Erkan ÇAKAN

Uzun yıllar sürdürdüğü televizyon programlarından ve geçen yıl DÜNYA tarafından yayımlanan Ayşe Teyze’nin İzinde kitabında yer alan karikatürlerden oluşan film gösterimleri ile başlayan etkinlikte bir de panel düzenlendi. Güngör Uras’ın yazılarının kahramanlarından ‘Ayşe Hanım Teyze’ karakterinden esinlenilerek oluşturulan ‘Ayşe Teyzenin İzinde-Türkiye Ekonomisine Bakış’ başlığını taşıyan panele ekonomist, Sözcü Gazetesi Yazarı Ege Cansen ile ekonomist- yazar Mahfi Eğilmez konuşmacı olarak katıldı.

Katılımcı moderatörlüğünü gazeteci-yazar Servet Yıldırım ile televizyon programcısı Berfu Güven’in yaptığı panele iş dünyası temsilcileri de görüş ve sorularıyla katkı verdi. Güngör Uras’ın kaybının Türkiye’nin kaybı olduğunu kaydeden Ege Cansen, “Sevgili Güngör Uras’ı kaybettiğimizde adeta bir parçam da beraberinde gitti. İnsan sevdikleriyle var olabiliyor. Ne mutlu ki böyle geniş bir katılımlı programla kendisini anabiliyoruz” dedi.

Mahfi Eğilmez de Güngör Uras’la yüz yüze tanışmadan önce 1980’li yıllarda yazılarını DÜNYA’dan takip ettiğini söyleyerek, “Onun kendine has yöntemi vardı. Bende o yöntemi kendime örnek aldım ve benimsedim” dedi.

Ekonomideki güncel gelişmelerin ele alındığı panelde Güngör Uras’ın yazılarına da atıfta bulunularak ekonomik gelişmeler konuşuldu. Dünyada enfl asyonu düşürme stratejisinin ağır bastığının belirtildiği panelde, Türkiye’nin şu anki koşullarda bundan uzak olduğuna ve ekonomide ortaya bütünsel bir çözüm koyamadığına dikkat çekildi. Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntıları Uras’ın “Türkiye’de ömür biter kriz bitmez” sözlerini hatırlatan panelistler, stratejik hedeflerin belirlenmesi gerektiğini dile getirdiler. Panelde yanı sıra toplumun geleceğe dair iyimser beklentisini kaybetmeyecek çözümlerin geliştirilmesine öncelik verilmesi gerektiği de vurgulandı.

Ege Cansen: Faiz indirimlerine giderek uyuyan canavarı uyandırdık

Türkiye’de 2021 yılında iyi-kötü faiz-kur bir dengede giderken Naci Ağbal gibi önemli bir bürokrat Merkez Bankası’nın başına getirildi. O da ipin ucunu kaçırmamak için piyasalarla iyi geçineceğiz ve faizleri artırarak Türkiye’ye sıcak para akışını azaltmamak ama çokta abartmamak üzere kafasında bir plan yaptı. Bu durumda pat diye cumhurbaşkanı tarafından görevden alındı.

“Faiz sebep enflasyon sonuç”

Cumhurbaşkanı faiz sebep enflasyon sonuçtur dedi ve ekledi bu konuda Kuran’da bir hüküm var Nas’tır dedi. Ben 40 yıldır İslami ekonomiyi takip ediyorum böyle bir şey Kuran’da yok. Bu durumdan kaynaklı Türkiye ekonomisi savruldu gitti. Türkiye ekonomisi şuna benzetiyorum; dağın tepesinde duran ama yerinde oynamayan tehlikeli bir taştı. Aşağıda da evler ve insanlar vardı ama birisi eline küsküyü aldı taşı yavaş yavaş oynatmaya başladı. Oynatma dedikçe ben oynatırım sonra durdururum dedi. Ama taş dağdan yuvarlanmaya başladı ve durdurulamadı. Bir şeyi bozanın onu düzeltme gibi bir imkanı yoktur. Zaten zar-zor dengede giden bir enflasyon varken faizleri indirerek uyuyan canavarı uyandırdın. Artık dağdan taş yuvarlandı şimdi daha radikal kararlar alman gerekiyor.

Bilinen aletlerle (faiz artırımı yolu), enflasyonu düşürme işe yaramaz hale gelmiştir.

İktidarın tercihi var Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kafasında bir model var. Beğenelim, beğenmeyelim. Model şu. Ben diyor iktidarım zamanında Türkiye’yi eserlerle donatacağım. Enflasyon patlamış, bunlar unutulur diyor. Kimse, Çanakkale Köprüsü’nü söküp alamaz, Osmangazi Köprüsü’nü alamaz, 3 bin yataklı hastaneleri, süper otoyolları kast ederek, altyapı inşa ediyorum diyor. Bu çok önemli bir siyasi tercihtir. Borç-harç, enflasyonla, Ayşe Teyze’nin sıkılıyor, buradan mı bakacağız. Duble yollara mı, limanlara mı bakacağız. Altyapıyı bayındırlık hizmetlerini kuracağım diyor. Bu da kendine göre bir tercihtir.

Mahfi Eğilmez: Yeni kredi canlanması olmazsa Türkiye stagflasyona gidebilir

Dünyada enflasyonun yükseleceğini aşağı yukarı tahmin ediyorduk ve epeyce de gecikmeli geldi. 2008’de krize girildiğinde parası rezerv para olan ülkeler para bastı. ABD, AB, İngiltere en sonunda da Japonya katıldı. Merkez bankaları inanılmaz para bastı ve bilançolarını 10 kat artırdı. Para basmanın enflasyon olarak geri geleceğini bekliyorduk.

Sokaktaki insanın enflasyonu açıklanandan daha yüksek

Büyük fonlar bankalardan parayı alıp bizim gibi getirisi yüksek ülkelere getirdiler ve enflasyonu da aşağı yukarı bu ülkelerde yarattılar. Böylece kendi ülkelerinde enflasyon yaratmadılar. Fakat şimdi dönüş başladı. Bizim gibi ülkelerde, riskler çok büyüyünce bu paralar da kendi memleketlerine döndü ve enflasyonda yükselmeye başladı. Enfl asyon yokken her şey yolundaydı ve ekonomiler rahatlıkla büyüyebiliyordu. Şimdi ise öyle bir noktaya gelindi ki;40 katır mı kırk satır mı, seçeneğiyle ülkeler karşı karşıya. Enflasyonu önlemeye yönelik adımlar atmaya başladılar. Türkiye’de açıklanan resmi enflasyon yüzde 80’lerde sokaktaki insanların görüşüne göre ise yüzde 150-200 arasında. Büyüme ise yüzde 7’ler de görünüyor ama belli ki üçüncü çeyrekte yavaşladık. 4.çeyrekte da eğer böyle giderse ve faiz indirimine de öyle bakmak lazım. Türkiye stagflasyona doğru gidiyor, 4. Çeyrek veya 2023’ün ilk çeyreğinde olacak. Eğer yeniden bir kredi canlanması veya atılım olmaz ise Türkiye stagflasyona doğru gidecek.

Toplum geleceğe dair olumlu beklentisini kaybetmemeli, olumlu beklenti yüksek olmalı. Türkiye, sadece ekonomi de değil her alanda risk yaratan bir ülke. Faizi indirmek ilave bir riskti. Oysaki enflasyonun artacağı biliniyordu ama merkez bankası o zaman ineceğini tahmin ediyordu. 2021’de yüzde 19 olan faize hiç karışmasaydı bugün enflasyon yüzde 25’lerde kurda 12 TL civarında olurdu. Sadece bununla da olmazdı risk havuzunuzu arındırmakta gerekiyordu. Ekonomiyle ilgili olmayan birçok olayda Türkiye’nin risk havuzunu artırdı ve buda kuru etkiledi. Kurun yükselmesi demek aynı zamanda enflasyonun artması demek. Çünkü biz ithalatçı bir ülkeyiz ona göre üretim yapıyoruz. Dış borcumuz 450 milyar dolar, kur arttıkça maliyetler yukarı doğru çıkıyor ve enflasyonda artıyor.

İSO Başkanı Erdel Bahçıvan: Sanayicinin de Güngör Abisi’ydi

İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, anma etkinliğine yazılı bir açıklama gönderdi. Erdal Bahçıvan açıklamasında, “Merhum Tevfik Güngör Uras, sadece siz gazetecilerin “Güngör Abi”si değildi. Biz sanayiciler için de bir ağabeydi” dedi. Bahçıvan açıklamasında şu değerlendirmelerde bulundu: “Ekonominin temelinin üretim olduğunu onun kadar anlaşılır anlatan kalem azdı. Bir ülkenin refah toplumu olabilmesinin yegâne yolunun; üretim süreçlerinde çağı yakalamak olduğunu yazdı hep. Yani kalkınmanın, gelişebilmenin temelinde yeni teknolojilerle katma değer yaratabilmek, güçlü ihracat ürünleriyle dünyaya entegre olabilmek, bütün bunları besleyebilecek bir beşeri sermayeyi yetiştirebilmek olduğunu çok iyi biliyordu. Entelektüel birikimiyle yazdıkları, bugün bile güncel ve anlamlı. Yıllar önce yazdığı yazıları, bu zorlu süreçte çok kıymetli ve yol gösterici bir miras.

Odaklanmamız gereken faiz değil, enflasyondur

İstanbul Sanayi Odası Meclis Salonu’nda düzenlenen Türkiye Ekonomisi’ne Bakış panelinin ardından soru yanıt bölümüne geçildi. İş dünyasından gelen yoğun soruların odağında, faiz politikaları, cari açık ve son dönemin önemli konu başlıklarından banka kredilerine erişim sorunu yer aldı. Kısa vadede cari açığı önlemek için neler yapılmalı sorusuna yanıt veren Ege Cansen, “Cari açık meselesini dış borçkoliklik olarak görmemiz gerekir. 40 yıllık bir alkoliği bir haftada iyileştiremezsiniz. Cari açığa da kısa sürede çözüm bulmak zor. Öncelikle stratejik hedef seçilmeli. Bu hedefe giderken zikzak yapabilirsiniz ama en sonunda cari açığı düşürecek hamleler olmalıdır. Stratejik hedef demek uzun vadede ulaşılabilir olmasıdır ve 30-40 yıl değil 5-6 yıldır” yorumunu yaptı.

Krediye erişim sorunu

Finansmana erişim konusunda sanayicinin gösterdiği tepkiyi doğru bulmadığını kaydeden Cansen, “Futbol oynanıyor. Sahada 22 futbolcu ve bir top var. Oyuncular diyor ki tek top var, bir türlü topla buluşamıyoruz. Tek topla oynanmaz, çok topla oynayalım. Ama oyunun aslı bu; topu kapma oyunu. Sizler de finansmana zor ulaşacaksınız. Kıt olacak ki, en verimli olan kullanacak” dedi. Mahfi Eğilmez ise reel sektörün “kredi faizleri çok yüksek” şikayetlerinin faiz sisteminin yanlışlığından kaynaklandığını söyledi. Eğilmez, şu değerlendirmede bulundu: “Merkez Bankası yüzde 13 faizle bankaları fonluyor. Bankalar mevduata yüzde 17 faiz veriyor, yüzde 40-50 ile de kredi kullandırıyor. Buna bakarak bir haksızlık olduğunu söylüyorsunuz. Ben de diyorum ki; resmi enflasyonun yüzde 80 olduğu yerde yüzde 50 kredi faizi bedavadır. Normalde faizin yüzde 85’lere çıkması lazım. Zaten öyle de oluyor. Üstü kapalı faiz. KKM olarak uygulanan yerde faiz yüzde 81. Adına faiz demeyin, ne derseniz deyin. Aslında sistemin geneli yanlış. Faizler niye buralarda. Çözmemiz gereken sorun bu” diye konuştu.

Yazıları bugün de geçerliliğini koruyor

Prof. Dr. Tevfik Güngör Uras, 1968’de başladığı köşe yazarlığında 10 binden fazla yazı kaleme alırken, uzun yıllar devam ettirdiği televizyon programlarıyla da geniş kesimlere seslenmeyi başardı. Televizyon yayınlarında en çok mesai yürüttüğü iki gazeteci Servet Yıldırım ve Berfu Güven oldu. Uzun yıllar birlikte televizyon programları yapan, Anadolu kentlerine seyahatler düzenleyen gazeteci-yazar Servet Yıldırım, Güngör Uras’ın üretime çok inandığını, birden fazla şapkası ile üretime dönük yapılması gerekenleri ısrarla vurgulamaya çalıştığını ifade etti. Güngör Uras’ın eski yazılarının bugün de geçerliliğini korduğunu dile getiren Servet Yıldırım, Uras’ın 2001 Nisan ayında yayımlanan köşe yazısından bir alıntı okuyarak, “4 Nisan 2001 tarihli yazısında ‘krize girildiğinde ucunda ölüm yok, fakirlik var. Ömür biter kriz bitmez’, tespitlerini yapıyordu” diye konuştu.

Güngör Uras ile birlikte 120’nin üzerinde program yaptıklarını söyleyen Berfu Güven de, “Ekonomi deyince her cepheyi bilen, çok çalışkan, samimi çok özel biriydi. Toplumun her kesimine hitap edebilecek bir isimdi. Bir simitçiye de işçiye de ev kadınına da patrona da hitap edebiliyordu. Herhangi bir konuyla ilgili şikayetini hiç duymadık, hep olumlu tarafından bakardı” diye konuştu.