Toplum olarak kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı, çalışan, emekli gibi gruplarla hep birlikte aynı topraklarda yaşıyoruz ve bütün yaşamımız boyunca birtakım sosyal sorumluluklarımız mutlaka olacaktır ve bu konulara da duyarlı olmak durumundayız. Hepimiz için geçerli olan toplumsal duyarlılık bir nevi vatandaşlık görevidir.

Sosyal sorumluluklarımız nelerdir? Zamanımız elverdiğince dokunmaya çalışalım;

İlk olarak büyüklerimize saygılı olmayı, onlara karşı hata yapmamayı, her konuda onlara yardımcı olmaya çalışmalıyız. Unutmayalım ki hepimiz Allah ömür verdiği sürece yaşlılığı yaşayacağız. Toplu taşım araçlarında yaşlılara yer vermek, yardıma ihtiyacı olanları karşıdan karşıya geçirmek, markette, fırında onlara öncelik sağlamak, hastanede muayene sırasına girmeden muayene olmalarına izin vermek başlıca görevimiz olmalıdır.

Bir diğer konu da yaşlıların öğütlerini dinlemek, onların tavsiyelerine kulak vermek, onlara kızarak, bağırıp, çağırmadan konuşmak gerekir. Çünkü yaşlılar yaşları ilerledikçe çocuksu davranış gösterip her şeyden alınabilirler.

Sokakta, caddede veya bazı yerlerde ambalaj atığı, pet veya cam şişe, sigara izmaritleri görüyoruz. Bunlar millet olarak utanılacak, yüz kızartıcı eylemlerdir. Bugün adım başı çöp kutuları mevcut. Medeni bir insan olarak bunları kullanmalıyız.

En önemli konu ise yanlış yapanlara bana ne demeden ikaz ederek doğru yapmasını sağlamaktır. Bunu yaparken tabii ki kullanılan lisan önemlidir. Emir cümleleri kullanılmamalı, eylemin çeşidine göre uygun bir dil kullanılmalıdır. Ancak karşı taraf da hatasını anlayıp özür dilemesini bilmeli, yaptığı hatayı kabul etmelidir ve telafi yoluna gitmelidir. Fakat bazen özellikle genç kuşaklarda neredeyse ikaz eden suçlu duruma düşürüldüğü gibi rencide edilmeye çalışılmaktadır. Özellikle kuşak farklılıklarında bu tür tartışmalar yaşanmaktadır. Bu konudaki yetersizlik kanımca aile terbiyesinden gelmektedir ve gençler hatalarını kesinlikle kabul etmeme yolunu seçmektedirler. Hâlbuki hatayı kabul etmek bir erdemdir. Hatasız insan olmaz. Bugün genç yaşlı hepimiz hata yapabiliriz. Önemli olan bunu anlayarak tekrar etmemektir. Atalarımızın bana hatamı öğretenin kulu kölesi olurum sözü unutulmamalıdır.

Bir diğer önemli duyarlılık ise toplu taşıma araçlarında yaşlı, hamile ve engellilerin ayakta yolculuk yapmasına seyirci kalmaktır. Medeni toplumlarda hiç görülmeyen bu davranış maalesef bizde izlenmekte ve kabul edilmemektedir.

Günümüzde yazılı ve görsel basında maske konusunda tartışmalar, hatta kavgalar izliyoruz. Maske takmak toplumsal bir sorumluluk olduğunun bilincinde olmalıyız. Sadece kendimizi korumak değil, etraftaki vatandaşlara hastalık geçirmemek adına mutlaka maske takmalıyız ve uyaranlara teşekkür etmeliyiz. Gençler maalesef ya burnunun altında ya kolunda ya da çenesinde maske gezdirmekte ve bu konuda ısrarcı olmaya devam ediyor. Hâlbuki yayın organları bunun önemini defalarca vurguladılar ve vurgulamaya devam ediyorlar.

Sokak hayvanlarının beslenmesi de bir tür sosyal sorumluluk gereğidir. Onlar da can taşıyor, onlar da soğuktan etkileniyor ve dertlerini anlatamadıkları için yalnızlık yaşamaya mahkûm durumdalar. Onlara verilecek bir kap yemek, bir kaşık su belki de yaşamlarının devam etmesine sebep olacaktır.

Bir toplulukta söylenen sözleri anlamak ve anlatmak çok önemlidir diye bir söz vardır ama gerçek olanı karşınızdakine laf anlatmaktır. Özellikle okuma alışkanlığı olmayan, kendi bildiğini okuyan, kimsenin tavsiyesini dinlemek zahmetine bile katlanmayan kişilerde bu zorluk zirvededir. Herkes her konuda bilgi sahibi olmadığı gerçeğinden yola çıkarsak “bükemediğin eli öpeceksin, bana bir harf öğretenin kulu kölesi olurum” atasözleri boşuna söylenmemiştir. Bazı kimselere ne yaparsanız yapın ne öğretmeye çalışırsanız çalışın, hatalarını ve yanlışlarını anlatamazsınız ve kendiniz yorulursunuz. Onların doğruları sadece ve sadece kendi bildikleri ve uyguladıklarıdır. Kendi kurallarından vazgeçirmeniz epeyce güç olacaktır. Dolayısıyla bu tür kişilere laf anlatmak beyhude olacağından hiç uğraşmamak en doğru hareket olacaktır. Çünkü dediğim gibi üzülen kendiniz olacaksınız.

Okumak, öğrenmek, araştırmak bütün ömür boyunca yapılacak en etkin eylemlerin başında gelmelidir. Âmâ bizde bazı kişiler hiç okumadıkları, hiç bilgi sahibi olmadıkları konularda neredeyse branş sahibi insanlara akıl verirler ve dinletmek isterler. Dolayısıyla okumadan hiçbir fikir elde edilemeyeceğine göre bu tür insanların bilgileri geçerli olmaz ve olmamalıdır.

Salgın döneminde olduğumuz şu günlerde basında sırası gelmeyenlerin de aşı olduklarını okuyoruz. Toplumsal duyarlılığa en çok ihtiyacımız olan bu günlerde başkalarının sırasının önüne geçmek kabul edilecek bir hareket değildir. Sağlık bakanlığımızın verdiği aşı takvimine göre hepimiz aşılanacağız.

Saygılarımla

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist