın artması, yabancı yatırımcıların ülkemize gelmesi ile gerçekleşebilir. Yani sorunun çözümü üretimin artması olacaktır. Üretim yaparken ise katma değeri yüksek, ithal ikame ürünler üretilmelidir ki üretim faktörlerini ithal etmekten kurtulalım.

Marketlere dönecek olursak kamuoyunda gündem olduğu gibi yüksek karlarla satış yapmadıkları, enflasyonun sebeplerinin kendileri olmadığı anlaşılıyor.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist