Ekonomi, insan davranışlarının, üretimin, tüketimin ve refahın sayısız değişkenle şekillendiği karmaşık bir dünyadır. Bu dünyayı anlamak, çözümlemek ve tahminlerde bulunmak her zaman kolay olmamıştır. İşte tam bu noktada devreye giren ekonometri; ekonomiyi salt teorilerden kurtarıp, sayılar ve somut verilerle konuşan bir bilim dalı olarak karşımıza çıkar. Günümüz dünyasında ekonometrinin rolü, sadece ekonomi öğrencileri veya akademisyenler için değil, tüm toplum için önemli sonuçlar doğurur. Gelin, bu sayılarla konuşan bilimin ekonomiyle kurduğu sıkı bağı ve pratikteki etkilerini birlikte keşfedelim.
Ekonominin matematikle buluşması
Ekonomi, tarih boyunca sosyal bir bilim olarak görülmüştür. İnsanların ihtiyaçlarını, tüketim alışkanlıklarını, gelir ve harcamalarını anlamaya çalışırken, gözleme ve yoruma dayalı teoriler geliştirmiştir. Ancak 20. yüzyılın başlarından itibaren, yalnızca teorilere dayalı bir ekonomi yaklaşımının yetersiz olduğu fark edilmiş; ekonomik teorilerin doğruluğunu test etme ve ekonomik olayları sayısal olarak ölçme gereği doğmuştur.
İşte burada ekonometri sahneye çıkmıştır. Basitçe tanımlamak gerekirse, ekonometri; ekonomi teorilerini istatistik ve matematik araçlarıyla test eden, sayısal sonuçlara ulaşmaya çalışan bir bilim dalıdır. Ekonomik bir hipotezi doğrulamak ya da yanlışlamak, çeşitli politikaların etkilerini sayısal olarak ölçmek için ekonometrik yöntemlere başvurulur. Bu yöntemler, karar vericilerin daha rasyonel ve veri temelli politikalar geliştirmesine yardımcı olur.
Veri olmadan teori, teori olmadan veri eksiktir
Bir ekonomistin “Enflasyon faiz oranlarını artırır mı?”, “Gelir düzeyi ile tasarruf eğilimi arasında nasıl bir ilişki vardır?” gibi sorular sorduğunu düşünün. Sadece teorilerle yanıt aramak yeterli değildir. İşte ekonometri, verileri analiz ederek bu sorulara bilimsel ve ölçülebilir cevaplar sunar.
Örneğin, Türkiye’de son yıllarda uygulanan faiz politikalarının enflasyon üzerindeki etkisini anlamak istiyorsak, yalnızca teorilere başvurmakla yetinmeyiz. Geçmiş yıllara ait faiz oranı ve enflasyon verilerini toplar, bunları ekonometrik modellerle inceleriz. Regresyon analizi, zaman serisi modelleri, panel veri yöntemleri gibi tekniklerle, faiz-enflasyon ilişkisinin yönünü ve gücünü ölçeriz. Böylece politika yapıcılar, alınacak kararların olası sonuçlarını daha somut biçimde görme şansına sahip olur.
Kısacası, teori ve veri bir arada olduğunda, ekonomik analiz çok daha güçlü hale gelir. Ekonometri, bu iki dünyayı buluşturan köprü gibidir.
Günlük hayatımızda ekonometrinin izi
Belki fark etmiyoruz ama ekonometri, günlük hayatımızda da pek çok yerde karşımıza çıkar. Örneğin, bir banka, müşterilerine kredi verirken geçmiş ödeme alışkanlıklarını ve çeşitli ekonomik göstergeleri dikkate alarak risk analizleri yapar. Bu analizlerde, ekonometrik modeller kullanılır. Ya da bir perakende zinciri, gelecekteki satışlarını tahmin ederken geçmiş satış verileri ve mevsimsel etkilerden yararlanır. Burada da ekonometrik yöntemler devrededir.
Devlet kurumları, büyüme, işsizlik, enflasyon gibi makroekonomik göstergeleri tahmin ederken, yine ekonometriye başvurur. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik dalgalanmaları önceden tahmin etmek ve önlem almak açısından ekonometrik tahminlerin önemi büyüktür.
Karar vericiler için vazgeçilmez bir rehber
Ekonometrinin ekonomiyle ilişkisinin belki de en kritik boyutu, politika geliştirme sürecine katkısıdır. Vergi oranlarının değiştirilmesi, ihracat teşviklerinin artırılması, asgari ücretin yükseltilmesi gibi kararların ekonomik etkileri ancak somut verilerle yapılan analizlerle önceden tahmin edilebilir. Ekonometri, olası senaryoları ortaya koyarak; “Eğer bu karar alınırsa büyüme oranı nasıl etkilenir?” ya da “İşsizlik oranı üzerinde beklenen değişim nedir?” gibi sorulara bilimsel cevaplar üretir.
Bu yönüyle ekonometri; karar vericilerin elinde bir pusula gibidir. Sadece bugünü değil, geleceği de daha öngörülebilir hale getirir.
Geleceğin ekonomistleri için de yol gösterici
Bugün üniversitelerde ekonomi eğitimi alan gençlerin önemli bir kısmı, yalnızca teorik bilgiyle yetinmiyor; aynı zamanda sayısal analiz becerilerini de geliştirmeye çalışıyor. Çünkü günümüz iş dünyası ve akademik hayat, teoriyi sayılarla destekleyebilen, verileri okuyup yorumlayabilen uzmanlara ihtiyaç duyuyor. Ekonometrinin kazandırdığı bu bakış açısı, geleceğin ekonomistlerinin de daha donanımlı olmasını sağlıyor.
Sonuç: Sayılar, teorilerle konuştuğunda daha güçlüdür
Özetle; ekonometri, ekonomiyi yalnızca yorum ve tahmin dünyasından çıkarıp, veriler ve matematikle besleyen bir disiplindir. Ekonomiyle kurduğu bu yakın ilişki sayesinde, teorilerin gerçek hayatta ne kadar geçerli olduğunu test eder, ekonomik politikaların etkilerini ölçer ve daha sağlıklı kararların alınmasına katkıda bulunur.
Ekonomi dünyasında yolumuzu aydınlatan bu “sayısal pusula”, sadece akademik bir alan değil; hepimizin hayatını doğrudan etkileyen, kararların daha doğru alınmasını sağlayan bir rehberdir. Ve belki de en önemlisi; ekonominin dili olan sayıları, bilimsel bir şekilde konuşturan bir sanattır.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar