Açlık ve yoksulluk sınırı her ay hesaplanmasına rağmen maaşlar hesaplanırken maalesef dikkate alınmıyor. Asgari ücret ve emekli maaşları gerçekçi olmak gerekirse açlık sınırı baz alınarak değerlendirilmeli ve bu sınırın altında maaş olmamalıdır.

Açlık sınırı, dört kişilik bir ailenin normal beslenmesi için gerekli olan protein vd. gibi gıda maddelerinin hesaplanarak aylık giderin belirlenmesinden oluşan bir sonuçtur. Günümüzde yüksek enflasyon nedeniyle dar ve sabit gelirli ailelerin birçoğu et, süt vs. gibi ürünlere ulaşamamakta hatta çocuklarına yumurta bile yedirememektedir. Bir insan her gün makarna, bulgur gibi yiyecekleri yiyemez ve yaşamını idame ettirebilmesi için vitaminlere de ihtiyacı olduğu kesindir. Normal beslenebilmesi için ise maddi güce ihtiyacı olduğu kesindir. Maddi güçten yoksun olunca yani bir takım gerekli olan gıda maddelerine ulaşamayınca ileriye dönük sağlık problemleri ortaya çıkabilir. Bu da toplum sağlığı açısından önemli bir risk faktörüdür.

Yoksulluk sınırı ise gene dört kişilik bir ailenin normal şekilde beslenmesi gereken gıda ürünlerinin aylık toplamına ilaveten barınma, giyinme, ısınma, eğitim, sağlık gibi giderlerinin de ilave edilmesinden oluşmaktadır. Yaşadığımız dönemde ekonomik koşullar gereği yoksulluk sınırında ücret alan kesimin oldukça az olduğunu tahmin etmek zor değildir. Özellikle büyük kentlerimizde yaşam koşulları sürekli zorlaşmakta hatta ve hatta ekonomik zorluklardan dolayı memleketlerine dönen aileler de çoğunluktadır. Eskiden köyden kente göç vardı ama o dönemlerde özellikle çocukların istikbali düşünülerek tahsil hayatını devam ettirmek en önde gelen sebeplerden birisi idi. Köyden kente göç nedeniyle köylerde tarım arazileri boş kaldığından ekim alanları da boş kalabiliyordu. Günümüzde ise ülkemizin her yerleşim biriminde olmak üzere 213 tane üniversitemiz mevcuttur. Dolayısıyla kentten köye göç mantıksız da değildir. Memleketine dönen vatandaş mesleğini icra edebileceği gibi çocuklarını da istediği okulda okutabilir onlara iyi bir gelecek sunabilir.

Ülkemizde yaşadığımız yüksek enflasyon, alım gücünün her geçen gün azalması, hayat pahalılığının yükselmesi nedeniyle fakirlik veya yoksulluk oranında artış görülmektedir. İçinde bulunduğumuz dönemde çalışan nüfusun %40 civarı asgari ücretle yaşam savaşı vermektedir. Bunlara yaklaşık 13 milyon emekli sayısını da ilave edersek nüfusumuzun yarısı açlık sınırının altında yaşamaktadır. Asgari ücret ve emekli maaşlarına yapılan yüksek oranlı zamlar, kısa sürede enflasyona yenik düşerek açlık sınırının altında kalmaktadır. Dolayısıyla maaşlar için en ideal çözüm TÜİK tarafından her ay açıklanan TÜFE oranı baz alınarak her ay güncellenmesi olacaktır.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Ağustos 2023’e ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı verilerini açıkladı.

TÜRK-İŞ Araştırmasının 2023 Ağustos ayı sonucuna göre, Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 12 bin 198,04 TL’ye yükseldi.

Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 39 bin 733,03 TL’ye, bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 15 bin 813,15 TL’ye yükseldi.

TÜRK-İş’in verilerine göre “mutfak enflasyonundaki değişim Ağustos 2023’te aylık 4,63 oranında gerçekleşti. Gıda enflasyonundaki yıllık değişim oranı ise yüzde 77,04 oldu.

Yılın başından bu yana değişim yüzde 50,02 olarak tespit edildi. On iki aylık ortalamalara göre değişim oranı ise yüzde 107,89 olarak hesaplandı.

TÜRK-İŞ hesaplamasında temel alınan ve doğrudan piyasadan derlenen fiyatlara göre, gıda ürünlerinde Ağustos 2023 itibariyle gözlemlenen değişim harcama gruplarına göre şu şekilde oldu:

Bir ayda süt ortalama yüzde 12, yoğurt yüzde 14, peynir yüzde 26 zamlandı. Market markalı (private label) süt fiyatları 21,5 TL/L, peynir 117,5 TL/kg seviyesine geldi. 1,5 olması gerektiği kabul edilen süt yem paritesi 1,34 seviyesinde kalırken çiğ süt fiyatı resmi olarak hâlâ 11,50 TL seviyesinde.

Bir ayda balık (kültür) ve nohut yüzde 4, tavuk yüzde 7, yağlı tohumlar (kuruyemiş) ve yeşil mercimek yüzde 10, kırmızı mercimek ve yumurta yüzde 11 oranında zamlandı. Tavuk yumurtasının tanesi 3,60 TL’nin üzerine çıktı.

Bir ay içinde pirinç, bulgur ve un yüzde 3’er, irmik ve makarna hafif seviyede zamlandı. Market markalı (private label) makarna fiyatları 20 TL/kg seviyesine yükseldi. Ankara’da 6,5 TL’ye satılan 200 gramlık beyaz ekmek üzerinden hesaplandığında 4 kişilik ailenin aylık sadece ekmek masrafı 682,5 TL oldu.

Bir ay içinde zeytinyağında yüzde 24, tereyağında yüzde 22, margarinde yüzde 8, Ayçiçek yağında %5 fiyat artışı yaşadı. Market markalı (private label) Ayçiçek yağlarının fiyatı 40 TL/L, tereyağlarının 220 TL/kg seviyesine geldi. Hızla artan yurtiçi fiyatları (ortalama 251 TL) sebebiyle zeytinyağı ihracatı 1 Kasım’a kadar durduruldu.

Tuz yüzde 20, reçel yüzde 15, bal ve şeker yüzde 13, çay yüzde 3 zamlandı. Baharatlar, ıhlamur, zeytin ve salçada fiyat değişimi görülmezken pekmez fiyatı sınırlı seviyede azaldı.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar