Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), haziran ayında politika faizini beklendiği gibi yüzde 46 seviyesinde sabit tutarak para politikasındaki sıkı duruşunu sürdürdü. Bu yüksek faiz oranı, Türkiye ekonomisinin enflasyonla mücadelesinde en önemli araçlardan biri olarak kullanılıyor. Ancak, Türkiye’nin faiz ve enflasyon oranları gelişen ülkeler arasında çok yüksek seviyelerde seyrediyor; bu da ekonomik göstergelerde ciddi sıkıntıların olduğuna işaret ediyor.
Bloomberg’in gelişen ülkelerin faiz ve enflasyon oranlarını karşılaştırdığı listede Türkiye, yüzde 46 politika faizi ve yüzde 35,4 enflasyon oranı ile açık ara zirvede yer aldı. Listenin ikinci sırasında olan Hindistan’da faiz yüzde 5,5, enflasyon ise yüzde 2,82 seviyesinde; üçüncü sıradaki Çin’de ise faiz yüzde 3 ve enflasyon negatif yani yüzde -0,1. Bu tablo, Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla hem faiz hem de enflasyonda yaklaşık 10 kat daha yüksek oranlarla mücadele ettiğini gösteriyor.
Yüksek Faiz ve Enflasyonun Nedenleri
Türkiye’de yüksek enflasyonun temel sebepleri arasında döviz kurlarındaki dalgalanmalar, enerji ve hammadde fiyatlarındaki artışlar, iç talep ve maliyet baskıları ile arz zincirindeki aksaklıklar yer alıyor. Özellikle döviz kuru, Türkiye’de enflasyonun seyrinde belirleyici bir rol oynuyor. Türk Lirası’nın değer kaybetmesi, ithalat maliyetlerini yükselterek fiyat artışlarını tetikliyor. Bu nedenle Merkez Bankası, liradaki değer kaybını sınırlamak ve enflasyon beklentilerini kontrol altına almak amacıyla politika faizini yüksek tutuyor.
Ancak yüksek faiz uygulaması, ekonomide kredi maliyetlerini artırıyor ve yatırım iştahını düşürüyor. Bu da ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olabiliyor. Yüksek faiz, özellikle reel sektör ve KOBİ’ler için finansmana erişimi zorlaştırırken, iç tüketim ve üretim dinamiklerini olumsuz etkileyebiliyor. Öte yandan, yüksek faiz tasarruf sahipleri için cazip hale gelirken, kredi kullanan kesimler üzerindeki yükü artırıyor.
Gelişen Ülkelerle Kıyaslama
Hindistan ve Çin gibi büyük gelişen ekonomiler, Türkiye’nin aksine düşük enflasyon ve faiz oranlarıyla istikrarlı bir para politikası yürütebiliyor. Bu ülkelerde daha dengeli büyüme ve yatırım ortamı oluşurken, Türkiye’nin yüksek faiz ve enflasyon oranları, yapısal sorunlara işaret ediyor. Türkiye’nin yüksek dış borç stoku, cari açık problemi, enerji bağımlılığı ve ekonomik reformlardaki gecikmeler, bu zorlukların temel kaynakları arasında sayılıyor.
Türkiye Ekonomisi İçin Kritik Adımlar
Türkiye’nin önünde enflasyonu kalıcı olarak düşürmek ve faiz oranlarını makul seviyelere çekmek için kapsamlı ve bütüncül reformlar gerekiyor. Para politikası disiplininin sürdürülmesi, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının korunması ve enflasyon beklentilerinin etkin yönetimi olmazsa olmaz koşullar. Ayrıca, üretim kapasitesinin artırılması, enerji maliyetlerinin düşürülmesi, dışa bağımlılığın azaltılması ve cari açığın kontrol altına alınması da öncelikli hedefler arasında yer almalı.
Ekonomik reformlar, sadece fiyat istikrarını sağlamakla kalmayıp, yatırımcı güvenini artırarak doğrudan yabancı yatırımların ve yerli üretimin teşvik edilmesini mümkün kılacak. Finansal piyasalarda şeffaflığın artırılması ve hukuki altyapının güçlendirilmesi de uzun vadede ekonominin sağlam temeller üzerine oturması açısından önem taşıyor.
Sonuç
Türkiye, faiz ve enflasyon oranları açısından gelişen ülkeler arasında en üst sıralarda yer almakla birlikte, bu tablo ekonomik kırılganlıkları ve riskleri gözler önüne seriyor. Merkez Bankası’nın faiz oranlarını yüksek tutması enflasyonla mücadelede kısa vadede önemli bir araç olsa da sürdürülebilir büyüme için yapısal reformlar, etkin para politikası, mali disiplin ve yatırım ortamının iyileştirilmesi elzem. Türkiye’nin ekonomik istikrarı sağlama ve büyümesini destekleme yolunda atacağı adımlar, sadece faiz ve enflasyon rakamlarını değil, genel refah ve yaşam kalitesini de doğrudan etkileyecek.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar